DİĞER HASTALIKLAR |
Prof.Dr. Levent ERİŞEN |
NÖROJENİK HASTALIKLAR
FARENKSİN MOTOR PARALİZİLERİ:
Palatal
paraliziye bağlı
olarak
rinolali aperta,
farengeal refleks kaybı görülür. Özellikle sulu gıdaları yutmada güçlük,
sulu gıdaların burna kaçması ve boğulma hissi belirgin yakınmalardır.
Muayenede; enspeksiyonda, orofarenks arka duvarına dokunularak öğürme
refleksi uyarıldığında veya “k” harfi içeren kelimeler söylendiğinde,
yumuşak damağın paralizi olan tarafında hareket olmadığı ve karşı (sağlam)
tarafa doğru deviye olduğu görülür.
Sıklıkla
neden; serebrovasküler olaylar, kafatabanı tümörleri ve bunların cerrahi
tedavileri, jugüler foramen sendromu, psödobulber paralizi, siringobulbi
ve herpes zoster’dir. Temeldeki sorun IX. (glossofarengeal) ve X. (vagal)
sinirlerin ve bunların oluşturduğu farengeal pleksus’un paralizisidir. Bu
sinirler genellikle farenksin sensöriyel innervasyonunu da
sağladıklarından motor ve sensöriyel paraliziler birliktedir.
Tedavi
altta yatan temel sorunun çözümü yanında, hastanın nazogastrik sonda veya
gastrostomi yoluyla enteral beslenmesinin sağlanması ve hastanın
pnömoniden korunması, gerekirse bu amaçla trakeotomi açılmasıdır. Yutma
rehabilitasyonu da mutlaka yapılmalıdır.
DİĞER MOTOR PARALİZİLER:
VII. kafaçifti fasiyal sinirin paralizisine bağlı dudak
komissüründe asimetri, nazolabiyal sulkusta asimetri, ıslık çalma, diş
gösterme ve yanak şişirme hareketlerinde kısıtlılık görülebilir (Şekil-42
ve 43).
Şekil-42
Şekil-43 |
 XII.
kafaçifti paralizisine bağlı olarak dil içerde iken sağlam tarafa doğru,
dışarı çıkarıldığında paralizi tarafına doğru deviasyon ve uzun dönemde
paralizi tarafında dil kaslarında atrofi görülebilir (Şekil-44 ve 114).
Neden santral (nörolojik hastalıklar) veya periferik (sinirin geçtiği
yerlere travma veya bu bölgelere yapılan cerrahi girişimler) olabilir.
Hastanın yutma fonksiyonunun oral evresi ve artikülasyonu bozulur. İki
taraflı olduğunda ciddi yutma sorunlarına neden olur.
V. kafaçifti trigeminal sinirin 3. dalı olan
mandibüler sinir paralizilerinde çene hareketlerinde kısıtlılık ve çenede
deviasyon saptanabilir.
Şekil-44
Şekil-114 |
NÖRALJİLER:
Trigeminal nöralji:
Tek taraflı olan,
bıçak saplanır tarzda, son derece şiddetli, konuşma yeme gibi bazı
hareketlerle tetiklenen, genellikle trigeminal sinirin 2. dalı olan
maksiller sinirin innerve ettiği alanda (yanak, burun kanadı, üst ve alt
diş arkusu, dilin yarısı) yerleşimli ağrı ile karakterizedir. Ağrı
genellikle kısa sürelidir.
Glossofarengeal nöralji:
Genellikle yaşlılarda görülür.
Tek taraflı, dilkökü, tonsil, hipofarenks, damak ve kulağa lokalize
ağrıdır. Şiddetli ve bıçak saplanır tarzdadır. Genellikle yeme, çiğneme,
esneme ve konuşma ile tetiklenir.
Vagal nöralji: Tek taraflı
boyunda yerleşen, sternum ve larenksten kulağa doğru yayılan ağrıdır.
|
KİSTİK HASTALIKLAR |
MÜKÖZ RETANSİYON KİSTLERİ:
|
Sıklıkla
dudakta (özellikle alt) ve yanakta görülen, düzgün kenarlı yuvarlak
görünümlü, sıvı içeren, genellikle mavimsi veya sarı görünümlü kistik
yapılardır (Şekil-115). Subepitelyal alandaki bezlerin veya mukoza
altındaki minör tükrük bezlerinin ostiumunun tıkanması ile ortaya çıkar.
Vallekula veya farenksin herhangi bir yerinde de görülebilirler.
Genellikle asemptomatik olup, tedavileri total eksizyon veya
marsüpiyalizsyondur.
Şekil-115
|
PALATİNAL TONSİL KİSTLERİ: |
Genellikle
tekrarlayan tonsil enfeksiyonlarından sonra sarı renkli kistler şeklinde
görülür (Şekil-116), çok sayıda olabilir. Genellikle asemptomatik olup,
muayenede tesadüfen bulunur. Bazen takılma, batma hissine neden olabilir.
Eğer tekrarlayan veya kronik tonsillit nedeniyle tonsillektomi endikasyonu
varsa tonsillektomi ile tedavi edilir. Diğer nedenlerden dolayı
tonsillektomi endikasyonu yok ve semptomatik ise, kistin marsüpiyalize
edilmesi (mukozaya ağızlaştırılması) yeterlidir.
Şekil-116
|
RANULA: |

Ağız
tabanındaki mukozal glandların veya sublingual tükrük bezlerinin
kanallarının tıkanması ile oluşur. Büyük boyutlara ulaşabilir ve ağız
tabanındaki yumuşak dokuların arasından boyna kadar penetre olabilir.
Dilin ventral yüzü ve ağız tabanında, tek taraflı olarak, ince cidarlı
morumsu kistik bir yapı şeklinde görülür (Şekil-117).
Tedavi mümkünse komple eksizyon, yoksa marsupiyalizasyondur.
Şekil-117
|
DENTAL KİSTLER: |
Dişten
kaynaklanan primordiyal ve dentijeröz kistler de ağız içinde görülebilir
(Şekil-118) ve tedavileri total eksizyon veya marsupiyalizasyondur.
Şekil-118
|
PALATİNAL / MAKSİLLER KİSTLER
(Şekil-119): |

Şekil-119 |
|
DERMATOLOJİK HASTALIKLAR |
LİKEN
PLANUS: Cilt ve mukozaların enflamatuar hastalığıdır. Yanak mukozası,
gingiva veya dilde birbiri ile bağlantılı veya ayrı gruplar halinde
beyazımsı lekeler şeklinde görülürler (Şekil-120a ve b). |
Dil
dorsumunda mercimek kadar olan gri veya mavimsi
plaklar da görülebilir. Lekeler bulundukları mukozadan
sıyrılamazlar, sert ve düzdürler. Ağrı eşlik etmez.
Benzer döküntüler kaşıntılı olarak, bilek ve kolun
fleksor bölümünde bulunabilir.
Şekil-120b
Şekil-120a |
Neden
bilinmemekle birlikte, nörojenik bozukluk
suçlanmaktadır. Ön tanı klinik görünüm ile olup, kesin
tanı biyopsi ile yapılır. Bu lezyonların
“premalign”
olduğu ve zamanla malign transformasyon
gösterebileceği unutulmamalıdır. Ayırıcı tanıda;
lökoplaki, Bowen hastalığı, lupus eritematozus
ve ilaç döküntüleri unutulmamalıdır.
Tedavi; güneş,
tütün, alkol, kimyasal maddeler gibi olası toksik
ajanların engellenmesi ve oral hijyenin sağlanmasıdır.
Topikal kortikosteroidler, vitamin preparatları
kullanılabilir. Malign transformasyon açısından
dikkatlice takip edilmelidir. Spontan remisyonlar
görülebilir.
PEMFİGUS:
Akut ve kronik süreçte görülebilen, ender fakat ciddi
bir patolojidir. Başlangıç yaşı genellikle 35-50
yaşlar arasıdır. Çok çeşitli tipleri olmasına rağmen,
en sık görülen tipi “Pemfigus Vulgaris”dir. Etiyoloji
bilinmemekle birlikte otoimmün hastalık olduğu
zannedilmektedir.
|
 
Kolayca yırtılabilen
büyük veziküler oluşumlarla karakterizedir
(Şekil-121a). Yırtıldıklarında yandaki normal mukozaya
doğru büyüme eğiliminde olan mukozadan yoksun alanlar
ortaya çıkar (Şekil-121b). Oral kavitedeki ilk
bulgular genellikle lezyonların yırtılması ile ortaya
çıkan ülserlerdir. Lezyon yerlerindeki mukozanın çok
kolaylıkla sıyrıla-bildiği dikkati çeker. Nikolsky
bulgusu pozitiftir. Ağız içi lezyonları son derece
ağrılıdır.
Şekil-121b
Ağız kokusu, servikal
lenfadenopati diğer yakınma ve bulgulardır.
Tanı genellikle biyopsi
veya sitoloji ile konur. Pemfigus lezyonlarının da
“premalign” olduğu ve zamanla malign transformasyon
gösterebileceği unutulmamalıdır.
Tedavi hastanın hastaneye yatırılması ve yüksek doz
kortikosteroiddir. Buna rağmen fatal seyredebilir.
Şekil-121a
|
ERİTEME MULTİFORME:
Genellikle adolesan çağındaki erkeklerde görülen bir
hastalıktır. |

Ağız içi mukozasında,
özellikle dudaklarda, vezikül, kabuk ve fibrinöz
eksuda ile karakterizedir (Şekil-122). Aynı anda cilt,
eklem lezyonları ve ateş de bulunur. Halitozis,
siyalore, ağrı ve servikal lenfadenopati gibi ciddi
enfeksiyon yakınma ve bulguları da eşlik edebilir.
Klinik gidiş ataklar halindedir.
Birçok neden suçlanmaktadır. Antibiyotik, laksatif,
trankilizan gibi ilaçlarla, bazı bakteri, virüs ve
mantarlara karşı oluşan antijen –antikor reaksiyonları
en olası nedendir.
Şekil-122
Tanı; klinik ve
biyopsi konabilir. Pemfigus, liken ve diğer ilaç
reaksiyonlarından ayırt edilmelidir.
Tedavi olası nedenin
saptanması, steroid verilmesi ve lokal tedavidir.
Parenteral besleme bazen gerekebilir.
|
|
PSİKOSOMATİK HASTALIKLAR |
GLOBUS
HİSTERİKUS (Fonksiyonel
disfaji):
Genellikle birçok araştırmanın yapılmasını gerektiren
bir semptom kompleksidir. Genellikle; aralıklı veya
devamlı olarak boğaza batma şeklinde olan ve yutkunma
ile değişiklik göstermeyen yabancı cisim hissi
tipiktir. Yutkunma tamamen normaldir. Organik lezyon
yoktur.
Patogenez; streslere
karşı anormal psikosomatik reaksiyon ve özefagus
girişindeki kasların spazmıdır. Krikoid kıkırdak
seviyesinde boyun orta hattında hassasiyet muayene
bulgusudur. Baryumlu özefagram normaldir. Beraberinde
diğer otonomik bozukluklar da olabilir. Hipofarenks ve
özefagusun malign hastalıkları ekarte edilmelidir.
Tedavi genellikle kanser korkusu olan hastanın
rahatlatılmasıdır. Sedatifler verilebilir. Psikiyatri
konsültasyonu faydalı olabilir.
|
|
DİĞER |
ÇENE ÇIKIĞI: Öne (Şekil-123)
ve arkaya olmak üzere 2 tipi vardır ancak hemen daima
öne çıkığı görülür. Ağız açık iken çeneye darbe, diş
çekimi veya aşırı esneme sırasında oluşabilir. |
 Çift
taraflı öne çıkıklarda mandibula öne doğru yer
değiştirir. Tek taraflı öne doğru çıkıkarda ise ağız
açık pozisyonda lezyon olmayan tarafa doğru çene
deviye olur.
Tedavi mümkün olduğunca kısa sürede redüksiyondur
(Şekil-124). Eğer kas spazmı çok aşırı ise sedatif
verilmesi hatta genel anestezi bile gerekebilir.
Şekil-123
Şekil-124
|
TEMPOROMANDİBÜLER EKLEM (Costen) SENDROMU:
İlk kez Costen kulak ağrısı nedeni olarak
temporomandibüler eklem disfonksiyonuna dikkati
çekmiştir. Bazen neden bulunamazken çoğu zaman
dişlerle ve oklüzyonla ilgili sorunlar altta
yatmaktadır.
Genellikle genç
kadınlarda görülüp, semptomlar şunlardır:
· Çene hareketleri
sırasında eklemde ses; ağrı eşlik edebilir veya
etmeyebilir. Bu sendromun da tipik yakınması ve
bulgusu olmasına rağmen, çene hareketleri sırasında
ağzı açıp kaparken olan tıkırdama sesi (krepitasyon)
her zaman klinik anlamda önemli değildir ve bazen
kişiler bunu istemli olarak yapabilirler.
· Aynı taraf yüz
yarısında veya kulakta ağrı; buna krepitasyon eşlik
edebilir veya etmeyebilir. Kulak ağrısının nedeni
yansıyan ağrıdır. Yüz ağrısı ise yüzün o yarısındaki
kasların spazmına bağlıdır.
· İletim tipi işitme
kaybı; genellikle çok hafiftir ve aynı taraf östaki
borusu disfonksiyonuna bağlıdır.
· Çene hareketlerinde
kısıtlılık; çene eklemi çevresindeki kasların spazmına
bağlıdır.
Tanı; direkt veya
bilgisayarlı tomografi ile olur.
Tedavi; egzersiz ve
fizik tedavi, oklüzyonun ve diş sorunlarının çözümü,
kortikosteroid enjeksiyonu ve/ veya cerrahi iledir.
UZUN STİLOİD ÇIKINTI (Eagle) / STİLOHİYOİD
SENDROMU: Etiyoloji ve
patogenez tam bilinmemektedir. Stilohyoid ligamanda
kalsifikasyon sonucu stiloid çıkıntının uzaması
sonucudur. Hiyoid ve suprahiyoid seviyede, palatinal
tonsil bölgesinde keskin, batıcı tarzda ağrı ile
karakterizedir. Ağrı yıllar boyu devam edebilir,
yutma, öksürme, esneme ve boyun hareketleri ile artar.
Bazen kulağa doğru yansıyabilir. |
 
Muayenede; stilohiyoid
ligamanın yapıştığı yerde hiyoidde palpasyonda
hassasiyet ve tonsil lojunun palpasyonunda ağrı ve
kemik uzantının hissedilmesi saptanabilir. Tanı grafi
ile desteklenir (Şekil-125).
Tedavi; hafif olgularda medikal, ciddi olgularda ise
tonsillektomi yaklaşımı ile uzun stiloid çıkıntının
çıkarılmasıdır (Şekil-126).
Şekil-125
Şekil-126
|
HİPOFARENGEAL DİVERTİKÜL /Zenker
Divertikülü):
Hipofarenksin arka-alt tarafındaki kaslar arasındaki
zayıf bölgeden (Killian üçgeni, Şekil-15a)
mukozanın herniasyonudur (Şekil-127). |

Genellikle
yaşlılarda görülür. Disfaji, yenilen gıdaların
regürjitasyonu, boyunda şişlik, öksürük tipik
yakınmalardır. Bazen divertikülün mukozasından
malignite gelişebilir.
Tanı baryumlu
özefagus pasaj grafisi ile kesin olarak konur
(Şekil-128).
Ufak
divertiküllerde tedaviye gerek yokken, büyüklerde
boyundan açık insizyon ile veya endoskobik yolla
divertikülün rezeksiyonu gereklidir.
Şekil-127
Şekil-128
|
COĞRAFİK DİL (Migratory glossitis): |

Etiyoloji
bilinmemektedir. Dil dorsumunda genellikle keskin ve
sarı kenarları hafif kalkık yuvarlak lezyonlar
şeklinde görülür (Şekil-129). Birçok yama ayrı ayrı
oluşup, sonra birleşebilir. En tipik özelliği zaman
içinde kendiliğinden değişiklikler göstermesidir. Bu
nedenle “migratory” adı verilmiştir. Çocukluk
dönemde başlayıp, tüm yaşam boyunca devam edebilir ve
spontan düzelmeler gösterir.
Yakınmaya neden
olmaz, tesadüfen hasta veya hekim tarafından saptanır.
Tedavi sadece hastaya bu lezyonların ciddi bir
hastalık olmadığının açıklanmasıdır.
Şekil-129
|
SAÇLI DİL (Hairy tongue):
Nedeni tam olarak açıklanmış değildir.
Ağız ve diş hijyeni iyi olmayan, aşırı tütün ürünleri
ve/veya alkol alan, geniş spektrumlu antibiyotik
kullanan (özellikle lokal uygulama şeklinde) kişilerde
daha sıktır. Ender olarak mantar enfeksiyonu da
olabilir. |
 
Saçlı görünüm, filiform
papilların uzaması ve bunların muhtemelen bazı
bakteriler ve/veya tütün kullanımı ile renkli hal
alması sonucunda oluşur.
Saçlı dil görünümü tipiktir (Şekil-130a ve b).
Asemptomatik olabilecekleri gibi, ağız içinde ve
boğazda irritasyon ve batma hissine neden olabilirler.
Tedavi kolay olmayıp, ağız-diş hijyenine dikkat etmek,
antibiyotik kullanımı varsa kesmek, mantar saptanırsa
antimikotik tedavidir. Günde 2 kez bikarbonatlı veya
oksijenli sulu solüsyonlar ile dilin dorsumun
fırçalanması faydalı olabilir.
Şekil-130a
Şekil-130b
|
GASTROÖZEFAGEAL /
LARENGOFARENGEAL REFLÜ:
Eskiden sadece özefagus alt ucuna mide asidi kaçması
olarak bilinen reflü hastalığının (gastroözefageal
reflü), günümüzde artık özefagus üst ucuna, hatta
farenkse ve larenkse kadar olabildiği (larengofarengeal
reflü) net olarak bilinmektedir. Aslında oldukça sık
görülen, ancak neden olduğu yakınmalardan dolayı diğer
hastalıklarla karışabilen larengogarengeal reflü
hastalığı, eğer akla getirilmezse gözden kaçabilir.
Bazen gastroözefageal ve larengofarengeal reflü
hastalığının yakınma ve bulguları birlikte olabileceği
gibi, bazen de gastroözefageal reflü yakınmaları
olmadan larengofarengeal reflü hastalığına ait yakınma
ve bulgular saptanabilir. |
Özellikle
sabahları olan tekrarlayıcı ve inatçı boğaz ağrıları,
boğazda yanma hissi, devamlı boğaz temizleme hissi,
kuru öksürük, halitozis (ağız kokusu), globus (boğazda
batma) hissi, ses kısıklığı larengofarengeal reflünün
tipik yakınmalarıdır. Gastroözefageal reflünün tipik
yakınmaları ise gece yatınca belirginleşen,
retrosternal ağrı (göğüs ağrısı), kuru öksürük
nöbetleri ve ağza acı su gelmesidir. Fizik muayenede
indirekt larengoskopide interaritenoid bölgede
posterior larenjit bulgularının görülmesi tipiktir
(Şekil-131). Kesin tanı 24 saatlik özefageal pH
monitorizasyonu (pHmetre) ile konur.
Şekil-131 |
Larengofarengeal
reflünün uzun dönemde larengeal kanserler için bir
risk oluşturduğu da kabul edilmektedir.
Tedavi, öneriler ve proton pompa inhibitörleri veya H2
reseptör antogonistleri iledir. Bazen cerrahi tedavi
de gerekebilir.
|
FİSSÜRLÜ
(Skrotal) DİL:
|

Toplumun yaklaşık
%5’inde görülen ve nedeni bilinmeyen, dil dorsumunda
anormal çatlak ve oyuklarla seyreden bir tablodur
(Şekil-84 ve 132). Fissürlerin şekli değişken
olabilir. Geç çocukluk ve yaşla artan bir şekilde
ortaya çıkma eğilimindedir.
Bazen Melkersson-Rosenthal Sendromu ile
birlikte bulunabilir.
Şekil-132
|
MEDİAN ROMBOİD
GLOSSİT:
|

Genellikle gelişimsel
bir anomali olduğu kabul edilirken (embriyolojik bir
yapı olan “tüberkulum impar”ın kalıntısı olarak), son
yıllarda bazen kandida enfeksiyonlarına bağlı
geliştiği veya dilin sert damağa yapıştırılarak
yapıldığı “dil şaklatma” hareketinin neden olabileceği
de ileri sürülmektedir.
Genellikle sirkumvallat
papillaların hemen önünde, santral yerleşimli, tipik
düz, kırmızı eşkenar dörtgen şeklinde alan görülebilir
(Şekil-133).
Çoğu
zaman tedavi gereksizdir.
Şekil-133 |
LÖKOPLAKİ-ERİTROPLAKİ:
Genel olarak vücudun çok katlı yassı epitel ile döşeli
tüm mukozalarında görülebilen beyaz lekeler
“Lökoplaki” (Şekil-134), kırmızı lekeler ise
“Eritroplaki” (Şekil-135) olarak isimlendirilebilir.
Ancak bu lezyonların birçoğu bu ders notlarının diğer
bölümlerinde bahsedilen hastalıkların bulgusudur.
Liken planus, aftöz stomatit, monilya, difteri vs.
gibi.
Bu bölümde özellikle
erişkinlerde kronik irritasyonlar (başta tütün
ürünleri olmak üzere, kırık diş uçları, diş
protezleri, alkol alımı) ile oluşan epitelyal
değişikliklere bağlı, sıklıkla oral kavite ve
orofarenks mukozasında görülen edinsel mukozal
değişikliklerden bahsedilecektir.
Bu
lezyonların (eritroplakilerde daha fazla olmak üzere,
%50 oranlara bile çıkabilir) premalign olduğu ve erken
tanıları ve kronik irritasyonun ekarte edilmesi ile
malign transformasyonun engellenebileceği
bilinmektedir.
|

Şekil-134
Şekil-135 |
Eritroplaki ve lökoplaki mukozanın sadece rengini
değil, yapısını değiştirirler. Oral kavitede sıklıkla
dudak (Şekil-136a), dil (Şekil-136b), ağız tabanı ve
yanak mukozasında (Şekil-136c) görülmekte olup,
çevredeki mukozadan kabarık, kadifemsi yüzeyli,
ağrısız, genellikle yuvarlak ve sınırları belirgin
lezyonlardır. |
 |
 |
 |
Şekil-136a |
Şekil-136b |
Şekil-136c
|
|
Patolojik
olarak; displazinin görülmediği hiperkeratozdan,
hafif, orta ve ciddi displazi’ye (in-situ karsinom’a)
kadar değişiklik gösterebilirler. Makroskobik
görünümleri ile invaziv karsinomlardan ayırt
edilmeleri olanaksızdır (Şekil-137). Bu nedenle kesin
tanı ve total eksize edilebilmeleri mümkünse tedavi
için biyopsi (mümkünse eksizyonel, yoksa ensizyonel)
şarttır. Tedavi için eksizyon dışında, mutlaka kronik
irritasyon yapan neden de ortadan kaldırılmalıdır.
Yoksa rekürrens ve malign transformasyon riski vardır.
Şekil-137 |