|
|
KULAK BURUN BOĞAZ
AÇISINDAN SUALTI FİZYOLOJİSİ |
Doç. Dr. Oğuz BASUT |
 |
Dünyadaki mevcut canlı türlerinden sadece
insan yaratıldığı ortamın dışında da bulunma aşamasını göstermiş ve bir
kara yaratığı olmasına rağmen yukarıda atmosferi ve aşağıda da denizi
keşfetmeye çalışmıştır.
SUALTININ KEŞFİ:
Sualtı ile ilgili olarak:
Tarihsel dokümanlar 1000 yıl önce,
kralların, batık hazineleri çıkartmak için, nefes tutarak dalış yapan
dalgıçlar kullandıklarının ve onlara çıkardıklarının belli bir yüzdesini
bağışladıklarını bildirmektedir.
17. yy da kullanılan “dalış çanı” içi hava dolu ters bir kap olarak,
insanların daha uzun süre sualtında kalmalarını sağlamıştır (Resim-1).
|
 |
 |
 |
Resim-1: Dalış çanı |
Resim-2: Sert başlıklı dalgıç |
Resim-3: James’in bağımsız dalış elbisesi |
|
1810’da Augustus Siebe, su geçirmez keten
elbiseli dalgıçlara bir bakır başlık aracılığı ile yüzeyden taze hava
pompalayarak “hard-hat diving” (sert başlıkla dalış) denen yöntemi
oluşturmuştur (Resim-2).
1825’de W.H. James basınçlı hava sağlayan “Self Contained Diving Suit”
(Bağımsız Dalış Elbisesi), 1866 da B.Rouquayrol dalış maskesi içine hava
sağlayan istemli regülatörü ve 1925’de Le Prieur yine dalış maskesi içine
el kontrollü hava sağlayan yüksek basınç tüpü ile dalışı tarif
etmişlerdir.
|
|
1943’de Jacques Yves Cousteau ve Emile Gagnon “Aqualung” adını verdikleri,
dalgıca basınçlı hava sağlayan bir tüp ile ve ulaşılan derinliğe uygun
basınçta bu havayı dalgıca veren bir ağız parçasından oluşan bugünkü “Self
Contained Underwater Breathing Apparatus” “SCUBA” (Bağımsız
Sualtı Soluma Aygıtı) yaratmışlardır.
Böylece dalış sporu,
giderek yaygınlaşmasına olanak sağlayan araç-gereçlere kavuşmuştur. Bugün
dünyada on milyon kadar bröveli dalgıç vardır ve bunlara her yıl 500.000
kadar yenisi eklenmektedir.
SUALTI PROBLEMLERİ
Teknoloji insanı uzaya ya da okyanusların derinliklerine götürebilmiştir.
Buna karşın Scuba dalışı, diğer teknik adaptasyonlardan çok farklıdır.
Astronotların, pilotların ya da denizaltı gemisindekilerin aksine dalgıç,
bulunduğu ortamdan izole edilmiş ya da korunmuş değildir, sadece o ortamda
yaşamaya çalışan ve o ortamda fizyolojik limitlerini keşfetmeye çalışan
bir konumdadır; o ortamla bütünleşmeye çalışmaktadır. Dalış fizyolojisi
insan vücudunun sualtındaki fonksiyonlarını, bu çevreye olan cevabını
incelemektedir.
İnsanın su altına inmesi ile beraber bununla ilgili sağlık problemleri de
başlamış, ilk olarak 1820’de Almour dalışa bağlı kulak ağrısından ve
1873’de Smith basınçlı hava kullanan dalgıçlarda kulak hasarlarından
bahsetmiştir. 1913’de Boot “çan işçileri sağırlığı”ndan, 1971’de Goodhill
iç kulakta hasarlardan (yuvarlak pencere yırtıklarından ve ani işitme
kayıplarından), 1972’de Freeman ve Edmonds “iç kulak barotravması”ndan
bahsetmişlerdir.
Nörolojik açıdan oluşabilecek problemler ve Merkez Sinir Sistemi hasarları
1941’de Thorne tarafından “Çan Hastalığı” olarak tarif edilmiş, 1955’de
Behnke ve Lanphier tarafından derinde ya da yükselirken oluşabilecek genel
ve nörolojik problemler açıklanmış, yine 1965’de Gillen tarafından konu
etraflıca ele alınmıştır.
Dalışla ilgili tıbbi sorunlar en sık karşılaşıldığı şekliyle
Kulak-Burun-Boğaz sahasına ait olabileceği gibi, Solunum Sistemi, Kalp ve
Dolaşım Sistemi, Merkez Sinir Sistemi, Lokomotor Sistem ve daha az olarak
da diğer sistemleri de ilgilendirebilir. Bunlarda öte, basınç altında
nitrojen solumanın, ısı değişikliklerine ve basınç değişikliklerine maruz
kalmanın etkileri de fizyolojiye yansımaktadır.
1992’de toplanan Sualtı ve Hiperbarik Tıp Cemiyeti dalış kazaları
istatistiklerine bakarak, sportif dalışlarda kaza riskinin bin dalışta bir
olarak bildirmiştir. Bu, yeryüzünde gerçekleştirilen dalış sayısı ele
alınarak hesaplandığında ve kayıtlara yansımayan problemler de ele
alındığında, bir spor türü için çok yüksek bir orandır.
SUALTI FİZİĞİ
Sualtı ve dalış söz konusu olduğunda çok sayıda fizik yasasının dalgıç
üzerindeki etkisi gündeme gelmektedir. Bunların çoğu basınç ile ilgili
kavramlar ve yasalardır. Dalış fiziği de bir anlamda basınç fiziğidir. Bu
yasaların hatırlanması, dalgıcın sualtında karşılaştığı olayları daha iyi
anlamayı sağlayacaktır. |
 |
Önce bazı basınç kavramlarını hatırlayalım:
Atmosferik Basınç:
Havanın deniz seviyesindeki ağırlığı 1
atmosfer (atm) olarak tarif edilir, bu da 14,7 pound per square inch (psi)
ya da 760 mmHg/cm2 (torr) basıncı ifade etmektedir. Bu, deniz seviyesinde,
insan vücudu yüzeyine binen doğal bir basınçtır ve insan yaşamı için ideal
basıncı oluşturmaktadır.
Barometrik Basınç:
Çevre şartlarına bağlı olarak, atmosferik
basınçtaki oynamaları ifade eder (örnek: alçak ve yüksek basınç
alanlarındaki basınç değişiklikleri).
Gösterge Basıncı:
Atmosferik basıncı 14,7 psi (760 mmHg)
yerine 0 olarak tarif eden basınç ifadesidir. Böylece ölçülen basınç ile
atmosferik basınç arasındaki farkı verir. Dalgıçların konsollarındaki
basınç saati bu türdendir, tüpe bağlanmadığı sürece 0’ı göstermektedir.
Halbuki deniz seviyesindeki basınç 0 değil 14,7 psi (760 mmHg) dır. Bu
cins ölçümlerde okunulan basınç “psi” yerine “psig” cinsinden ifade
edilmelidir.
Mutlak (Absolut) Basınç:
Gösterge basıncına 14,7 psi olan atmosferik
basıncın eklenmesi ile elde edilen mutlak değerdir ve “psia” olarak ifade
edilir. Örneğin dalış tüpünün basıncı 100 psig okunduğunda absolut basınç
100 psig + 14,7 psi = 114,7 psia’dır.
Su sıkıştırılamaz olduğu için, derinlikle
ilgili olarak, basınç değişikliğine bağlı hacim değişikliği oluşmaz. İnsan
vücut dokuları da esas olarak su’dan oluştuğuna göre, basınç bütün yönlere
eşit olarak yayılır ve direkt bir etki hissedilmez. Her 33 feet (=10 m)
derinlikte 1 atm. basınç eklenir (14,7 psig). Havacılıkta durum çok
farklıdır. Deniz yüzeyinden havaya yükselmelerde basınç çok az değişir.
Örneğin 18.000 feet (= 6000 m) yükseklikte, basınç sadece yarım atm.
azalmaktadır (5 m sudaki basınç değişikliği kadar).
Buna karşın insan vücudunun hava dolu
boşlukları olan orta kulak ve sinüslerdeki gazlar sıkıştırılabilir
nitelikte olduklarından barometrik değişikliklerden çok etkilenirler (Barotravma)
(Resim-7).
Dalış sırasında oluşabilecek basınç travmalarının ve muhtelif sıkışmaları
(kulak, sinüs, yüz, diş, akciğer, mide, giysi .. vs)
BOYLE YASASI ile açıklayabiliriz.
|
 |
 |
Resim-7: İnsan vücudunda sıkıştırılabilen ve sıkıştırılamayan
bölgeler |
Resim-8: Basınç değiştikçe hacmin değişimi |
|
BOYLE YASASI’na göre “sabit
ısıda bir gazın hacmi onu etkileyen basınçla ters orantılı olarak değişir”
(Resim-8).
Gaz hacmi değişikliklerinin en çok etkili
olduğu derinlikler yüzeye yakın olan derinliklerdir. Dalgıç 10 m.ye
indiğinde gösterge basıncı 14,7 psig, mutlak basınç da 29,4 psia (=2 atm)dir.
Basınç iki misli arttığından gazların hacmi yarıya iner. Örnek olarak 100
cc. bir gaz hacmi alacak olursak ilk 10 m. de gaz hacmi azalması 50 cc
(=100-50 cc) olacaktır. Sonraki 10 m. de ise basınç 2 atm.den 3 atm.e
yükselecek ve hacim üçtebire inecektir. Bu seviyede örneğimizdeki hacim
değişikliği 17 cc (=50-33 cc) olacaktır (Tablo-1). Yükselirken bu
olayların tersi yaşanacaktır.
|
Tablo-1:
Derinliklere bağlı olarak su basıncının artması ve gaz hacminin
azalması |
|
Derinlik |
Mutlak Basınç |
Gaz Hacmi |
Her 10 m. de değişen gaz hacmi |
|
m |
Atm |
Psi |
Hava |
0 |
1 |
14,7 |
1 |
100 cc |
100 cc |
Deniz |
10 |
2 |
29,4 |
1/2 |
50 cc |
50 cc |
|
20 |
3 |
44,1 |
1/3 |
33 cc |
17 cc |
|
30 |
4 |
58,8 |
1/4 |
25 cc |
8 cc |
|
40 |
5 |
73,5 |
1/5 |
20 cc |
5 cc |
|
|
Görüldüğü gibi, dalışta, basınçla ilgili problemler ilk metrelerde en
fazladır. |
ŞNORKEL DALIŞI:
Serbest dalış, nefes tutarak dalış ya da SKIN DIVING olarak
adlandırılan bu dalış türünde ulaşılan derinlik genellikle 20 m.ye
kadardır. Nefesi tutarak 10 m.ye inen dalgıcın akciğeri, hacminin
yarısına, 20 m.ye inen dalgıcın akciğeri de hacminin üçte birine
küçülmektedir (Resim-9). Çevre basıncı ise 10 m.de iki katına (2 atm.), 20
m.de üç katına (3 atm.) ulaşmaktadır.
|
|
|
Resim-9: Şnorkel dalışında çevre
basıncının artmasına bağlı olarak akciğer hacminin azalması |
Resim-10: Scuba dalışında çevre
basıncının artmasına bağlı olarak akciğer basıncının artması |
|
SCUBA DALIŞI:
Hava tüpünden akciğerlere, çevre basıncına
ayarlı serbest hava geçişi sağlayan bu dalış türünde Boyle Yasası’nın
değişik bir uygulaması söz konusudur. Basınç altında nefes alarak 10 m.ye
inen dalgıcın akciğer hacmi değişmemekte, çevre basıncı iki misli
artmaktadır. 20 m.ye inildiğinde basınç üç misli, 30 m.ye inildiğinde dört
misli artmakta fakat akciğerlerin hacmi hiç değişmemektedir (Resim-10).
Buna karşın, derinlik arttıkça, hava
molekülleri sıkıştığından, her solunumda regülatörden ve üst solunum
yollarından geçen havada daha fazla molekül bulunmakta, yani solunum
havası yoğunlaşmaktadır, bu da solunumu güçleştirmektedir. Bu güçlük,
akciğerlerdeki ve scuba tüpündeki havanın basıncının artan çevre basıncına
uygun olarak artmasındandır.
DALTON YASASI
gazların parsiyel basınçları ile ilgilidir ve “bir gaz karışımında,
karışımdaki her gazın basıncı, hacimde yalnız bulunduğu zamanki basıncına
eşittir. Toplam basınç, karışımı oluşturan gazların parsiyel basınçlarının
toplamına eşittir” şeklinde ifade edilebilir. Diğer bir deyişle, çevre
basıncı arttığında, karışımdaki gazların yüzdeleri aynı kalmakla beraber
toplam basınç artar.
|
Tablo-2: Derinliğe bağlı
olarak Azot (N2) ve Oksijen (O2) parsiyel basınç
değişiklikleri ve tüpteki minimal Karbon Monoksit’in (CO) derinliğe
bağlı olarak etkisinin artması |
|
|
|
Parsiyel Basınç |
Derinlik (m) |
Atm |
Total Basınç |
N2 (%80) |
O2 (%20) |
CO (%0.5) |
0 |
1 |
15 psi |
12 psi |
3 psi |
% 0.5 |
10 |
2 |
30 psi |
24 psi |
6 psi |
% 1.0 |
20 |
3 |
45 psi |
36 psi |
9 psi |
% 1.5 |
30 |
4 |
60 psi |
48 psi |
12 psi |
% 2.0 |
40 |
5 |
75 psi |
60 psi |
15 psi |
% 2.5 |
|
|
Scuba tüpünden
soluduğumuz hava (yeryüzünde soluduğumuz hava gibi) takriben %78 Azot, %21
Oksijen ve %1 diğer gazların karışımından oluşmaktadır. Dalton Yasasına
göre hesaplar, basınçlı hava kullanan ve derin dalış yapan dalgıçlarda
Oksijen zehirlenme tehlikesini açıklamaktadır. Deniz yüzeyinden 40 m.
derinde Scuba tüpündeki oksijenin parsiyel basıncı (15 psi), deniz
yüzeyinde %100 saf oksijen solumaya eşdeğer olmaktadır (15 psi). Oksijenin
normal parsiyel basıncı 3 psi olduğundan, bu derinlikteki oksijen
konsantrasyonu vücut için, özellikle akciğerler için toksik olmakta ve
dramatik sonuçlar doğurabilmektedir.
Derin dalışlarda “derinlik sarhoşluğu” denen azot narkozu oluşmaktadır.
Azotun basınç altında narkotik etkisi Kaptan Albert Behnke tarafından
farkedilmiş, her 15 m. derinlik için aç karnına bir Martini içilmek
şeklinde ifade edilmiş ve “Martini Yasası”
adı verilmiştir. Azot narkozu, azotun parsiyel basıncının artmasına
bağlıdır. Derinlik arttıkça, Henry Yasasına göre, azotun vücut sıvılarına
iten basınçla beraber, derinlik sarhoşluğu da artmaktadır. Bu nedenle
derin dalış yapan profesyonel dalgıçlar azot yerine narkotik etkisi daha
az olan helium (Heliox) gazı kullanmaktadırlar.
Yine benzer şekilde, scuba tüpü doldurulurken %0,5 oranında tüpe giren ve
zararsız olan karbon monoksit gazı (CO), 40 m. derinliğe inildiğinde (5
atm.), yüzeyde %2,5 CO solumaya eşdeğer etki yapmakta ve bu da zehirleyici
seviyeyi ifade etmektedir. Bu örneklerde, tüpün içindeki havanın
kompozisyonu hiç değişmemiştir, etki sadece derinliğe bağlı olarak artan
basınç altında hava karışımı solumanın sonucudur.
Görüldüğü gibi, sportif amaçlı dalışlarda derinlik kısıtlanmalıdır.
HENRY YASASI gazların eriyik hale
geçmesi ile ilgilidir ve belli bir ısıda, “belli bir hacim sıvıda çözülen
gaz miktarı, gazın parsiyel basıncı ile orantılıdır” şeklinde ifade
edilebilir.
Bu yasanın scuba
dalışına uygulanışı, alçalış sırasında artan gaz basıncına bağlı olarak
giderek artan miktarlarda vücut sıvılarında ve vücut dokularında çözünen
azotun yükseliş sırasında azalan gaz basıncına bağlı olarak birden açığa
çıkmasıdır. 10 m.ye inen bir dalgıcın vücut sıvılarında eriyik hale geçen
gaz miktarını 2 hacim (2V) olarak düşünürsek, dalgıç 20 m.ye indiğinde,
artan basınç altında gazın daha fazlası eriyik hale geçecek (3V), derinlik
ve dolaysıyla basınç arttıkça, eriyik haline geçen gaz miktarı da
artacaktır (40 m.de 5V). Vücuttaki azot eriyik halde kaldığı sürece
zararsızdır, fakat ani yükselişte çevre basıncı birden çok azalacağından,
eriyik haldeki azot, içinde bulunduğu sıvıdan birden açığa çıkacak, kanda
ve vücut dokularında küçük hava kabarcıkları oluşturarak bu bölgelerde
tıkanmalara ve klinik sonuçları birbirinden çok farklı ve ağır olabilecek
hasarlara yol açabilecektir; Dekompresyon Hastalığı.
Görüldüğü gibi, sualtındaki yükselişlerde yükseliş hızı
kısıtlanmalıdır.
KBB AÇISINDAN SUALTI
Dalış sırasında görülen sorunların büyük kısmı kulak burun boğaz (KBB)
sahasında olmaktadır. Sualtı fizyolojisinde Boyle yasası önemli yer
tutmaktadır. Bu kanuna göre, sabit sıcaklık altında, gaz hacmi ile basınç
arasında ters bir orantı vardır her ne kadar Scuba dalıcılar regülatör
aracılığıyla tüpten çevre basıncına eşit basınçta hava alıyorsa da, orta
kulak ve sinüsler gibi kapalı boşluklar için BOYLE YASASI
geçerliliğini korumaktadır. Dalış sırasındaki basınç değişikliğine bağlı
olarak, hava içeren boşluklarda oluşan doku hasarı; barotravma,
dalıcıların en sık görülen sağlık problemidir. Özellikle orta kulak
barotravması çok sık görülür. Dalışa bağlı görülen KBB sorunları
Tablo-3’de gösterilmiştir. Barotravma ile ilgili KBB sorunları, genellikle
dalışın iniş fazında oluşurken alternobarik vertigo dalışın çıkış fazında
oluşur. Barotravmaya bağlı olmayan KBB sorunlarından iç kulak dekompresyon
hastalığı ve gürültüye bağlı işitme kaybı genellikle derin sularda çalışan
profesyonel dalgıçlarda görülmektedir.
|
Tablo-3:
Sportif Scuba dalıcılarda görülen kulak burun boğaz sorunları |
A) Barotravma ile
ilgili olanlar
Orta kulak
barotravması
Paranazal sinüs
barotravması
Alternobarik
vertigo (başdönmesi)
Dış kulak
barotravması
İç kulak
barotravması
Eşit olmayan
kalorik uyarı sonucu olan vertigo
Diş barotravması
Fasiyal (maske)
barotravması
Fasiyal sinir
barotravması
B) Barotravmaya
bağlı olmayanlar
Otitis eksterna
(dış kulak yolu iltihabı)
Temporomandibüler
eklem (çene eklemi) sorunu
Gürültüye bağlı
işitme kaybı
İç kulak
dekompresyon hastalığı |
|
|
Normal bir kulakta çevre
basıncına eşit bir basınç vardır. Dalgıcın alçalma ve yükselmesinde
kulaktaki basıncı eşitlemenin tek yolu Eustachi tüpüdür (Resim-11). |
|
 |
 |
Resim-11:
Kulağın şematik yapısı |
|
Eustachi tüpünün nazofarenks ağzı normalde
kapalıdır.
1- Nazofarenksde pozitif basınç olursa,
2- O bölgedeki kasların kasılımı ile
(m.tensor veli palatini)
(m.levator veli
palatini)
(m.salpingopharyngeus)
açılır.
Alçalma sırasında; Eustachi tüpü valv
şeklinde çalışır ve basınç arttıkça kapalı kalır. Orta kulak basıncı ile
çevre basıncı farkı >80-120 cm.H2O ise “Trapdoor” etkisi ortaya
çıkar ve Tuba Eustachi açılamaz, tekrar yükselip eşitleme yapmak gerekir.
Yükselme sırasında; orta kulak hava hacmi
arttığından, Eustachi tüpü kolaylıkla açılır ve hava tahliye olur.
Kulak tıkacı ile dalındığında; kulak zarı
ile tıkaç arasındaki hapis kalmış havanın basıncı değişmeyeceği için
sorunlar ortaya çıkar. Eğer bu durumda Eustachi tüpü açık ise basınç
eşitleme manevrası (Valsalva) sırasında kulak zarı dışa doğru zorlanacak,
belki de yırtılacaktır. Eustachi tüpü tıkalı ise bu defa zar içeri doğru
çökecek ve yine zarın perfore olması söz konusu olacaktır (Resim-12).
Normal dalış sırasında eşitleme manevrasında aşırı efor sarf edilmesi yani
çok zorlu yapılması sırasında Eustachi tüpü açıksa yuvarlak pencereye
aşırı bir basınç uygulanır ve bu membranın iç kulağa doğru (implosive)
yırtılmasına sebep olabilir. Eustachi tüpü tıkalı ise bu defa manevra
sırasında ortaya çıkan intrakraniyal basınç artışı ve bu basınç artışının
iç kulağa yansıması sonucunda yuvarlak pencerenin dışa doğru (explosive)
yırtılması söz konusu olabilir (Resim-13).
|
|
|
Resim-12: Dış kulak yolunda tıkaç
varken oluşan basınç değişiklikleri |
Resim-13: Tuba Eustachi açık ve
kapalı durumlarda zorlu eşitleme manevrasının (Valsalva) etkileri |
|
KBB sahasında dalış sırasında sorun yaşanabilen bir diğer bölge de
paranazal sinüslerdir (Resim-14). Normalde ostiumları aracılığı ile dış
ortamla ilişkilidirler. Ancak ostiumları nezle, grip, sinüzit gibi
enfeksiyonlar ya da septum deviasyonu gibi anatomik varyasyonlar nedeni
ile tıkanmış iseler dalış sırasında burada hapis kalan hava boşluğundaki
ortaya çıkacak basınç değişiklikleri sorun yaratırlar (Resim-15). |
 |
 |
Resim-14: Paranazal sinüs boşlukları |
Resim-15: Basınçla sinüslerdeki değişiklikler |
|
Bir başka sorun da dişlerle ilgili olabilir. Dişlerin köklerinde hava
yoktur. Ancak yapılmış bir dolgunun altında küçük de olsa bir hava boşluğu
kalmışsa bu yine basınç değişiklikleri sırasında diş ağrısı şeklinde
kendilerini gösterebilirler (Barodentalji).
Sportif SCUBA dalıcılarında görülen KBB sorunları genellikle sekelsiz
iyileşmektedir. Nadiren oluşan iç kulak barotravması sonucu kalıcı işitme
kaybı görülebilmektedir. Orta kulak barotravmasının ağır formlarında
oluşan kulak zarı perforasyonlarında soğuk suyun kalorik uyarısı sonucu
hayatı tahdit edici ciddi vertigo oluşabilir. Bu nedenle, dalışlar
sırasında en az iki kişinin birlikte dalması önerilmektedir.
Dalış öncesi dalıcıların dikkatli KBB muayenesi, eğitimi ve alınacak
tedbirler, bu sorunların görülme oranını azaltabilir.
KAYNAKLAR
1-
Reuter SH. Underwater Medicine, Otolaryngologic Considerations of the Skin
and Scuba Diver. Otolaryngology (Paparella et al.), Vol 4, WB Saunders Co,
1991, p:3231-47.
2-
Hornsry A. The Encyclopedia of Recreational Diving, International PADI Inc,
1991.
3-
Bove F. Boyle’s Law (Diving Medicine). In: Skin Diver, March 1993, p.18.
4-
Adkisson GH, Meredith AP. Inner ear decompression. Sickness combined with
a fistula of the round window. Ann Otol Rhinol Laryngol, 1990; 99:733-7.
5-
Jeppesen D. Open Water Diver Manual, 4th ed, Jeppesen Sanderson Inc,
Englewood, 1984.
6-
Aita JA. Neurologic manifestations of dysbarism. In: Handbook of Clinical
Neurology (eds: Vinken PJ, Bruyn GW), Vol 12, Ch 25, North Holland
Publishing Co, Amsterdam, 1992, p:665-76.
7-
Bove F. Diving Science in’92. Skin Diver, 1992; 41(12):18-9.
8-
Hızalan İ. Scuba ve KBB. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim
Dalı Seminer Notları, Ocak 1995.
Uzun C, Taş A, Yağız R, Çiçek F, İnan N. Sportif scuba
dalıcılarında KBB sorunları, tedavileri ve korunma yolları, KBB İhtisas
Dergisi 8: 281-288, 2001. |
|
|
|
|