|
|
ENFEKSİYÖZ ve ENFLAMATUAR
HASTALIKLAR |
Prof.Dr. Levent ERİŞEN |
CHEİLİTİS / RHAGAD:
Dudak cildinin veya mukozasının çeşitli nedenlerle olan
enflamasyonlarına cheilitis denir (Şekil-153). Sıklıkla ağız
komissürlerinde görülür ve bunlar “Angular Cheilitis”, “Rhagad”
veya “Perleche” olarak da adlandırılır. Bunlar ağzın açılması ile
belirginleşen ağrı ve hafif kanama ile karakterize, ağız komissüründe
çatlaklar şeklinde görülen lezyonlardır (Şekil-154 ve 155). |
|
Diş sorunları, diş protezi sorunları, mikotik enfeksiyonlar, genel vücut
direncinin düşük olması, diabet, demir eksikliği anemisi sıklıkla görülen
nedenlerdir. Termal, kimyasal veya güneş ışınları travmasına da bağlı
olabilir. |
Tedaviye
başlanmadan önce (özellikle uzun sürenlerde) ağız komissürü maligniteleri
ekarte edilmelidir (Şekil-156). Ayrıca Plummer Wilson Sendromu da
unutulmamalıdır. Tedavi; uygun olmayan diş protezlerinin düzeltilmesi,
varsa sistemik ve hematolojik hastalığın düzeltilmesi, gerektiğinde
antifungal tedavi ve kortikosteroid merhemler ile gümüş nitrat
uygulamasıdır.
Şekil-156
|
FRONKÜL, KARBONKÜL: Genellikle
üst dudak cildinde görülür (Şekil-157)
|
Bu
bölgenin intrakraniyal sinüslerle venöz bağlantısından dolayı, sinüs
tromboflebiti riski olan enfeksiyonlardır. Stafilokokları da kapsayan
geniş spektrumlu antibiyotikler tedavide seçilmelidir.
Şekil-157 |
GİNGİVOSTOMATİTLER |
AFTÖZ STOMATİTLER:
Çok sık tekrarladığından “Rekürrent Aftöz
Stomatit” de
denmektedir.
Patogenez: Bilinmemektedir.
Virüs kökenli olmadığı zannedilmektedir. Labil otonom sinir sistemi,
enfeksiyonlar ve hormonal faktörlerin stimulasyonu suçlanmaktadır.
Otoimmün olduğu konusunda şüpheler vardır. Ancak psikolojik streslerin
tekrarlamaları tetiklediği bilinmektedir.
Klinik :
Genellikle yanak mukozası, dil, damak ve gingivada yerleşen, belli
aralıklarla rekürrens gösteren, 1-5 mm çaplı, ileri derecede ağrılı, bazen
ülsere olabilen, beyaz, çevreleri hipermik bir hale ile çevrili tek lezyon
şeklindedir (Şekil-158, 159 ve 160). Bazen birkaçı yan yana olabilir ve
servikal lenfadenopatiler de eşlik edebilir (Şekil-161). |
|
|
|
Şekil-158 |
Şekil-159 |
Şekil-160 |
|
Tanı:
Anamnez ve klink görünüm ile yapılabilir. Ayırıcı tanıda; herpes
lezyonları düşünülmelidir.
Tedavi: Septomatikdir. Oral
hijyene dikkat edilmesi ile birlikte, analjezik solüsyonlar ve steroidli
kremler kullanılabilir.
Minör aftlar hemen daima 1-3
hafta içinde skar bırakmadan iyileşir ve sıklıkla nükseder.
Behçet
Hastalığı:
Genital ve oral mukozada rekürrent aftlar, göz ve romatizmal semptomlarla
olan klinik tabloya “Behçet Hastalığı” denir. Bu hastalıkta görülen aftlar
genellikle major aftlar olup, skar bırakarak iyileşir (Şekil-162 ve 163).
Otoimmün kökenli yaygın vaskülit etyopatogenezde düşünülmektedir. Kronik
bir hastalıktır ve fatal seyredebilir.
|
|
|
|
Şekil-161 |
Şekil-162 |
Şekil-163 |
|
MİKOTİK ENFEKSİYONLAR:
Akut
enfeksiyonlar:
Patogenez:
Mantarların neden olduğu, genellikle oral kavite
mukozasını tutan, bazen tonsil ve farenks mukozasında
da görülebilen enfeksiyondur. Genellikle etken
Candida Albicans’dır. Aspergillosis de daha
ender olarak görülebilir. Direnci düşük, uzun süre
antibiyotik, kemoterapi, steroid alanlarda ve
radyoterapi görmüş kimselerde sıklıkla görülür. Yeni
doğanlarda da sıktır (pamukçuk).
Klinik: Dil ve
ağızda yanma sık görülen yakınmalardır. Mukozada
eksuda şeklinde membranöz veya yüzeysel beyaz
noktasal odaklar şeklinde folliküler iki klinik formu
vardır Şekil-164 ve 165).
|
|
|
Şekil-164
|
Şekil-165
|
|
Membranöz formunda membranlarla seyreden diğer
hastalıklardan (difteri, enfeksiyöz mononükleoz gibi)
ayırt edilmelidir. Mantar enfeksiyonlarındaki
membranlar mukozadan kolayca sıyrılabilir ve altından
sağlam mukoza çıkar. Sıyrılan membranlara direkt nativ
preparatta bakıldığında mantar hifleri görülür
(Şekil-166). Ayrıca mantar kültürü de yapılabilir.
Şekil-166
|
Tedavi:
Oral hijyen, nistanin oral solüsyon, genel direncin
düzeltilmesidir.
|
Kronik
enfeksiyonlar: |
AIDS
gibi edinsel immün yetmezliği olan hastalarda görülür.
Akut enfeksiyonların tersine dil mukozasında
hipertrofi, papillarda belirginleşme ve fissürlerle
ortaya çıkar. Bu lezyonların premalign olduğu kabul
edilmektedir (Şekil-167).
Şekil-167 |
VİRÜTİK ENFEKSİYONLAR: |
Oral
kavitede özellikle Herpes grubu
virüslerin enfeksiyonlarına rastlanır. Ayrıca
Ebstein Barr ve Coxsackie A
enfeksiyonları da görülür. Ebstein Barr
enfeksiyonlarına tonsillit bölümünde bahsedilecektir. |
Herpes
Enfeksiyonları:
Bunlar içinde en sık görüleni Herpes Simplex
enfeksiyonudur (uçuk). Genellikle çocukluk döneminde
ilk kez ortay çıkar. Çok bulaşıcı bir enfeksiyon olup,
toplumun yaklaşık %90’ının bu virüsü taşıdığı
zannedilmektedir. Ancak her zaman manifest enfeksiyon
oluşturmaz. Ağız içinde özellikle yerken yanma ve
rahatsızlık hissi, bazen hafif ateş tipik
yakınmalardır. Mercimek boyutunda, şeffaf veziküller,
özellikle mukokütanöz birleşim yerlerinde (dudak gibi)
ve tüm ağız içinde görülebilir (Şekil-168, 169 ve
170). Özellikle oral kavitenin ön yarısında yerleşir.
|
|
|
|
Şekil-168 |
Şekil-169 |
Şekil-170 |
|
Zaman içinde veziküller ortası kırmızı yüzeysel
sirküler veya oval ülserlere dönüşür. Bu dönemde aşırı
hassasiyet vardır. Genel durumu bozuk olanlarda yaygın
veziküller görülebilir (Şekil-171). |
Tanı genellikle diğer
hastalıkların ekarte edilmesi ile konur. Kesin tanı
eğer mümkünse ve gerekli ise veziküllerin ilk 24
saatinde vezikül içeriğinden virüs ekimi yapılarak
konabilir.
Ayırıcı tanıda;
herpanjina, su çiçeği, pemfigus düşünülmelidir.
Tedavi lokal antivirütik merhemler kullanılabilir.
Seyri genellikle zararsızdır ve 1-2 haftada iyileşir.
Şekil-171 |
Diğer sık görülen herpes enfeksiyonu ise
Varicella Zoster, yani su çiçeğidir. Çocukluk
dönemi hastalığıdır ve makülopapüler döküntülerle
karakterizedir (Şekil-172). |
Suçiçeği
geçiren bir erişkinde tekrar aynı virüsle
karşılaşıldığında ortaya çıkan tablo Zona Zoster’dir.
Bu nörotropik virüsün neden olduğu enfeksiyon
sinirlerin trasesi boyunca veziküller ve maküler
döküntülerle seyreder. Vücutta en sık tuttuğu sinir
interkostal sinirdir. Baş-boyunda ise oftalmik ve
fasiyal (Ramsey Hunt Sendromu)
sinir sıklıkla tutulur. Eğer trigeminal siniri
tutarsa, benzer döküntüler yüz cildi ve ağız içinde
görülür (Şekil-173, 174 ve 175).
Şekil-172 |
|
|
|
Şekil-173 |
Şekil-174 |
Şekil-175 |
|
Trigeminal sinirin 2.
(maksiller) ve 3. (mandibüler) dallarının innerve
ettiği alanda hızla ilerleyen veziküller ve takiben
yüzeysel fibrinöz epitelyal defektler görülür. Son
derece ağrılı lezyonlardır. Ağrı nöralji şeklinde
keskin ve batıcıdır. Yaşlı hastalarda yaygın
enfeksiyon malign hastalığı düşündürmelidir.
Tedavi semptomatiktir.
Ağrı kesici, sekonder enfeksiyonda antibiyotik ve B
vitamini verilir.
Herpanjina:
Coxsackie A
virüsünün neden olduğu, enkübasyon süresi 4-6 gün olan
enfeksiyondur. Herpes simpleks enfeksiyonlarındakine
benzer veziküller tipiktir. Ancak veziküller daha çok
oral kavitenin arka yarısında ve orofarenkste, yumuşak
damakta, ön tonsil plikasında lokalizedir (Şekil-176
ve 177). Veziküller kısa sürede kaybolur, bu nedenle
saptanamayabilirler.
|
|
|
Şekil-176 |
Şekil-177 |
|
Yüksek ateş, baş ağrısı,
boyun ve boğazda ağrı, tat duyusu kaybı tipik
yakınmalardır. 15 yaş üstü grubu daha çok etkiler.
Tedavi semptomatiktir.
VİNCENT ANJİNİ
(Ülseromembranöz Stomatit):
Zorunlu
simbiyotik spiroket ve fuziform mikroorganizmalar ile
olan enfeksiyondur. Kötü ağız hijyeni, genel direnç
düşüklüğü, dental hasarlar da etkindir. Genellikle tek
taraflı, gingiva, yanak mukozası ve palatinal tonsilde
ülser ve membranlarla karakterize lezyonlar görülür
(Şekil-178).
Ülserler genellikle derin ve şiddetli ağrılı olup,
ağız kokusu ve jugülodigastrik açıda lenfadenopati
eşlik etmektedir. Buna rağmen çoğu zaman ateş yoktur.
Ayırıcı tanıda tonsil kanserleri, lösemi,
agranülositoz, difteri ve enfeksiyöz mononükleoz
unutulmamalıdır.
Tedavi 3-6 gün penisilinin verilmesidir. Ağız hijyeni
de sağlanmalıdır.
Şekil-178
|
LUDWIG ANJİNİ
(Ağız Tabanı Sellüliti):
Patogenez: Dil
veya oral mukozadaki çatlaklardan veya diş çekimini
takiben enfekte materyalin penetrasyonu ile oluşur.
Balık kılçığı gibi ufak yabancı cisimlerde neden
olabilir. Enfeksiyon ağız tabanı ile sublingual ve
submandibüler bezlere doğru yayılır. Ağız tabanında
önce sellülit takiben apse gelişir. Diabet gibi
sistemik hastalığı olanlarda daha sıktır.
Klinik:
Dil hareketlerinde kısıtlılık ve dilde şişlik, giderek
artan ağrı, konuşmanın giderek bozulması, basmakla
aşırı hassasiyet ile birlikte ağız tabanının
endurasyonu ve öne-yukarı doğru şişmesi, yutmada ileri
derecede zorluk ve sonunda olanaksız olması, trismusla
birlikte temporomandibüler eklem hareketlerinde
kısıtlılık, ateş, sistemik ciddi enfeksiyon bulguları
ve bazen stridor görülebilir (Şekil-179 ve 180).
Kontrol altına alınmaz ise hızla boyun fasyaları
boyunca aşağı doğru yayılarak, üst solunum yolu
obstrüksiyon bulgularına ve mediastinite neden
olabilir ve fatal seyredebilir.
|
|
|
Şekil-179 |
Şekil-180 |
|
Tanı: Klinik
tablo ile konur.
Tedavi: Yüksek
doz geniş spektrumlu antibiyotik, apse formasyonu
oluşmuşsa drenaj, yeterli diyet ve sıvı, gerekli ise
nazogastrik ve parenteral beslenme, gerekli ise
trakeotomi. Diabet varsa mutlaka kontrol altına
alınmalıdır.
Komplikasyon:
Enfeksiyonun boyun derin yumuşak dokulara,
mediastinuma ve larenkse yayılması hayatı tehdit eden
komplikasyonlardır.
|
FARENJİTLER
Enfektif veya non-enfektif
nedenlerle olabilen, farenks mukozasının
enflamasyonudur. Enfektif nedenlerle olanlar, spesifik
veya non-spesifik enfeksiyonlardır. Tek başına
görülebileceği gibi, üst solunum yolu enfeksiyonunun
bir parçası olarak, rinosinüzit, larenjit, trakeit
ve/veya bronşitle birlikte de olabilir. Ayrıca tüm
farenks mukozasında görülebileceği gibi, farenks
içindeki bir veya birkaç dokuyu birden de (adenoidit,
palatinal tonsillit, lingual tonsillit, lateral band
enfeksiyonları gibi) tutabilir. Süreç olarak ise,
akut, kronik veya rekürrent olabilir. Bu nedenlerden
dolayı aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir:
-
Sürece göre;
-
Akut
-
Kronik
-
Rekürrent
-
Etiyolojiye göre;
-
Enflamatuar
-
Enfeksiyöz
i. Non-spesifik
1.
Virütik
2.
Bakteriyel
3.
Mikotik
ii.
Spesifik
1.
Sifiliz
2.
Difteri
3.
Tüberküloz
-
Yerleşime göre;
-
Yaygın farenjit
i. Saf
ii.
Kombine / rinosinüzit, larenjit, trakeit, bronşit veya
üst solunum
yolu enfeksiyonu
-
Sınırlı farenjit
i.
Adenoidit
ii.
Lingual tonsillit
iii.
Palatinal tonsillit
iv.
Lateral band enfeksiyonları
AKUT FARENJİT:
Genellikle enfeksiyöz nedenlerle oluşan, non-spesifik
enfeksiyonlardır. Tek başına farenjit şeklinde
görülmesi enderdir. Genellikle bir üst solunum yolu
enfeksiyonunun bir parçası olarak, diğer
enfeksiyonlarla (rinosinüzit, larenjit, trakeit,
bronşit gibi ) birliktedir. Neden çoğu olguda
virütiktir.
Akut non-spesifik
farenjit: Sıklıkla virütik olup, en sık
görülen viruslar adenovirus veya rinovirus’tur.
Bakteriyel olanlarda ise en sık görülen mikroorganizma
beta hemolitik streptokoklardır. Kışın, nemli
havalarda ve vücut direncinin düştüğü durumlarda daha
sık görülür. Okul ve toplu yaşanan yerlerde epidemi
yapabilir. Aynı zamanda; kızamık, kızıl, influenza
gibi sık görülen veya tifo, çiçek gibi ender görülen
hastalıların prodromal evresi de olabilir. Ender
olarak, lokal travma, sıcak ve koroziv maddelerin
içimi, yabancı cisimlerin tahrişi sonucu enflamatuar
etiyoloji ile de karşımıza çıkabilir.
Klinik:
Hafif olgularda;
·
Özellikle
yutarken olan boğaz ağrısı,
·
Bazen
kulak ağrısı,
·
Servikal
lenf nodlarında büyüme ve hassasiyet,
·
Hafif (subfebril)
ateş, 37-380
·
Farenks
mukozasında belirgin enflamasyon, hiperemi, ödem.
·
Komplikasyon enderdir.
Ciddi olgularda;
·
Yüksek
ateş, 39-400
·
Belirgin
toksik tablo,
·
Göreceli
olarak yavaş nabız,
·
Yumuşak
damak ve uvulada ödem,
·
Mükopürülan eksuda,
·
Soluk bir
yüz ifadesi,
·
Komplikasyon daha sık: Enfeksiyon larenkse yayılıp
ödem yapabilir. Septisemi, parafaranegeal,
retrofarengeal apse enderdir. Antijenik reaksiyonlar
sonucu, romatizmal ateş, nefrit gelişebilir.
Tanı: Önemli olan
viral / bakteriyel ayırımını yapmaktır. Viral
enfeksiyonlar genellikle hafif tablo ile seyrederken,
bakteriyel enfeksiyonlar ciddi tablo ile seyreder.
Genellikle viral enfeksiyonlarda enkübasyon süresi 3-4
gün, streptokokkal enfeksiyonda ise 2 gündür. 5 yaşın
altındaki çocuklarda viral olma olasılığı daha
yüksektir. Konjuktivit, rinosinüzit, larenjit, trakeit
gibi diğer enfeksiyonların eşlik etmesi viral
enfeksiyon lehinedir. Diyare olması da enterovirus
enfeksiyonunu düşündürür. Lökosit bakteriyel
enfeksiyonlarda daha belirgin olup, lökosit formülünde
sola kayma (nötrofil hakimiyeti) vardır. Tanı için en
geçerli yöntem boğaz kültürüdür. Hızlı antijen
testleri de yapılabilir. Bu konuya palatinal
tonsilltiler bölümünde daha geniş olarak
değinilecektir.
Tedavi: Çoğu
olguda (viral olan) hastalık 3-7 günde kendiliğinde
iyileşir. Bunlarda istirahat, sulu gıda ve
antienflamatuar-analjezik verilmesi yeterlidir. Daha
az sıklıkla görülen, bakteriyel olarak başlayan veya
sekonder bakteriyel enfeksiyon gelişen olgularda
iyileşme süresi uzar ve 10 günü aşar. Her iki durumda
da tedaviye antibiyotik eklenmelidir. Ampirik tedavide
verilecek antibiyotik streptokoklara yönelik olup, ilk
tercih edilecek olan grup doğal penisilinlerdir.
KRONİK FARENJİT:
Enfeksiyözden daha çok enflamatuar nedenlerle oluşan,
enfeksiyöz olduğunda ise spesifik enfeksiyonların da
görülebildiği klinik tablodur. Ancak daha sıklıkla
enflamatuar nedenlerle ortaya çıkan ve bazı meslek
gruplarında daha sık görülen bir hastalıktır.
Etiyoloji:
-
Enfeksiyöz (ender);
-
Tekrarlayan non-spesifik
akut enfeksiyonlar sonucu
-
Sifiliz, difteri,
tüberküloz gibi spesifik enfeksiyonlar
-
Enflamatuar (sık);
-
Ekstrensek nedenler;
i.
Aktif veya pasif sigara içiciliği,
ii.
Hava kirliliği,
iii.
Fizyolojik olmayan atmosferik ortam; aşırı sıcak,
soğuk, kuru,
iv.
Tozlu-kirli ortam
v.
Dehidratasyon
-
İntrensek nedenler;
i.
Septum deviasyonu veya diğer nedenler sonrası burun
solunumu bozulan ve ağız solunumu yapılan durumlarda,
ii.
Palatinal tonsillektomi sonrası,
iii.
Larengofarengeal reflü,
iv.
Rinosinüzitlere bağlı postnazal akıntı
v. Enfekte
dişler,
vi. Sesin kötü kullanımı |
Dört ayrı klinik tabloda
görülebilir:
1. Kataral; koyu kırmızı
şeklinde hipermik mukoza ve soluk bir ödemle
karakterizedir.
2. Hipertrofik; tüm
farenks lenfoid dokusunda (özellikle lateral band ve
orofarenks arka duvarındaki) hipertrofik görünümle
karakteri-zedir (şekil-181).
3. Folliküler; küçük
sarı nodüller tarzda görünümle karakterizedir.
4.
Atrofik; mukoza soluk, kuru ve atrofiktir, genellikle
atrofik rinit ile birliktedir.
Şekil-181 |
Semptomlar:
Boğazda irritasyon, rahatsızlık hissi en sık görülen
yakınmadır. İrritasyonun oluşturduğu inatçı ve devamlı
kuru öksürük ve boğaz temizleme gereksinimi tipiktir.
Seste yorulma, boğaz kuruluğu sık görülür. Bazen
horlama da eşlik edebilir.
Tedavi:
Çok az bir hasta grubunda antibiyotikle tedaviye gerek
yoktur. Altta yatan neden tedavi edilmelidir. Burun ve
sinüs problemleri varsa reflü tedavi edilmeli,
hastanın bol su içmesi, pasif veya aktif sigara
içiminden sakınması ve çevresel faktörleri fizyolojik
hale getirmek için çalısması hastaya önerilmelidir.
Larengofarengeal reflü tedavisi oldukça etkindir.
Ayrıca bu hastalarda sık görülen kanser korkusu
açıklanmalıdır.
|
ADENOİDİT:
Farengeal tonsillerin enflamasyonudur. Çoğu zaman
hipertrofisi (adenoid vejetasyon) ile birliktedir.
Genellikle virütik enfeksiyonların neden olduğu, genel
bir üst solunum yolu enfeksiyonunun veya yaygın
farenjit tablosunun bir parçası olarak görülen klinik
durumdur. Ender olarak tek başına da görülebilir.
Yakınma ve bulgular
adenoid vejetasyon bölümünde anlatılanlarla aynıdır.
Fark, bu yakınma ve bulguların devamlı değil, akut
enfeksiyon dönemlerinde olmasıdır. Ayrıca akut
enfeksiyona ait yakınma ve bulguları da eşlik eder.
Adenoid dokusundaki
enfeksiyon çok kolaylıkla diğer enfeksiyonlara da (otit
media, rinosinüzit, palatinal tonsillit, alt solunum
yolu enfeksiyonları) öncülük eder. Ayrıca adenoidit,
bizzat solunum yolu allerjilerine neden olabileceği
gibi, allerjik reaksiyonları da tetikleyebilir.
Akut dönemde tedavi
medikaldir. Çoğu zaman olduğu gibi virütik
enfeksiyonlarda semptomatik tedavi, ender görülen
bakteriyel enfeksiyonlarda ise antibiyotikli tedavi
verilir. Ancak tekrarlayan adenoiditlerde ve
enfeksiyon kaynağı olarak öncülük ettiği tekrarlayan
ve/veya kronik otit media ve rinosinüzit durumlarında,
adenoid vejetasyon da olduğu gibi ADENOİDEKTOMİ
gereklidir.
PALATİNAL TONSİLLİT:
Günlük yaşamda kısaca “tonsillit” olarak adlandırılan,
palatinal tonsillerin enfeksiyonlarıdır. Sadece
palatinal tonsilde enfeksiyon olabileceği gibi,
tonsillit yaygın farenjit tablosuna veya genel bir üst
solunum yolu enfeksiyonu tablosuna eşlik ediyor da
olabilir.
Diğer organ
enfeksiyonlarında olduğu gibi süreçlerine göre
tonsillitler:
·
Akut
·
Rekürrent
·
Kronik
olmak üzere 3 gruba
ayrılabilir. Etiyolojik nedenlerine göre ise;
o
Non-spesifik
§
Virütik
(Çocuklarda %80-85, erişkinlerde %20-25)
·
Rinovirus,
influenza virus, parainflunza virus, koranovirus,
reovirus gibi virütik üst solunum yolu
enfeksiyonlarında sık görülen viruslar
·
Ebstein-Barr
virusu ile olan “Enfeksiyöz Mononükleoz”
§
Bakteriyel
·
Çocuklarda
görülen ve çok sık tekrarlamayan, ender görülen akut
tonsillit ataklarında hemen daima,
“Grup-A beta hemolitik
streptokok”
·
Kronikleşen, çok sık tekrarlayan ve sık sık
antibiyotik alan çocuklarda veya erişkinlerde,
Sıklıkla beta hemolitik
streptokok ile birlikte, daha ender olarak pnömokok,
stafilokok, hemofilus influenza ve miks flora
·
§
Mikotik
·
Kandida
o
Spesifik
§
Difteri
§
Sifiliz
§
Tüberküloz
şeklinde
sınıflandırılabilir.
Akut non-spesifik
tonsillit: Çok sık görülen (özellikle kış
aylarında), genellikle çocukluk döneminde olmasına
rağmen erişkinlerde de olabilen bir enfeksiyondur.
Yukarıda da bahsedildiği gibi çocuklarda %80-85,
erişkinlerde ise %20-25 oranında virütik olan ve
damlacık enfeksiyonu şeklinde bulaşan bir patolojidir.
Bazen virütik enfeksiyon sekonder bakteriyel
enfeksiyona yol açabilir ve virütik başlayan
enfeksiyon bakteriyel olarak devam edebilir.
Bakteriyel olanlarda etken hemen daima “Grup-A beta
hemolitik streptokok”dur. Böyle bir klinik tablo
karşısında verilecek olan en önemli karar, bu akut
enfeksiyonun virütik mi, bakteriyel mi olduğunun
ayırımının yapılmasıdır. Böylece gereksiz yere
antibiyotik kullanımından kurtulunmuş olur. Bu amaçla
aşağıda belirtilen aşamalarda şu noktalara dikkat
etmek gerekir:
-
Ananmnez:
-
Yakınmaların süreci:
Virütik bir enfeksiyonda yakınmalar genellikle ilk
3-5 gün maksimum iken, 5 günden itibaren azalmaya
başlar ve 7. günden sonra geçer. Halbuki
bakteriyel bir enfeksiyonda 5. günden itibaren
azalması beklenen yakınmalar daha da artar ve
genellikle 10. günün ötesine taşar.
-
Yakınmalar: Virütik
enfeksiyonlarda genellikle;
·
Diğer
virütik üst solunum yolu enfeksiyon yakınmaları;
1.
Burun
tıkanıklığı, akıntısı (rinosinüzit)
2.
Ses
kısıklığı (larenjit)
3.
Kuru
öksürük (larengotrakeit)
·
Diğer
virütik enfeksiyon yakınmaları;
1.
Gözde
sulanma, yanma, kaşınma (konjuktivit)
2.
Karın
ağrısı, diyare (gastroenterit, özellikle influenza-A
ve Ebstein-Barr enfeksiyonlarında), miyalji,
artralji
varken, bakteriyel
enfeksiyonlara bu yakınmalar eşlik etmez. Ayrıca
virütik enfeksiyonlarda tonsillit yakınmaları daha
hafif iken, bakteriyel enfeksiyonlarda daha ağırdır:
·
Ateş
virütik enfeksiyonlarda subfebril (37-380)
iken, bakteriyel olanlarda toksik seviyededir (39-400).
·
Virütik
enfeksiyonlar hastanın genel durumunu çok bozmaz ve
genellikle çocuğun okuluna, erişkinin işine gitmesine
engel olmaz iken, bakteriyel enfeksiyonlar iş ve okul
kaybına neden olur.
·
Virütik
enfeksiyonlarda boğaz ağrısı (özellikle yutkunurken
artan), boğazda yanma hissi daha hafif iken,
bakteriyel enfeksiyonlarda oral gıda alımını
etkileyecek kadar şiddetli olabilir ve genellikle ağrı
kulağa yansır.
-
Fizik muayene:
-
Tonsillerin
görünümü: Akut tonsillitli bir hastada tonsiller
fizik muayenede 3 şekilde görülebilir:
1.
Kataral
(Şekil-182)
2.
Kriptik,
folliküler, laküner (Şekil-183)
3.
Membranöz
(Şekil-184) |
|
|
|
Şekil-182 |
Şekil-183 |
Şekil-184 |
|
Kataral tonsillitler
genellikle virütik enfeksiyon iken, kriptik veya
membranöz tonsillitler bakteriyel enfeksiyonlardır.
Membranöz tonsillitlerde non-spesifik bakteriyel
enfeksiyonların yanı sıra, difteri gibi spesifik
enfeksiyonlar, enfeksiyöz mononükleoz gibi virütik
enfeksiyonlar, mantar enfeksiyonları yanı sıra,
agranülositoz ve lösemi gibi hematolojik patolojiler
ile tonsil kanserleri (özellikle tek taraflı ve
ülseromembranöz ise) de düşünülmelidir.
-
Servikal lenf
nodları: Akut tonsillite hemen daima eşlik eder.
|
Virütik
enfeksiyonlarda çok belirgin değildir ve olsa bile
çok ağrılı değildir. Halbuki bakteriyel
enfeksiyonlarda özellikle 2. bölgede (üst derin
jugüler lenf nodlarında) çok sayıda ve aşırı ağrılı ve
palpasyonda hassas lenfadenitler eşlik eder
(Şekil-185).
Şekil-185 |
-
Diğer muayene
bulguları: Çocukların streptokoksik
enfeksiyonlarında, dudaklarda ruj sürülmüş gibi
kırmızı ve parlak bir görünüm genellikle bulunur
(Şekil-186).
|
Virütik enfeksiyonlarda
ayrıca diğer virütik üst solunum yolu ve diğer sistem
enfeksiyonlarının bulguları mevcuttur:
-
Burunda
enflamasyon, mükoid akıntı,
-
Kordlarda
hiperemi, ödem
-
Alt solunum yolu enfeksiyonu
bulguları
Şekil-186
|
-
Laboratuar tetkikleri:
Bu amaçla istenebilecek tetkikler şunlardır;
-
Lökosit sayımı ve
formülü:
Virütik enfeksiyonlarda
lökositoz genellikle çok belirgin değilken, bakteriyel
enfeksiyonlarda daha yüksektir.
Formülde virütik
enfeksiyonlarda lenfositoz varken, bakteriyel
enfeksiyonlarda parçalı hakimiyeti vardır.
-
Hızlı antijen
testleri: Grup-A hemolitik streptokokların
antijenlerine karşı geliştirilen testlerdir. Çabuk
sonuç alınır. Yalancı pozitiflik söz konusu
değildir, yani test pozitif çıkarsa enfeksiyon
mutlaka streptokoksiktir. Ama %15-20 oranında
yalancı negatiflik yani streptokoksik enfeksiyon
olmasına rağmen test negatifliği söz konusu
olabilir.
-
Boğaz kültürü
(Şekil-187): Tanıda “Altın Standart” yöntemdir.
Doğruluk oranı en yüksek tanı yöntemidir. Hızlı
testlere göre daha az da (%10) olsa yalancı
negatiflik söz konusudur. Ayrıca özellikle
çocuklarda %10-20 oranında streptokok taşıyıcılığı
olduğu unutulmamalıdır. Bu çocuklarda virütik
enfeksiyon sırasında yapılan boğaz kültürü sonucu
yalancı pozitif çıkabilir.
|
Bir boğaz kültürünün
ideal olması için birçok koşul gereklidir:
1. Boğaz sürüntüsü uygun
alınmalı,
2. Sürüntü alınırken
uygun materyal kullanılmalı,
3. Uygun taşıyıcı
besiyerine ekilmeli,
4. Uygun zaman içinde
esas besiyerine ekilmeli,
5. Besiyerindeki
kolonizasyon doğru değerlendirilmeli.
Bu
koşulların yerine getirilmediği durumlarda boğaz
kültürlerinin tanısal kadar yanıltıcı olabileceği ve
kültür sonucunun alınabilmesi için 24-48 saat geçmesi
gerektiği de unutulmamalıdır.
Şekil-187 |
Bu nedenlerden dolayı,
akut tonsillitte virütik bakteriyel ayırımı; iyi bir
anamnez, iyi bir muayene ve lökosit sayımı ile formülü
ile genellikle doğru bir şekilde konabilir. Eğer
şartlar uygunsa ve kurallara sadık kalınarak
yapılabilecekse boğaz kültürü de istenebilir.
Enfeksiyöz
mononükleoz:
Patogenez:
Epstein-Barr virusun neden olduğu, damlacık
enfesiyonu şeklinde bulaşan ve enkübasyon süresi 7-9
gün olan bir patolojidir.
Klinik:
380-390 ateş,
membranöz tonsillit (Şekil-188), bazen aşırı derecede
büyümüş obstrüktif tonsil hipertrofisi (Şekil-189),
önceleri jugülodigastrik ve derin jugüler grubu tutan,
daha sonra tüm boyun lenf nodlarına yayılan belirgin,
hafif ağrılı (bekteriyeldeki kadar aşırı olmayan,
bazen ağrısız) lenfadenopati tipikdir. Rinofarenjit
ve hepatosplenomegali, damakta peteşi (Şekil-190)
vardır. |
|
|
|
Şekil-188 |
Şekil-189 |
Şekil-190 |
|
Tanı:
Tipik klinik tablonun yanında periferik yaymada atipik
lenfositlerin görülmesi ve heterofil antikor (Paul-Bunnel)
testi ile konabilir. |
Ayrıca
bu hastaların yanlışlıkla bakteriyel tonsillit olarak
değerlen-dirilmesi ve aminopenisilin (ampisi-lin,
amoksisilin) verilmesi sonucu, olguların yaklaşık
yarısında üst eks-tremitelerde ve gövdede makülo-papüler
döküntülerin (Şekil-191 ve 192) görülmesi ile
retrospektif olarak da tanı desteklenebilir.
Şekil-191
Şekil-192
|
Tedavi:
Semptomatikdir (oral hijyen, analjezik, antipiretik).
Obstrüktif tonsil hipertrofisi ve üst solunum yolu
obstüksiyon bulguları varsa sistemik kortikosteroider
verilebilir.
Kızıl (Scarlet fever):
Tip A hemolitik streptokokların sorumlu olduğu,
kriptik tonsillit ve servikal lenfadenopati ile
başlayan ve bunu takiben 24 saat içinde vücudun üst
bölümünde ve yanakta ekzantemlerin (Şekil-193)
görüldüğü bir patolojidir. İlk 2-3 gün dil kızıl için
tipik olan beyaz çilek (Şekil-194a), sonraki günlerde
ise kırmızı çilek (Şekil-194b) görünümünü alır. 8.
günden itibaren ciltte döküntüler başlar. Tedavi
streptokokkal tonsillit ile aynıdır. |
|
|
|
Şekil-193 |
Şekil-194a
|
Şekil-194b |
|
Akut tonsillitlerde
tedavi: İster virütik ister bakteriyel olsun akut
tonsillit, kendi kendini sınırlayan ve büyük oranda
spontan iyileşen bir enfeksiyondur. Ancak hastanın bir
an önce iyileşmesini sağlayarak iş ve okul günü
kaybını önlemek, komplikasyonlardan kaçınmak ve
bulaşmayı önlemek için tedavi gereklidir.
Enfeksiyöz mononükleoz
da dahil olmak üzere virütik enfeksiyonlarda tedavi
semptomatik ve destekleyicidir. Bu tedavi:
-
İstirahat
-
Sıvı desteği, sulu
gıda
-
Analjezik, antipiretik
-
Antienflamatuar,
antiseptik topikal tedavi (gargaralar, spreyler)
-
Benzidamin’li
preparatlar
-
Klorheksidin’li
preparatlar
-
Polivinilprolidin’li,
iyot’lu preparatlar
-
Enfeksiyöz
mononükleozda, obstrüksiyon yapacak şekilde
hipertrofi var ve semptomatik tedavi ile gerilemiyor
veya komplike ise, KORTİKOTERAPİ.
Kızılda dahil olmak
üzere bakteriyel akut tonsillitlerde, yukarıda
bahsedilen semptomatik tedaviye ek olarak,
ANTİBİYOTERAPİ de eklenir.
Çok sık tonsillit
geçirmeyen, çok sık antibiyotik almayan, çocukluk
dönemi akut tonsillitlerde ampirik tedavide hedef
mikroorganizma grup-A beta hamolitik streptokok’dur.
Bu nedenle seçilebilecek antibiyotik grupları:
-
Doğal
penisilinler: Streptokoksik akut tonsillit
de “altın standart” tedavi doğal penisilinlerdir.
Henüz penisiline dirençli streptokok suşu
bildirilmemiştir. Penisilin tedavisinde seçenekler:
·
Oral gıda
alımı varsa;
a.
Penisilin-V (fenoksimetil penisilin) / Oral / 10 gün
·
Oral gıda
alımı yoksa;
a.
Penisilin-G / Parenteral İM
i.
Penisilin-G prokain / 10 gün
ii.
Penisilin-G benzatin / tek doz
iii. Penisilin-G prokain + Penisilin-G benzatin / tek
doz
b.
Kristalize Penisilin / Parenteral İV (10 gün)
-
Aminopenisilinler:
-
Amoksisilin: Oral
veya parenteral / 10 gün
-
Birinci kuşak
sefalosporinler:
-
Sefadroksil,
Sefazolin: Oral veya parenteral / 10 gün
-
Makrolidler:
-
Eritromisin: Oral
gıda alımı varsa; 10 gün
-
Penisilin allerjisi
varsa.
Çok sık tonsillit
geçiren, sık sık antibiyotik kullanan, penisilin
tedavisi başarısız olan çocukluk dönemi akut
bakteriyel tonsillit tedavisinde veya hemen daima
kronik zeminde gelişen erişkin akut bakteriyel
tonsillit ataklarında, streptokok yanında diğer ender
görülen mikroorganizmalar ve olası dirençli suşlar da
düşünülmeli ve aşağıda belirtilen antibiyotiklerden
biri seçilmelidir:
1.
Güçlendirilmiş aminopenisilinelr
·
Amoksisilin + Klavulanat
·
Ampisilin
+ Sulbaktam
2.
İkinci
kuşak sefalosporinler
3.
Klindamisin
4.
Makrolidler
·
Azitromisin, Klaritromisin
Akut tonsillitlerde
komplikasyonlar: Komplikasyonlar şu şekilde
sınıflandırılabilir:
1. Süpüratif
komplikasyonlar (Şekil-195):
§
Lokal
komplikasyonlar:
· Peritonsiller apse
· Retrofarengeal apse
· Parafarengeal apse
· Larengel ödem, üst solunum yolu tıkanıklığı sendromu
§
Sistemik
komplikasyonlar:
· İnternal jugüler ven trombozu
· Sepsis
· Kavernöz sinüs tromboflebiti
· Febril konvülzyon
Şekil-195
2. Non-süpüratif
komplikasyonlar:
§
Akut
romatizmal ateş / kardit (endo, miyo, perikardit)
§
Glomerülonefrit
Bu komplikasyonlar
içinde en sık görüleni peritonsiller apsedir ve ayrı
başlıkta ayrıntılı olarak bahsedilecektir.
Non-süpüratif
komplikasyonlar streptokok antijenine bağlı
patolojilerdir ve streptokoksik tonsillit geçtikten
3-4 hafta sonra ortaya çıkarlar. Streptokoksik
enfeksiyonlarda ilk 10 gün içinde başlanan penisilin
tedavisi non-süpüratif komplikasyonları önler. Bunlar
içinde en sık görüleni akut romatizmal ateştir ve
sporadik enfeksiyonlarda %0.03, epidemilerde ise %3
oranında görülür. Poststreptokoksik glomerülonefrit,
streptokoksik tonsillittten çok, streptokoksik deri
enfeksiyonlarından sonra görülür.
|
PERİTONSİLLER APSE
(Quincy):
Patogenez:
Enfeksiyonun tonsil parenkiminden dışarı taşarak,
öncelikle çevre dokuya yayılması (peritonsillit) ve
sellülit oluşturması, daha sonra ise birkaç gün içinde
apseleşmesidir. Daha fazla yayılım için farengeal
konstrüktör kaslar engel olur. Yani tonsil kapsülü ile
farengeal konstrüktör kaslar arasında gelişen apsedir.
Klinik: Akut
tonsillit başlangıcından birkaç gün sonra, hızla
gelişen yutma zorluğu, kulağa vuran şiddetli ağrı,
ağzı açmada ileri derecede kısıtlılık (trismus) tipik
yakınmalardır. Ayrıca seste kalınlaşma ve kabalaşma,
şiddetli ağrıdan dolayı ağızdan besin alamama, başın
apse olan tarafa doğru eğilmesi, baş hareketleri ile
ağrının artması, siyalore, ağız kokusu, lanfadenopati,
39-400’ye varan ateş, genel durumun hızla
kötüleşmesi, giderek artan solunum yolu tıkanıklığı
yakınmaları da olabilir. Sıklıkla tek taraflıdır,
ender olarak iki taraflı olabilir.
Fizik muayenede; eğer trismusa rağmen ağız
açılabilirse, tonsil lojunda ve çevre mukozada (tonsil
plikalarında, yumuşak damakta ve uvulda) kızarıklık,
şişlik ve orta hatta doğru itilme, ve bu bölgelerde
aşırı hassasiyet tipiktir (Şekil-196). Jugülodigastrik
açıda hassas lenfadenopatiler palpe edilir.
|
Tanı: Klinik
tablo, muayenenede tek taraflı olarak tonsilin,
uvulanın ve plikanın karşıya doğru itilmesi, trismus
ve apse bölgesine yapılan ponksiyonda pü gelmesi ile
konur.
Ayırıcı tanı:
Tonsillojenik sepsis, anjiyo-nörotik ödem, tüberküloz,
sifiliz difteri, agranülositoz, tümör, karotis
anevrizması (yanlış tanı konarak drene edilmeye
kalkılırsa hasta kaybedilebilir. Onun için
peritonsiller apseleri drene etmeden önce karotis
anevrizmasından ayırmak için mutlaka palpe ve
ponksiyon yapılmalıdır).
Şekil-196 |
Tedavi:
Tüm apselerde olduğu gibi bunda da apse derene
edilmelidir. Bu ensizyon (Şekil-197) veya tekrarlayan
ponksiyonlarla olabilir. |
Yüksek doz, parenteral
antibiyotik, analjezik, sulu diyet, ağız antiseptiği
ise medikal tedavidir. Seçilecek antibiyotik, akut
bakteriyel tonsillitte olduğu gibi gram pozitif
kokları ve anaerop mikroganizmaları da etki
spektrumuna almalıdır. Bu nedenle penisilin veya
sefalosporin seçilebileceği gibi, anaeropları da
kapsayan klindamisin de iyi bir seçenektir.
Ayrıca peritonsiller apse geçiren kişilerde
TONSİLLEKTOMİ de yapılmalıdır. Çünkü bu olgularda
tonsilektomi yapılmazsa, peritonsiller apse yerinde
gelişen skar dokusunda tekrar apse gelişmesi olasılığı
yüksektir.
Şekil-197
|
PARAFARENGEAL APSE:
Parafarengeal boşluğun süpüratif enfeksiyonudur
(Şekil-198). |
Bu boşluğa enfeksiyon,
tonsillerden, tonsiller fossadan, alt dişlerden ve
çevresindeki gingiva ve dişetlerinden yayılabilir. Her
yaşta görülmesine rağmen, erişkinlerde daha sıktır.
Şiddetli boğaz ağrısı,
trismus, yüksek ateş, boyunda şişlik ve hassasiyet,
farenks yan duvarında ve palatinal tonsillerde mediale
doğru itilme tipik yakınma ve bulgulardır.
Larengeal ödem ve solunum yolu obstrüksiyonu,
septisemi, internal jugüler ven trombozu ve boyun
fasyaları yoluyla apsenin aşağıya doğru yayılması ve
mediastinit olası komplikasyonlardır.
Şekil-198
Tedavi; sistemik parenteral antibiyotik ve apse
drenajıdır.
|
RETROFARENGEAL APSE:
Prevertebral fasya ile bukkofarengeal fasya arasındaki
potansiyel boşlukta gelişen apsedir. Fasyanın orta
hatta sıkı yapışıklığından dolayı genellikle farenks
arka duvarının bir yarısına sınırlıdır. Nazofarenks
veya orofarenks enfeksiyonlarından sonra enfekte olan
retrofarengeal lenf nodlarının süpürasyonu ile
gelişir. Yabancı cisimle farenks arka duvarının
zedelenmesi veya neoplazmlar da neden olabilir. Kronik
formunda akla tüberküloz gelmelidir. En sık görülen
mikroorganizma streptokoktur.
|
Genellikle 1 yaş altı ve
emen bebeklerde görülür, olguların en az yarısı bu yaş
grubundadır. Bu nedenle bazen gözden kaçabilir.
Solunum ve emme güçlüğü en belirgin yakınmadır. Kuru
öksürük ve öter gibi ağlama, burun tıkanıklığı,
boyunda sertlik ve tortikollis, yüksek ateş, farenks
arka duvarında orta hattın bir tarafında şişlik diğer
yakınma ve muayene bulgularıdır. Larenkste ödem,
solunum yolu tıkanıklığı gelişebilir. Bazen spontan
rüptür olup, ani ölümlere neden olabilir.
Klinik bulgular yanında, yumuşak doku yoğunluğunda
çekilen yan servikal grafide prevertebral bölgede
mukoza kalınlığında artış tipiktir (Şekil-199).
Şekil-199
Tedavi; haç şeklinde apse drenajı ve sistemik
antibiyotiktir.
|
Akut spesifik
tonsillit:
DİFTERİ:
Corynebacterium Diphtheriae adlı basil tarafından
oluşturulur. İnsandan insana kontakt yoluyla, damlacık
enfeksiyonu şeklinde veya oral/nazal sekresyonun
kontaminasyonu şeklinde geçer. Enkübasyon süresi 3-5
gündür. Difteri genelde bir mukoza hastalığı olduğu
için palatinal tonsil dışında farenks, burun ve
larenks mukozasını da tutabilir.
Klinik: Hafif
prodromal bir hastalık dönemi vardır. 380-390
ateş, yutmada hafif ağrı, buna karşılık sıklıkla ciddi
taşikardi vardır. Tonsiller orta derecede şiş ve
kızarık olup, üzeri gri-beyaz kadifemsi bir membran
ile kaplıdır (Şekil-200). Difteri tonsile spesfik
olmayan, tüm mukozayı tutabilen bir patoloji
olduğundan, membran tonsil sınırları dışına ön plikaya
ve yumuşak damağa yayılır (Şekil-201) ve mukozaya
sıkıca yapışıktır, zorlukla kaldırıldığında altındaki
yüzey kanar. Jugülodigastrik açıda oldukça büyük,
hassas olmayan, paket tarzında birbirine yapışan ve
sert lenfadenopati paketi (boğa boynu, Şekil-202)
vardır. Hastanın solunumu aseton kokar.
|
|
|
|
Şekil-200 |
Şekil-201 |
Şekil-202 |
|
Tanı: Klinik,
tonsilden alınan sürüntünün Gram ile boyanması ve
kültürle konabilir. Ulusal düzeyde bildirimi zorunlu
hastalıktır.
Ayırıcı tanı: Non-spesifik
membranöz tonsillit, enfeksiyöz mononükleoz,
Vincent anjini, kandidiyazis, agranülositoz,
lösemi ve sifiliz.
Tedavi: Tetanoz
antiserumu, penisilin, yatak istirahati, oral hijyen
ve buhar inhalasyonu, larengeal tutulum ve respiratuar
obstrüksiyon varsa trakeotomi.
NOT: Difteri
tedavisine difteriden şüphelenildiği an başlanır,
tedavi için kesin tanı beklenmez.
Komplikasyonlar:
Genel toksisite, kalp ve dolaşım yetmezliği, nefrit,
polinörit ve buna bağlı damak paralizisi ve diğer
kraniyal sinir paralizileri, larengeal tutuluma bağlı
havayolu obstrüksiyonu ve asfiksi.
Kronik / rekürrent
tonsillit: Palatinal tonsil enfeksiyonları,
bazen kronikleşebilir ve bu zeminde akut ataklara
neden olabilir. Bazen kronikleşme olmadan tamamen
iyileşen tekrarlayan akut ataklar da görülebilir.
Patogenez:
Genellikle streptokokların hakim olduğu, anaerobik ve
aerobik miks flora vardır. |
Geçirilen akut
enfeksiyonlar sonrasında tonsil kriptlerinin tıkanması
buralarda hücre debrislerinin birikmesine, bakteriler
için iyi bir besiyeri neden olur (Şekil-203). Bunlar
ise tekrarlayan enfeksiyonlara ve mikroapselere yol
açar.
Uzun
dönemde geçirilen akut ataklar sonucunda tonsil
dokusunda fibrozis gelişir ve bakteriler için daha
iyi bir ortam oluşur. Erişkinlerde genellikle atrofik
bir tonsil görülürken, çocuklarda daha çok hipertrofik
görünüm vardır. Bu şekilde tüm vücutta patolojik
etkilerin görüldüğü fokal enfeksiyon odağı olabilir.
Şekil-203 |
Klinik: Sıklıkla
tekrarlayan akut tonsillit atakları tanımlanır. Boğaz
ağrısı ve yutma zorluğu yoktur veya azdır. Ağız
kokusu, ağızda kötü tat, sıklıkla jugülodigastrik
açıda lenfadenopati vardır. Genel direncin düşük
olması, yorgunluk, kırgınlık, çalışma isteksizliği,
açıklanamayan ateş ve iştah kaybı gibi düşük profilli
enfeksiyon yakınmaları vardır.
Tanı: |
Tanıda
anemnez çok önemlidir. Geçirilmiş tonsillit
ataklarının ayrıntılı öyküsü yanında, lokal muayene
bulguları olan; tonsillerin lojlarına sıkıca yapışık
olması, tonsil yüzeyinin skarlı ve fibrotik olması
(Şekil-204), tonsile bastırınca kriptlerden debris
(magma) çıkması (Şekil-205), ön tonsil plikasında hiperemi,
lenfadenopati saptanması da tanıda yardımcıdır. Ayrıca
sedim yüksekliği, ASO yüksekliği de yardımcı
laboratuar bulgularıdır.
Şekil-204
Şekil-205 |
Tedavi: Akut
ataklar sırasında medikal tedavi yapılır. Kesin tedavi
TONSİLLEKTOMİ’dir. Ancak bu hastalık için
tonsillektomi endikasyonu mutlak endikasyon değildir,
rölatif endikasyon vardır.
|
ADENOİDEKTOMİ /
TONSİLLEKTOMİ ENDİKASYONLARI
Tonsillektomi
Endikasyonları:
Kesin:
-
Kronik obstrüktif
tonsil hipertrofisi
-
Uyku ile ilgili
solunum bozuklukları / Sleep-Related Breathing
Disorder (SRBD)
-
Obstrüktif Sleep
Apne Sendromu
-
Üst solunum yolu
direnç artış sendromu / Upper Airway Resistance
Syndrome (UARS)
-
Malignite şüphesi
-
Peritonsiller apse (2
veya daha fazla)
-
Hemorajik tonsillit
Rölatif:
-
Rekürrent akut
tonsillit
-
Pediatrik grupta:
7 veya daha fazla akut bakteriyel atak / son yıl
5 veya daha fazla akut bakteriyel atak / son 2 yıl
3 veya daha fazla akut bakteriyel atak / son 3 yıl
-
Erişkinler
2 veya daha fazla akut bakteriyel atak / son yıl
-
Kronik tonsillit
-
Rekürrent akut
tonsillitin eşlik ettiği (bkz. Rölatif-1)
-
Rekürrent akut
tonsillitin eşlik etmediği
-
Non-obstrüktif tonsil
hipertrofisi
-
Disfaji
-
Horlama
-
Konuşma bozukluğu
-
Febril konvülzyonlara
neden olan tonsillit atakları
-
Difteri / Grup-A beta
hemolitik streptokok taşıyıcılığı
-
Horlama
-
Ağız kokusu
Adenoidektomi
Endikasyonları:
1. 1.
Kronik obstrüktif hipertrofi
-
Obstrüktif uyku
apnesi sendromu
-
Üst solunum yolu
direnç artış sendromu / Upper Airway Resistance
Syndrome (UARS)
-
Disfaji ve konuşma
bozukluğuna neden olan
-
Anormal dentofasiyal
gelişime neden olan (ortodontist tarafından
saptanmış)
-
Horlama ve devamlı
ağız solunumu
2.Rekürrent
enfeksiyon
a.
Rekürrent adenoidit
b.
Rekürrent akut süpüratif
otit media veya effüzyonlu otit media, kronik
effüzyonlu otit media
c.
Rekürrent, kronik
rinosinüzit
|
ENFLAMATUAR
HASTALIKLAR
ANJİYONÖROTİK
(Quincke) ÖDEM:
Çeşitli ilaçlara (aspirin, iyot,
angiotensin converting enzyme-ACE inhibitörü) ve
gıdalara karşı gelişen alerjik reaksiyonlar sonrası,
dudak, dil, yumuşak damak (Şekil-206), farenks ve
hatta larenks mukozasında gelişen submukozal ödemdir.
|
Hızla ilerleyip üst
havayolu tıkanıklığına neden olabilir. Tedavisi
antihistaminik, epinefrin ve kortikosteroiddir.
Entübasyon genellikle mümkün olmadığından yapay
havayoluna gerek olduğunda trakeotomi açılabilir.
Uzun
süreli ACE kullanımında da ortaya çıkabilir. Bazen
dramatik akut tablo ortaya çıkmadan önce, hastada
hafif şişlik ve lokalize ağrı uyarızı semptomlar
olabilir. Bu hastalarda diğer antihipertansiflere
geçiş yapılmalıdır.
Şekil-206
|
TÜKRÜK BEZİ
ENFEKSİYONLARI / ENFLAMASYONLARI
Tükrük bezlerinin
enfeksiyöz ve enflamatuar hastalıkları şu şekilde
sınıflandırılabilir:
-
Akut
-
Bakteriyel
-
Virütik
-
Allerjik
-
İlaçlara karşı
-
Gıdalara karşı
-
Kronik
-
Submandibüler bezin
kronik sklerozan siyaladeniti, Kuettner
Tümörü
-
Kronik rekürrent
parotit
-
Sjögren
Sendromu, miyoepiteliyal siyaladenit
-
Granülomatöz
hastalıklar
-
Tüberküloz
-
Sifiliz
-
Aktinomikoz
-
Sarkoidoz
-
Radyasyon
siyaladeniti
AKUT BAKTERİYEL
ENFEKSİYONLAR:
Patogenez: Tükrük
akımındaki yavaşlama bakteriyel enfeksiyonlara zemin
hazırlar. Bu olasılık ise submandibüler bez de daha
fazladır. Nedeni ise bu bezin tükrük kıvamının daha
müköz olması (parotiste seröz) ve kanalının yukarı
doğru olması nedeniyle tükrük salgısının yerçekiminin
tersine boşaltılmasıdır. Bu aynı zamanda taş
oluşumunun da submandibüler bez de daha sık olmasın
açıklar. Parotiste bakteriyel enfeksiyon daha
enderdir. Eskiden büyük operasyonlardan (örneğin,
abdomianl operasyonlar) sonra görülen bakteriyel
parotite, postopertaif bakımın gelişmesi, sıvı ve
elektrolit replasmanının ve oral tuvaletin daha iyi
yapılması ile günümüzde daha ender rastlanmaktadır.
Buna rağmen kontrol altına alınamayan diyabeti ve
böbrek yetmezliği olan kişilerde elektrolit ve sıvı
dengesi bozukluğuna bağlı olarak veya diş çürükleri
veya kötü oral hijyene bağlı olarak bakteriyel parotit
gelişebilir.
Klinik: Enfekte
olan bez aniden şişer ve ağrılı hassas hale gelir.
Eğer parotit gelişmiş ise aurikula öne doğru itilir ve
bu özellikle hastaya arkadan bakıldığında daha iyi
fark edilir. Bezin üzerini kaplayan ciltte hiperemi
görülür ve süpürasyonun ilerlemesi ile fluktuasyon
palpe edilebilir (Şekil-207). Beze elle masaj
yapıldığında veya spontan olarak kanal ağzından pü
drene olduğu görülür (Şekil-208), kanal ağzı şiş ve
hiperemiktir. Parotitte bazen pü spontan olarak
Santorini yarığı boyunca dış kulak yoluna drene
olabilir. Bazen trismus olabilir. Son derece ağrılı
bir durumdur. |
|
|
Enfeksiyon ile
birlikte fasiyal paralizinin de olması, enfektif
hastalık tanısında şüphe doğurur.
Öykü ve klinik
bulgularla tanı konabilir.
Ayırıcı tanıda; lenf-adenit, dental apse,
zigomatik apse düşünülmelidir.
|
Şekil-207 |
Şekil-208 |
|
|
Tedavi, özellikle gram
negatif bakteriler olmak üzere stafilokokları da
etkisi içine alan antibiyotiklerin, yüksek doz
parenteral verilmesidir. Sıvı ve elektrolit dengesi de
düzeltilmelidir. Apseleşme olursa drenaj yapılmalıdır.
VİRAL ENFEKSİYONLAR:
Kabakulak:
Paramiksoma grubu virüsle oluşan enfeksiyondur. Kreş
ve okullarda lokal epidemiler görülebilir. Enkübasyon
süresi 20 ± 10 gündür. Enfeksiyon sonrası kalıcı
bağışıklık gelişir.
Sıklıkla parotisi tutar. Ancak
submandibüler bez de tutulabilir. İlgili bezde şişlik,
kanal ağzında kızarıklık ve hafif şişlik görülür
(Şekil-209). Kanaldan gelen salgı pürülan değildir.
Aurikulada itilme olabilir. Olguların yaklaşık
1/3’ünde ateş yoktur. Çoğu olguda (yaklaşık %75) her 2
bez birden tutulur (Şekil-210). |
|
|
Bu durumda her iki
bez yaklaşık birkaç gün ara ile şişer.
Submandibüler ve sublingual bezler de tutulabilir,
ancak parotis tutulmadan sadece bu bezlerin
tutulması çok enderdir.
|
Şekil-209 |
Şekil-210 |
|
|
Nörotropik özelliği olan
bu virüsün 8. kafaçiftini etkilemesi ile sıklıkla tek
veya daha ender olarak iki taraflı sensörinöral işitme
kaybı gelişebilir. Genellikle tek taraflı olmasından
dolayı çocuk ifade edemeyebilir ve ebeveynler
tarafından fark edilemeyebilir. Bu nedenle işitme
testi gereklidir. Çocukluk dönemi tek taraflı
sensörinöral işitme kayıplarının en sık görülen
nedenidir. dolayı Ayrıca pankreas, overler, testisler
ve santral sinir sitemi de etkilenip ilgili
komplikasyonlar gelişebilir. Bu organ tutulumları
kabakulak ile aynı anda veya daha sonra ortaya
çıkabilir. |
Enfeksiyonun ilk birkaç
gününde, tükrük, beyin-omurilik sıvısı ve idrardan
virüs izole edilebilir. Serolojik testler de tanıda
yardımcı olur. Hastalığın 3. – 4. günlerinde idrar ve
kanda amilaz miktarı maksimum seviyeye ulaşır.
Çocukluk dönemi hastalığı olmasına rağmen,
erişkinlerde de görülebilir ve neoplazmlarla
karışabilir (Şekil-211).
Şekil-211 |
Antiviral tedavi mümkün
değildir. Kabakulak immünoglobulinleri önerilmektedir.
Semtomatik tedavide; analjezik ve antienflamatuar
ilaçlar verilebilir. Bol sıvı alınmalıdır. Koruyucu
aşı söz konusudur.
KRONİK REKÜRRENT
PAROTİT:
Neden tam olarak
bilinmemektedir. Stenon kanalının doğumsal ektazisi
predispozan faktördür.
|
Ender olarak iki taraflı
olabilen, genellikle tek taraflı ve tekrarlayan, bazen
sağ bazen solda ortaya çıkan ve son derece ağrılı akut
enfeksiyonların oluşturduğu tablodur. Genellikle
çocuklarda görülür. Tükrük sütümsü, granüler, pü
gibidir ve tuzlu tadı vardır. Bazen trismus olabilir.
Değişen aralıklarla ataklar tekrarlar. Ataklar arası
hastanın yakınması yoktur, ancak parotis bezi
genellikle endüredir. Bazen apseleşme ve fistülizasyon
görülebilir (Şekil-212).
Tedavide parenteral antibiyotik atak sayısını
azaltabilir. Son çare parotidektomidir.
Şekil-212 |
SJÖGREN
SENDROMU (Miyoepiteliyal
Siyaladenit):
Semptomlar;
kserostomi, üst solunum yolu mukozasında kuruluğa
bağlıdır. En sık görülen yakınma ağız kuruluğu olup,
dilin görünümü tipiktir (Şekil-213). Hemen daima
bilateral parotiste şişlik (Şekil-214) ve hastalığın
son evrelerinde bezlerde atrofi vardır. Ayrıca
keratokonjuktivitis sikka, kronik ve/veya rekürrent
eklem hastalıkları, romatik purpura, periarteritis
nodosa ve skleroderma da eşlik edebilir. |
|
|
Romatizmal bir
hastalık olarak kabul edilmekte olup, otoimmün
reaksiyonlar patogenezde suçlanmak-tadır.
Tanı klinik ile birlikte; disproteinemi,
sedimentasyon hızı ile bakılabilir. Siyalografi
yardımcı olabilir. Alt dudak mukozası altından
alınan minör tükrük bezi biyopsisi ile
histopatolojik olarak da tanı konabilir.
Kesin tedavisi yoktur. Tedavi romatolojist
tarafından düzenlenmelidir. Kortikosteroidler ve
ciddi olgularda immünusupressan ilaçlar
verilebilir. |
Şekil-213 |
Şekil-214 |
|
|
RADYASYON
SİYALADENİTİ:
Baş-boyun bölgesine yapılan radyoterapinin en sık
görülen ve en can sıkıcı komplikasyonudur. Tükrük
bezlerinde fibrozise bağlı olarak, kserostomi,
hipoguzi ve aguzi oluşur. Ağız hijyeni zorlaşır.
Tedavi semptomatiktir.
SİYALOLİTYAZİS:
Tükrük
elektrolitlerindeki bozukluğa bağlı olarak gelişen
patolojilerin son aşamasıdır. Bu değişim tükrük
vizkozitesini değiştirerek staza neden olur. Bu
şekilde oluşan organik bir merkez üzerine inorganik
materyalin eklenmesi ile taşlar oluşur. Bu kanallarda
stenoza, genişlemeye ve enflamasyona neden olur.
İnorganik materyal çoğu zaman kalsiyum fosfat ve
kalsiyum karbonat içerir. Taşlar çoğu zaman multipldir
ve çapları değişkendir.
Tükrük bezi
taşları genellikle erkeklerde ve erişkinlerde görülür.
%85 oranında submandibüler bezde, %15 oranında
parotiste saptanır. Bunun nedeni; submandibüler bezde
tükrük salgısının yerçekiminin tersine yukarı doğru
olması ve bu bezde tükrüğün daha müköz ve yoğun
olmasıdır.
Yemek yerken veya psikolojik olarak tükrük
salgısı stimüle olduğundan, ilgili bezde ani şişlik ve
kolik tarzında ağrı ile karakterizedir. Bu tablo sık
sık tekrarlar. Bir dönem sonra bezdeki şişlik kalıcı
olmaya başlar.
|
|
|
Tanı, bazen ağız tabanında kanal içinde taşın
palpe edilmesi veya görülmesi (Şekil-215) ile
kolayca konabilir. Eğer taş kalsiyum içeriyorsa
direkt grafide görüntülenebilir (Şekil-216).
Radyopak olmayan taşlar, siyalografide
saptanabilir.
Tedavi, basitçe ağız içinden Wharton
kanalının açılıp taşın çıkarılması şeklinde
olabilir. Taş bezin içinde veya tekrarlayan
ataklar sonrasında kronik siyaladenit gelişmiş ise
bez tümüyle çıkarılmalıdır. |
Şekil-215 |
Şekil-216 |
|
|
SİYALOADENOZİS:
Diyabet,
gebelik, puberte, menapoz, adrenal disfonksiyonu,
avitaminoz, protein yetmezliği, alkolizm, otonomik
disfonksiyon ve antihipertansif gibi bazı ilaçların
alımında görülen, bez asinilerinde genişleme,
miyoepitelyal dokuda dejenerasyon ve beze gelen
otonomik sinir liflerinin aksonlarında hidropik şişme
ile karakterize bir patoloıjidir.
Özellikle parotis bezinde bazen tekrarlayan, sıklıkla
kalıcı, iki taraflı şişlikle ortaya çıkar.
Antihipertansif tedavi sırasında ortaya çıkmışsa
ağrılı da olabilir.
Tanıda
endokrin ve metabolik sistem araştırılmalı, gerekirse
siyalografi çekilmelidir. Kesin tanı histopatolojiktir.
Tedavi,
altta yatan nedene yöneliktir. |
|
|
|
|
|