ANATOMİ
|
|
Prof.Dr. Levent ERİŞEN |
ORAL KAVİTE |
Oral kavite (ağız boşluğu), önde vermillion hattından (alt
ve üst dudakların mukoza ve cilt birleşim hattından) arkada
isthmus faucium’a kadar uzanan, alttan ağız tabanı, üstten sert
damak ve yanlarda yanak mukozası ile sınırlı bir anatomik boşluktur
(Şekil-1). |
|
|
|
Şekil-1 |
Şekil-2 |
Şekil-3 |
Yanda ön tonsil plikaları, üstte tonsil üst kutupları seviyesinden geçen
hayali çizgi ve altta sulcus terminalis’in oluşturduğu
isthmus faucium, arkada oral kaviteyi orofarenksten ayırır.
Ağız kapalı iken üst ve alt diş arkusları oral kaviteyi 2 bölüme ayırır:
Ön bölüme vestibulum oris (oral kavite girişi), arka bölüme
cavum oris propria (esas ağız boşluğu) denir. Ağız kapalı
iken, bu 2 boşluğu birbirine bağlayan bölge, mandibula ramusu ile son
molar diş arasında kalan retromolar trigon’dur. Bu alanın
önemi; maksillofasiyal travma veya başka bir nedenle mandibülomaksiller
fiksasyon yapılan kişilerde, bu bağlantı ile sulu gıdaların (bir pipet
yardımıyla) alınabilmesidir (Şekil-2).
Oral kavite bir boşluk olmasına rağmen, anatomik olarak
homojen bir bölge değildir ve birçok alt anatomik bölgeyi içermektedir
(Şekil-3).
Bu alt anatomik bölgeler:
-
Alt ve üst dudak
mukozası
-
Yanak mukozası
-
Dişetleri ve dişler
(üst ve alt diş arkusları)
-
Sert damak
-
Yumuşak damağın bir
kısmı
-
Dil korpusu
-
Ağız tabanı ve
-
Retromolar
trigon’dur.
Oral kavite muayene edilirken tüm alt anatomik bölgeler tek
tek gözden geçirilmedir, yoksa bazı patolojik bulgular saptanamayabilir.
Ayrıca patolojinin yerleştiğe yere göre ayırıcı tanıda da farklı yorum
yapılabilir.
Oral kavitenin temel fonksiyonu, yeterli bir çiğneme için
uygun ortam hazırlamaktır.
|
DİL: Çok katlı yassı epitelle
döşeli bir kas ve yumuşak doku kitlesidir. Corpus linguae
(dil gövdesi) ve radix linguae (dil kökü) olmak üzere 2 ana
bölüme ayrılır (Şekil-4). |
Hareketli
ve fonksiyon açısından daha önemli olan ve kaslardan oluşan dil gövdesi,
dilin 2/3 ön kısmını oluşturur ve oral kavitede bulunur. Hareketsiz olan
ve daha çok lenfoid dokudan oluşan dil kökü, dilin 1/3 arka kısmını
oluşturur ve orofarenkste bulunur. Bu iki bölümü ayıran yapı ters V
şeklindeki sulcus terminalis’tir (Şekil-4, kalın siyah çizgiler).
Bu sulkusun arka orta bölümündeki çukurluk foramen ceacum linguae’dır
(Şekil-4, ince mavi ok) ve buradan embriyolojik olarak tiroid bezi köken alır.
Tiroid bezinin normal embriyolojik gelişimi sırasında olabilecek sorunlar, tiroglossal kist ve/veya fistüller veya lingual tiorid şeklinde karşımıza
çıkabilir.
Şekil-4 |
Dil gövdesinin sert damağa doğru bakan bir
dorsal yüzü, ağız tabanına doğru bakan bir ventral yüzü, bir ucu ve 2 yan
kenarı mevcuttur.
Dorsal yüzünde tat duyusu için özelleşmiş
olan tat tomurcukları (uçta filiform papillalar, ön-yanda
fungiform papillalar, arka-yanda foliat papillalar ve arkada
sulkus terminalis boyunca sirkumvallat papillalar) bulunmaktadır.
Dilin özel tat duyusu dışında, artikülasyon,
çiğneme ve yutma fonksiyonlarında da temel görevi vardır. Dil bu görevleri
için gerekli hareketliliğini, dilin intrensek (dilin içinde başlayıp,
içinde sonlanan) ve ekstrensek (dilin dışında başlayıp, dile uzanan)
kasları sağlar (Şekil-5a, b). Dilin kaslarını innerve eden sinir 12.
kafaçifti nervus hipoglossus’dur.
|
|
|
Şekil-5a: Dilin
ekstrensek kasları |
Şekil-5b: Dilin
intrensek kasları |
Dilin ventral yüzünü görmek için muayene sırasında ya
hastaya dilini yukarı kaldırması söylenmeli veya dil basacağı ile dil ucu
hekim tarafından yukarı kaldırılmalıdır (Şekil-6). |
Ventral
yüze bakıldığında, ilk olarak dil ucundan ağız tabanına doğru bir mukoza
katlantısı “frenulum linguae” (Şekil-6, siyah ok) görülür. Frenulumun kısa ve veya fibrotik kalın olması halk arasında dil bağı
diye adlandırılan ankiloglossi’dir. Frenulum lingua, altta
ağız tabanı boyunca yanlara doğru plica sublingualis adlı
mukoza katlantıları ile devam eder. Bu 2 mukoza katlantısının birleştiği
yerdeki tümseğe caruncula sublingualis denir (Şekil-6, mavi
ok).
Şekil-6 |
Buraya dikkatle bakıldığında burada 2 adet
ostium görülür. Bunlar submandibüler bezlerin kanallarının (Wharton)
açıldığı deliklerdir. Sublingual bezlerin kanalları (Bartholin)
ise sublingual plika üzerindeki multipl deliklerle sonlanır. Diğer
major tükrük bezi olan parotisin kanalı (Stenon) ise yanak
mukozasında 2. üst molar diş hizasında sonlanır.
AĞIZ TABANI:
Esas olarak U şeklindeki mandibula ile hiyoid kemik arasında gergin bir
şekilde diyafram gibi uzanan milohiyoid kas tarafından oluşturulur
(Şekil-7a ve b).
Ayrıca
genioglossus ve geniohiyoideus kasları da burayı desteklemektedir. Dilin
ventral yüzünde olduğu gibi ağız tabanının da görülebilmesi için dil ucunun
yukarı kaldırılması gereklidir.
Bu bölgenin muayenesinde palpasyon,
özellikle boyundan diğer el desteği ile yapılan bimanuel muayene önem
kazanmaktadır.
Şekil-7a
Şekil-7b
|
Ağız tabanı bu şekilde içten dışa doğru,
mukoza, mukoza altı, kas, cilt altı ve ciltten oluşan, sert desteği
olmayan bir bölgedir. Bu nedenle bu alandaki enfeksiyonlar ve malign
neoplastik patolojiler çok kolaylıkla lokal yayılım gösterebilirler.
MANDİBULA:
Oral kaviteyi ön-alt ve yandan çevreleyen en önemli rijit yapılardan
biridir. Embriyolojik olarak 2 ayrı kemikten oluşup, yaklaşık 1 yaşında bu
2 kemiğin birleşmesi ile tek kemik halini alır (Şekil-8).
Kondiler ve koronoid olmak üzere 2 çıkıntısı, ramusu,
kollumu, korpusu ve mentumu vardır. Trigeminal sinirin mandibular dalından
kaynaklanan inferior alveolar sinir, damarla birlikte kollum seviyesinde
mandibula içine girerek, foramen ovale’den cilt altına çıkar (Şekil-9). Bu nedenle
bu uzanım boyunca olan fraktürler veya cerrahi tedavi amacıyla tarafından
yapılan mandibula kesileri (mandibulotomi veya mandibülektomi) veya
sinirin malign neoplastik patolojilerle invaze olması, alt dişlerde
anesteziye neden olur.
Şekil-8
Şekil-9 |
Temporamandibüler eklem: Mandibulanın
kondiler çıkıntısı ile temporal kemiğin fossa mandibülaris’i arasındaki
eklemdir (Şekil-10). |
Dental
patolojilerden, maksillofasiyal ve kafatabanı travmalarından, otolojik
hastalıklardan ve genel artropatilerden etkilendiğinden günlük pratikte
klinik önemi büyüktür. Genel olarak hastalıklarına Temporamandibüler
eklem (Costen) sendromu adı verilir ve başta baş ağrısı olmak
üzere, birçok diğer hastalık tablosunu taklit eden yakınmalara neden
olabilir. Eklem çevresindeki travmatik, enflamatuar ve neoplastik olaylar
trismusa neden olabilir.
Şekil-10 |
Çene ekleminin başta çiğneme olmak üzere artikülasyonda da rolü vardır.
Çiğneme kasları;
-
Muskulus temporalis
superfisyalis
-
Muskulus
masseterikus
-
Muskulus
piterigoideus lateralis ve
-
Muskulus
piterigoideus medialis’tir.
Tüm bu kasların motor innervasyonu 5. kafaçifti trigeminus’un 3. dalı (nervus
mandibülaris) ile sağlanmaktadır.
DİŞLER: Gıdaları öğütmek için gerekli mekaniği sağlarlar.
Enamel, dentin ve sementumdan olşurlar. 20 adet olan primer dişler 3 yaş
civarında tamamlanır. 32 adet olan kalıcı sekonder dişler 6 yaş civarında
çıkmaya başlar ve 18 yaş civarında tamamlanır. Maksiller alveolustaki
dişler (özellikle 2. premolar ve 1. molar diş) maksilla ile yakın
komşuluktadır. Bazen bu dişlerin kökleri sinüs içine uzanabilir ve bu
durumda dental kökenli sinüzitler olabileceği gibi, bu dişlerin çekimi
sonrasında oro-antral fistüller de gelişebilir.
Ağız kapalı iken alt ve üst diş arkuslarının
birbirleri ile ilişkisi (oklüzyon) de önemlidir. Normal oklüzyonun
yanında alt çenenin aşırı önde olması (prognati) veya geride olması
(retrognati) de söz konusu olabilir (Şekil-11a ve b).
Şekil-11a: Normal
oklüzyon
Şekil-11b:
Prognati
Oklüzyonun normal olması
temporo-mandibüler eklem fonksiyonları için de çok önemli olup, maloklüzyonlarda
Costen Sendromu görülebilir. |
SERT DAMAK: Her 2 taraftaki
simetrik yapıların orta hatta birleşmesi ile oluşan ve oral kaviteyi nazal
kaviteden ayıran yapıdır (Şekil-12). |
Sert
damağın 2/3 ön kısmını her 2 maksiller kemiğin palatinal çıkıntısı, 1/3
arka kısmını ise palatinal kemiğin horizontal çıkıntısı yapar. Bu
yapıların orta birleşmesinde embriyoloijk olarak sorun olursa, komple veya
inkomple, izole veya dudak yarığı ile birlikte olan damak yarıkları veya
maksiler kistler karşımız çıkabilir. Bu gelişimsel bozukluğun en basit
şekli bifid uvula’dır. Sert damak mukozasının bir diğer önemi ise,
alt dudakta olduğu gibi mukoza altında bol miktarda minör tükrük bezinin
olmasıdır. Bu nedenle sert damakta bir şişlik, kitle görüldüğünde bunun
minör tükrük bezlerinden kaynaklanabileceği unutulmamalıdır.
Şekil-12 |
Mukozası: Oral kavite mukozası
“Non-Keratinize Çok Katlı Yassı Epitel” dir. Bu nedenle bu bölgeden
kaynaklanan malign neoplazmların çoğu çok yassı hücreli karsinom’dur.
Damarları: Genel olarak
arteryel beslenmesi eksternal karotid arterdendir. Venöz drenaj ise aynı
isimli ven yoluyla internal jugüler vene olur. Ancak piterigoid pleksus
aracılığı ile kavernöz sinüsle de bağlantılıdır. Bu nedenle bu bölge
enfeksiyonlarında bu bağlantı ile kavernöz sinüs tromboflebiti gelişme
riski vardır. |
Lenfatik
drenajı son derece zengin bir bölgedir (Şekil-13). Bu nedenle bu bölgenin
enflamatuar ve malign neoplastik patolojilerinde çok sıklıkla servikal
lenf nodu patolojisi de eşlik eder. Bundan dolayı bu bölgenin muayenesi
sırasında boyun lenf nodlarının da mutlaka palpe edilmesi gereklidir.
Oral kavitenin lenf drenajında ilk durak, submental, submandibüler, üst
derin jugüler ve parotis içi preauriküler lenf nodu gruplarıdır. Ayrıca
dil kökü ve ağız tabanının bilateral lenf drenajı olduğu da
unutulmamalıdır.
Şekil-13
|
İnnervasyonu: Oral kavite
birçok kafaçiftinin innerve ettiği motor ve sensoriyel innervasyonun
yanında, özel tat duyusunu alan sinir liflerinin de bulunduğu bir alandır.
Fonksiyonel açıdan en önemli organ olan dilin innervasyonu Şekil-14’de
görülmektedir.
Dilin
motor siniri 12. kafaçifti nervus hipoglossus’tur. Sensöriyel
innervasyonu 2/3 önde 5. kafaçifti trigeminal sinirin dalı olan nervus
lingualis, 1/3 arkada ise 10. kafaçifti nervus vagus’tur. Tat
duyusunu ise 2/3 önde 7. kafaçifti nervus fasiyalisin dalı olan korda
timpani, 1/3 arkada ise 9. kafaçifti nervus glossofarengeus
alır.
Ağız tabanının motor innervasyonu trigeminal
sinirin mandibüler dalıyla olurken, sensöriyel innervasyonu yine
trigeminal sinirle olur.
Çiğneme kasları ise motor sinirlerini yine
trigeminal sinirin mandibüler dalından alır.
Ayrıca trigeminal sinir 2. dalı maksiler
sinirle üst dişlere, 3. dalı mandibüler sinirle alt dişlere de duysal
dallar verir.
Temporomandibüler eklemin duysal innervasyonu ise
mandibüler sinirin aurikülotemporal dalından olur.
Şekil-14 |
Bu bölgeyi innerve eden tüm duysal
sinirlerin diğer dalları dış kulak yolunu da innerve ettiğinden, bu
bölgenin enfeksiyöz-enflamatuar ve malign neoplastik patolojilerinde
kulakta yansıyan (sekonder) ağrı (otalji) olabilir.
Dudak hareketlerini sağlayan
motor lifler, tüm mimik kaslarında olduğu gibi 7. kafaçifti fasiyal
sinirden gelir. Ayrıca yumuşak damak hareketini ise, 9. ve 10.
kafaçiftlerinin (nervus vagus ve glossofarengeus) oluşturduğu pleksus
farengeus sağlar.
Bu nedenle bu bölge muayene edilirken
hastaya yaptırılacak olan aktif hareketlerle ve bazı duyu muayenesi ile
birçok kafaçiftinin motor ve sensöriyel muayenesi de yapılabilir:
·
Dil hareketleri ile 12.
kafaçifti
·
Dudak hareketleri ile 7.
kafaçifti
·
Çene hareketleri ile 5.
kafaçifti
·
Yumuşak damak hareketleri ile
9 ve 10. kafaçifti
·
Tat duyusu ise 7. ve 9.
kafaçifti
. Sensöriyel muayene ile 5., 9. ve 10. kafaçifti |