TEDAVİ
Horlama ve uyku apnesi
sendromu olan hastalarda hastalığın şiddeti ve
obtruksiyon lokalizasyonuna göre tedavi geniş bir
yelpazeyi içermektedir. Amaç horlamanın ve yoğun gün
boyu uyuklamanın ortadan kaldırılması ve morbidite ile
mortalitenin azaltılmısıdır.
Tedavinin yoğunluğu
hastalığın derecesine, tedavi bitimindeki beklentilere
ve varolan tıbbi kayıtlara bağlıdır. Hastalarda
başvurulan tedavi yöntemleri kabaca şu ana ve alt
başlıklarda incelemek mümkündür:
A. Genel önlemler
B. Spesifik Tedaviler
1.
Medikal Ajanlar
2.
CPAP (Continuous Positive Air Pressure), BİPAP
3.
İntraoral, İntranazal Aparatlar
4.
Cerrahi Yöntemler
a. Retropalatal bölge cerrahisi
b. Retrolingual bölge cerrahisi
c. Burun cerrahisi
d. Trakeotomi.
A.
GENEL ÖNLEMLER
Genel önlemlerin başında
kilo vermek gelir. Horlama ve uyku apnesi olan
hastaların çoğunlugu normal kilolarının hayli üzerinde
olan hastalardır. Obez hastalarda kilo verimi belirgin
şekilde mortalite ve morbiditede önemli bir azalmaya
yol açmaktadır. Tek başına çok ender olarak (%3’den
az) tedavi edicidir. Bu nedenle gerektiğinde kilo
kaybı, tüm tedavi programının bir parçası olmalı, kilo
kaybedilecek diye diğer tedavi seçenekleri
geciktirilmemelidir. Endike durumlarda kilo vermek
için cerrahi tedavilere de başvurulabilir.
Normal kilolu hastalarda
daha çok bir iskelet sistemi patolojisi üzerinde
durulmalıdır.
Alkol ve sedatif
kullanın hastalarda horlama şikayetleri ve uyku apnesi
sendromu daha ağır seyreder. Hastalarda mümkün
olduğunca alkol kullanmamaları ve sedatif etkiye sahip
ilaçlardan uzak durmaları tavsiye edilmelidir. Yatış
zamanında 4-6 saat önce kafeinli ve alkollü içecekler
olmamalıdır.
Geceleyin uyku saatine
yakın nikotin kullanımından kaçınılmalıdır.
Yatmadan önce sedatif
ilaçlardan başka narkoleptik analjezikler ve
antihistaminik gibi ilaçlar alınmamalıdır.
Yatış zamanından önce
hafif bir yemek sağlıklı bir uykuya yardımcı olurken
ağır yiyeceklerden kaçınılmalıdır.
Egzersiz yapılmalı ancak
yatmadan 6 saat önce ağır egzersizlerden
kaçınılmalıdır.
Yatmadan önce ilik bir
duş almalıdır. Stimülasyondan dolayı sıcak sudan
kaçınılmalıdır.
Yatak odasında gürültü,
ışık minimal olmalıdır.
Her gece aynı saatte
yatağa girmelidir.
Yatak arkadaşının daha
önce uyuması sağlanmalıdır.
Üzerinde durulması
gereken diğer bir nokta yatış pozisyonudur. Sırtüstü
yatış pozisyonunda şikayetlerin arttığı genellikle
hasta yakınları tarafından ifade edilmektedir. Lateral
pozisyon tavsiye edilen uyku pozisyonudur. Sırt üstü
pozisyondan kurtulmak için sırta yastık koymak,
pijamaya tenis topu dikmek gibi metodlar
önerilmiştir.Fakat hasta konforunu bozduğu için pek
tercih edilen bir yöntem değildir.
Boynu bükecek şekilde
kalın yastık kullanılmamalıdır.
Uykuya dalmada problem
varsa yatarken kalkmalı başka bir odada hafif bir
aktivite yapmalı, tekrar uyumak için yatak odasına
geri dönülmelidir.
Gündüzleri uyuklama
yapılmamalı, eğer gündüz uyuklama isteği
dayanılmayacak gibiyse saat 15:00’i geçmemeli ve 1
saatten uzun olmamalıdır.
Bir diğer nokta sorunu
eşlik edebilecek dahili problemlerin saptanıp tedavi
edilmesidir. Hipotroidizm, akromegali, konjestif kalp
yetmezliği, larengofarengeal reflü obstruktif uyku
apnesi sendromuna neden olabilir. Bu hastalıkların
medikal tedavisi tedaviye yardımcı olur. Özellikle
larengofarengeal reflü, kulak burun boğaz ve baş-boyun
cerrahisi hekimleri tarafından saptanabilen ve göz
ardı edilmemesi gerek bir hastalıktır.
B.
SPESİFİK TEDAVİLER
1.Medikal Ajanlar
İlaç tedavisi daha çok
santral uyku apnesinde etkindir. Ancak bazı
farmokolojik tedaviler obstruktif uyku apnesi sendromu
içinde faydalı olabilir, fakat tek başlarına
kullanılmazlar. Akut patolojiler için dekonjestan
burun damlaları, kronik konka hipertrofileri için
topikal kortikosteroidli spreyler faydalı olabilir.
Günümüzde en çok uygulanma alanı bulunan ilaç, sedatif
olmayan bir antidepresan olan protriptilindir. Üst
hava yolu kas tonusunu arttırarak ve REM uykusunu
kısaltarak etki ettiği sanılmaktadır. Ancak
antikolinerjik yan etkileri kullanımını kısıtlar. Yine
son zamanlarda horlamanın çözümü için yüzey gerilimini
azaltan bitkisel
kaynaklı
ilaçlar piyasaya sürülmüştür. Yatmadan önce ağza
sıkılarak kullanılan bu ilaçlarda amaç orofarenksin
yağlandırılmasıyla hava sürtünmesini azaltmak, horlama
şiddetini düşürmektir. Basit horlama olgularında
rahatlıkla kullanılabilecekken uyku apnesine etkisi
üzerine yeterince çalışma bulunmamaktadır.
2. Mekanik aletler:
bu aletler içinde en etkili olanı ve en sık
kullanılanı nCPAP uygulamasıdır. İlk klinik kullanımın
1981 yılında olmasına karşın uyku apnesi sendromu
hastalarında cerrahi alternatif bir yaklaşım olarak
kabul edilmesi 1994 yılında Amerika Göğüs Hastalıkları
Birliğinin Konsensus Raporundan sonra olmuştur. Uyku
apnesi hatalarda özellikle REM uykusunda oluşan
negatif basınç üst solunum yollarının kollapsına yol
açar. CPAP’da pozitif basınçla bu negatif basıncın
dengelenerek pasajın açık tutulması hedeflenir. Ayrıca
akciğer hacminide arttırarak oksijenasyonu da
düzeltir.
Cerrahi kabul etmeyen,
cerrahiden yeterince fayda görmemiş veya cerrahi
kontrendikasyonu bulunan ağır OUAS’ lı hastalarda CPAP
endikasyonu vardır. ayrıca cerrahiye hazırlanan
hastalarda da geçici olarak CPAP kullanılabilir.
Genellikle 7-15 cm
H2O değerinde pozitif basınç yeterlidir.
Hastaya uygulanacak basıncın ayarlanması için hasta
bir geçe hastaneye yatırılarak polisomnografik
monitörizasyona alınır. Basınç 4 cm H2O’dan
başlanarak kodlamalı olarak artırılır. Horlama, apne
ve hipapnenin ortadan kalktığı basınç hastanın CPAP
kullanırken ihtiyaç duyduğu basınçtır.

Başarılı bir nCPAP
tedavisi
1. Basıncın doğru
ayarlanmasına
2. Maskenin hava
kaçırmayacak şekilde yüze uygulanmasına
3. Devamlı
kullanılmasına
4. Hasta uyumuna
bağlıdır.
n CPAP kullanımını
kısıtlayan en önemli faktör hasta uyumudur. Bunun yanı
sıra nadirde olsa nazal konjesyon veya kuruluk,
epistaksis, eustachii disfonksiyonu gibi yan etkiler
görülebilir.
Hasta toleransının nCPAP
kullanımını kısıtlaması nedeniyle inspirasyon ve
ekspirasyonda iki farklı basınç uygulayan BIPAP aleti
geliştirilmiştir. Çünkü ekspirasyonda daha düşük
seviyeli basınç uygulanması yetirlidir ve bu
ekspirasyondaki direnci azaltarak hasta toreransını
artırır. İnspirasyon ve ekspirasyon pozitif basınçları
arasında 6 cm H2O’dan daha fazla fark varsa
BIPAP tercih edilmelidir.
3.
İntraoral, İntranazal Aparatlar:
İntranazal aparatlar özellikle nazal valv darlığı olan
hastalarda alar bölgedeki pasajı genişleterek etki
gösterirler.
İntraoral aparatlar ise
dili veya mandibulayı öne çekerek etki gösterirlir.
Bu
aparatların tükürük salgısında artış, ağız kuruluğu
gibi erken dönem yan etkilerinin yanında en önemli
problem uzun dönem kullanımlarına bağlı
temporomandibuler eklem rahatsızlıkları ve dental
okluzyon bozukluklarıdır.

|