|
|
NAZAL VALV
OBSTRÜKSİYONLARI
Dr. Nusret İNCİ, Mart 2004 |
Burun hava pasajı obstrüksiyonları kulak-burun-boğaz
hekimliğinde en sık karşılaşılan kompleks bir şikayet
olup birçok komponentden herhangi birisine bağlı
olabilir. Burun hava pasajı obstrüksiyonlarını statik
ve dinamik patolojiler olmak üzere ikiye ayırmak
konuyu anlamak adına kolaylık sağlayacaktır (1).
Septal deformiteler, nazal polipler ve nazal valv gibi
non-reversible anatomik problemler statik bölümde yer
alırken konka hipertrofileri, nazal valv kollapsı gibi
patolojiler dinamik problemler olarak nitelendirilir.
Herbir patolojinin nasıl hava yolu obstrüksiyonuna yol
açtığını anlamak, hangi deformitenin daha önemli
olduğuna, dolayısı ile hangi operasyonun seçileceğine
karar vermek ancak burun fizyolojisini ve anatomisini
bilmek ile mümkündür. Burnun solunum fizyolojisinin
temelini kavrayabilmek için ise gaz akımı fiziği
konusunda fikir sahibi olmak gerekir.
|
BURUN
HAVA AKIMININ FİZİĞİ
Ohm Kanunu:
Orijinal olarak elektrik
akımı için tariflenmesine karşın sıvı ve gazlar içinde
uygulama alanına sahip olan ohm kanunu temel
prensiplerden biridir. Bu kanuna göre bir tüpün her
iki ucu arasında basınç gradienti varsa akım,
gradientin düşük olduğu yöne doğrudur ( Tablo:1). Hava
ile tüp cidarı arasındaki sürtünme ise akımı
yavaşlatacaktır.
Tablo 1:
OHM Kanunu Akım: Basınç farkı / Resiztans
Laminar Akım:
Hava içinden geçtiği
tüpün cidarına değdiği bölgelerde sürtünmeden dolayı
hareketsizdir. Daha medialde hava bu immobil kısım
üzerinde kayarak düz hat boyunca ohm kanuna göre
hareket eder ve laminar akım adını alır. Tüpün veya
hava pasajının daraldığı alanlarda Bernoulli prensibi
uyarınca akım hızı artar. Vapozitörler ve aspiratörler
bu prensibe dayandırılmıştır.
Poiseuille kanunu:
Hava pasjından geçen
hava akımı (HA) (cm3), pasajın her iki tarafındaki
basınç farklılığının (BF) (dyne/cm2) pasaj yarıçapının
(YÇ) (cm) 4. kuvveti ile çarpımının pasaj uzunluğuna
(U) (cm) bölümünün sabit (S) bir sayıyla çarpılmasına
eşit olduğunu ifade eder (Tablo 2). Sabit sayı
ortamdan geçen maddenin vizkozitesine bağlıdır. Yani
Poiseuille kanunu, burun boşluğu gibi bir yapının
içinden geçen hava akımının, ilgili boşluğun
yarıçapının dördüncü kuvveti ile orantılı olduğunu
ifade eder.
Bu fiziksel kurala göre
valv bölgesinin yarıçapındaki küçük bir azalma, burun
boşluğundan geçen hava akım miktarında ve nazal
rezistansda büyük bir olumsuz etki yapabilir. Örneğin,
Poiseuille kanununa göre 3 mm’lik bir pasajdan 1
mm’lik bir pasaja nazaran 81 kat daha fazla akım
geçmektedir. Bu da burun pasajındaki ufak
deformitelerin dahi ne kadar önemli olabileceğini
göstermektedir. Poiseuille kanunu laminar akım için
geçerlidir, türbülan akım geliştiğinde durum çok daha
kompleks bir hal alır.
Tablo 2:
Poiseuille kanunu HA: (BfxYÇ4/U)xS )
Tirbülan akım:
Akım
hızının artması ile hava akımı linear olmaktan çıkıp
yön ve kuvvet değiştirmeye, karışık yön ve hızlarda
hareket etmeye başlar; bu tirbülan hava akımı olarak
adlandırılır. Yine de pasaja giren ve terk eden hava
akım miktarı birbirine eşittir. Linear akımın hızı
kritik sayıyı aşınca (Reynold sayısı) akım türbülan
hale geçmeye başlar. Ryneold sayısının pratik önemi
hava akım hızının ve pasaj çapının artması ile
tirbülansın artmasında yatmaktadır. Dekonjeste bir
burunda dekonjesyon öncesine nazaran artmış bir
türbülan akım beklenmelidir Şekil 1-2.
|
Şekil-1:
Laminar akım |
Şekil-2:
Türbülan akım |
Bernoulli
Prensibi:
Bernoulli prensibine
göre, hava akımı, internal nazal valv gibi dar bir
boşluktan geçerken hızlanır ve burun iç yüzeyini
lümene doğru çeker. Yani hava veya sıvıların geçtiği
boşluk daraldıkça, akım için gerekli basınç azalırken,
akım hızlanır. Eğer bu bölgede anatomik veya
iyatrojenik bir zayıflık varsa, bu etki internal nazal
valvde bir kollapsa neden olur. Banyoda duş alırken
banyo perdesinin bizim üzerimize doğru gelerek
yapışması Bernoulli prensibine günlük hayatımızdan
verilebilecek basit bir örnektir (Şekil 3).
Şekil-3
|
Burun solunum havasının
akciğerlere yeterli basınç, volum, nem, ısı ve
temizlikte ulaşmasını sağlar. Burun içinde geçen
havanın basıncı 10-15 mmH2O, akım hızıda 0-140 ml/dk’dır.
Total respiratuar rezistansın %50’sini burun
oluşturur. Bu rezistansda vestibulum ,nazal valv ve
nazal kavite içi yapılar rol oynar. Burun, bünyesinde
silia, mukus ve mukozal yapıyı barındırmasının yanında
nazal siklus gibi dinamik bir olaya da sahiptir;
dolayısıyla bahsedilen fizik kanunları daha da
karmaşık bir hal alır. Nazal siklus ilk defa 1895
yılında Kayser tarafından tariflenmiş, bir çalışmaya
göre insanların % 72’sinde diğer bir çalışmaya göre
insanların % 82’sinde bulunduğu ileri sürülmüştür.
Siklus ile total burun hava akımı değişmemekle beraber
hava akımının her iki pasaj arasındaki dağılımı
değişmektedir. Nazal siklus nedeniyle tek bir burun
pasajının ilettiği hava akımının oranı % 20-80
arasında değişmektedir. Bu dönem 30 dakika ile 3 saat
arasında değişir.
Burun hava akımının
ölçülmesi:
Burun
hava akımı ve resiztansını simültane ölçen
rinomanometrenin yanında hava akımının geçtiği
alanları değerlendirebilen akustik rinometri günümüzde
en sık kullanılan yömtemlerdir (Şekil 4). Dinamik bir
çalışma olan anterior rinomanometri hastalar
tarafından kolay tolere edilebilir bir tetkik olmasına
karşın dikkatli yapılmadığında yanıltıca olabilir.
Akustik rinometri ile spesifik (özellikle nazal valv
bölgesi) alanların değerlendirilebilmesi mümkünken
test statik bir testtir. Hastanın solunum
fonksiyonlarının preoperatif ve postoperatif ölçülerek
takip edilmesi estetik yönünün preoperatif ve
postoperatif fotoğraflar ile takip edilmesi kadar önem
taşır. Böylece ameliyatın hem estetik ve hem de
fonksiyonel monitörizasyonu sağlanmış olmaktadır.
Şekil-4 |
Anatomi:
Kemik Çatı:
Burun kemik çatısı bir çift nazal kemik ve maksillanın
asendan proçesi tarafından oluşturulmuştur.Bu kemik
yapının en dar yeri her iki medial kantusları
birleştiren interkantal çizgi seviyesindedir. Nazal
kemiklerin uzunluğu yaklaşık 25 mm olup interkantal
ligament tarafından sefalik ve kaudal olmak üzere iki
eşit parçaya ayrılır. Her iki nazal kemiğin kaudal
ucu, etmoid kemiğin perpendiküler laminası ve üst
lateral kıkırdakların birleşim alanı “Keystone”
bölgesi olarak adlandırılır. Bu alan burun 1/3 orta
kısımın desteği açısından önem taşır. Kaudal septum
deviasyonları valvuler kollapsın en sık nedenidir.
Deviasyonlarda en sık travmaya sekonderdir. Septum
valvuler bölgede fazla kalın olabilir ve pasajı
daraltabilir. Septal kartilajın yokluğunda valv
bölgesi gevşeyerek inspirasyon sırasında pasajı
kapatabilir (Şekil 5-7).
|
 |
|
 |
Şekil-5 |
Şekil-6 |
Şekil-7 |
Kıkırdak yapı:
Burnun eksternal
yapısında üst lateral kıkırdak, alar kıkırdaklar ve
aksesuar kıkırdaklar yer alır. Aksesuar kıkırdakların
destek görevleri dışında fonksiyonel önemi yoktur.
Alt lateral
kartilajlar (Alar kartilajlar):
Klasik olarak alar kıkırdaklar lateral krus, medial
krus ve dom segmenti olmak üzere üç kısma ayrılır.
Alar kıkırdakların en büyük parçası olan lateral krus
bölümü valv patolojilerinde daha önemli olup, burun
vestibülü ve nostril lateral duvarını oluşturmada rol
alır. Alar rimin şeklinden sorumlu olup, sefalik
kısmın cerrahide gereğinden fazla alınması destek
kuvvetinin kaybolmasına ve deformitelere yol açar.
Lateral krusun uzun aksı alar kıkırdakların geri kalan
yapıları ile yaklaşık 45ºaçıya sahiptir. Bu kartilajın
rinoplastide overrezeksiyonu kartilajı zayıflatıp
inspiratuar kollapsa neden olur. Kartilaj
deformasyonları travma veya konjenital
malformasyonların sonucu oluşabilir (Şekil 8-9). |
 |
 |
Şekil-8 |
Şekil-9 |
Lateral
krusun sefalik serbest kenarı ile üst lateral
kıkırdağın kaudal kısmının birbirleri ile karşılaştığı
bölge “scroll area” (kıvrım bölgesi) olarak
adlandırılır. Bu bölgede üst lateral kıkırdak kaudal
ucu dışa, lateral krus sefalik kısmı içe doğru dönme
eğilimindedir. Kıvrım bölgesinde birbirlerinin üzerine
binen kıkırdaklar nazal valv fonksiyonlarını belirleme
açısından da önem taşırlar.
Üst Lateral Kartilajlar:
Üçgen şeklinde oldukları için
triangüler kartilaj da denilebilir. Üçgenin tabanı
septum tarafında, tepesi ise piriform apertür
tarafındadır. Sefalik bağlantı olarak nasal kemiklerin
altına 1 cm kadar uzanır ve onlara sıkı bağlanır.
Medialde septal kartilaj ile devamlılık gösterir.
Lateralinde piriform apertüre bağlayan ligamentöz bir
yapı vardır. Nadiren bu ligamentöz yapı içinde bir
kartilaj bulunur, buna Huschke kartilajı denir. Eğer
bu ligamentöz yapıya bir hasar meydana gelirse
internal nazal valvde kollaps sonucunda burun
tıkanıklığı gelişir. Nazal hampların büyük miktarı,
kartilaj çatıyı yapan üst lateral kartilajda
lokalizedir. Profilde düzleşme bu kartilaj hampın
rezeksiyonuna bağlı olur. Bu rezeksiyon sırasında
septal kartilajdan yükselen ve üst lateral kartilajın
altını da döşeyen mukoperikondriyal örtünün korunması
gerekmektedir (Şekil 10).
Şekil-10 |
Aslında nazal septum ve üst lateral
kartilajlar T şeklinde tek bir kartilaj yapısıdır.
Nazal dorsumdaki bu füzyon tarzındaki devamlılık,
kaudal uçta üst lateral kartilajların uçlarının
medialdeki septumdan ayrılması ile bozulur. Bu da
sefalik uçta burnun elastikiyetini, travmalara
dayanıklılığını, mobilitesini, nazal kasların etkisi
ile kolaylıkla dilate olup solunumu rahatlatmasını
sağlar. Septuma dorsal yönden yaklaşımı gerektiren
septal deviasyonlarda dorsumdaki bu T şeklindeki
birliktelik bozulur, ancak operasyon sonrası
rekonstrüksiyonu mutlaka gereklidir. Üst lateral
kartilajlar nazal kemiklerin altına 6-10 mm kadar
girer ve stabil bir kemik-kartilaj çatı oluşturulmuş
olur. Aşağıda ise yine alt lateral kartilajla
birleştikleri kıvrım (scroll) bölgesinde onun altına
girer. Gençlerde aşağıdaki bu sıkı ilişki nazal tip
projeksiyonunda en önemli desteği oluşturmaktadır. Bu
bölgeye yapılan insizyonlar bu desteği zayıflatır.
Bazı kişilerde üst lateral kartilajın bu kaudal ucu
dışa doğru aşırı derecede kıvrıktır ve dışta estetik
olarak bozukluk oluşturabilecek çıkıntılara sebep
olabilir. Bu halde bu serbest uçların estetik
bozukluğunun tanınması ve düzeltilmesi gerekli olur.
Üst lateral kartilaj ve septumun ilişkisinin üzerinde,
özellikle T şeklinde bir kontür gösterdiği keystone
bölgesinde durulması gerekir. Rinoplasti veya nazal
rekonstrüksiyonda nazal dorsumun bu kontürü en geniş
olarak keystone bölgesinde olmak üzere tekrar
oluşturulmalı veya korunmalıdır (Şekil 11-12). |
 |
 |
Şekil-11 |
Şekil-12 |
Üst ve alt lateral kartilajlar arasında birbirini
kavrayacak şekilde eğim yaparak çevresindeki
apenörotik bir doku ile sarılarak desteklenmiş bir
eklemvari bir yapı vardır.
Septal kartilaj ve üst lateral kartilajların farklı
isimlendirilmeleri bu iki yapının birbirine komşu,
fakat belirli bir sınırla
birbirlerinden
ayrıldıklarını ima etmektedir. Bu konuyla ilgili
önemli kaynaklarda da üst lateral kartilajlar ve
septal kartilaj, aralarında belirgin histolojik
sınırları olan ve birbirinden ayrı yapılar olarak
ifade ve şematize edilmiştir.
Birinci kesit seviyesi, rinionun 3-4 mm kraniyalindeki
mesafeden alınan bir kesittir (kesit A). İkinci (kesit
B) ve üçüncü (kesit C) kesit seviyeleri, üst lateral
kartilaj, septal kartilaj ve alar dom arasındaki zayıf
üçgenin kraniyal ucu ile rinion arasındaki mesafenin
sırasıyla üst ve alt bölgelerini temsil edebilecek
seviyelerden alındı. Dördüncü kesit (kesit D) ise,
zayıf üçgen bölgesinden alınan transvers kesittir. Bu
dört seviyeden alınan kesitlerin ışık mikroskobu ile
yapılan incelemesinde, kesit A seviyesinde nazal kemik
ile altında uzanan üst lateral kartilaj arasında dar
bir bağ dokusu ile çok yakın bir temas olduğu görülür
(Resim A). Resim B ve C seviyelerinde, üst lateral
kartilajlar ile septal kartilajın dorsal kenarı
arasındaki füzyon görünümü nedeniyle, aslında farklı
isimlendirilmiş olan bu iki kartilajın bir bütün
olduğu görülür. Füzyon bölgesindeki görünüm kesit B
seviyesinde kabaca "Y" şeklinde, kesit C seviyesinde
ise "T" şeklinde ifade edilebilir (Resim B ve C).
Kesit D seviyesinde ise, üst lateral kartilajların
kaudal kısmının septal kartilajdan aradaki fibröz doku
ile belirgin bir şekilde ayrılmış ve ters "V" şeklinde
bir görünüme sahip olduğu izlenir (Şekil13).
Şekil-13 |
Nazal hampın cerrahi
rezeksiyonu, aralarında füzyon tarzında ilişki olan
septal ve üst lateral kartilajları birbirinden
ayırarak septumu ortada tek başına bırakır, doğal
halinde T şeklinde olan bu temas kaybolarak ters V
şeklini alır. Bu ilişki, internal nazal valvi açıcı
bir yay gibi etki yaparak kollapsa engel olur. Bir
hamp redüksiyonu yapıldığında nazal fonksiyonların ve
pasajın düzeltilmesi veya devamı için bu yapısal
bütünlük yeniden kurulmalıdır.
Üst lateral kalınlaşmış
kartilaj yeterli açıklığı engelleyebilir. Bu kartilaj
bükülmüş, yerinden kaymış veya kaudal knarı aşırı
dönmüş olabilir. Konjenital veya iatrojenik kartilajın
yokluğu valvde gevşekliğe neden olup inspirasyonda
kollapsa neden olur.
İNTERNAL BURUN
ANATOMİSİ:
İnternal burun yani
nazal kavite orta hatta yerleşen septum ile iki bölüme
ayrılır. Medialde septum olup, lateral nazal duvar ise
oldukça karışıktır. Üst duvr ve alt duvarda mevcuttur.
Üst duvar:
Üst duvarı oluşturan
kemik yapılar önden arkaya doğru, nasal kemikler,
frontal kemiğin nasl spini, ethmoid kemiğin cribriform
plate’i, ve sfenoid kemiğin korpusudur. Cribriform
plate nasal kaviteyi ön kranyal boşluktan ayırır ve
içinden n.olfaktoriusa ait liflerin geçtiği delikler
bulunur.
Alt duvar:
2/3 ön kısmını
maksillanın processus palatinusu, 1/3 arka kısmını
palatin kemiğin horizontal laminsı oluşturur. Bu
kemiklerin birleştiği yere crista nasalis adı verili
ve septum buraya oturur.
Medial duvar:
Nazal kavitenin medial
duvarını nasal septum oluşturur. Septum önde septal
kartilaj, arka üstte etmoid kemiğin lamina
perpendikularisi, arka altta vomer tarafından
oluşturulur.
Lateral duvar:
Bu duvarı oluşturan
kemikler, maxillanın frontal proçesi, lakrimal kemik,
etmoid kemik ve plalatin kemiğin lamina
perpendikularisidir. Önden arkaya doğru üç adet nasal
konka mevcuttur. Üst ve orta konka etmoid kemiğe ait
bir yapı olmasına rağmen alt konka ayrı bir kemik
yapıdır. Üst konkanın üstünde sfenoetmoidal recess,
üst ve orta konka arasına üst meatus, orta ve alt
konka arasına alt meatus, alt konka aşağısına ise alt
meatus adı verilir.
Burun kasları:
Osseokartilajinöz nazal dorsumun üst yarısını nazal
kemikler, alt yarısını ise üst lateral kıkırdaklar ve
septumun dorsal kenarı meydana getirir. Nazal dorsumun
1/3 orta kısmındaki üst lateral kıkırdakların meydana
getirdiği kartilaj çatı, kemik hamp ile nazal lobül
arasındaki devamlılığı sağlar. Üst lateral kartilajlar,
sefalik olarak nazal kemiklerin ve kaudal olarak da
alar kartilajların altına uzanır. Eksternal burun
kasları mimik kasları sınıfına sokulur. Bunlar
muskulus (m) nazalis, m. Dilatör naris, m. Depresör
septi, m. Procerus, m.levatör labi süperior
kaslarıdır. Üst lateral kartilajların müsküler
bağlantısı yoktur. Muskulus nazalisin transvers
parçası üst lateral kartilajın üzerinden geçerek orta
hatta diğer tarafın kası ile aponevroz oluşturur. Bu
kas aynı zamanda alt lateral kartilajın kranial
kenarını örter. Alt lateral kartilajın birçok müsküler
bağlantısı vardır. Muskulus dilatör naris lateral
krusa tutunur. Bu kas kartilaj desteği zayıf olan
burun yan duvarının en önemli desteğini oluşturur.
Alada muskulus dilatör nares ile muskulus nazalisin
alar parçasının lifleri birbirine karışarak aksesuar
kartilajlara tutunur. Muskulus depresör septi alt
lateral kartilajın medial kruslarının posterioruna
tutunur. Muskulus procerus nazal çatıdan lobüle
uzanır, fakat alaya ulaşmaz (Şekil 14-16). |
|
Burun kasları, fonksiyonel ve mimetik
ifadeler için gereklidir. Aralarında tendon benzeri
bir apenöroz ile bağlantı vardır ve devamlılık
gösteren SMAS denilen bir doku tabakası halindedir.
Nazal piramidin dış yüzü kaslarla kaplıdır ve bunlar
fasiyal sinirle innerve olurlar. SMAS nazal ve fasiyal
mimetik kasların kasıldıklarında oluşturduğu gücü
dağıtmak ve dengelemek için vardır. Rinoplasti
kaynaklarında bu tabaka ve onun fonksiyonel önemi
sıklıkla ihmal edilir. Birbirine bağlı olan dilator ve
kompressor kasların sinerjik kasılması ile SMAS, nazal
valvin lateral yüzünde inspirasyonla artan bir
gerginlik oluşturarak kollapsa ve burun tıkanıklığına
engel olur. Tek taraflı fasiyal sinir paralizilerinde
bu etkinin olmaması nedeniyle nazal valv kollapsı
gelişir. Bu tabaka uzun süreli iyileşmede de çok
önemli bir rol oynar. Nazal iskelet üzerinde bir
minder etkisi yapan bu yapı, cerrahi sırasında kesilir
veya hasar görürse, kesi kenarlarında retraksiyon
gelişir ve dermis arada müsküloapenörotik doku olmadan
doğrudan nazal iskelete yapışarak depresyonlara ve
düzensizliklere yol açar. |
Burun kasları ayrıca
burnun özellikle inspirium sırasında kollabe olmaması
için burun yumuşak doku ve kartilaj iskeletine bir
gerginlik ve direnç kazandırır.
External
burun damarları:
Bunlar a.fasialis ve a.oftlmica
dallarından gelir. A.fasialis a.labialis superior
dalını verdikten sonra a.angularis adını alır. Bu dal
ve a.oftalmica uç dalı a.dorsalis nasi externl burunu
besler. Venleri ise v.fasialis aracılığı ile v.jugularis
internaya doğrudur. Lenftik drenajı ise submanibuler
lenf nodlarına doğrudur.
İnternal burun
damarları:
Nazal kavite arteleri A.carotis
interna ve externa’dan gelir. A.carotis internanın bir
dalı olan a.oftalmika a.ethmoidalis posterior ve a.ethmoidalis
anterior dallarını verir. Bunlar septumun ön ve arka
üst bölgelerini ve lateral nazal duvaru beslerler.
A.carotis externanın
fasial dalı a.labialis superior dalını verir. Buradan
septumun ön alt bölümünü besleyen septal dal
mevcuttur. A.sfenopalatina A.carotis externanın bir uç
dalı olup nazal kavite lateral duvar posteriorunu ve
septumun posteriorunu besleyen iki dala ayrılır. A.maxillarisde
a.palatinus descendes dalından a.palatinus majus ve
minus dallarını veririr. A.Palatinus majus(Greater
palatin arter) foramen incisivumdan geçip septumu
besleyen bir dal verir.
Anterior nareslerden
yaklaşık 1cm uzakda septumdaa.ethmoidalis anterior, a.labialis
superior, a.palatinus majus ve a.sfenopalatina
birleşerek Little alanını (Kiesselbach) oluştururlar.
Nasal kavitenin üst kısmının venleri kavernöz sinüse,
arka ksısım venleri ise internal ve external juguler
vene dökülür. Nazal kavitenin ön kısım lenfatikleri
submandibuler nodlara, arka kısım lenfatikleri ise
derin servikal nodlara drene olurlar.
|
İnnervasyon:
Burun dışının duyu hissi trigeminal sinirin oftalmik
dalı (infratroklear ve eksternal nazal dallar) ve
maksillar dalı (infraorbital dal) tarafından
sağlanmaktadır. Oftalmik sinir, göze süperior orbital
fissürden frontal, lakrimal ve nazosiliyar sinir
olarak girer. Nazosiliyar sinir öne ve mediale doğru
optik sinirin üzerinden orbitanın medial duvarı
yanından ilerler ve anterior etmoidal sinir,
infratroklear sinir olarak ikiye ayrılır.
İnfratroklear sinir, orbital medial duvarı yakınından
öne doğru ilerleyerek nazion ve burun kemik dorsumu
bölgesindeki deriyi innerve eder. Anterior etmoidal
sinir, anterior etmoidal foramenden girer ve nazal
kemik alt kenarı ile üst lateral kartilaj arasından
açığa çıkarak eksternal nazal sinir olarak rinion ile
tip arasındaki derinin innervasyonunu sağlar.
Maksillar sinirin dalı infraorbital sinir,
infraorbital kanal ve foramenden ilerleyerek yüzde
açığa çıktığında bazı dalları lateral burun ve
kolumellanın innervasyonunu sağlar. Motor inervasyonu
ise nervus fasiyalis tarafından sağlanır.
|
Nazal
Valv: |
Nazal valv 1903’de
Mink tarafından ilk kez tariflenmiştir. Ve nazal valvi
internal ve eksternal valv olarak ikiye ayırmıştır.
Mink internal nazal valv için
ostium internum, limen vestibuli, limen nazi gibi
deyimler kullanmıştır. Havayolunun en dar bölgesi
olarak tanımlanmıştır (Mink, Van Dishoeck). Daha sonra
Kasperbauer ve Kern 1987’de nazal valv açısı ve nazal
valv bölgesini ayırmışlar ve iki ayrı kavram olarak
ele almışlardır. Daha
önce Mink tarafından tanımlanan ve valv açısı olarak
bilinen bölge septum ile üst lateral kartilajlar
arasında kalan, 2 boyutlu, 10-15 derecelik açıdır.
Valv açısı, valv bölgesinin bir parçasıdır. Valv
bölgesi ise üst lateral kartilajın kaudal ucu inferior
konka kaudali, septal kartilaj, piriform apertür
çevresindeki yumuşak dokular (burun tabanı, lateral
fibroadipöz doku, maksillanın frontal proçesi)
arasında kalan alandır. Valv açısı mihenk noktası
alındığında belirtilen alanlara uzanan bir konik
prizma hayal edersek valv bölgesini kafamızda
canlandırabiliriz (Şekil 17-18).
|
 |
 |
 |
Şekil-17 |
Şekil-18 |
Şekil-19 |
|
Eksternal nazal valv ise kolumella, nazal taban girişi
ve nazal rimin (alt lateral kartilajın kaudal sınırı)
oluşturur. Burun kasları inspirasyon süresince bu
alanı dilate eder. Nazal valv bölgesi denildiğinde,
üst lateral kartilaj, septum, inferior konkanın ön
ucu, burun tabanı, piriform apertür ve fibroadipöz yağ
dokusu arasında kalan ve yüzey alanı 55-83 mm2
kadar olan bir anatomik bölge anlaşılır (Şekil 19). Bu
bölge hava akımının primer kontrolünü ve resiztansını
sağlayıp hava akımında parobolik eğri oluşmasına neden
olur.
|
Nazal Valv Bölgesinin
Önemi Nedir?
Yapılan
çalışmalar göstermiştir ki nazal direnç inspiryumda
ekspiryuma oranla daha yüksektir. Bu durum özellikle
yüksek akım hızlarında daha da belirgindir.
Bridger ve
Procter maksimum inspirasyon esnasında burnun kartilaj
çatısında bir bölgenin kollapsa uğrayarak akım için
“Hız sınırlayıcı” bölge olarak davrandığını
bulmuşlardır.
İnferior
orifisten burna giren hava vestibül ve ostium
internumdan geçer. Bu noktaya kadar gelen laminer akım
ostium internumdan itibaren tirbülan karakter kazanır.
Alt konka başına çarparak büyük kısmı orta konka
başına yükselir. Buradan sonra alçalan bir eğri
çizerek orta mea arkasından koanalara doğru yönelir.
Yani hava akımının büyük bir kısmı orta konka
seviyesinden, daha az bir kısmı da septum ile üst ve
alt konka arasından geçer. Havanın en yavaş geçtiği
bölge ise orta konka superioru ve superior konka
civarıdır. Burun boşluğuna giren hava 0,25 sn içinde
nazofarenkse ulaşır.
Nazal vestibül
normalde nefes alıp verme sırasında oluşan negatif
basınca dayanacak şekildedir. Fakat derin inspiryumda
ULC’lar Bernoulli kanununa göre hareket eder ve
septuma doğru yaklaşarak kollapse olur. İnspiryumda
dış ortam- nazofarenks basınç farkı 10 cm H2O basınca
ulaşana kadar nazal hava akımı artar fakat bu noktadan
sonra hava akımı artmaz. Bunun sebebi nazal valv
bölgesinin kollapse olarak akımı sınırlamasıdır.
Height ve Cole
nazal rezistansın 1/3’ünü nazal valv bölgesinin
oluşturduğunu rinomanometrik çalışmalarda
göstermişlerdir. Başka araştırmacılara göre (Santiago
J., de Bonilla D., McCaffrey T., Kern E.B.) normal bir
bireyde nazal havayolu direncinin % 82’sini nazal valv
oluşturur. Basık burunlarda nazal valvin direnç
yaratmadaki önemi azalmaktadır.
Nazal valv
bölgesinde rijid (septum, valv açısı ve piriform
apertür) ve mobil komponentlerden oluştuğu
varsayılmasına karşın rijid komponentlerin yüzeyini
kaplayan mukozanın da erektil fonksiyonu olduğu
unutulmamalıdır. Boyutlardaki küçük değişimler bile
yüzey ölçümününde büyük farklar yaratır ve havayolu
rezistansını etkiler. Bu bölgedeki patolojiler burna
giren laminer akım paternini bozar.
Burnun fizyolojik
görevlerini yerine getirebilmesi için havanın burun
içinden belirli dinamiklere göre ve belirli bir hızda
hareket etmesi gerekmektedir. İnspirasyon havasının
filtrasyonu, ısıtılması, nemlendirilmesi, olfaksiyon
ve rezonans işlevleri bu dinamiklerin fizyolojik
sınırlarda gerçekleşmesi ile mümkündür. Nazal direncin
aşırı derecede artması (örn: septum deviasyonu,
sineşiler) veya azalması (Örn: boş burun sendromu)
bahsedilen işlevlerin yerine getirilememesi demektir.
Hava akımının en
yüksek direnç ile geçtiği nokta neresidir?
Nazal hava akımı için burunda hangi noktanın maksimum
direnç gösterdiğini belirlemek üzere birçok araştırma
yürütülmüştür. Mink
tarafından tarif edilen ostium internum mu? Piriform
apertür seviyesinde alt konka kaudal ucunun önü mi?
Cole ve Roithman’a
göre akustik rinomanometri çalışmalarında görülen iki
direnç bölgesi vardır: Valv açısı ve alt konka önü.
Haight ve Cole dekonjesyon sonrası bu noktaların her
ikisinde de direncin azaldığı gözlenmiştir. Diğer bir
çalışmaya göre maksimum direnç noktası alt konka ön
ucudur ve dekonjesyon sonrası bu nokta nazal valv
açısına doğru kaymaktadır (Grymer ve Ark.). Bazı
araştırmacılara göre ise maksimum direnç noktası nazal
valv açısıdır ve dekonjesyonla bu durum
değişmemektedir (Lenders H, Pirsig W.).
Birinci ve ikinci direnç noktasının hangisinin
maksimum direnç noktası olduğu konusu halen
tartışmalıdır. Bu nedenle bu bölge istmus nazi olarak
da adlandırılmaktadır.
|
Bu açının 1o
küçülmesi internal nazal valv yüzey alanını 4 mm2
daraltır. Nazal hava akımının ayarlanması, nazal
kapasitenin aşılmasına engel olma ve laminar akımı
turbulan akıma çevirme gibi görevleri vardır.
Hastanın değerlendirilmesi:
Kronik nazal
obstrüksiyon şikayeti olan erişkinlerin % 13’ün den
fazlasında nazal valv disfonksiyonu rol oynar. Bu
hastaların % 88’inde ünilateral kollaps vardır.
Hastaların çoğuna septoplasti veya diğer nazal
cerrahiler yapılır. Ancak hastalar az miktarda yarar
görebilirler. Kern ve wang nazal valv
disfonksiyonlarının etiyolojisini şu şekilde
bölmüştür; Mukokutönöz, iskelet yapısı ve kombine
hastalıklar.
Mukozal inflamasyon ve
kalınlaşma yapan, sinonazal polip ve allerjik,
vazomotor, atrofik veya infeksiyoz rinitli hastalarda
cerrahi tedaviyi düşünmeden önce agresif medikal
tedavi yapılmalıdır. Roithmann ve arkadaşları eğer
allerjik rinitin neden olduğu mukozal kalınlaşma
tedavi ile gerilediğinde nazal hava akımının ve nazal
valv alanının anlamlı miktarda arttığı
göstermişlerdir.
Preoperatif statik ve
dinamik nazal valv disfonksiyonları arasındaki ayırım
yapılmalıdır. Statik disfonksiyon nazal valv
düzeyindeki sürekli obstrüksiyona sekonder oluşur ve
hava akımının belirli miktarının oluşması için daha
fazla intranazal negatif basınç gerekir. Dinamik
disfonksiyon, nazal valv yan duvarlarını destekleyen
strüktüel eksiklik veya gevşekliğe sekonder oluşur ve
düşük transmural basınçla nazal valvin kapanmasını
sağlar.
Eksternal nazal valv
kollapsından dar nostril olup projeksiyon artmış, alar
kıkırdakların kuvveti azalmıştır.
Valv disfonksiyonu
için,doktor tam hikaye alıp ve iyi bir fizik muayene
yaptıktan sonra cerrahi girişim gerekiyorsa uygun
olanını seçmelidir.
Etiyoloji:
Eksternal nazal valv
kollapsı hastalarda sıklıla bulunup hikayelerinde
travma veya cerrahi yoktur. Bu hastalarda sıklıkla
nostrilleri daraltan burunun overprojeksiyonu
mevcuttur. Diğer nedenler arasında geniş kolumella
neden olabilir. İnternal nazal valv kollapsı kollapsa
neden olan sebeplere göre ayrılabilir. Çoğu vakada
birden çok neden etkilidir. En sık neden muhtelemen
septal deviasyondur.
Kasperbauer ve
Kern anatomik bölgelere göre bir sınıflandırma
yapmıştır.
Septum :
Kaudal septum
deviasyonları valvuler kollapsın en sık nedenidir.
Deviasyonlarda en sık travmaya sekonderdir. Septum
valvuler bölgede fazla kalın olabilir ve pasajı
daraltabilir. Septal kartilajın yokluğunda valv
bölgesi gevşeyerek inspirasyon sırasında pasajı
kapatabilir.
Üst
lateral kartilaj :
Üst lateral kalınlaşmış
kartilaj yeterli açıklığı engelleyebilir. Bu kartilaj
bükülmüş, yerinden kaymış veya kaudal knarı aşırı
dönmüş olabilir. Konjenital veya iatrojenik kartilajın
yokluğu valvde gevşekliğe neden olup inspirasyonda
kollapsa neden olur (Şekil-20).
Şekil-20 |
Alt lateral kartilaj:
Bu kartilajın
rinoplastide overrezeksiyonu kartilajı zayıflatıp
inspiratuar kollapsa ve pinching deformitesine neden
olur. Kartilaj deformasyonları travma veya konjenital
malformasyonların sonucu oluşabilir.
Mukoza:
Travma veya geçirilmiş
cerrahiler valvüler bölgede stenoz veya web oluşmasına
neden olabilir. Mukozanın inflamasyon veya hipertrofi
nedeniyle kalın olması durumunda valv lümenini
daraltabilir.
İnferior Konka:
İnferior konka hipertrofileri anlamlı miktarda nazal
rezistansı artırır. Birkaç çalışmada konka başının
nazal resiztansın artmasından sorumlu olduğu
gösterilmiştir. Konkanın başına oranla konkanın
gövdesi ve kuyruğunun nazal rezistansta minor rol
oynadığı anlaşılmıştır.
|
Priform Aperture:
Bazı
hastalarda priform apertıre deformiteleri nazal valv
boşluğunu azaltır. Obstrüksiyonların en sık nedeni
rinoplasti sırasında osteotomi yapılmasıdır.
|
Nazal
Hamp Rezeksiyonu:
Nazal hamp rezeksiyonu sonrası lateralde hiçbir
güvenilir bağlantısı olmayan üst lateral kartilajların
tek desteği, kraniyaldeki nazal kemiklerle olan sıkı
bağlantısıdır. Bu şartlar altında nazal hampın
alınması 1/3 orta nazal dorsumda bir kollapsa neden
olabilir. Bu bölgede kollaps gelişimi internal
nazal valvi daraltır, inhalasyon sırasında burun
boşluğunda meydana gelen negatif basınca karşı yan
duvarların direncini azaltır ve burundan geçen hava
akımını bozar. İnternal nazal valvi ilgilendiren nazal
cerrahi bu önemli bölgede sıklıkla daralmaya neden
olduğu için primer cerrahi sırasında önleyici
tedbirler alınmalıdır (Şekil 21).
Şekil-21
Küçümsenmeyecek miktardaki internal nazal valv
obstrüksiyonlarının etiyolojisinde burun küçültme
rinoplastileri rol oynar. Rinoplastili hastaların %
10’un da nazal obstrüksiyon şikayeti olup, sıklıkla
nazl valvden kaynaklanır. Grymer rinoplastilerde,
nazal valvin % 25, priform apertürün % 13 oranında
azaldığını belirtmiştir. Shenn rinoplasti sonrası
hastaların % 75 ile % 85 oranında nazal vestibülün
küçüldüğünü belirtmiştir. Rinoplastili hastalarda
predispose faktörler, postoperatif valv problemlerini
kapsayan uzun ve ince burun, esnek ve yumuşak kartilaj,
multipl geçirilmiş nazal cerrahiler ve artmış yaştır.
Dorsal hamp redüksiyonu gibi septum ile üst lateral
kartilaj arasındaki fibroz bağlantının
destabilizasyonu yan duvarlarda progresif kollapsa
neden olabilir. Osteotomi ile eksternal görünüş ve
nazal iskeletin değiştirilmesinde, intranazal hava
yolu fonksiyonunda direkt kayıp olabileceği için,
bunun korunması akıldan çıkarılmamalıdır. Çok agresif
osteotomiler ve nazal kemiklerin medial yer
değiştirmesi ile üst lateral kartilaj yer değiştirir
ve internal nazal valvi daraltır. İnterkartilajinöz
insizyon yapıldığında çok dikkatli olunmalıdır, bu üst
lateral kartilaj ve alt lateral kartilaj arasındaki
scroll bölgesinin destabilizasyonunu sağlar. Bu
insizyona transfiksiyon insizyon katıldığında, mukozal
sineşi ve skar riski artar ve internal valv apeksinin
körleşmesine neden olur. Rinoplasti sonrası nazal valv
obstrüksiyonunun diğer nedenleri düzeltilmeyen septal
eğrilikler, rezeksiyon sonrası alt lateral kartilajın
gevşemesiyle kollapsı ve müsküler veya konnektif
dokunun atrofisine sekonder kollapstır. |
Tip ptosizi eksternal
valvden geçen hava akımını önemli miktarda azaltır.
Tip ptosizinin etiyolojisinde, tipi destekleyen
kartilajinöz/ligamentöz strüktüel yapının eksikliği ve
tipte kitle etkisi yapan önemli miktarda yumuşak doku
hacmidir. Strüktüel ptozisde birkaç faktör sıklıkla
kombine olarak bulunur.
1-
Rinoplasti sonrası
kollumella veya medial krusun desteğinin zayıflaması.
2-
Lateral krusun aşırı
uzun olması veya vertikal yöne yönlenmesi.
3-
Lateral krusun kaudal
yöne kaymasına neden olan üst lateral kartilaj ile alt
lateral kartilaj arasındaki scroll ligamentlerinin
gevşemesi.
4-
Nazalabial açıdaki
premaksiller subkutanöz yağ dokunun veya kemiğin
atrofisi.
Fasiyal paralizi intrinsik nazal kasların tonus
kaybının sonucu lateral duvarların kollapsına sekonder
nazal obstrüksiyon sıklıkla olur (Resim- 22)
Resim-22 |
İnhalasyon yaralanması
veya uygunsuz yerde yapılan insizyonlar gibi
iatrojenik yaralanmalar skatrisyel sternozlara neden
olarak valv disfonksiyonuna neden olabilir.
Kutanöz
malignensi için yapılan Mohs cerrahisinde eğer burunun
mukozal, strüktüel ve deri elementlerine
rekonstrüksiyon yapılmazsa valv obstrüksiyonlarına
neden olur. Rezeksiyon çapı 1 cm’den büyükse ve alar
kat 1mm içindeyse hastalar valv obstrüksiyonuna
adaydır.
Paradoksal lateral krus
nadiren idiopatik olup eksternal valv disfonksiyonuna
neden olabilirler. Bu hastalarda alt lateral kartilaj
malforme olup, özellikle dom bölgesinde ve lateral
krusda normal eksternal konveksite kaybolur. Bu
deforme kartilajlar nazal vestibülde çıkıntı
oluşturarak hava yolu obstrüksiyonuna neden olur.
Yarık dudak nazal
deformitelerinde nazal obstrüksiyonla sonuçlanan
konjenital strüktüel malformasyonlar triadı mevcuttur.
Bunlar:
1- Yarık taraftaki alt
kartilajın kaudal yer değiştirmesi.
2- Maksillaya doğru yer
değiştirmesi.
3- Lateral krusun
fiksasyonu ve anarmal oryantasyonu.
Bunların sonucunda tip projeksiyonu olmaz ve
kollumella ile alar taban arasındaki mesafe büyür
(Şekil 23).
Şekil-23 |
Patofizyoloji:
İnternal nazal valv akım
sınırlandırıcı bölge gibi çalışır. Valvin sabit
parçası septum ve priform aperturdan meydana gelir.
Üst lateral kartilaj ve konka mukozası hareketli parça
gibi çalışır. Hava inspire edildiğinde bu dar parçadan
havanın geçmesi zor olduğu için hız ve basınç artar.
Valvi geçtiğinde kemik boşluk içinde hava genişler.
Buda hava ve mukoza arasında bir temas oluşmasına yol
açan türbülansı oluşturur. Bu yolla inspire edilen
hava partiküllerden temizlenir, nemlendirilir,
ısıtılır veya ılıtılır (ısısına göre).
Burnun en dar parçası
olmasından dolayı nazal valv diğer nazal bölgelerden
farklı olarak küçük değişilliklerden kolayca
etkilenir. Bazı nedenlerle 10-15°’lik açı küçüldüğünde
internal nazal valv kollapsı meydana gelebilir.
Sonuçta hastanın nazal tıkanıklık olarak ifade ettiği
nazal resiztansta bir artış meydana gelir, tersi ise
balonlaşmadır. Bu durumda nazal valv oldukça fazla
genişlemiştir.
Nazal resiztans aynı
zamanda akciğer fonksiyon anormallikleriyle ilgilidir.
Akciğer fonksiyonlarındaki bu değişiklikler septal
cerrahiden sonra resiztansın düşmesiyle geri
dönebilir.
Klinik:
Hastalar primer olarak
nazal tıkanıklıktan şikayet eder. Diğer semptomlar
krutlanma ve kanamadır. Fakat bunlar daha çok septal
deviasyonla ilgilidir.
Cerrahi
kontrendikasyonlar:
Cerrahiye engel diğer
tipik nedenlere ek olarak (kanama bozukluğu gibi)
diğer kontrendikasyonlar;
Önceki cerrahiye bağlı
olarak oluşan işlemin düzgün yapılmasını engelleyecek
kadar geniş skarlar.
Keloidin bulunması
Hastanın gerçek dışı
beklentileri
Görüntüleme:
Paranazal sinüs
tomografisi :
Koronal plan nazal valv
bozukluklarını değerlendirmede çok yararlıdır,
özellikle bazen görmenin çok zor olduğu nazal dorsum
altındaki bölgeyi (nazal valv alanını) gösterir. Ama
pahalı olması bir dezavantajdır.
Akustik
rinometri:
1980’den sonra kullanılmaya başlayan göreceli olarak
yeni bir alettir. Burnun üç boyutlu yapısı hakkında
bilgi verir. Tıkanıklığın pozisyonu hakkında bilgi
verir. Burnun ön tarafındaki buzuklukları
değerlendirmede, arka tarafı değerlendirmeden daha
faydalıdır. Bu da bu testin özellikle valvleri
değerlendirmede çok kullanışlı olmasını sağlar.
Akustik rinometri nazal valvin simetrisini
değerlendirmede önemlidir. Çünkü burun boyutlarına
bağlı olarak alan değişebilir.( Şekil 24-26)
|
|
Tanı
prosedürü:
Hikayade şikayetinin
mevsimsel değişip değişmediği, obstrüksiyon yapan
diğer etkenler, önceki travma, geçirilmiş rinoplasti,
medikal tedaviler ve reaksiyonel intranazal ilaç
kullanımı sorulmalıdır.
Fizik muayene:
Fizik muayenede hem
inspirasyonda hem istirahat halinde buruna dikkatlice
inspeksiyon yapılır. Anteriordan bakış darlığın
spesifik alanını gösterebilir. Örneğin üst lateral
kartilaj kollapsı internal nazal valvin direkt
inspeksiyonunda naal spekülumun valvin biçimini
bozmayacak şekilde yapılmalıdır. Dorsal septumdaki
sapmalar ve yan duvardaki kollaps arasındaki ayırım
yapılmalıdır, çünkü her iki durumda internal nazal
valvde darlığa neden olabilir.
Nazal valv en iyi alet
kullanmadan muayene edilir. Çünkü valv açılır ve
hekimi yanıltabilir. Nazal valv muayenesinde klar
aynası ve 0° endoskop kullanılabilir. Daha çok erkek
hastalarda (bazı bayanlarda)kıllar oldukça çok ve
kalındır. Valv alanını görmeyi zorlaştırır. Valv alanı
görülene kadar kıllar traşlanmalıdır.
Cottle manevrası
Nazal
valv kollapsı için klasik bir muayene yöntemidir.
Nazal valvin vestibüler bölgesinin muayenesinde iyi
bir metodtur. Yanak cildinin laterale çekilmesi ile
solunumun rahatlaması pozitif bir bulgudur. Bu nazal
valv darlığını gösterir. Ancak yalancı pozitif ve
negatif sonuçlar da olabilir.
-- Yalancı (-): Nazal valvde skatrisiyel stenozlarda,
osteotomi sonrası burun kaidesi daraldığında,
konjenital malformasyonlara sekonder priform
aperturede daralma olduğunda.
-- Yalancı (+): Flask üst lateral kartilaj, naza alar
kollapsı olan hastalarda
Klasik Cottle testinin yalancı pozitif ve
negatifliğinden dolayı nonspesifik olduğu
söylenebilir. Bu nedenle Modifiye Cottle testi daha
etkin ve bilgi vericidir. Bu testte kulak serumen
küreti burun içine sokularak burnun daralmış bölgesi
lateralize edilirken hastaya burun solunumunda
rahatlama olup olmadığı sorulur. Böylece daralmış
segmentin yeri tam olarak belirlenebilir (Şekil 27).
Şekil-27 |
Otoskopla İnspeksiyon:
Nazal valvi burun spekulumu
ile muayene etmek çok yanıltıcıdır. Ucuna orta
genişlikte bir kulak spekulumu takılmış bir otoskop
burun lateral duvarı bozmaz ve bu aletle nazal valv ve
burun boşluğu otoskopun büyüteç camının katkısı ile
daha rahat izlenebilir.
Medikal tedaviler:
Alerjik rinit veya
enfoksiyona sekonder mukoza inflamasyonu sonucu
valvüler kollaps varsa antienflamatuar tedavi verilir.
Mekanik obstrüksiyona
sekonder kollaps daha sıktır. Bu vakalarda tek çare
cerrahidir. Ancak bazı hastalar valv açıcı self-adhezif
stent kullanırlar, ancak bu stent geçici çözümdür.
Cerrahi tedavi:
Preoperatif
değerlendirme ve tanı:
Valv cerrahisind
ecerrahi tekniklerden birini seçmeden önce doğru tanı
konulmalıdır. Preoperatif değerlendirmede üç soruya
odaklanılır.
- Nazal valv
disfonksiyonu hava yolu obstrüksiyonu yapıyor mu?
- Patolojik olay tam
olarak nerede ve anatomik strüktürde malformasyon mu?,
eksiklik mi var?
- Obstrüksiyon bir
statik darlıktan mı? yoksa dinamik kollapstan mı
kaynaklanıyor?
CERRAHİ TEDAVİ:
Nazal Valv
Rekonstrüksiyonunda Valvuloplasti Cerrahisi
kullanılabilir. Bu cerrahide amaç kartilajı kaudal
kenariını kesmek ve üst lateral kartelajı döndürüp,
yerini değiştirerek valvi açmaktır. Çünkü valvin
birkaç farklı yapısı mevcuttur, diğer teknikler stenoz
gibi deformitelerin tipine bağlı yapılır (Şekil-28).
Şekil-28
Önce
internal veya eksternal valvin disfonksiyonel yapıları
belirlenerek spesifik tedaviler planlanır. Septum ve
nazal kemikteki major deformiteler düzeltilir. Sonra
valv patansi düzeltilir. Bir çok vakada özellikle
travmalı hastalarda septal deviasyon rol oynar. Bazı
otörler anterior septal deviasyonların
düzeltilmesinin, spesifik valv patolojisinden daha
önemli olduğunu düşündürmektedir. Diğer otörler sadece
subjektif değil objektiv biligiler dahilinde anterior
septal deviasyon için septoplastinin yaralı olacağını
düşünmektedirler. Ötorler vavuloplasti esnasında
dorsal septal deviasyonun zorunlu olarak
düzeltilmesini düşünmektedirler.
Yer değiştirmiş nazal
kemikler valvuler obstrüksiyonda rol oynayabilir.
Çünkü üst lateral kartilaj ile çok yakından
ilişkilidirler. Yer değiştirmiş nazal kemikler üst
lateral kartilajın altındaki sefalik marjinin şeklini
bozar ve nazal valv açısını dramatik olarak
değiştirir. Ayrıca osteotomi ile kemiklerin tam
redüksiyonu internal nazal valv stenozlarıyla direkt
ilişkilidir.
Otörlerin hemen hemen
hepsi hastalarında greftleme veya flaring sütürü
kullanmak isteyip, açık yaklaşımla onarım yaparlar. Bu
metod endonazal yaklaşıma göre daha iyi visüalizasyon,
daha doğru greftleme ve daha doğru sütür fiksasyonu
sağlar. Bu prosedürün amacı preoperatif fizik muayane
üzerinde spesifik yetmezlikleri belirleyip ve gelişi
güzel uygulamalar önlemektir. Valv obstrüksiyonuna
neden olan yan duvardaki statik kollaps spreader greft,
flaring sütürü veya ikisi birlikte, buttrfly greft ile
onarılabilir.
Alar
fibröz yağ dokusunun veya lateral krusların dinamik
kollapsına sekonder oluşan valv disfonksiyonu, kollaps
alanının üzerine direkt yerleştirilen batton greft
kullanarak onarılabilir.
|
VALVULOPLASTİ
Bu cerrahide amaç üst
lateral kartilajın kaudal kenarını göstererek üst
lateral kartilajın aşırı dönmesi, ve bu katilajın
kaudal kenarının rezeksiyonu gibi deformiitelerin
düzeltilmesidir.
1-İnterkartilajinöz
insizyon ile üst lateral kartilajın kaudal kenarı
açığa çıkarılır. Valvin mukozasına dokunulması
önlenmelidir. En iyi interkartilajinöz insizyon üst
lateral kartilajın kaudal kenarından 1-2 mm’den
yapılır. Respiratuar epitelle, deri arasındaki
transizyon bölgesi istenmeyen skar ve sineşi
gelişimine yatkındır.
2- Dorsum üstündeki
derinin altı kazınır.
3- Daha iyi bir açıklık
elde etmek için 10-12 mm’lik çiftli hook ile
nostrillerin alar marjini yavaşça açılır.
4- Adson-Brom veya
benzer forceps ile üst lateral kartilajın kaudal
kenarı tutulur.
5- Walter veya eğri iris
makasının ucu ile üst lateral kartilajın alt
kenarındaki mukoza disseke edilir.
6- Aynı şekilde üst
lateral kartilajın subkutonöz kenarı kaudal kenara
kadar üst kenarı separe edilir.
7- Dorsumun her iki
kenarı görünüyorsa aynı prosedür tekrarlanır.
8- Üst lateral
kartilajın hemen hemen bütün deformiteleri identifiye
edilebilir.
9- Eğer septoplasti veya
septorinoplasti yapılmışsa ve septumun kaudal kenarı
rezeke edilmişse, üst lateral kartilajın kaudal kenarı
aynı miktarda rezeke edilir.
10- Üst lateral
kartilajın kaudal kenarırın rezeksiyonu fleksibiliteyi
azaltır.
11- Eğer diğer
deformiteler varsa direk cerrahi yapılır. Örneğin eğer
üst lateral kartilaj bükülmüşe batten ile
gerginleştirilir.
12-Spreader
greft araya sokulur.
13- İnterkartilajinöz
insizyon katküt veya 4/0 vicryl ile süture edilir.
Spreader Greftler:
Spreader greftler septal kartilajı biçimlendirirler ve
nazal valvde statik genişlik sağlar. Amaç burun
dorsumunda septum ile üst lateral kartilaj arasındaki
mesafeyi arttırmak, intertnal nazal valvi
genişletmektir. Septum olmadığı zaman konkal kartilaj
güzel alternatif olakla beraber esas eğriliği
düzeltebilir. Greftler septum ile üst lateral kartilaj
arasındaki submukozal alanda bulunur. Bu greftler
tipik olarak 1-2 mm kalınlıkta ve üst lateral
kartilajın bütünlüğü boyunca uzanır. Greftin kaudal
marjini nazal kemiklerin sefalik kenarının altına
kadar uzanır (Şekil 29).
Şekil-29 |
Flaring Sütür (Nazal
valv açıcı sütür) :
Flaring
sütür valv açısını genişletmede kullanılır. Flaring
sütür kontrolateral üst lateral kartilajdan başlayıp
burunun dorsumunu çaprazlayarak üst lateral kartilajın
kaudal/lateral bölgesine uzanan 4/0 PDS horizontal
matriks sütürdür. Bu şekilde nazal valvde lateral
duvar gerginliğini arttırır. Nazal valv düzeltilirken
burun içine pamuklu çubuk yerleştirilerek üst lateral
kartilajın köşesi eleve edilir. Flaring sütürün
internal valv direkt açtığı görülür (Şekil-30).
Şekil-30 |
Üst Lateral Kartilajı
Büken Sütür:
Septal ve üst lateral kartilaj arasındaki T-şeklindeki
yapı, üst lateral kartilajların bilateral horizontal
matris sütürü (Üst lateral kartilajı büken sütür) ile
belirli derecede dışa doğru bükülmesi ile
sağlanabilir. Bu girişim internal nazal valv açısını
iyileştirir, internal nazal valv bölgesinin kesit
yüzeyinde artış sağlar ve statik genişliği oluşturur.
Üst lateral kartilajların konveks şekli, inhalasyon
sırasında meydana gelen intranazal negatif basınca
karşı lateral nazal duvarların direncini arttırır
(Şekil 31-32).
|
 |
 |
Şekil-31 |
Şekil-32 |
|

Butterfly Greft :
Butterfly greftlerde nazal hava yolunu açmak için
konkal kartilajın eğriliğinden faydalanılır. Nazal
valvde statik genişliği sağlar. Greftler açık teknikle
veya endonazal yerleştirilebilir. Greftler valv
açısını açmak için üst lateral kartilaj ile alt
lateral kartilaj arasındaki scroll area’ya
yerleştirilir. Greftin kaudal kenerı lateral krusun
sefalik kenarına derin yerleştirilerek greft kamufle
edilebilir. Butterfly greftler diğer valvüloplasti
manevralarına göre daha çok postoperatif kozmetik
değişiklik yapar (Şekil-33).
Şekil-33 |
Alar Battens Greft :
Alar
battens greftler nazal yan duvar ya alt lateral
kartilaj yokluğunda veya aşırı esnek kıkırdak
durumunda kullanılır. Bu greftler hem internal hem
eksternal valv problemlerin düzeltilmesinde
kullanılabilir. Greft materyalin kaynağı septal ve
konkal kartilaj kullanılır. Seçilmiş vakalarda
homogreft kaburga kullanılabilir. Kemik priform
aperture üzerindeki yumuşak doku üzerine oturacak
kadar uzunlukta greftlerdir. Minimal kosmetik
değişikler yapar. Battens greftler priform aperture
doğru laterali genişletir. Valvin istirahattaki
posizyonunu değiştirmezler, inspirasyonda kollebe olan
alar lobüle veya lateral duvarı güçlendirir. Kollebe
olan alan belirlenir, greftin yerleştirileceği yumuşak
dokuya cep oluşturulur. Bu cep için üst lateral
kartilaj ve alt lateral kartilajın birleştiği
supraalar çizgi seviyesi kullanılır (Şekil-34).
Eksternal valv yetmezliğinde priform apertura ile üst
alar kıkırdak arasına yerleştirilir. İnternal valv
yetmezliğinde valv kaybının maksimum olduğu üst
lateral kartilaj kaudal ucu civarına yerleştirilir.
Şekil-34 |
Paradoksal Lateral
Krus :
Normal kartilaj
kurvaturu bulunan paradoksal lateral kruslu hastalarda
lateral krusdan faydalanarak tersine döndürülebilir.
Alt lateral kartilaj açık cerrahi ile açığa çıkarılır
ve intranazal mukoza diseke edilir. Lateral krusun
paradoksal bölümü rezeke edilip, 5/0 PDS ile kıkırdak
düz hale getirilip ters şekilde sütüre edilir.
SEPTUM
Eğer kaudal deviasyon
obstrüksiyon yapıyorsa, septoplasti ile problem
düzeltilir. Septoplasti zor bir cerrahidir çünkü
kaudal deviasyon septal çatının kompleks
deformitesidir ve septumun düz olmasını engeller bu
özellikle kaudal septumda horizontal fraktürü olan
hastalarda olur. Onarılan septum düzgünlüğünü sağlamak
için bazen batten greftler kullanılır.
NAZAL ROOF
Konjenital ve travmatik
deformite veya rinoplasti sonrası nazal çatı
daralabilir. Bu hastalarda spreader greft kullanılır,
bu greft nazal profilin düzgünlüğünü korur, nazal valv
girişindeki alanı arttırır.
ÜST LATERAL KARTİLAJ
Eğer kartilaj
kalınlaşmışsa veya kartilaj kaudal yönde aşırı
döndüyse, mümkün olduğu kadar valvin yeniden
şekillendirimesi ve kaudal kenarın rezeksiyonu
yapılabilir. Bu septoplasti ile aynı seansta
yapılabilir. Spreader greftler kartilajın pozisyonunu
düzeltip valvi açabilir. Kartilaj yokluğunda greft
olarak biçimlerdirilmiş septal veya aurikuler kartilaj
kullanılabilir. Nazal valv açılmasında tanımlanan
diğer metodlar üstlateral kartilajı yükselten flaring
sütur uygulanabilir. Her iki tekniğin kombinasyonunda
çok iyi sonuçlar verdiği raporlanmıştır.
ALT LATERAL KARTİLAJ
Alar kartilajlar travma
veya cerrahi overrezeksiyonu sonrası zayıflarsa
onarılmalıdır. İnspirasyonda nazal lobüllerin
sertliğini koruyan kartilaja batten uygulamak basit
metottur.
İNFERİOR KONKA
Tamamen konka
rezeksiyonundan sakınılmalıdır, konkanın başına
konservatif rezeksiyon internal valvin total
rezistansını anlamlı miktarda azaltır. Hipertrofi
olmadıkça aşırı derecede büyük konkanın başına 2
cm’den büyük rezeksiyon gereksizdir, çünkü hava akımı
alttan direkt geçer.
PRİFORM APERTURE:
Priform aperture
darılığında, dar alandaki kemiğin küçük kama
şeklindeki rezeksiyonu yapılabilir. Diğer yaklaşımlar,
yeni osteotomi yapıldıktan sonra biçimlendirilir. Eğer
her iki prosedürde başarısızsa, alternatif plan olarak
inferior konkanın ön kısmına konservatif rezesiyon
yapılır. Birçok hastada bir prosedürden fazla girişim
valvi açar.
VALVDEKİ MUKOZADA
SKAR VEYA SİNEŞİ
Bu durum en zor ele
alınan sorundur. Obstrüktif skarlar sıklıkla cerrahi
sonrası oluşur. Sineşi veya skarın rezeksiyonu makas
ile yapılabilir. Çünkü bazı sineşi ve skarlar oldukça
kalındır. Eniyi yöntem prosedürden 5 dk. Önce iyi
hemostazis sağlanıp forcepste klemplenir. En iyi
sonuçlar silastik silikon sheet ile valvlar arası
ayrılması ile alınmıştır. Çünkü otörler rutin olarak
septal cerrahide silikon silabtik splint
kullanmaktadırlar. Kontrolateral splint mukoza
hasarına neden olmamak için önerilmelidir.
• Eksizyon ve full
thickness greft ile onarım
– üst göz
kapağı, retroauriküler bölge, oral mukoza
• Flep ile onarım
Aurikuladan kompozit greft uygulaması yapılabir.
Cerrahi Dışındaki Tedaviler :
Laternal Nazal Valv :
Laternal nazal valv implantları lateral alar nazal
kartilaj olmadığında oluşan eksternal nazal valv
yetmezliğinde önerilen implantlardır. İmplant üst
lateral kartilaj ile alar kartilajın posterior
bileşimine konveks olarak yerleştirilir.
Nazal Shell
Üst
lateral kartilajı ve nazal kemiği şekillendirerek
duvar gerginliğini arttırır.
Mekanik Nazal
Dilatatörler :
Anterior septal deviasyonlarda, rinoplasti sonrası
aşırı kartilaj rezeksiyonuna bağlı nazal
obstrüksiyonlarda, fasiyal paraliziye bağlı nazal
obstrüksiyonlarda, alt ve üst kartilajın senil atrofik
değişikliklerinde kullanılırlar.
Kaynakça:
1-Toriumi DM, Josen J,
Weinberger M, Tardy Jr. E: Use of alar batten grafts
for correction of nasal valve collapse. Arch.
Otolaryngol. Head Neck Surg. 123:802-808,199
2-Otolaryngologıc
clinics of North america; Functional nasal surgery;
Rodney J. Schlosser, MD, and Stephen S. Park,MD;
February 1999; S 37-51
3-Rhinoplasty,
Internal Valve Stenosis;
David Núñez-Fernández, MD, PhD,
Assistant Professor of Otolaryngology (External
Associate), Department of Otolaryngology-Head and Neck
Surgery,
Charles
University Faculty of Medicine of Hradec Králové
4-Rhinoplasty,
Postrhinoplasty Nasal Obstruction;
Thomas Romo III, MD,
Chief, Clinical Instructor, Department of
Otolaryngology, Division of Facial Plastic and
Reconstructive Surgery, New York Eye and Ear Infirmary
5-Locating the Nasal
Valve with FIELDVIEW®; By R.A. Segal, J.M. Sheppard,
J.S. Kimbell, CIIT Centers for Health Research,
Research Triangle Park, NC
6-Açık teknik septorinoplasti; Ankara 2001; Doç.Dr.N.Tan
Ergin; S 57-78 |
|
|
|
|