LARİNKS
CERRAHİSİ
I-
KONSERVASYON CERRAHİSİ
·
Vertikal
Larinjektomi
·
Kordektomi
o
Açık kordektomi (laringofissür)
o
Endoskopik
kordektomi
§
Sıcak enstrümasyon (lazer)
§
Soğuk enstrümasyon (klasik cerrahi)
·
Klasik Vertikal Larinjektomi
·
Frontal (Anterior) Larinjektomi
·
Frontolateral Larinjektomi
·
Horizontal
Larinjektomi
·
Supraglottik Larinjektomi
·
Genişletilmiş Supraglottik Larinjektomi
o
Dil kökü
o
Ön kommissür
o
Recessus piriformis
o
Aritenoid;
eksizyonuyla birlikte
·
Subtotal
Larinjektomi (3/4 Larinjektomi)
·
Rekonstrüktif
Larinjektomiler
·
Krikotiropeksi (Bilateral glottektomi)
·
Supra-Krikoid Larinjektomi’ler
o
Krikohyoidopeksi
o
Krikohyoidoepiglotopeksi
II-
KONSERVATİF CERRAHİ
·
Total Larinjektomi
o
dar saha
o
geniş saha
·
Near-Total Larinjektomi
Konservasyon cerrahisi; alt solunum yollarını koruma, solunum,
yutma ve konuşma gibi
fonksiyonları koruyarak belirli kanserli dokunun eksizyonunun yapılabilmesi
anlamındadır.
Genelde konservasyon cerrahisi; supraglottik ve glottik
T1 ve T2 kanserler
için ve çok ender olarak ta radyoterapi sonrası persiste eden veya
rekürren kanserler için uygulanabilir.
Birçok T3 ve T4 tümör radyoterapi öncesi
ve sonrası da olsa konservasyon cerrahisi için uygun değillerdir.
Cerrah bu prosedürü uygularken,
pozitif cerrahi sınırlar durumunda total larenjektomi uygulamaya
hazırlıklı olmalıdır. Bu
yaklaşım cerraha, hasta ve ailesine yaklaşım açısından iyi iletişim
imkanı sağlar ve hasta ile ailesini
sürprizlerden korur ve
hukuki prosedürleri
engeller.
Konservasyon
cerrahisi için hasta seçimi, her tip rezeksiyonun etkilerinin iyi anlaşılmasıyla
bağlantılıdır. Her iki aritenoid’in
korunduğu vertikal hemilarenjektomide minimal rehabilitasyon
problemleri olurken tek aritenoidin korunduğu durumda ise aspirasyondan
dolayı yutma belirgin problem haline gelebilecektir.
Horizontal larinjektomide
vokal kordlar belirgin aspirasyonla birlikte yutma esnasında direkt yemek ve tükrük salgısıyla karşı karşıya
gelirler. Aspirasyonla birlikte kronik akciğer hastalığı ve nörolojik
hastalık; major morbidite ve ölüme yol açabilir.
Sınırlı bir hemilarinjektomi dışında yaşlı bireyler (70 yaş
ve üzeri) nadiren konservasyon cerrahisine adaptasyon sağlarlar. Genç
bireylerde genişletilmiş cerrahi prosedürler; horizontal ve vertikal
plan rezeksiyonlarının kombinasyonları başarıyla rehabilite
edilebilirler. Konservasyon
cerrahisi daima uygun adaylara
uygulanmalıdır. Genellikle kalıcı trakeostomi gerekliliğini
engelleyen bir girişimdir. Ekspiryum havasıyla normal şekilde ses çıkarılabilmesini
sağlar. Horizontal cerrahi girişim sonrası yutma;
1-4
hafta kadar sorunludur ve
yutma metoduyla ilgili egzersiz yapılmasını gerektirir. Modifiye barium
yutma görüntülemesi güçlük olan kısmı belirlemede önemlidir.
Yutma öncesi glottis’in kapatılması, inspirasyon öncesi
glottisteki rezidüel materyalin temizlenmesi, larinjektomili hastaların
rehabilitasyonunda yardımcıdır. Radyoterapi
sonrası rekürren veya persistan kanser genellikle total larinjektomiyle
tedavi edilir, ancak cerrahın orijinal lezyona alışkın olması ve yayılım
göstermemiş olması
nedeniyle konservasyon cerrahisi de düşünülebilir.
İyi evrelendirilmiş, konservasyon cerrahisi parametreleri içerisinde
olan bir kanserin rekürrens oranı total larinjektomiden daha fazla değildir.
Major problem pozitif sınırların
olmasıdır, bu durumda rezeksiyon sınırları uzatılmalıdır, diğer düzlemlere
geçişte morbiditeyi arttıracaktır. Diğer
seçenekte total larinjektomiyi içerir , bir teoriye göre
tümörün kesilmesiyle;
(örn.
Pozitif sınır) cerrah tümörü yaymıştır.
Açıkça son seçenek olarak cerrahi sahayı temizlemek amacıyla
post-operatif radyoterapi verilebilir, yine de radyoterapi bu durumda
primer tümörün tedavisindeki kadar etkili değildir. Bu ikilemden dolayı
birçok cerrah, başarısız radyoterapiden sonra total larinjektomi
uygulamaktadır. Primer lezyonun gerçek yayılımı bilinemez çünkü
radyoterapi nedeniyle modifiye edilmiştir, ve larinks’te yeni kanser
odakları oluşabilmektedir. Orijinal lezyonun boyutu ve yayılımı
bilinirse (radyoterapi öncesi), bir miktar rekürrens riskiyle birlikte
cerrahın konservasyon prosedürü uygulama imkanı vardır, ama burada
hastaya total larinjektomi gerekli olabileceğide anlatılmalıdır.
Larinksin anatomik bölümlerinin ve engellerinin iyi anlaşılması
sonucu, larinks içinde “milimetre cerrahisi” şeklinde rezeksiyonlar
yapılabilmektedir. Laringeal kompartmanlar arasında submukozal elastik
bariyerler vardır. Sağ ve sol hemilarinks arasında embryolojik olarak
bağlantı yoktur. Konus elastikus ve vokal ligamentler glottis ve
subglottis arasında bariyer oluşturur. Vokal ligamentler, konus
elastikus’un kord komşuluğundaki kalınlaşmış fibrilleridir. Rölatif
olarak ağır olan elastik doku tabakası ventrikül tabanında ve vokal
ligamanların lateral kenarlarından tiroid kartilaja uzanır, bu da
glottis ve supraglottis arasındaki anatomik ayrımı yapar.
Tümör
yayılımına neden olan iki anatomik boşluk; ilki epiglot’un önündeki
huni şekilli pre-epiglottik alandır, önde üst tiroid kartilaj ve
tirohyoid membranla sınırlandırılır.
İkincisi paraglottik alandır, bu da anterolateralde tiroid alasıyla ve
inferiordada conus elasticus’la sınırlandırılır
ve gerçek ve yalancı vokal
kordların komşuluğundadır. Bu alanlar tümörün direk uzanımıyla
tutulabilir ve bu durum konservasyon
cerrahisine kontrendikasyon oluşturabilir. Supraglottik ve glottik alanı
tutan transglottik bir tümör
paraglottik alanın erken invazyonuna neden olarak konservasyon
cerrahisini engeller.
Posteriorda epiglotun lateral sınırında ve inferiorda aritenoid
kıkırdakların medialinde uzanan elastik lifler kuadrangular membranı
oluşturur; bu da laringeal ventrikülleri çeviren paraglottik alanın
medial submukozal sınırını oluşturur. Paraglottik alandaki tümörler
bu boşluklardan yayılabilirler. Pre-epiglottik ve paraglottik alanlarda
da serbest bağlantı vardır, bu da supraglottik kanserli hastalarda
kanser yayılımına ve kord fiksasyonuna neden olur.
Servikal
lenf nodlarına metastaz primer tümörün yerleşim yeriyle ilgilidir,
Glottik kanserlerin % 6-10 nodal metastaz riski varken, paraglottik alan
tutulumunda risk 3 kat artar. Supraglottik
kanserlerde ise oran % 60-70’dir ve genellikle bilateraldir. Subglottik
kanserlerde de % 50 metastaz insidansı
vardır.
Tümöre ait özellikler dışında konservasyon cerrahisinin
kontrendikasyonlarını ikiye ayırmak gerekmektedir; onkolojik ve
fizyolojik kontrendikasyonlar.
Onkolojik
kontrendikasyonlar:
·
Vokal kord fiksasyonu (T3)
Derin
tümör yayılımının habercisi olarak değerlendirmekle beraber günümüz
vertikal ve rekonstrüktif larenjektomi teknikleri ile paraglottik bölgeninde
bütünüyle çıkarılması sonucu konservasyon cerrahisi için
kontrendikasyon oluşturmaz. Yani tiroaritenoid kas içine yayılım ile
hareket kısıtlılığı cerrahiye engel değildir. Daha az sıklıkla
karşılaşılan şu durumlar gerçek fiksasyon oluşturduklarından
kontrendikasyon nedenidir;
-
Krikoaritenoid, interaritenoid kaslar ve krikoaritenoid eklem
tutulumu.
-
Nervus rekürrens’in infiltrasyonu (Dış perikondrium tutulumu).
·
Tiroid kıkırdak dışına yayılım
·
Posterior kommissür tutulumu ve diğer aritenoide yayılım (Post-krikoid
tümöral yayılım ve bilateral aritenoid tutulumu).
·
Tümörün glottik seviyede önde 10 mm, arkada yani vokal kord
boyunca 4 mm’den fazla subglottise yayılmış olması.
·
Tümörün palpe edildiği sınırdan itibaren dil kökünde
sirkumvallata papillalar veya dil “V” sine 2 cm’den daha yakın
olması.
·
Tümörün rezeksiyon sınırının piriform apekse 2 cm’den daha
yakın olması
·
Tümörün pre-epiglottik loj dışına yayılımı
·
Massif boyun metastazı
·
Bazı özel histolojik tipteki tümörler
Fizyolojik
kontrendikasyonlar:
Metabolik,
kardiyak ve pulmoner hastalıklar konservasyon cerrahisini etkilemektedir.
Bunlar
içinde en önemlisi hastanın pulmoner fonksiyonlarıdır. Hastanın
pulmoner fonksiyonlarının belirlenen değerlerin % 50’sinin altında
olması konservasyon cerrahisi için kontrendikasyon teşkil etmektedir.
Genel durum açısından tüm değerlendirmeler tamamlandıktan sonra
hastanın yaşı tek başına kontrendikasyon oluşturmamaktadır. Bazı görüşlere
göre 70 yaş üzerinde konservasyon cerrahisi kontrendikasyon oluşturmaktadır.
Ancak konservasyon cerrahisinin yaşlılar üzerinde de başarılı olduğunu
vurgulayan yayınlar bulunmaktadır. Bu nedenle hastanın kronolojik yaşından
daha önemlisi fizyolojik ve psikolojik açıdan sağlıklı olmasıdır.
Konservasyon cerrahisinde klasik yaklaşım glottik tümörler için
vertikal, supraglottik tümörler içinde horizontal girişim şeklidir.
Laringofissür
ve Kordektomi:
Laringofissür, vertikal larinjektomi yaklaşımına referans sağlar.
Vokal kordun tutulduğu derin invazyon olmayan lezyonlarda, kordektomi
uygulamak için kullanılan metoddur. Tiroid kartilaj ortadan bölünür
ve kanserli dokuyla invaze vokal kord çıkarılır. Kartilaj rezeke
edilmez ama yer değiştirilir; alınan kord rekonstrükte edilmez ise
cerrahi sonrası ses boğuk olur. Pseudokord rekonstrükte etmek için birçok
metod uygulanır. Bu prosedür, RT sonrası başarısızlıklar dışında
nadiren uygulanır. Günümüzde bu işlem yerini büyük oranda
endoskopik olarak yapılan kordektomi prosedürüne bırakmış durumdadır.
Lazer mikrolaringoskopi, laringofissürle uygulanan işlemin benzerini
daha az invaziv olarak yapar, tabi bahsedildiği gibi lezyona ulaşmak açısından
giriş yoluyla ilgili bir problemde yoksa. Bu girişimde kür oranı % 90
civarındadır.
Lazerle
Birlikte Mikrolaringoskopi:
Membranöz kordun küçük lezyonlarında mikrolaringoskopi setiyle
birlikte CO2 ve KTP lazer kullanılır. Hemostaz ve komşu
dokuya minimal zarar vermesi lazerin
üstünlükleridir. RT sonrası rekürren lezyonlar ve yeni primer
lezyonlar lazerle efektif şekilde tedavi edilirler. Lezyon sınırları
frozen kesitlerde sorun oluşturabilir; destrüksiyon alanı küçük
olmasına rağmen pozitif bir sınırı kamufle edebilir. Ayrıca
spesimene oryentasyon; uygun sınırların belirlenmesinde sorun oluşturabilir.
Laringoskopi esnasında iyi görüntü gereklidir: fakat servikal artrit
nedeniyle, makroglossiyle birlikte dar diş arkı olanlarda
veya önceki cerrahi tedaviye bağlı fibrosis veya RT’ye bağlı
fibrosis nedeniyle her zaman iyi görüntü sağlanamayabilir.
Bu lezyonların tedavi oranı
RT’yle yaklaşık aynıdır veya bu oran
yaklaşık % 95 civarındadır.
VERTİKAL
LARİNJEKTOMİ
Bir
vertikal larinjektomi, epiglot ortasından, krikoid kartilaja kadar olan
tiroid kartilajı ve intralaringeal yapıları rezeke eder.
Genelde vertikal larinjektomi girişiminde; lezyon tarafındaki
tiroid kartilaj, yukarıda aritenoid ve ariepiglottik plikadan, aşağıda
krikotiroid membrana kadar olan mukoza, anterior kommissür ile birlikte
arka orta hattan çıkarılır. Bu işlem;
-vokal
proçes, aritenoid ön yüzünü tutacak şekilde arkaya uzanan veya
-tiroaritenoid
kasın infiltrasyonu ile birlikte lateralde ventrikül tabanının tutulduğu
glottik kanserler için endikedir.
Yine
mükemmel evreleme ve radyografik görüntüleme tümörün tam
rezeksiyonunda gereklidir. Lezyon ön kommissürü gerçek ve yalancı
vokal kordları ve aritenoid mukozasını invaze edebilir, ama epiglot ve
krikoid kartilajı tutmamalıdır. Krikotiroid membran açılır.
Trakeotomi, endotrakeal tüpün görüntüyü engellemesi ve intrinsik
larinkse direk görüş sağlamak açısından
gereklidir. Sonrasında direk görüş altında intrinsik larinksin
kanseröz yumuşak dokusu, non-kanseröz alandan ayrılır. Lateral
traksiyon altında tiroid
alanın üst sınırındaki epiglot
anterolateral olarak kesilir. Bu son kesi aritenoide tam görüş sağlar.
Sonra posterior kesi tamamlanır, superiora doğru krikotiroid insizyondan
vokal proçes’e veya aritenoid’e uzanıır. Son olarak doku
blok halinde çıkartılır ve sınırları kontrol edilir. En önemli
alanlar ön kommissür veya karşı kord ve aritenoid sınırlarıdır.
Aritenoid’in komplet rezeksiyonu major aspirasyon riskine rağmen yapılabilir.
Birçok vakada krikotiroid sınır pozitifliği total larinjektomi
gerektirir.
Ancak
önemli bir durum; iki taraflı olarak mobilitesi azalmış bikordal
lezyonlarda hemilarenjektominin yetersiz kalacağıdır. Bu durumda yapılması
gereken iki taraflı paraglottik boşluğunun çıkarılmasına olanak sağlayan
krikohyoidoepiglottopeksi ameliyatıdır.
T2
tümörlerde kür oranı yaklaşık % 82, T3 tümörlerde yaklaşık
% 64’dür.
Parsiyel
vertikal larinjektomide subglottik tutulumun uzanımı; başarılı bir
rezeksiyonda en kritik faktördür. Kanser, kordun altında anteriorda
8-10mm, posteriorda 5-6 mm olmak üzere daha fazla uzanım göstermiyorsa
bu tip rezeksiyon tümörün tam olarak çıkartılabilmesinde etkili
olur. Vertikal rezeksiyon paraglottik
alanı da içine alabilir, böylece T3 veya fikse kord
kanserlerinde de uygulanabilir.
Anterior kommissür rezeksiyonu her iki tiroid alasını keserek
anterior kordun tirod kartilajın çıkıntı kısmıyla birlikte orta
hattan çıkartılmasıyla gerçekleştirilir. Bu sınırlı bir
rezeksiyon olduğundan geniş vertikal rezeksiyonlardaki gibi görüş sağlanarak
yapılmalıdır. (Örn: tiroid kartilajın üst sınırını içeren
superior insizyonla birlikte krikotiroid insizyonu)
Rezeksiyon
sonrası vertikal defekti rekonstrükte etmek için birçok metod vardır.
Defekte hiç doku yerleştirilmezse hastanın sesi oldukça boğuk olacaktır.
Strap kaslar yaygın olarak kullanılır. Bazı cerrahlar da; kartilaj
flapler veya cilt flaplerini defekti onarmada uygular.
Epiglotun aşağı çekilerek defektin kapatılmasında yeni yüzey
oluşturulmasıda uygulanan yöntemler arasındadır. Pre-epiglottis
disseksiyonu epiglotun serbestleşmesini sağlar ve mukozayla çevrili kıkırdak
parçası defekt onarımında oldukça fizyolojik sonuç yaratır. Tek
taraflı defektlerde epiglot ortadan kesilerek krikoid seviyesine çekilebilir.
RT sonrası defektlerde de epiglot flapleri oldukça işlev görürler
rezeke edilen kıkırdak sınırlarını iyi kapatır. Bombeliği ise hava
yolu tıkanıklığı yapmadan çok iyi ses kalitesi sağlar. Vertikal
larinjektomi tedavi oranları tümörün uzanımıyla değişkenlik gösterir;
buda T1 ve T3 kanserlerde % 90 ile 60 arasındadır.
Kür oranları lezyona primer RT uygulandıysa biraz düşer. Yine de iyi
seçilmiş vakalar vertikal larinjektomiyle yüksek oranda başarıyla
rezeke edilirler.
Anterior
Frontal Parsiyel Larinjektomi (Ön komissür tekniği)
Glottik
karsinomalar progresyon gösterirken ön komissüre doğru uzanır ve karşı
korda uzanırlar. Uygun sınırlarla karşı kordun 3/1’inden fazlasının
alınmadığı durumlarda uygulanabilir. Korunmuş eksternal perikondrium
flapi defekti kapamada kullanılır.
HORİZONTAL
HEMİLARENJEKTOMİ
Supraglottik tümörler nadiren glottisi tutacak şekilde aşağıya
uzanır ve yine nadiren tiroid kıkırdağı invaze eder. Ancak pre-epiglottik
aralık sıklıkla enfiltre olmaktadır. Tümör anterior kommissür üstünde
sınırlıdır. Tüm pre-epiglottik boşluk supraglottik horizontal
hemilarenjektomi ile çıkartıldığından, bu girişim şekli genellikle
bu tip bir kanser için yeterli olacaktır. Bu işlem dil kökü ve
hipofarenksin rezeksiyonunuda içine alacak şekilde yukarı doğru genişletilebilir.
Posteriorda aritenoid invazyonu olanlarda aritenoid rezeke edilebilir.
Supraglottikten glottik bölgeye tümörün derin yayılımı
bilinen bazı anatomik engeller nedeniyle zordur. Bu nedenle cerrahi
piyeste genellikle birkaç mm sağlam ventrikül mukozası bulunması
yeterli bir rezeksiyon sınırı oluşturabilir. Larenks içinde kanser
yayılımının iyi bir şekilde açıklanmış olması aynı zamanda
horizontal supraglottik larenjektominin cerrahi kontrendikasyonun temelini
oluşturmaktadır. Bu kontrendikasyonlar şunlardır;
- ventrikülün veya anterior kommissür boyunca glottis’in
tutulması
-
paraglottik boşluğun invazyonu ile kord vokal mobilitesinin belirgin kısıtlılığı.
-
tiroid kıkırdak invazyonu
Bu
nedenlerden dolayı horizontal supraglottik larinjektomi yapılmaya uygun
olmayan supraglottik kanserler suprakrikoid larinjektomi ile rezeke
edilebilir. Bu girişim, paraglottik ve pre-epiglottik boşlukların,
tiroid ve epiglot kıkırdaklar ile birlikte tüm olarak çıkartılmasını
sağlar. Krikoid kıkırdağın varlığı erken dekanülasyona izin verir
ve mobil aritenoid kıkırdaklar ise fizyolojik konuşma ve yutmaya olanak
sağlar.
Pre-epiglottik
alan ve epiglotta çıkartılır. Epiglota uzanan vallekular veya küçük
dil kökü tümörleride rutin horizontal larinjektomiyle tedavi
edilebilir. Tümör glottik seviyede paraglottik alana uzanıyorsa bu
prosedür genişletilmelidir, bu da major morbiditeyle sonuçlanabilir
yada total larinjektomiye çevrilebilir.
Tümör
supraglottik larinksi tuttuğunda cerrahi yaklaşım hyoid üzerinden
vallekula’ya doğru olur. Hyoid’in superior laringeal sinirleri
koruyan yan boynuzları kesilir. BT veya MR birlikteliğinde supraglottik
larinjektominin uygulanabilirliği görüldüğünde trakeotomi açılır
ve endotrakeal tüp uzaklaştırılarak tümöre geniş bakı sağlanır.
Tiroid kartilaj anterior kommisür düzeyinde bunuda koruyarak horizontal
olarak kesilir. Sonrasında direk görüş’le supraglottik yapılar ve tümör
alınır. Superior laringeal siniri bir yanda korumak ve ventriküllerin
üzerindeki tüm dokuları almak önemlidir. Yine, tek aritenoid
korunabilirse yutmadaki morbidite oldukça azalır. Apekse uzanmayan
piriform sinüs medial duvarındaki tümör supraglottik larinjektomiyle
rezeke edilebilir. Dil kökü veya vallekular tümöre cerrahi yaklaşım
alttan, tiroid kartilaj ve hyoid’e doğru kesi sonrasında olur.
Supraglottik
defektin rekonstrüksiyonu dil kökünün tiroid kartilaja sütüre
edilmesiyle başarılır. Bu işlem dil mukozasını ön kommissüre
getirir. Tiroid kartilaj ve submukozal olarak dil arasına atılan sütürler
gerildiğinde larinksi kaldırırlar dil mukozası burada glottisin
anterior köşesi rolünü oynar. Konuşma terapistleri modifiye barium
yutma çalışmalarınıında yardımıyla bu hastalara yeniden yutma eğitimi
verirler. Yinede cerrahi
rezeksiyonun genişliğine ve hasta uyumuna da bağlı olarak yutma
rehabilitasyonu 1-4 ay gibi yoğun eğitim dönemini içerebilir. Bazı
hastalar hafif aspirasyonu tolere ederken, bazıları şiddetli öksürme
ve regürjitasyon tepkisi verirler. Genellikle genişletilmiş
supraglottik vokal kord veya aritenoid rezeksiyonu uygulanan hastalar daha
zor hastalardır ve bunlarda rehabilitasyon sürecinde gastrostomi açmak
gerekebilir. Bu süreçte
fibrozis larinksin yükselmesine yardımcı olarak yutmaya yardımcı
olur. Bu hastaların rehabilitasyonları daha uzun süreç almasına rağmen
nihai sonuçları total larinjektomilerden daha iyidir.
Bu prosedürler pulmoner yetmezliği olan ve yaşlı hastalarda
kontrendikedir; beslenme yetersizliği ölüme kadar giden sonuçlar doğurabilir.
Uygun seçilmiş vakalarda kür oranı % 70-80 arasındadır.
REKONSTRÜKTİF
LARİNJEKTOMİLER
Larinks kanseri cerrahisinde gün geçtikçe önem kazanan değişik
parsiyel larinjektomilerin en ileri grubunu rekonstrüktif larinjektomiler
oluşturmaktadır. 1959 yılında Majer ve Rieder ile başlatılan ve
1970’li yıllarda Arslan, Serafini ve Labayle gibi laringologların çalışmaları
ile gerçekleştirilen bu ameliyatlar kalıcı trakeostomi bırakmadan
laringeal konservasyon cerrahisinde olduğu gibi temel fonksiyonları olan
alt solunum yollarını koruma, yutma, solunum ve fonasyonu korumayı amaçlamaktadır.
Başlangıçta rekonstrüktif larinjektomiler iki ana gruba ayrılmıştır.
-Tüm
krikoid kıkırdak üstü yapıların en az bir aritenoidi bırakmak koşulu
ile blok halinde çıkarılıp hyoid kemiğe bitiştirilerek dikildiği
krikohyoidopeksi ameliyatları.
-Tüm
larİnks’in ve epiglottis’in büyük bir bölümünün çıkarılarak
trakea’nın hyoid kemiğe bitiştirilerek dikildiği Serafini’nin
trakeopeksi ameliyatı. (dekanülman zor olduğundan artık güncel olarak
uygulanmamaktadır).
Rekonstrüktif
larinjektomiler orijinleri yönünden bilateral kordektomiler grubu içinde
yer almaktadır. Fakat lezyonların yayılımları yönünden
endikasyonları oldukça değişiktir. Temel olarak 4 değişik rekonstrüktif
larinjektomi tekniği vardır.
-
Calearo’nun
translaringeal glottik larenjektomisi (kriko-tiropeksi)
-
Tucker’ın
frontal anterior larenjektomisi.
-
Majer-Piquet
tipi kriko-hyoido-epiglottopeksi
-
Labayle
tipi kriko-hyoidopeksi
Larinks’teki
lezyonun lokalizasyonlarına göre endikasyonları şu şekilde özetlenebilir:
Bilateral
basit kordektomi: Mobil bikordal lezyonlar (iki taraflı
neoplazik lezyon veya bir tarafı neoplazik diğer tarafta şüpheli
diskeratoz). Bu lezyonlarda ideal teknik, Calearo’nun translaringeal
glottik larinjektomisi yaklaşımıdır. Calearo tekniğinde,
translaringeal iki taraflı total kordektomi yapılmaktadır. Ses
tellerinin hemen üzerindeki tiroid kıkırdak horizontal olarak kesilip,
alt parça çıkarıldıktan sonra tiroid kıkırdak kalın üst kısmı
krikoide dikilmektedir.
-Kord
vokallerin anterior bölümünü tutan mobil lezyonlar: Bu lezyonlarda
ideal teknik Tucker’ın frontal anterior larinjektomisidir.
Tucker tekniğinde ise, ses telleri ve bant ventriküllerin ön bölümleri
epiglot kaidesinin bağlı oldukları tiroid kıkırdak ile birlikte
vertikal olarak çıkartılmaktadır. Oluşan defekt, epiglotun bağlantılarından
ayrılıp vallekula mukozasından sıyrılıp aşağıda krikoide doğru
çekilmesi ile kapatılmaktadır.
Bilateral
genişletilmiş kordektomiler:
·
tek taraflı yada iki taraflı olarak mobilitesi azalmış bikordal
lezyonlar
·
tek taraflı fiksasyon gösteren ancak lezyonu sınırlı olan
vakalar
·
kronik diffüz larenjit zemininde gelişmiş tek kord vokal kanseri
·
glottik bölgenin verrüköz karsinomları
·
bikordal yaygın lezyonlar: Epiglot tabanında, komissura anteriora
yayılmış
ve / veya bir veya iki bant ventrikülün anterior kısmında kordların
mobilitesi korunmuş veya kısmen azalmış subglottik yayılımı olmayan
lezyonlar.
Bu lezyonlarda ideal teknik Majer-Piquet’in
krikohyoidoepiglottopeksisidir. Labayle ameliyatının epiglot korunarak
yapılan bir varyasyonudur. Bu girişimde epiglot’un 2/3 üst kısmı
korunmaktadır. Bu hızlı bir deglutisyon sağlamaktadır. Bu teknik için
kontrendikasyonlar suubglottik yayılım, tek taraflı büyük hacimli
lenfadenopati veya bilateral adenopati ve
interkrikotiroidiyen membranın tutuluşudur. Eğer tümör ventriküle
veya subglottiğe doğru hafifçe yayılım gösteriyorsa lezyon tarafına
boyun disseksiyonu uygulanabilir.
·
Bikordal yaygın lezyonlar (Piquet
tekniğindeki aynı şartları içeren fakat epiglot’un larengeal yüzüne
önemli yayılımı olan lezyonlar)
·
epiglot tabanını tutarak aritenoidlerin bir tanesine uzanan ve
hareket kısıtlılığı yapan tümör (Labayle ameliyatında bir
aritenoid çıkarılabilmektedir).
·
bir kord vokale uzanan vestibüler kanserler veya her iki kord
vokal’de displazik lezyonlar
·
subglottik yayılım göstermeyen başlangıç halindeki ventrikül
kanserleri.
Bu
lezyonlarda ideal teknik Labayle’nin krikohyoidopeksisidir. Burada pre-epiglottik
loja yayılımın iyi bir şekilde belirlenmesi gereklidir. Labayle tekniği
için kontrendikasyonlar subglottik yayılım ve tek taraflı büyük
hacimli adenopati veya bilateral adenopatidir.
Vestibüler
tümörlerin lenf nodu metastazına eğilimi boynun tedavisini de
gerektirmektedir. Labayle larenjektomi ile aynı seans’ta iki taraflı
boyun disseksiyonu önermektedir.
Total
Larinjektomi
Endikasyonları:
1. Larinks ve/veya hipofarenks’in skuamöz hücreli karsinomlarında:
·
Primer tedavi amacıyla
·
Radyoterapi başarısızlığında
·
Başarısız konservasyon cerrahisinde
·
Hava yolu obstrüksiyonunda acil girişim olarak
·
Kondroradyonekrozis durumlarında
2.
Nadir tümörlerde
·
Adenokarsinoma
·
Verrüköz karsinoma (radyoterapi kontrendikedir, anaplastik
transformasyon oluşabilir.
·
Tükrük bezi tipi tümörlerde (adenoid-kistik ve mukoepidermoid
karsinoma)
·
Fibrosarkoma
·
Melanoma
·
Kondroma ve kondrosarkoma
·
Paraganglioma
Total
larinjektomi tüm konservatif cerrahi girişimleri değerlendirildikten
sonra standart tedavi seçeneğidir ve trakeostomanın olmasıyla diğer
prosedürlerden ayrılır. Radyoterapi sonrası rezidiv veya rekürren
kanser kalması durumundaki tedavi seçeneğidir. İstisna olarak T1
ve T2 lezyonlarda cerrahın lezyona aşina olması durumunda yüksek
rekürrens riski olmasına rağmen konservasyon cerrahisi şansı vardır.
Total
larinjektomide; hyoid kemik, tiroid ve krikoid kartilajlar ve 1 ve 2.
trakea halkaları çıkartılır. Anterior yüzeydeki strap kaslar, tüm tüm
supraglottik, glottik ve subglottik alanlar çıkartılır. Rezidüel
defekt olarak trakeanın cilde sütüre edilerek stoma oluşturulan ucu
kalır.
Farinks beslenmeyi sağlamak amacıyla kapatılır. Farinks’in
kapanmasından önce faringeal nörektomi veya posterior orta hat
faringeal myotomi yapılması daha iyi özefajial veya trakea özefajial
fistül sesi oluşturur. Hipofarenks veya dil kökü kanser tarafından
tutulumuna bağlı olarak rezeke edilir, bu durumda total
laringofarinjektomi yapılır. Buda hipofarinks’in miyokutan flap veya radial forearm veya jejunum’un
mikrovasküler flap’iyle onarımını gerektirir.
Near
Total Larinjektomi (NTL)
Bu hipofarinks veya piriform sinüs tümörlerinde mükemmel bir yöntemdir;
çünkü larinks bunlarda nadir olarak tutulmuştur. Unilateral T3
ve T4 laringeal kanserlerde, transglottik ve piriform sinüs
kanserlerinde uygulanır. Fizyolojik zeminde bu prosedür dil kökü ve
farinks kanseri rezeksiyonlarında total larinjektomiye tercih edilir.
Supraglottik larinjektominin onkolojik olarak uygulanabilir, fakat
fizyolojik olarak kontrendike olduğu bazı hastalarda (yaş, kronik akciğer
hastalığı veya rezeksiyonun dil kökü veya farinkse uzanma gerekliliği
olan hastalar). Genellikle total larinjektomi önerilmesine rağmen near
total larinjektomiyle ses korunurken, minimal aspirasyon riskiyle birlikte
uygulanabilir. Bu hastalarda near total larinjektomi küçük supraglottik
lezyonlarda (T1, T2) lezyonlarda da alternatif yöntemdir.
Yaygın piriform sinüs tümörleri; ariepiglottik fold, dil kökü
veya tonsile uzanan farinjektomi ve flap rekonstrüksiyonu gerektiren
hastalar da NTL için kontrendikasyon oluşturmazlar.
Bu
prosedürü uygulamada; tutulum olmamış bir aritenoid, posterior kommissür
ve sağlam rekürren laringeal sinirle ventrikül bulunmalıdır. Tutulmamış
mukoza üzerindeki kıkırdakla birlikte (aritenoid dışında) bir
katater çevresinde kendi üzerinde tüp formuna getirilir. Aritenoid ve
innerve kas bu dinamik fonatuar şantın kapanmasını sağlayarak
aspirasyonu önler. Near total larinjektomi prosedüründeki major problem
traktın stenozu veya aspirasyondur.
Near
total larinjektomi başarılı olduğunda fistül protezi olmadan konuşma
imkanı sağlar; buda total larinjektomiye olan tek avantajıdır. Tümörün
rekürrensi göz önünde bulundurulduğunda, benzer konuşabilme ve
beslenme sonuçları olması
açısından, onkolojik olarak total larinjektomi daha kabul edilebilir
yaklaşım olarak ta görülmektedir.
KAYNAKLAR
1.
Laryngeal Cancer (Carl E. Silver,
M.D.)
2.
Atlas of Head and Neck Surgery
(Carl E. Silver, John S. Rubin)
3.
Larenks’in Kanser Cerrahisi (Traissac
Atlası), Tayfun Kirazlı, Murat Cem Miman.
4.
Otolaryngology-Head and Neck
Surgery, (Cummings Fredrickson Harker Krause Schuller).
5.
Essential Otolaryngology, Head
and Neck Surgery, K.J.LEE, M.D., F.A.C.S.
6.
Baylor College of Science,
Department of Otorhinolaryngology.
7.
Surgical Treatment of Laryngeal
Cancer Seminars in Speech and Language Vol.16, Num. 3, August 1995, Ronald
C. Hamaker, M.D., and Ronda A. Hamaker, M.D.
8.
Laryngeal Concervation Surgery (Seminars
in Radiation Oncology, Vol.2, No:3 July 1992, Randal S. Weber and David L.Callender).
9.
Klinik
Baş-Boyun Anatomisi, Doç.Dr.Mehmet Ömür, Dr.Burhan Dadaş. |