|
|
KULAK ve TEMPORAL KEMİK MALİGN TÜMÖRLERİ
Doç. Dr. Oğuz
BASUT, Aralık 2002 |
AURİKULA
ve DIŞ KULAK YOLU
Anatomi
Aurikula,
elastik yapıya sahip bir kıkırdaktan oluşmuştur (Şekil-1). Üzerindeki
cilt, perikondriuma önde çok sıkı, arka yüzde ise gevşek olarak yapışmıştır
(1).
Dış
kulak yolu, yaklaşık 3 cm. uzunluğunda olup dış 1/3 kısmı kıkırdaktan,
2/3 iç kısmı ise kemik yapıdan oluşmuştur. Kıkırdak bölümdeki
cilt yaklaşık 1 mm kalınlığında olup adipoz doku, kıl folikülleri
ve serümen üreten apopilosebaseöz üniteleri içermektedir. Kemik kısımdaki
cilt ise yalnızca 0,2 mm kalınlığındadır (2). Kıkırdak dış kulak
yolu tam bir tüp oluşturmaktan çok üst kısmı fibröz doku ile kaplı
bir kanal gibidir. Bu kısmın tabanındaki Santorini Yarıkları
adı verilen kıkırdaksı yarıklardan ve kemik kanaldaki Huschke
Forameni adı verilen zayıf noktalardan kafa tabanına doğru tümör
yayılımı mümkün olabilmektedir.
Bu
bölgenin lenfatik drenajı, preaurikuler parotis lenf nodları, mastoid
lenf nodları ve derin digastrik lenf nodları yolu ile juguler sisteme doğru
olmaktadır (1, 2).
|
 |
Şekil-1:
Dış kulak yolunun koronal kesiti
1-
Malleusun lateral ligamenti
2-
Epitimpanik reses
3-
Malleus başı
4-
Tensor timpani tendonu, stapes
5-
Tensor timpani
6-
İnkus uzun kolu
7-
İnternal karotis arter
8-
Mandibula koronoid çıkıntısı
9-
Malleusun lateral çıkıntısı
10-
Parotis
11-
Dış kulak yolu kıkırdağı
12-
Dış kulak yolunun kıkırdak çıkıntısı
Platzer
W, Maurer H, Thumfart WF, Gunkel AR. Ear and Lateral Skull Base. In:
Thumfart WF, et al. eds. Surgical Approaches in Otorhinolaryngology,
Thieme, New York, 1999;255.
|
Patoloji
ve insidans
Aurikula
ve aurikula çevresi karsinomları tüm cilt neoplazmlarının yaklaşık
%6’sını oluşturur (3). Büyük serilerde kulak malignitelerinin yaklaşık
%60-70’i aurikuladan, %20-30’u dış kulak yolundan ve %10’u orta
kulak ve mastoidden kaynaklandığı bildirilmiştir (2). Tüm temporal
kemik tümörlerinin insidansı milyonda 5-6’dır (3,4). Erişkin dış
kulak yolu malignitelerinin çoğunluğu 5.-6. dekatlarda görülür ve
epitelial orijinlidir. Orta kulak neoplazmları ise genç hastalarda daha
fazla görülme eğilimindedir. Dış kulak yolunda güneşin zararlı
ışınlarının etkisi sebebiyle en sık görülen malign tümörler bazal
hücreli karsinoma ile yassı epitel hücreli karsinomadır. Diğer tümörler
ise malign melanoma, seröminöz bezin adenokarsinomu, adenoid kistik
karsinoma ve rabdomyosarkoma’dır.
Yassı
Epitel Hücreli Karsinoma
Yassı
epitel hücreli karsinoma, aurikula ve dış kulak yolunun en sık görülen
malign tümörüdür (2, 5,6).
Prevalansı milyonda 1-6 arasında olduğu bildirilmiştir (7). Yaşlı
beyaz erkeklerde daha fazla görülür ve ultraviole ışınlarına maruz
kalınması ile ilişkilidir (1,5).
|
%40
aurikulada, %60 dış kulak yolunda görülür. Görülme yaşı ortalama
75’dir (8). Aurikulanın malign tümörleri arasında görülme oranı %
55 olarak bildirilmiştir (9). Tüm baş boyun yassı epitel hücreli
karsinomları arasında dış kulak yolundan kaynaklananlar %7 yer tutmaktadır
(10). Aurikulada en sık helikste, daha sonra da antiheliks, retroaurikular
sulkus ve posterior yüzey, tragus, konka, lobül ve antitragusta kendini gösterir
(Şekil-2).
|
|
Makroskobik
olarak yassı epitel hücreli karsinoma en çok ülseratif lezyonlar olarak
ortaya çıkar. Bu tümörlerde kanamaya eğilim artmıştır ve sınırları
düzensizdir.
|
Kıkırdağın
erozyonu ya da tümörün kıkırdağa fiksasyonu agresiflik
belirtisidir. Histopatolojik olarak invazyon derecesine göre karsinoma in
situdan invaziv karsinomaya, diferansiasyon derecesine göre iyi
diferansiyeden az diferansiye karsinomaya kadar değişim gösterir
(Resim-1). %90’ı iyi diferansiyedir (8).
|
|
Klasik
yassı epitel hücreli karsinomada oval ya da poligonal şekilli, iri
hiperkromatik nukleuslu, nukleolleri belirgin,
geniş eozinofilik sitoplazmalı atipik epitelyal hücrelerin solid adalar,
kordonlar yaptığı görülür. Tümörde “keratin inci” ya da “glob
korne” olarak adlandırılan keratinize cisimlerin ve tek hücre
keratinizasyonlarının görülmesi tanısaldır (Resim-1A). Diferansiyasyon
azaldıkça hücrelerin orijinal yassı epitel hücresine benzemesi ve bu
keratinizasyonların görülmesi giderek azalır. Diferansiasyonun çok
azaldığı durumlarda tanı için özel yöntemlere başvurulabilir. Bu bölgede
yassı epitel hücreli karsinoma diğer cilt alanlarında görüldüğünden
daha sık olarak adenoid ya da psödoglanduler denilen paternde ortaya çıkabilir.
Bu tipin klasik yassı epitel hücreli karsinomaya göre daha iyi prognoza
sahip olduğu söylenmektedir (11).
Lenf
nodülü metastazı, klinik olarak palpabl lenf nodülü yoksa pek görülmez.
Hastaların %12-18’inde rejional lenf nodu metastazı olur. Sıklık sırası
ile parotis lenf nodları, üst jugulodigastrik ve orta posterior servikal
zincir tutulur. Uzak metastaz olağan değildir ve serilerde bildirilen en yüksek
oran %12’dir (8).
Bazal
Hücreli Karsinoma
Bazal
hücreli karsinoma baş boyunda yaygın olmasına rağmen aurikula ve dış
kulak yolunda çok yaygın değildir. Orta kulakta ise son derece nadirdir.
En sık aurikula üzeri ve çevresinden
kaynaklanır (1).
Bazal
hücreli karsinoma klinik ve
makroskobik olarak nodüler veya düzensiz yama tarzı lezyonlar olarak görülür.
Bu lezyonlar çevre normal deri ile karşılaştırıldığında sert ve kalındırlar.
Lezyonların yüzeyi kanamalı ve kabuklu olabilir. Bu durumda benign dermal
lezyonlarla sıkça karışabilir. Bu tümörler genellikle oldukça yavaş
büyürler fakat bazen hızlı bir şekilde büyüyüp, kanama ve ülserasyon
gösterebilirler. Bazılarında aşırı melanin pigmentinin bulunması
sebebiyle kahverengi – siyah renkte görülebilirler ve malign melanomla
karışırlar. Kistik yapıda olanları makroskobik olarak mavimsi renkte görülürler.
Mikroskobik
olarak bazal hücreli karsinoma cildin
diğer alanlarında görülenlerle aynı olup, dar ve koyu eozinofilik
sitoplazmalı, oval ya da poligonal şekilli, iri hiperkromatik nukleuslu
genellikle hafif- orta derecede pleomorfizm gösteren bazaloid yapıdaki
malign epitelyal hücrelerin solid adalar, kordonlar ve/veya küçük
gruplar, mikrokistik yapılanmalar yapmasıyla meydana gelir. Hücrelerin
adaların periferindeki palizatik dizilimleri ve solid adalar ile
desmoplastik stroma arasında izlenen çekilme artefaktları tanı
koydurucudur (12) (Resim-2, Resim-3).
|
|
|
Resim-2:
Bazal
hücreli karsinom, morfeik subtipi (H.E. x40)
|
Resim-3:
Bazal
hücreli karsinom, superfisiyal subtipi (H.E. x40)
|
Bazı
histopatolojik özellikler, cerrahi rezeksiyondan sonra tümörün rekürrens
riskini artıran kötü prognostik özellikler olarak tanımlanmıştır.
Bunlardan bazıları infiltratif, morfeik ya da süperfisiyal büyüme
paterni, hücre gruplarının çıkıntılı yapıda olması, periferik
palizatik dizilimin bozulması, yüksek nükleer pleomorfizmdir (12).
Verrüköz
Karsinoma
Dış
kulakta gözlenen malign tümörlerden biridir. Verrüköz karsinoma, yassı
epitel hücreli karsinomanın verrüköz tarzda büyümesi ile karakterize
malign bir neoplazmdır. İyi diferansiye görünümdeki atipik yassı
epitel hücreleri hem yüzeye hem de subepitelyal stromaya doğru papiller
tarzda büyüme gösterirler. Tümörde tüm verrüköz lezyonlarda olduğu
gibi aşırı keratinizasyon mevcuttur. Stroma içindeki büyümesi
ekspansil tarzda olduğundan biopsilerde belirgin bir infiltrasyon gözlenmez.
Bu özellikleri sebebiyle sıklıkla benign
yassı epitel hücreli papilloma ve enflamasyona sekonder reaktif
hiperplazik değişikliklerle sıkça karışır (13).
Klinik
olarak verrüköz karsinomadan şüpheleniliyorsa, patoloji istek formunda
bundan bahsedilerek patolog uyarılmalı ve mümkünse biopsi alınırken
lezyondan, stromayı da gösterebilecek derinlikte örnekleme yapılmasına
dikkat edilmelidir.
Seröminöz
Bezlerin Malign Tümörleri
Malign
seröminöz bez tümörleri tükürük bezlerinin malign tümörleri ile
benzerdir. Bunlar arasında en sık görüleni adenoid kistik karsinomadır.
Diğerleri ise mukoepidermoid karsinoma ve adenokarsinoma olarak sıralanabilir.
Bu iki tümör dış kulak yolunda primer olarak nadir görülürler. Tüm
bu tümörler kulağın seröminöz bezlerinden primer olarak
kaynaklanabileceği gibi parotis bezinden de komşuluk yoluyla sekonder
olarak gözlenebilirler.
Primer
dış kulak yolu adenoid kistik
karsinomu, bir seri halinde ilk kez Pulec tarafından rapor edilmiştir
(14). Makroskopik olarak bu tümörler genellikle iyi sınırlı, lokal
olarak invaziv, beyaz ya da gri-beyaz, solid ve sert kitleler olarak
izlenirken; mikroskopik incelemede çevre dokulara invazyon yaptığı gözlenir.
Adenoid kistik karsinoma üniform görünümde, koyu boyalı bazaloid yapıda
atipik epitelyal hücrelerin solid, kribriform ve tubuler yapılar yapması
ile meydana gelir. Stroma
hyalinize görünümdedir ve kribriform ve tubuler yapıların lümeninde
mukoid ve/veya hyalen bir madde vardır. Tubuler ve kribriform patern gösterenler,
solid büyüme paterni olanlara göre daha iyi prognoza sahiptir. Tümör hücrelerinin
periferik sinirlere affinitesi vardır. Perinöral invazyon nedeniyle
santral sinir sistemine invazyon gösterebilirler. Perinöral
invazyonlu hastalarda çıkarıldıktan sonra rekürrens oranı yüksektir.
Lenfatik yolla servikal lenf nodlarına, hematojen yolla da akciğer,
iskelet, karaciğer ve beyine metastaz yapabilirler (15).
Malign
Melanoma
Malign
melanoma kulakta son derece nadir görülür. Kulakta gözlendiğinde ise
genellikle aurikuladan kaynaklanır. Tanı anında hastaların yaklaşık
üçte birinde bölgesel lenf nodlarına metastaz vardır. Makroskobi ve
mikroskobisi ile prognostik özellikleri baş boyunun diğer alanlarında görülen
malign melanomlarla aynıdır (13).
Rabdomyosarkoma
Rabdomyosarkoma
sıklıkla pediatrik populasyonda orta ve dış kulakta görülür.
Genellikle embriyonel tiptedir. Makroskobik olarak lobule, koyu kırmızı,
hemorajik kitle olarak izlenir. İleri derecede malign bir tümör olup, içten
kraniyal kaviteye, dıştan ise deri ya da farenkse doğru yayılım gösterir.
Lenf nodülü metastazı ile hematojen metastazlar sıkça görülür
(1,13).
Metastatik
Tümörler
Kulağa
komşu organlardan kaynaklanan malign tümörler, komşuluk yolu ile
metastaz gösterirler. Uzak organlardan kaynaklanan tümörler ise çok da
nadir olmayarak iç kulak ve temporal kemiğe metastaz yaparlar. Meme, akciğer,
böbrek, mide ve larenks metastaz yapması muhtemel organlar olarak sayılabilir.
Tanı
Aurikula
tümörlerinin tanısı çoğunlukla fizik muayene ve biopsi ile birlikte
konabilmektedir. Tümörler perikondriumu invaze edene kadar ağrı
yapmazlar. Bütün cilt tümörlerinin %6’sı aurikulada görülmektedir
ve bunların çoğu yassı epitel hücreli karsinom’dur. Kronik otitis
eksterna ile dış kulak yolunda oluşumu arasında ilişkinin bulunduğu
bildirilmiştir. Hastada tedaviye cevap vermeyen, kısa sürede tekrarlayan
dış kulak yolu enfeksiyon ile birlikte granülasyon dokularının varlığı
maligniteyi düşündürmeli ve bu bölgeden biopsi yapılmasını
gerektirmelidir.
Titizlikle
alınan anamnez ve tam KBB muayenesi yapıldığında genellikle herhangi
bir görüntüleme yöntemine ihtiyaç duyulmaz. Ancak aurikula tümörlerinden
çok daha fazla dış kulak yolu tümörlerinde görüntüleme yöntemi
gerekmektedir ve tanıdan ziyade tedavinin planlanması ve prognoz hakkında
öngörü için kullanılmaktadır. En fazla tercih edilen görüntüleme yöntemi
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi (HRCT)’dir.
Evreleme
ve Prognostik Faktörler
Dış
kulak yolunun karsinomları için kullanılan özel bir evreleme sistemi
bulunmamaktadır. Non-melanom cilt kanserleri için kullanılan evreleme
sistemi dış kulak yolu için de kullanılmaktadır (8) (Tablo-1, Tablo-2).
Bu evreleme sisteminin dış kulak yolu için değerlendirilmesinde,
anatomik özelliklerin dikkate alınmaması gibi birçok eksikliği vardır.
Ayrıca bazal hücreli karsinom gibi farklı klinik davranışlar gösteren
subtipleri dikkate alınmamıştır. Aynı şekilde yassı epitel hücreli
karsinom ve bazal hücreli karsinomların arasında da prognoz üzerinde
etkili olacak düzeyde davranış farklılıkları bulunmaktadır. Bu
nedenlerden dolayı mevcut evreleme sistemi sürvi ve prognoz üzerinde gerçekçi
bilgileri kesin olarak verememektedir. Temporal kemik yassı epitel hücreli
karsinomlarının evrelemesinde kullanılan sistemin daha gerçekçi sonuçlara
dayandığı gerek preoperatif gerekse sürvi değerlendirmelerinde görülmüştür
(Tablo-3).
|
Tablo
1: Cildin Non-melanom
Kanserlerinin Evrelemesi (AJCC Genel Sınıflama Sistemi)
|
T
|
TX
|
Primer
tümör değerlendirilememiş
|
T0
|
Primer
tümör belirtisi yok
|
TİS
|
Karsinoma
insitu
|
T1
|
Tümörün
en büyük çapı 2 cm.den küçük
|
T2
|
Tümörün
en büyük çapı 2 cm –5 cm arası
|
T3
|
Tümörün
en büyük çapı 5 cm.den büyük
|
T4
|
Tümör
ekstradermal yapıları tutmuş (kemik, kıkırdak, kas)
|
N
|
Nx
|
Regional
lenf nodu değerlendirilememiş
|
N1 |
Regional
lenf nodu metastazı yok
|
|
Regional
lenf nodu metastazı var
|
M
|
MX
|
Uzak
metastazı değerlendirilememiş
|
M0
|
Uzak
metastazı yok
|
M1
|
Uzak
metastazı var
|
AJCC
(American Joint Committee on Cancer
|
|
|
Tablo-2:
Auriküler Kanserlerin Evrelemesi
|
Evre
|
T
|
N
|
M
|
Evre
0
|
Tis
|
N0
|
M0 |
Evre
1
|
T1
|
N0
|
M0 |
Evre
2
|
T2,
T3
|
N0
|
M0 |
Evre
3
|
T1,
T2, T3, T4
|
N0 |
M0 |
Evre
4
|
T1,
T2, T3, T4
|
N0,
N1
|
M1 |
|
|
Tablo-3:
Temporal Kemik Yassı Epitel Hücreli Kanserlerinin Evrelemesi
|
T
|
T1
|
Dış
kulak kanalında sınırlı, kemik erezyonu veya yumuşak doku
tutulumu yok
|
T2
|
Dış
kulak kanalında sınırlı, kemik erozyonu (dış kulak yolunda) veya
0,5 cm.den az yumuşak doku tutulumu
|
T3
|
Dış
kulak yolu cildinin tüm katını tutmuş tümör, 0,5 cm.den az yumuşak
doku tutulumu veya orta kulak mastoid, fasiyal sinir tutulumu
|
T4
|
Koklea,
petroz kemik apeks, orta kulak medial duvarını, karotis kanalı,
juguler foremen, dura tutulumu veya 0,5 cm.den çok yumuşak doku
tutulumu
|
N
|
|
Lenf
nodu tutlumu kötü prognoz ve ileri evre belirtisidir (T1N1: Evre III,
T2-4N1: Evre IV)
|
M
|
|
M1,
Evre IV hastalık belirtisidir ve çok kötü prognozu düşündürür
|
|
|
Kulak
ve temporal kemiğin kanserlerinde prognozu etkileyecek çeşitli faktörler
gösterilmektedir. Bazoselüler kanserlerin histolojik yapısı, muhtemel
rekürrensler üzerinde büyük rol oynar. Bu tümörün morfeik, süperfisiyal
ve mikronodüler varyasyonları çok daha zor subtiplerdir. Bu tiplerin
klinik tanısı ve histolojik sınırlarının belirlenmesi patologlar için
dahi kolay değildir. Literatürde, morfeik tipine ait, preauriküler bölgeye
yayılmış ve subklinik olan 7,2 mm.lik tümör olgusu vurgulanmaktadır.
Buna göre morfeik tip tümörün klasik olarak 4 mm emniyet sınırı ile
çıkartılması rekürrens açısından faydalı olmayacaktır. Bazal hücreli
kanserlerde rekürrens oranı sadece %2 olmasına rağmen bunların çoğu
morfeik tipleridir. Yapılan diğer çalışmalar ile tümörün histolojik
subtiplerinin tanınmasının prognoz üzerinde büyük etkinliği olduğu
doğrulanmıştır.
|
Bazoselüler
tümörlerin lokalizasyonu da rekürrens açısından önemlidir. 496 rekürrensli
olguda yapılan çalışma ile lokalizasyonun etkin bir faktör olduğu
belirtilmiştir. Yüzün periorbital, nazal, periaurikuler (H-Zone) bölgesindeki
bazosellüler tümörler daha agresif gelişme göstermektedirler (Şekil-3).
|
Şekil-3
|
En
fazla agresivite postauriküler bölgede görülmektedir. Hastalarda yaş ve
immunosupresyon kanser prognozunda etkin faktörlerdir. Yapılan çalışmalar
60 yaş üstünde hastalarda daha fazla risk olduğunu, diğer yaş gruplarında
riskin eşit olduğunu göstermiştir. Yassı epitel hücreli kanserler
gibi, bazoselüler kanserlerin immunosupressiv kişilerde daha agresif gelişme
gösterdiği bilinmektedir.
Yassı epitel hücreli
kanserlerin aurikulada prognostik açıdan, diğer bölgelere kıyasla daha
kötü olduğu kabul edilmektedir. Dış kulak yolunun yassı epitel hücreli
kanserlerinin prognozu primer lezyonun yayılımına bağlıdır (16). Bu tümör
aurikulada daha yüksek rekürrens ve metastaz yapabilmektedir.
Yassı epitel hücreli
kanserlerin prognozunda rekürrens ve metastaz açısından aşağıdaki
faktörler sıralanabilir:
1. Kalınlık ve Derinlik:
Aurikuler yassı epitel hücreli kanserlerde karsinomda tümörün kalınlık
ve derinliği metastaz gelişmesini ve rekürrens hızını arttırır. Tümörün
büyüklüğü ve çapı daha çok
kliniği etkileyebilir, tümörün derinliği prognozda çok önemli bir
faktör olabilir. Firedman ve Looper 4 mm.den daha derin olan bütün tümörlerin
rekürrens ve metastaz yaptığını saptamıştır. Diğer bir çalışmada
6 mm.den daha derin olanlarda riskin arttığı gösterilmiştir. Rekürrens
ve metastazdaki bu risk tümörün tükürük bezi altına veya retiküler
dermis içine penetrasyon hızını gösterir (8).
Perikondrial
invazyonun olduğu tümörlerde metastaz hızının %12,5 olduğu gösterilmiştir.
Bunun dışında penetrasyon derinliğinin hızı sadece %3’dür. 2 mm kalınlıktan
daha az tümörlerde metastaz riski yoktur.
2. Perinöral İnvazyon:
Perinöral invazyon nodal metastazın yüksek hızı, uzak yayılım ve
azalmış süresi sonucu olduğu gösterilmiştir. Yassı epitel hücreli
kanserin yaklaşık olarak %14’ü yaklaşık olarak %14’ü perinöral
invazyonu gösterir, %60’ı semptomatiktir.
Perinöral
invazyonun olasılığı spindle hücreli
kanserde (%7) ve adenoskuamöz kanserde (%13) arttığı gösterilmiştir.
520 hastanın yeniden incelenmesi ile 967 yassı epitel hücreli tümör,
perinöral invazyonlu hücrelerin metastaz hızı %15’e karşı %35 artmıştır.
Uzak metastaz hızı perinöral invazyonlu tümörlerde %3 ile %15 arasında
yükselmiştir. Otörler tümörlerde perinöral invazyonun biyolojik
agresif tümör davranışını gösterdiğini yazmışlardır (8).
3. Tümörün Boyutu:
Lezyonun çapının büyüklüğü, prognozu kötü etkiler. Auriculer
karsinoma serilerinde, çalışmalarla lezyon
<1
cm ise %60, >3 cm ise %90’dan gelişme hızı olduğu bulunmuştur. Diğer
çalışmalarda 2 cm.den büyük lezyonlarda riskin arttığı gösterilmiştir.
Büyüklük tümörün çapı metastaz riskini arttırır. Bir seri araştırmada
3 cm.den büyük tümörlerin metistaz şansı %50 bulunmuştur (8).
4. Önceki Tedavi: Rekürrens
tümörlerde bölgesel hastalık hızı yüksek ve tedaviye direnç artmıştır.
5. Differansiasyon:
Çalışmalarda
tümörler onların differansiyasyon dereceleriyle (Broders klasifikasyonu
I-IV) uyumlu ve grade ile prognoz arasındaki korelasyon anlamlıdır. İyi
differansiye Grade I tümörlerde %100 kontrol imkanı varken, kötü
differansiye Grade 4 tümörlerde bu oran %45’lere düşmüştür. Bu sonuçlar
erken metastaz eğilimli ve lokal yayılma hızı fazla tümörlerin daha kötü
differansiye olduğu teorisini desteklemektedir (8).
6. İmmunsupresyon:
Prognozda rol oynayan faktörlerden biridir. Metastaz insidansı tümör çevresindeki
lenfatik infiltrasyonun miktarı ile ters orantılıdır. Çalışmalarda
renal transplansyonlu hastalarda metastaz hızı %6-12 olduğu gösterilmiştir.
Hastalarda immun bozukluklar, lenfoproliferatif bozukluklardan daha şiddetlidir.
Bu hastalarda kötü prognozu ve multipl primer insidansının yüksek olduğu
gösterilmiştir (8).
7. Etyoloji:
Yassı epitel Hücreli Ca’da kronik ülserler ve yanık skarlar gibi önceki
irrite edilen bölgelerden oluşan tümörler kötü prognoz gösterir (8).
8. Süre:
Büyük boyut sıklıkla uzun süreli tümörler de olur. Eğer tümör
bulunma süresi fazla ise metastaz hızı da yüksektir (8).
Melanomda Prognostik Faktörler
Baş ve boyun bölgesinde
melanom bulunan vakaların, giderek veya ekstremitelerinde melanom olan
vakalara göre daha kötü prognozlu oldukları gösterilmiş. Bu baş ve
boyun bölgesindeki vaskülaritenin ve lenfatik drenajın vücudun diğer bölümlerine
göre daha zengin olmasına bağlı olabilir. İlaveten diğer prognostik
faktörler hesaba katılsa bile, baş ve boyun primerlerinde lokoregional
rekürrens daha yüksek, rekürrens varlığında sürvi ise daha düşüktür.
Aurikulada melanom olan hastaların
prognozu bir çok hastalık faktörüne bağlıdır. Bunlar tümör
histolojisini içerir ki nodüler melanom, süperfisyal yayılan ve lentigo
malign melanomdan daha kötü prognoza sahiptir. Primer tümörün derinliği
de aynı zamanda önemli bir prognostik faktördür. Derin lezyonu bulunan
hastalarda, yüksek oranda regional metastaz görülür ve 10 yıllık sağ
kalım azdır. Aurikula gibi ince deri bulunan yerlerde Clark sisteminin
(Tablo-4) primere yönelik sınıflandırmada bazen katkısı olmasına rağmen,
Breslow sınıflandırma sisteminin (Tablo-5) sürvi tahmini üzerine Clark
sisteminden daha iyi olduğu bulunmuştur. Primer lezyonun ülserasyonu aynı
zamanda lokal riskin artışı ve sürvinin azalmasında bir risk faktörüdür.
Regional metastazın bulunuşu bağımsız bir grafik prognostik faktördür.
Evre 3 melanomun 5 yıllık sağ kalım oranı %28 ila %42 arasında değişmektedir.
Lokal ve regional metastazların bulunması hastalığın uzak metastaz şansını
%85’lere çıkartmaktadır. Uzak metastaz yapmış olan melanomlarda kür
şansı yoktur ve artmış uzak metastaz oranı azalmış sürvi oranı ile
uyumludur. Uzak metastaz bulunan melanomlu hastalarda 5 yıllık sağ kalım
oranı %10’dur ve uzak metastaz tanısı almış olan hastaların 7 ila 14
aylık sürvileri bulunmaktadır (17).
|
Tablo-4:
Clark evrelendirme sistemi
|
Seviye
1
|
(in
situ) Yalnız epidermis invazyonu
|
Seviye
2
|
Papiller
dermise yayılım mevcut ancak retiküler dermis tutulumu yok
|
Seviye
3
|
Papiller
dermis tutulumu ve papiller-retiküler dermis boyunca yayılım
|
Seviye
4
|
Retiküler
dermis invazyonu
|
Seviye
5
|
Subkutan
yağ dokusu invazyonu
|
|
|
Tablo-5:
Melanomların
Breslow seviyesine göre
evrelendirme sistemi
|
Evresi
|
Breslow
seviyesi (mm)
|
I
|
≤
0,75
|
II
|
0,76
– 1,5
|
III
|
1,51
– 4,0
|
IV
|
>
4
|
|
Tedavi
Aurikula
Cerrahi
Aurikuladaki
malignitelerin tedavisi seçiminde, tümörün histopatolojik tipi ve büyüklüğü
önemlidir. Sınırlı, küçük bazal hücreli karsinomlu hastalarda küretaj
ve koterizasyon yöntemi uygulanabilir, ancak bu yöntemde rezidüel tümörün
kalabileceği unutulmamalıdır. Bir santimetreden küçük çaplı nodüler
tipteki bazal hücreli karsinomların tedavisinde kriyoterapi başka bir seçenektir.
Lezyonların 5mm.lik sınırlarla -30 °C’de dondurulması etkili kontrol
sağlamaktadır. Ancak lezyonların sağlam cerrahi sınırlar ile cerrahi
olarak çıkarılması yaygın olarak kabul görmüş bir tedavi yöntemidir.
Kıkırdak
invazyonu olmayan sınırlı lezyonlarda standart veya Mohs Cerrahisi
teknikleri ile yeterli cerrahi sınırlarla (1 cm.lik sağlam doku ile)
lokal olarak rezeke edilebilir. 1941’de Frederick Mohs lezyonun seri
horizontal eksizyonların mikroskopik kontrolü ile minimal doku çıkarıldığı
tekniği tanımlamıştır (Şekil-4). Bu teknikte özellikle morfeik bazal
hücreli karsinom gibi yayılımı farklılıklar gösteren lezyonlarda tümörün
tamamının çıkarılma işlemi daha gerçekçi olabilmektedir. Cerrahi işlem
sırasında patologun da sıkı işbirliği şarttır.
|
|
Şekil-4:
Mohs’un mikrografik tümör eksizyonu. İkinci eksizyondan sonra tüm
segmentlerde tümör bulunmaktadır. Üçüncü eksizyon ile 3 ve 6.
segmentlerde tümör temizlenmiştir. Dördüncü eksizyonda tümör tüm
alanlardan temizlenmiştir (8).
|
“Wedge” veya “Stellate”
insizyonlarıyla küçük tümörler tedavi edilebilir (Şekil-5). Lezyonun
çıkarılmasından sonra defektin rekonstrüksiyonu primer onarım (Şekil-6),
cilt grefti, kompozit greft, flep rekonstrüksiyonu, kondrokutanöz helikal
ilerletme, postaurikuler ilerletme flepleri, pre- ve postaurikuler
transpozisyon flepleri (Şekil-7), postaurikuler ada flebi (Şekil-8) ve
temporoparietal fasya flebi ile onarılabilmektedir.
|
Şekil-5:
Wedge
ve Stellate insizyonları
|
|
Şekil-6:
Wedge rezeksiyon ve primer onarım
(Orton
C. Lesions of the Pinna. In: Ballantyne JC, Morrison A. eds. Rob&Smith’s
Operative Surgery (Ear), 4th ed., Butterworths, London, 1986, p.1-10.)
|
 
|
Şekil-7:
Basit defektin onarımında postaurikuler transpozisyon flebi kullanımı
(Orton
C. Lesions of the Pinna. In: Ballantyne JC, Morrison A. eds. Rob&Smith’s
Operative Surgery (Ear), 4th ed., Butterworths, London, 1986, p.1-10.)
|
 
|

|
Şekil-8:
Santral yerleşimli tümörlerde heliksin korunmasını sağlayan
postaurikuler ada flebi ile onarım yöntemi (Orton C. Lesions of the Pinna.
In: Ballantyne JC, Morrison A. eds. Rob&Smith’s Operative Surgery (Ear),
4th ed., Butterworths, London, 1986, p.1-10.)
|
Şekil-9:
Total aurikulektomi sonrasında defektin rotasyonal skalp (A) ve boyun (B)
flebi ile onarımı
(Orton
C. Lesions of the Pinna. In: Ballantyne JC, Morrison A. eds. Rob&Smith’s
Operative Surgery (Ear), 4th ed., Butterworths, London, 1986, p.1-10.)
|
A
|
B
|
A
B
C
|
Resim-4:
A) Aurikula ve önüne yayılmış bazal hücreli karsinom B) Emniyetli
cerrahi sınırlarla tümörün rezeksiyonu ve skalp flebi planı C) Olgunun
postoperatif 2.ay görünümü
|
Kıkırdak
invazyonu yapan ve posterior aurikuler sulkusu tutan daha büyük
lezyonlarda total aurikulektomi gereklidir ve oluşan defektler rotasyonal
skalp ve boyun flebi ile onarmak mümkündür (Şekil-9)(Resim-4). Bu
durumlarda radyoterapi düşünülebilir. Cerrahi sırasında eğer mümkün
olursa aurikulanın üst kısmının bırakılması gözlük kullanımında
sorun yaşanmamasını sağlar. Eğer tragus yerinde bırakılabilirse
prostetik kulak ile estetik kamuflaj sağlanabilir.
İlginç
bir tedavi seçeneğini de Knegt ve ark. yayınlamışlardır. Yaptıkları
çalışmada T1- T2 ve T3 dış kulak yolu
tümörlü hastalara cerrahi debulking
ile topikal 5-FU ve nekrotektomi
uygulamış, sonuçta 5 yıllık sürviyi %74 ve 10 yıllık sürviyi ise
%60 oranında sağladıklarını bildirmişlerdir (18).
Radyoterapi
Aurikulanın
malign tümörlerinde, diğer cilt tümörlerinin tedavisinde olduğu gibi
cerrahinin yanı sıra radyoterapi
de sıklıkla kullanılmaktadır. Küçük
tümörler için cerrahi girişim ile radyoterapinin lokal kontrol oranları
eşit orandadır (19). Radyoterapi çok daha iyi kozmetik sonuç sağlaması
bakımından erken evre tümörlerde cerrahiye üstünlük sağlar.
Radyoterapi düşük enerjili X-ışınları veya elektron ışınları
kullanılarak dıştan ışınlama şeklinde yapılabildiği gibi bazı kalıplar
kullanılarak brakiterapi ile de yapılabilir (20,21). Radyoterapi ile elde
edilen lokal kontrol oranları yüksektir. Kanada da Princess Margaret
Hastanesinde 10 yılı aşkın bir sürede radyoterapi ile tedavi edilen
kulak sayvanı yerleşimli yassı epitel veya bazal hücreli karsinom
histolojilerine sahip 313 olgu incelendiğinde lokal kontrol oranı 2 yılda
%86.6 5 yılda %79.2 olarak bildirilmiştir. Aynı çalışmada tümör çapının
2 cm den büyük olması ve düşük biolojik etkin doz(BED) lokal kontrolü
olumsuz olarak etkileyen faktörler olduğu saptanmıştır (22). Bu
lokalizasyonda radyoterapiye bağlı olarak gelişebilecek en önemli
komplikasyon kıkırdak nekrozudur. Radyoterapi geç etkilerinin
tümör çapı, T evresi, alan büyüklüğü, fraksiyon büyüklüğü
ve BED’a bağlı olduğu gösterilmiştir. Başlangıçta kıkırdak
tutulumu olan tümörler ve büyük tümörlerde radyoterapi sonrası kıkırdak
nekrozu olasılığı artar. Ayrıca fraksiyon büyüklüğü, toplam
radyoterapi dozu ve ışınlanan alanın büyüklüğü kıkırdak
nekrozunun oluşumunda rol oynayan faktörlerdir (23). Kıkırdak
nekrozundan kaçınmak için günlük fraksiyon büyüklüğünün 1.8-2 Gy
aralığında tutulmasında fayda vardır. Elektif boyun ışınlaması
gerekli değildir zira başlangıçta lenf nodu tutulumu olasılığı düşüktür.
Radyoterapi küçük tümörlerin tedavisi için daha uygun bir seçenek
gibi görünmektedir, büyük ve/veya kıkırdak tutulumu olan tümörlerde
lokal kontrol oranları düşmekte ve kıkırdak nekrozu riski artmaktadır
bu yüzden ileri evre olgularda cerrahi ve postoperatif radyoterapi tercih
edilmelidir.
Dış
Kulak Yolu
Cerrahi
Dış
kulak yolunun lateral yerleşimli ve yüzeyel tümörlerinin cerrahi
tedavisinde kemik çalışması gerekmeden tümörün uzaklaştırılması mümkün
olabilmektedir (Şekil-10). Dış kulak yolu tümörlerinin tedavi
modalitelerinde bazı belirsizlik ve karşıt görüşler olmasına rağmen,
mevcut bilgiler kapsamlı cerrahi girişimlerin tümörün parça parça çıkarıldığı
yöntemlere oranla daha iyi sonuçlar verdiğini göstermektedir. En-blok
yapılmayan cerrahi işlemlerin uzun dönem sonuçları tatminkar olmaktan
uzaktır. 1954’de Parsons ve Lewis tarafından ilk defa tanımlanan
en-blok subtotal temporal kemik rezeksiyonu, dış kulak yolu ve temporal
kemiği tutan tümörlerin tedavi sonuçlarını olumlu yönde geliştirmiştir
(1).
|
Şekil-10:
Dış kulak yolu tümörü ve kemik çalışması yapılmaksızın tümörün
çıkarılması
(Portmann
M, Portmann D. Surgery to Remove Tumors. In: Otologic Surgery: Manual of
Oto-Surgical Techniques, Ch. 7, Singular Pub., San Diego, 1998, 215-32.)
|
|
Boyut
ve tümör diferansiyasyonuna bakılmaksızın orta kulak, mastoid, dış
kulak yolu, parotis, zigoma kökü ve temporomandibuler eklemin çıkarılmasıyla,
Parsons ve Lewis çoğu lezyonları tedavi etmiştir. Bazı yazarlar da, böylesine
bir cerrahinin gereğinden fazla morbiditeye neden olmasından dolayı oldukça
radikal bir girişim olduğu ve daha az agresif yaklaşımların tercih
edilmesinin daha doğru bir tutum olacağı yönünde düşüncelerini
bildirmişlerdir. Arena ve Keen en-blok rezeksiyon + postoperatif
radyoterapinin sonuçlarının en-blok yapılmayan tümör cerrahilerine
oranla daha iyi sürvi oranları elde edildiğini yayınlamışlardır.
Tedavi
sonuçları, tümörün cinsine, boyutuna ve yerleşim yerine göre değişiklik
göstermektedir. Aurikulanın yassı epitel ve bazal hücreli karsinomları
ile dış kulak yolunun yüzeyel tümörlerinde tedavi başarı oranları
%90-95 arasındadır (1,6). Dış kulak yolunda timpanik membrana 5mm.den
fazla yaklaşmamış tümörlerin tedavisinde %50 oranında 5 yıllık sürvi
elde edilebilmektedir.
Radyoterapi
Yalnız
başına uygulanan radyoterapi dış kulak yolu kanserlerinin tedavisinde
etkili bir yöntem olduğu gösterilmemiştir. Bu durumda tümörlerin çoğu
kısa zamanda nüks etmektedir. Bundan dolayı bu tümörlerde kombine
tedavilerin daha yararlı olduğu görüşü ağır basmaktadır.
ORTA
KULAK ve TEMPORAL KEMİK
Anatomi
Oldukça
karmaşık bir yapıya sahip olan temporal kemik skuamöz, mastoid, petroz
ve timpanik olmak üzere dört parçadan oluşmuştur. Bu kemik sfenoid,
parietal, frontal, oksipital ve zigomatik kemik ile eklem yapmaktadır.
Mastoid uca sternokleidomastoid kas ve digastrik kas yapışmaktadır. Bu
kasların medialinde içinden juguler ven ve IX., X. Ve XI kraniyal
sinirlerin geçtiği juguler foramen bulunmaktadır.
Timpanik
kavite ve Eustachii tüpü orta kulakta bulunur. Timpanik kavite, kemikçikler,
damarlar ve fasiyal sinirin timpanik segmenti de dahil olmak üzere
sinirleri içermektedir. Lateralde timpanik membranla, medialde kemik
labirentle, üstte tegmen timpani ile ve altta da juguler bulb ile sınırlıdır.
Temporal
kemiğin lenfatik drenajı, postaurikuler ve parotis lenf bezlerine doğrudur.
Patoloji
ve İnsidans
Orta
kulakta ve temporal kemikte malign tümörler son derece nadir olarak görülür
ve bunlar yassı epitel hücreli karsinoma, papiller adenokarsinoma,
rabdomyosarkoma, bazal hücreli karsinoma ve malign melanoma; iç kulakta
ise düşük grade’li adenokarsinomadır (6,7,13). Orta ve iç kulakta
morfolojik olarak genellikle benign olmasına rağmen lokalizasyonu
nedeniyle cerrahisi ve takibi dikkat gerektiren tümörler de mevcuttur.
Bunlar akustik nöroma ve menengiomadır (13).
Temporal
kemiğin primer tümörleri de son derece nadirdir. Bu tümörler normal
populasyonda milyonda altı oranında görülürler ve bunların %86’sını
temporal kemiğin skuamöz komponentinden gelişen yassı epitel hücreli
karsinoma oluşturur (1).
Tümör
Yayılımı
Temporal
kemiğin primer tümörlerinin tanısı genellikle geç dönemlerde yapılabilmektedir.
Bunun nedeni temporal kemik içerisindeki kanal ve boşluklarda kemik
erozyonu yapmadan tümörün yayılabiliyor olmasıdır (1,7). Dış kulak
yolu ve orta kulaktan kaynaklanan tümörler tanı zamanında petröz apekse,
nazofarenkse, infratemporal fosaysa, orta/arka kafa çukuruna yayılmış
olabilir (Şekil-11). Orta kulak
kaynaklı tümörler üstte tegmen timpani yolu ile orta kraniyal fossaya,
hipotimpanik yol ile parotis ve fasiyal sinire ve buradan da boyun yapılarına
ulaşabilir. Arkaya doğru yayıldığında mastoid, sigmoid sinüs ve arka
kraniyal fossaya yayılabilir. Öne ve mediale doğru yayıldığında ise
tuba Eustachi yolu ile nazofarenkse yayılır
(Şekil-12). Petröz apeks ve karotis kanalını da tutabilir. Tümör
anterolateral yayıldığında parotis ve temporomandibuler eklem de
etkilenir. Bu çevre dokuların tutulması kötü prognozu da beraberinde
getirir. Tümör karotis kanalını tuttuğunda yapılacak rezeksiyonda yüksek
oranda serebral iskemi riski vardır. Fasiyal sinir tutulumunun varlığı,
sinirin fonksiyonlarındaki bozulma ile kolaylıkla değerlendirilebilir
(1,7).
|
Şekil-11:
Dış kulak yolu primer kanserinin yayılım yollarının koronal anatomisi.
Tümör yayılımı: 1- Kıkırdak kanaldan öne doğru parotise,
2- Posterior sulkusa, 3- Timpanik membrandan orta kulağa, 4- Arkada
mastoide, 5- Anterior mezotimpanumdan karotis ve Eustachii tüpüne, 6- Otik
kapsül veya yuvarlak pencereden iç kulağa, 7- Ekstratemporal fasiyal
sinir boyunca infratemporal fosaysa, 8- İnferomedial olarak juguler fossa,
karotis ve alt kraniyal sinirlere doğru olabilir (24).
|
|

A:
Dış kulak yolu ön duvarında erken evre yassı epitel hücreli karsinomun
normal görünümdeki koronal kesiti
|

B:
A'daki lezyonun aksiyal görüntüsü
|

C:
Dış kulak yolu ön-alt duvarında erken evre yassı epitel hücreli
karsinomun koronal görüntüsü
|

D:
Tümörün kemik erozyonu yaparak temporomandibuler ekleme yayılımı (aksiyal
kesit)
|

E:
Lezyonun dış kulak yolu erozyonu ile arkaya yayılımı (aksiyal kesit)
|

F:
Lezyonun ön, arka, lateral ve medial yayılımı (aksiyal kesit)
|

G:
Çok ileri evre yassı epitel hücreli karsinomun temporal kemik içerisinde
her yöndeki yayılımı
|

H:
Lezyonun her yönde yayılımı (parasagital kesit)
|
Şekil-12:
Çeşitli tümör yayılımları (19)
|
Klinik
Temporal
kemik tümörlü hastalarda sıklıkla tedaviye dirençli kronik akan kulak
görülür (7,25-27). Bu bölgedeki tümörlerin tanısı tümörün
gizlenmesi nedeni ile geç olmaktadır. Semptomlar kemik erozyonu olduğunda
yada yaşamsal yapıları tuttuğunda ortaya çıkmaktadır. Hastalar
genellikle sinsi başlayan iletim tipi işitme kaybı ve kulak dolgunluğu
yakınması tarif ederler. Bu hastalar genellikle başarısızlıkla sonuçlanan
ve antibioterapiyi de içeren birkaç kez tedavi görmüşlerdir. Kanama, ağrı
ve şişme de görülebilen semptomlardır. Kemik erozyonu ve/veya süperenfeksiyon
varlığında hastalarda ağrı yakınması ortaya çıkmaktadır. Fallop
kanalı etkilendiğinde fasiyal paralizi ortaya çıkar. Labirent
etkilenirse Vertigo görülür. Tümör petröz apekse ulaştığında öncelikle
V. ve VI. kraniyal sinirler olmak üzere III. ve IV. kraniyal sinirler de
etkilenir. Daha ileri olgularda IX., X., XI. ve/veya XII. kraniyal sinirler
tutulabilmektedir.
Tanısal
değerlendirme
Fizik
Muayene
Malignite
şüphesi olduğunda iyi bir orta kulak ve temporal kemik muayenesinin yapılması
önemlidir. Kulak muayenesini takiben iyi bir kulak temizliği, arka duvar
kollapsını, kanal erozyonunu, yumuşak doku varlığını veya diğer şüpheli
bulguların değerlendirilmesine yardımcı olur. Dış kulak yolunda yumuşak
doku bulunduğunda histopatolojik inceleme için biopsi yapılmalıdır.
Postaurikuler bölgedeki cilt değişiklikleri ya da şişmeler gibi
bulguların olup olmadığı kaydedilmelidir. Kraniyal sinirler ayrı ayrı
değerlendirilmelidir. Diapozon testleri ve odyolojik incelemeler yapılmalıdır.
Bunlardan sonra da boyun muayenesi unutulmamalıdır.
Tanısal
Görüntüleme
Tümör
varlığı düşünüldüğünde gerek tümörün tanısı gerekse yayılımı
hakkında bilgi edinebilmek için radyolojik görüntüleme yapılması
gerekmektedir (1,7). Temporal kemiğin değerlendirilmesinde en iyi görüntüleme
yöntemi yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi (High Resolution
Computerize Tomography – HRCT)’dir. Tümörün intrakraniyal yayılımı
şüphesi varlığında ayrıca MRI yapılması gerekmektedir.
Evreleme
ve Prognostik Faktörler
Bazı
yazarlar temporal kemikteki hastalığın yaygınlığının fizik muayene
ve radyolojik çalışmalarla anlaşılamayacağını öne sürerek
preoperatif evrelemenin gerçek anlamda mümkün olmadığı fikrine
sahiptirler (24). Gerçekten de temporal kemik ve orta kulak tümörlerine
uygun ve yaygın olarak kabul görmüş bir evreleme sistemi bulunmamaktadır
(1,7,24). Literatürde orta kulak kanserleri için bulunabilen tek evreleme
sistemi Stell’in (1987) önerdiği sistemdir (5) (Tablo-6).
|
Tablo-6: Orta kulak kanserlerinin evrelendirilmesi (Stell)
|
T1:
Tümör tek sahada sınırlıdır. Fasiyal paralizi ve kemik erozyonu
yoktur.
|
T2:
Tümör köken aldığı organın içinde sınırlı olmakla birlikte,
etrafına yayılım gösterdiğini ifade eden fasiyal paralizi ya da
kemik erozyonu bulguları vardır
|
T3:
Komşu yapılara (dura, kafa tabanı, parotis, temporomandibuler
eklem, vs) yayılımın olduğunu ortaya koyan klinik ya da radyolojik
bulgular vardır.
|
Tx:
Hakkında evreleme yapılmaya olanak verecek yeterlilikte verisi
olmayan hastalar ve daha önce başka bir yerde tedavi edilmiş
olgular
|
|
Tedavi
Cerrahi
Dış
kulak yolu ve orta kulak malign tümörleri için 40 yıldan fazla zamandır
temporal kemik rezeksiyonu yapılmasına rağmen tüm olgulardaki 5 yıllık
sürvi oranlarında belirgin bir değişiklik olmamıştır (28). Bu tümörlerde
çok fazla tedavi seçeneği bulunmamaktadır (6) ve tedavi seçenekleri üzerinde
herhangi bir konsensus sağlanamamıştır (29). En iyi tedavi yöntemi
cerrahi rezeksiyonu takip eden radyoterapi (büyük tümörler ve pozitif
cerrahi sınır) olarak görülmektedir. Cerrahi ve radyoterapinin kombine
tedavi olarak uygulandığı hastaların 5 yıllık sürvi oranları,
cerrahi ya da radyoterapinin yalnız başına uygulandığı hastalardan
daha iyi olduğu gösterilmiştir (30,31). Bu hastalığın seyrek görülmesi
nedeni ile prospektif olarak değişik tedavi modaliteleri değerlendirilememektedir.
Tümörün temporal kemikten çıkarılabilmesi için değişik cerrahi yöntemler
bulunmaktadır; mastoidektomi, lateral temporal kemik rezeksiyonu, subtotal
temporal kemik rezeksiyonu, total temporal kemik rezeksiyonu. Mastoidektomi
tanımı, hem modifiye radikal hem de radikal girişimler için kullanılır.
Lateral temporal kemik rezeksiyonu, dış kulak yolunun kıkırdak ve kemik
kısmı, malleus ve incus’un çıkarılmasını içeren cerrahi işlemdir.
Subtotal temporal kemik rezeksiyonu tanımı, lateral temporal kemik
rezeksiyonuna ek olarak otik kapsülün çıkarılması işlemi için kullanılmaktadır.
Total temporal kemik rezeksiyonunda ise, tüm bu yapılara ilaveten petröz
apeks de çıkarılır. Mastoidektomi, ileri evre temporal kemik lezyonlarının
tedavisinde etkili bir yöntem değildir. Temporal kemik kanserlerinin
cerrahi rezeksiyonu en-blok olarak yapılmalıdır (1,4). Geçmiş dönemde
küçük tümörler için çeşitli mastoidektomi ve tümörün parça parça
çıkarıldığı yöntemler uygulanmıştır. Ancak ileri evre tümörlerde
sonuçlarının başarısız olduğu gösterilmiştir. Prasad ve Janecka, dış
kulak yoluna sınırlı ancak kemik tutulumu olan tümörlerde mastoidektomi,
lateral temporal kemik rezeksiyonu ve subtotal temporal kemik rezeksiyonu
yaklaşımlarının birbirlerine yakın iyi sonuçlar verdiğini bildirmişlerdir
(32). Günümüzdeki düşünceler, tümör orta kulağı tutuyorsa en-blok
subtotal temporal kemik rezeksiyonu tercih edilmesi gereken cerrahi yaklaşım
şekli olduğu yönündedir (1,32). Bunun karşıtı, tümörün parça parça
çıkarılmasını da savunanlar bulunmaktadır (29). Dura tutulumu olduğunda
rezeksiyon yapılsa bile iyi sürvi oranları elde edilememektedir (1,32).
Bu hastaların durumları kötüdür. Beyin dokusu ve karotis rezeksiyonu
yapılan hastalar sayıca az olduğundan verileri istatistiksel olarak
analiz edilememektedir (1,32).
Rezeksiyon
sonrası ortaya çıkan defektler, pektoralis major, latissimus dorsi veya
trapezius flepler gibi pediküllü myokutanöz fleplerle onarmak mümkün
olmaktadır (1,7,33). Ayrıca serbest muskulokutanöz flepler (rektus
abdominis, latissimus dorsi) de kullanılabilir. Her onarım yönteminin
kendine göre avantajları bulunmaktadır. Onarımda en önemli nokta açığa
çıkmış olan kemik yapıların vaskülarize kas ve cilt ile örtülmesidir.
Bu şekilde postoperatif radyoterapi uygulandığında ortaya çıkabilecek
osteoradyonekroz riski aza indirilebilmektedir.
Cerrahi
Yöntemler (Tablo-7)
Sleeve
Rezeksiyon
Bu
tanım çeşitli operasyonları tanımlamaktadır. Bunlar; dış kulak
yolundaki yumuşak dokunun rezeksiyonu veya dış kulak yolunun cildi veya kıkırdağının
lokal olarak çıkarılması veya lateral temporal kemik rezeksiyonu tarif
edebilir (1,2,3). Sleeve
rezeksiyon veya lokal rezeksiyon endikasyonu, dış kulak yolunun kemik-kıkırdak
bileşkesinin lateralinde yer alan lezyonları içermektedir (3,7) (Şekil-13.A).
|
Şekil-13:
Temporal kemik rezeksiyonu (koronal kesit).
A-
Sleeve rezeksiyon,
B- Lateral
temporal kemik rezeksiyonu,
C-
Subtotal temporal kemik rezeksiyonu,
D-
Total temporal kemik rezeksiyonu sınırları
|
|
Lateral
temporal kemik rezeksiyonu (en-blok)
Lateral
temporal kemik rezeksiyonu, bazen parsiyel temporal kemik rezeksiyonu, Sleeve
rezeksiyon ve radikal mastoidektomi olarak da adlandırılır.
Lateral
temporal kemik rezeksiyonu, dış kulak yolunun temporal kemik karsinomlarının
tedavisinde kullanılan çeşitli en-blok rezeksiyonların içinde
morbiditesi en az olan cerrahi yöntemdir. Bu nedenden dolayı en sık
uygulanan cerrahi işlemdir. Bu rezeksiyon, hastalarda iletim tipi işitme
kaybına neden olur, ancak fasiyal sinir fonksiyonları korunur. Kanama az
olur. Kraniyotomi gerektirmez (2,7).
Çıkarılan
spesimen, silindir şeklinde olup kemik dış kulak yolu, timpanik membran,
malleus ve inkusu içerir. Spesimenin medial sınırı, fasiyal sinir 2.
dirseği tespit edilip incudostapedial eklem ayrılarak ortaya konur.
Epitimpanum genişletilir, orta fossa tegmeni zigoma kökü ve
temporomandibuler ekleme ulaşıncaya kadar arkadan öne doğru takip
edilir. Sonra, timpanik kemik, stilomastoid foramenden temporomandibuler
ekleme kadar oyulur. Son olarak da, spesimen öne doğru kırılarak çıkarılır
(Şekil-13.B). Ortaya çıkan defekt “canal
wall-down mastoidektomi”nin temporomandibuler ekleme doğru genişletilmiş
halidir. Ortaya çıkan kavite oblitere edilebilir (2,7).
Lateral
temporal kemik rezeksiyonuna parotidektomi, mandibula kondil rezeksiyonu ve
boyun diseksiyonu eklenebilir. Tümör spesimenin daha da medialine uzanıyorsa,
bazı yazarlar morbiditeyi artırmamak için radikal en-blok rezeksiyon
yerine kalan tümörün parça parça çıkarılmasını önermektedirler
(2,7).
Subtotal
temporal kemik rezeksiyonu
(en-blok)
Subtotal
temporal kemik rezeksiyonu, bazen temporal kemik rezeksiyonu, parsiyel
temporal kemik rezeksiyonu ve radikal temporal kemik rezeksiyonu olarak da
adlandırılmaktadır. Bu, total temporal kemik rezeksiyonu değildir, çünkü
petröz apeksin 1/3 mediali ve karotis yerinde bırakılmaktadır. Subtotal
temporal kemik rezeksiyonu, daha iyi görüş sağlamak için orta ve arka
fossa kraniyotomilerini gerektirir. İnternal karotis arterin laterali,
keski ile spesimenin çıkarılacağı en medial sınırdır. Girişim sırasında
serebrospinal sıvının gelmesi nadir değildir. Fasiyal sinir kesilir, tam
sensorinöral işitme kaybı ve vertigo ortaya çıkar. Peroperatif önemli
miktarda kanama olabilir çünkü sigmoid-juguler venöz sistem
yaralanabilir. Spesimen temporal kemiğin lateral 2/3’ünü, zigomayı,
mandibula kondilini içerir. Rezeksiyonun medial sınırı internal karotis
arterdir (Şekil-13.C). Subtotal temporal kemik rezeksiyonu, parotidektomi
ve boyun diseksiyonu yapılacak şekilde genişletilebilir. Defektin
obliterasyonu için serbest doku transferi veya bölgesel myokutanöz
flepler kullanılabilir (2,7).
Total
temporal kemik rezeksiyonu
(en-blok)
Total
temporal kemik rezeksiyonu nadiren uygulanır. Çünkü internal karotis
arterin feda edilmesinden dolayı önemli ölçüde morbidite artışına ve
yüksek mortalite riskine sahiptir (2,7).
Total
temporal kemik rezeksiyonu, subtotal temporal kemik rezeksiyonu gibi yapılır,
ancak petröz apeks ve internal karotis arter spesimene dahil edilir (Şekil-13.D).
Petröz apeks tutulumu olduğunda yapılacak cerrahinin değeri tartışmalıdır
(2,7,32). Total temporal kemik rezeksiyonu parotidektomi ve boyun
diseksiyonu yapılacak şekilde genişletilebilir. Lezyon, kavernöz sinüsü
tutyorsa, masif intrakraniyal uzanımı varsa, boyunda rezeke edilemeyecek
hastalık varsa veya uzak metastaz varsa total temporal kemik rezeksiyonu
kontrendikedir (3).
|
Tablo-7: Temporal kemik kanserleri için uygulanan cerrahinin
tipleri (7)
|
Cerrahi
|
Çıkarılan
spesimen
|
Rezeksiyonun
sınırları
|
Sleeve
rezeksiyon
|
Dış
kulak yolunun cildi
|
Timpanik
membran sağlam
|
Lateral
temporal kemik rezeksiyonu
|
Dış
kulak yolunun kıkırdak ve kemik kısmı, timpanik membran, malleus
ve inkusun en-blok çıkarılması
Opsiyonel:
Parotis
Mandibula
kondili
Boyun
diseksiyonu
|
Medial:
stapes, orta kulak kaviyesi
Posterior:
mastoid kavite
Superior:
epitimpanum, zigoma kökü
Anterior:
Temporomandibuler eklem kapsülü
İnferior:
medial timpanik kemik, infratemporal fossa; fasiyal sinir korunur
|
Subtotal
temporal kemik rezeksiyonu
|
Lateral
temporal kemik rezeksiyonuna ek olarak mastoid, orta kulak, otik kapsül,
orta kulağın medial duvarındaki tümörün en-blok veya parça parça
çıkarılması
Yayılıma
göre; fasiyal sinir, dura, infratemporal fossa içeriği, sigmoid sinüs
|
Petröz
apeks, juguler foramenin ve karotis kanalının nörovasküler yapıları
|
Total
temporal kemik rezeksiyonu
|
Subtotal
temporal kemik rezeksiyonuna ek olarak petröz apeks
Yayılıma
bağlı; juguler foramen, karotis kanalı, dura, diğer kraniyal
sinirler
|
|
|
Sonuçlar
Yalnız
dış kulak yoluna ait tümörlerde %50 oranında 5 yıllık sürvi elde
edilebilmektedir. Subtotal temporal kemik rezeksiyonu yapılan orta kulak
tutulumlu hastalarda 5 yılık sürvi %41 olarak bildirilmiştir (34). Petröz
apeks tutulumu olan hastalarda 2 yıllık sürvi %0 oranındadır (1,7).
Komplikasyonlar
Bu
tümörlerin tedavisinde ortaya çıkabilecek komplikasyonlar uygulanan
tedavi yöntemine göre değişiklikler göstermektedir. Sinirlerin rezeke
edilmesi fonksiyonlarının kaybına neden olur, özellikle sağırlık, geçici
dengesizlik ve fasiyal paralizi. Dengesizlik birkaç hafta yada ayda
düzelir. Fasiyal sinir fonksiyonların geri kazanılması için
sinir grefti ya da hipoglossofasiyal anastomoz yöntemleri uygulanabilir.
Serebrospinal akıntı, menenjit ve beyin apsesi, duranın ortaya konduğu
ya da rezeke edildiği cerrahilerin olası komplikasyonlarıdır (2,7).
Radyoterapi
Küçük
tümörlerde radikal cerrahi ile lokal kontrol oranları yüksek olmasına
karşın ileri evrelerde adjuvan tedaviye gereksinim vardır (29). Bununla birlikte T1
tümörlerde radyoterapi ile oldukça başarılı lokal kontrol sonuçları
bildirilmektedir (35). Eğer tümör dış kulak yolunun periferinde
yerleşmiş ise 1cm emniyet sınırı sağlayan cerrahi rezeksiyon yeterli
olabilir. Benzer şekilde küçük tümörler yalnız başına radyoterapi
ile tedavi edilebilirler. Kartilaj veya mastoid tutulumu varlığında
cerrahiye postoperatif radyoterapi eklenmesi gereklidir. Dural invazyon varlığında
prognoz kötüdür.
Tedavi
sonuçlarını inceleyen seriler kısıtlı ve az sayıda hasta içerdiğinden
tedavi sonuçları hakkında kesin yorum yapmak zordur.
Radyoterapi
planlamasında genellikle iki
wedge filtreli alan kullanılır. Periferik yerleşimli tümörlerde tek
lateral elektron foton kombinasyonu kullanılabilir. Primer radyoterapide
primer tümör 2 cm emniyet sınırı ile 1.8-2 Gy lik günlük
fraksiyonlarla 66-70 Gy alacak şekilde tedavi edilir. Post operatif ışınlamada
cerrahi yatağı 2.5-3 cm emniyet sınırı ile tedavi edilir 1.8- 2 Gy lik
günlük fraksiyonlar kullanılarak 54-63 Gy verilir.
Orta
kulak tümörlerinde genel yaklaşım cerrahi ve radyoterapinin kombinasyonu
şeklindedir.Yalnız başına cerrahi ile tedavi edilen tümörlerde lokal
yineleme oranları yüksektir, radyoterapinin eklenmesi bu oranları düşürür
(36).
Radyoterapi
planlaması kişiye özgü olmalıdır. Temporal kemik apeksinin beyin sapına
yakınlığı nedeniyle tedavi planlamasında
dikkatli olunmalıdır. Radyoterapi çoğunlukla post-operatif olarak
yapılır ve 1.8-2 Gy lik günlük fraksiyonlarla 60-63 Gy verilir.
Rabdomyosarkom’larda
radyoterapi
Temporal
kemik/orta kulak yerleşimli rabdomyosarkomlar tanı anında genellikle
rezektabl değildir. Parameningeal lokalizasyolu bu tümörlerde meningeal
tutulum merkezi sinir sistemi yinelemesi riskini arttırmaktadır ve
nisbeten kötü prognoza sahiptir. Lokal tedavisinde kemoterapi ve
radyoterapi kombinasyonu etkilidir ve tercih edilen tedavi yöntemidir.
Agresif cerrahinin olumlu katkısı yoktur. Radyoterapi dozu IRS grup III
hastalar için 1.8 Gy günlük fraksiyonlarla 50.4 Gy dir. Radyoterapi
genellikle kemoterapinin 9. haftasında başlar ancak yüksek risk faktörleri
varlığında(kafa tabanı tutulumu, intrakranyal yayılım kranyal sinir
felci) kemoterapi ile eş zamanlı başlatılır (37,38).
Kombine
tedavi ile tedavi sonuçları yıllar içerisinde oldukça gelişmiş ve 3 yıl
hastalıksız sağkalım ve sağkalım oranları IRS (Intergroup
Rhabdomyosarcoma Study) I’den IRS IV’e
% 42’den %88’e yükselmiştir (39).
|
Kaynaklar:
1-
Ross DA, Sasaki CT. Cancer of
the Ear and Temporal Bone. In: Myers EN, Suen JY, eds. Cancer of the Head
and Neck. Philadelphia, WB Saunders, 1996: 586-97.
2-
Kuhel WI, Hume CR, Selesnick SH.
Cancer of the external auditory canal and temporal bone.
Otolaryngol Clin North Am 1996 Oct;29(5):827-52
3- Gal TJ, Futran ND, Bartels LJ,
Klotch DW. Auricular carcinoma with temporal bone invasion: outcome analysis.
Otolaryngol Head Neck Surg 1999 Jul;121(1):62-5
4- Gillespie MB, Francis HW, Chee N,
Eisele DW. Squamous cell carcinoma of the temporal bone: a radiographic-pathologic
correlation. Arch Otolaryngol Head Neck Surg 2001 Jul;127(7):803-7
5-
Akyıldız N. Kulak ve Temporal Kemiğin Epitelyal Neoplazmları. In: Kulak
Hastalıkları ve Mikrocerrahisi II, Bilimsel Tıp Yayınevi, Ankara, 2002;
385-90.
6-
Kunt T. Dış Kulak ve Orta Kulak Neoplazmları. In: Çelik O. ed, Kulak
Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi, Ch. 1.18, Turgut Yayıncılık,
İstanbul, 2002; 291-9.
7-
Barr DM. Temporal bone carcinoma. Otolaryngol Clin N Am 2001;
34(6):1197-218.
8-
Balough B, O’leary MJ, Martin PJ. Basal and Squamous Cell Carcinoma of the
Auricle. In: Jackler RK, Driscoll CLW eds. Tumors of the Ear and Temporal
Bone, Philadelphia, Lippincott, 2000; 29-55.
9-
Shockley WW. Stucker FJ. Squamous cell carcinoma of the external ear: A
review of 75 cases. Otolaryngol Head Neck Surg 1982; 97:308-312.
10-
Lewis JS Squamous carcinoma of the ear.Arch Otolaryngol 1973; 197:49.
Johnson
WC,Helwig EB. Adenoid squamous carcinoma (adenoachantoma):a
clinicopathologic study of 155 patients. Cancer 1966;19:1639.
11-Ross
DA, Sasaki CT. Cancer of the Ear
and Temporal Bone. In: Myers EN, Suen JY, eds. Cancer of the Head and Neck.
Philadelphia, WB Saunders, 1996: 586-97.
12-
McNutt NS, Smoller BR, Contreras F.Skin. In: Damjanov I, Linder J, eds.
Anderson’s Pathology. St Louis: Mosby, 1996:2389-479.
13-
Michaels L. Ear. In: Damjanov I, Linder J, eds. Anderson’s Pathology. St
Louis: Mosby, 1996: 2876-900.
14-
Pulec JL. Glandular tumors of the external auditory canal. Laryngoscope
1977;87:1601-1612.
15-
Gnepp DR, E-Mofty SK. Salivary Glands. Damjanov I, Linder J, eds.
Anderson’s Pathology. St Louis: Mosby, 1996:1616-46.
16-
Arriaga M, Hirsch BE, Kamerer DB, Myers EN. Squamous cell carcinoma of the
external auditory meatus (canal). Otolaryngol Head Neck Surg 1989;
101:330-7.
17-
Beaver ME, Chang CYJ. Melanoma. In: Jackler RK, Driscoll CLW eds. Tumors of
the Ear and Temporal Bone, Philadelphia, Lippincott, 2000; 56-66.
18-
Knegt PP, Ah-See KW, Meeuwis CA, Van
Der Velden LA, Kerrebijn JD, De Boer MF. Squamous carcinoma of the external
auditory canal: a different approach. Clin Otolaryngol 2002 Jun;27(3):183-7
19-
Moffat DA, Chiossone-Kerdel JA, Cruz M. Squamous Cell Carcinoma. In: Jackler
RK, Driscoll CLW eds. Tumors of the Ear and Temporal Bone, Philadelphia,
Lippincott, 2000; 67-83.
20-
Mazeron JJ, Ghalie R, Zeller J et al. Radiation therapy for carcinoma of the
pinna using iridium 192 wires: a series of 70 patients. Int J Radiat Oncol
Biol Phys 1986; 12: 1757-63.
21-
Allan E, Stanton A, Pye D et al. Fractionated high dose rate brachytherapy
moulds- a precise treatment for carcinoma
of the pinna. Radiother Oncol 1998; 48: 277-81.
22-
Silva JJ, Tsang RW, Panzarella T et al. Results of radiotherapy for
epithelial skin cancer of the pinna: the Princess margaret Hospital
experience, 1982-1993. Int J Radiat Oncol Biol Phys 2000; 47:451-9.
23-
Hayter CR, Lee KH, Groome PA et al. Necrosis following radiotherapy for
carcinoma of the pinna. Int J Radiat Oncol Biol Phys 1996; 36: 1033-7.
24-
Moody SA, Hirsch BE, Myers EN. Squamous cell carcinoma of the external
auditory canal: an evaluation of a staging system. Am J Otol, 2000; 21(4):
582-8.
25-
Testa JR, Fukuda Y, Kowalski LP.
Prognostic factors in carcinoma of the external auditory canal.
Arch Otolaryngol Head Neck Surg 1997 Jul;123(7):720-4.
26-
Lim LH, Goh YH, Chan YM, Chong VF,
Low WK. Malignancy of the temporal bone and external auditory canal. Otolaryngol
Head Neck Surg 2000 Jun;122(6):882-6.
27-
Chee G, Mok P, Sim R. Squamous cell
carcinoma of the temporal bone: diagnosis, treatment and prognosis. Singapore
Med J 2000 Sep; 41(9):441-6, 451.
28-
Lewis JS. Cancer of the External Auditory Canal, Middle Ear and Mastoid. In:
Suen JY, Myers EN eds. Cancer of the Head and Neck, New York, Churchill
Livingstone, 1981: 557-75.
29-
Nyrop M, Grontved A. Cancer of the
external auditory canal. Arch Otolaryngol Head Neck Surg 2002
Jul;128(7):834-7.
30-
Austin JR, Stewart KL, Fawzi N.
Squamous cell carcinoma of the external auditory canal. Therapeutic
prognosis based on a proposed staging system. Arch Otolaryngol Head
Neck Surg 1994 Nov;120(11):1228-32
31-
Pfreundner L, Schwager K, Willner J,
Baier K, Bratengeier K, Brunner FX, Flentje M. Carcinoma of the external
auditory canal and middle ear. Int J Radiat Oncol Biol Phys 1999 Jul
1;44(4):777-88.
32-
Prasad S, Janecka IP. Efficacy of
surgical treatments for squamous cell carcinoma of the temporal bone: a
literature review. Otolaryngol Head Neck Surg 1994 Mar;110(3):270-80.
33-
Gal TJ, Kerschner JE, Futran ND,
Bartels LJ, Farrior JB, Ridley MB, Klotch DW, Endicott JN. Reconstruction
after temporal bone resection. Laryngoscope 1998 Apr;108(4 Pt
1):476-81.
34-
Tiwari R, Feenstra L, Karim A. Temporal bone resections for carcinoma of the
middle ear and the external ear canal. Am J Surg 1992; 164: 648-50.
35-
Hashi N, Shirato H, Omatsu T et al. The
role of radiotherapy in treating squamous cell carcinoma of the external
auditory canal, especially in early stages of disease. Radiother Oncol 2000;
56:221-5.
36-
Pfreundner L,Schwager K, Willner J et al Carcinoma external auditory canal
and external ear. Int J Radiat Oncol Biol Phys 1999; 44: 777-88.
37-
Raney
RB, Meza J, Anderson JR et al.
Treatment
of children and adolescents with localized parameningeal sarcoma:experience
of the Intergroup Rhabdomyosarcoma Study Group protocols IRS-II through -IV,
1978-1997. Med Pediatr Oncol 2002; 38:22-32.
38-Wharam
MD Jr. Rhabdomyosarcoma of parameningeal Sites. Semin Radiat Oncol
1997 ; 7:212-6.
39-Hawkins
DS, Anderson JR, Paidas CN et al. Improved
outcome for patients with middle ear rhabdomyosarcoma: a children's oncology
group study. J Clin Oncol 2001; 19:3073-9.
|
|
|
|
|
|