GÜRÜLTÜYE BAĞLI İŞİTME KAYIPLARI
Dr. Fikret KASAPOĞLU, Aralık 2002

ETKİLEŞİMLER

Gürültünün belli kimyasal ajanlarla kombinasyonunun, her stimulus'un tek başına uygulanmasından daha güçlü reaksiyon oluşturduğu bilinmektedir. Ototoksik ilaçların 4 ana kategorisi vardır.

1.Aminoglikozid antibiyotikler.

2.Platinum türevi kemoterapötikler.

3.Loop diüretikler

4.Salisilatlar

Son iki ilaç grubu reversibl yan etkilere neden olurken, aminoglikozid antibiyotikler ve platinum türevi kemoterapötikler iç kulağa ve işitme üzerine kalıcı hasarlar verirler. Birçok laboratuar çalışmasında kanamisin veya neomisin'in değişik gürültü tipleriyle kombinasyonunun belirgin potansiyalizasyon etkisi olduğu gösterilmiştir. Diğer bazı çalışmaların sonuçlarına göreyse; ilacın gürültüyle birlikte veya aylar sonra verilmesinin bile aynı oranda potansiyalizasyon etkisi olduğunu belirtmektedirler. Her ne kadar önceki çalışmalarda salisilatların gürültüyle birlikte etkileşimi olmadığını söyleseler de, son yıllardaki kontrollü çalışmalarda, salisilat tedavisi alan ve gürültüye maruz kalan kişilerde ilave işitme kayıpları gelişmektedir.

Son olarak çinçillalardaki bir deneysel çalışmada antineoplastik bir ajan olan cisplatin'in, gürültü maruziyetinden daha fazla işitme kaybına ve tüylü hücre hasarına neden olduğu gösterilmiştir.

Son yıllarda gürültünün, çevresel ve endüstriyel kimyasal ajanlarla etkileşimleri bildirilmektedir. Yarasalar üzerinde Fechter, Young ve Carlisle'nin yaptığı deneysel bir çalışmada, gürültüye maruziyet ve eş zamanlı çevresel kirletici ajan karbon monoxide maruz kalınması ayrı ayrı maruziyet sonucu oluşan işitme kaybından daha fazla kayba neden olmaktadır ve yüksek frekanslarda daha kalıcı işitme kaybına neden olmuştur. Çevrede değişik birçok kimyasal madde bulunmaktadır. Organik çözücüler; toluene ve hexane, metil cıva ve kurşun asetat, plastik ve poliüretan köpüğü üretiminde kullanılan organik metal; trimetilin klorid gibi potansiyel ajanların gürültüyle sinerjistik etki gösterdiği bilinmektedir.

Bu çevresel kimyasal ajanların periferal dokulara direk hasarı göz önüne alındığında, daha santral işitme yollarında ilave anatomik hasarlar gelişebilmesi muhtemeldir.

 

GÜRÜLTÜNÜN DİĞER YAN ETKİLERİ

Gürültüyle birlikte vestibüler sistemde de hasar gelişmesi potansiyel bir problemdir, çünkü denge ve işitme reseptörleri fiziksel olarak çift olarak bulunmaktadırlar. Bunlar membranöz labirenti ortak olarak kullanmaktadırlar. Ek olarakta; vestibüler sistemle akustik sistemin anatomik olarak ortak başlangıcının olması, vestibüler sistem ve koklear sistem tüylü hücrelerinde çok büyük benzerlikler olması ve ortak arteryel kanlanmanın olması da NIHL ile birlikte vestibüler hasar olasılığını desteklemektedir. Teoriye göre limiting membran ve membranous partition; utrikül ve semisirküler kanalları vestibül'ün diğer kısımlarından ayırarak etkili stapes titreşimlerinin yan etkilerinden vestibül'ün çoğu duyu hücresini korumaktadır. Yine bazı çalışmalarda endüstri çalışanlarında ve askerlerde vestibüler semptomlarında ortaya çıktığı belirtilmiştir.

Yine hayvanlarla yapılan çalışmalarda vibrasyonla sinerjistik bir etkilişim olduğu gösterilmiştir. İnsan işitme sınırı dışında olan infra ve ultrasound seslerle etkileşimi gösteren çalışmalar yapılmıştır. İnfrasonik veya titreşim stimülusu 0.1’den 20 Hz’e kadar olan sesler olarak tanımlanır. Yinede infrasound maruziyeti insanlarda normal odyometride 0.25’den 8 kHz’e kadar olan frekanslarda TTS’ye neden olabilmektedir. Hangi infrasound sesin kokleada kalıcı hasara neden olduğu bilinmemektedir. Bunun yanında bazı yayınlarda ultra-high frekans ses dalgalarının minimal etki gösterdiği vurgulanmaktadır. Bunların giga-Hz gibi frekanslara uzanmıyor ise mekanik enerjiden çok termal özellikleri öne çıkmaktadır. Olasılıkla orta kulak sesin frekansını limitleyerek iç kulağı tehlikelerden koruduğu düşünülmektedir.

MR çekimlerinde 108 dB seviyelerine ulaşan akustik gürültü düzeyleri tespit edilmiştir. Brummett, Talbot ve Charuhas MR’daki sesin  belirgin sayıda hastada geçici eşik kayması oluşturmada yeterli olduğunu göstermişlerdir ve bunlarda kulak tıkaçlarının faydalı olduğu söylenmektedir.

Diş hekimlerince diş frezlenmesine bağlı gelişen işitme kayıpları da bildirilmektedir.

Gürültünün, işitme dışı sorunlarına gelince uykuyla bağlantılı bir takım non-spesifik sağlık sorunlarına neden olabildiği açıktır. Kronik temasın bir biyolojik stres nedeni olduğu bununda uzamış otonom sinir sistemi ve pituiter-adrenal komplex aktivasyonuna neden olarak genel sağlık problemi oluşturduğu düşünülmektedir. Gürültü ayrıca dolaşım sistemi üzerine etkilidir, hipertansiyon ve gastrointestinal motivite bozukluklarına, peptik ülsere neden olabildiği söylenir. Emosyonel huzursuzluk, sinirlilik yaratır.

 

YASAL KONULAR

Burada temel sorun tehlikeli gürültü miktarının belirlenmesi, kontrolü ve ölçümüdür. Eşit enerji prensibine göre, kalıcı hasara neden olabilecek total sound enerji anlatılmaktadır, bu da dB olarak gürültü seviyesine maruziyetin süresine bağlıdır. Bu prensip işyerinde günlük maruziyetin dozuna uyarlanmıştır. Bir ses diğerinin 2 kat enerjiye sahip, ancak diğer sesin yarı süresi kadar sürüyorsa, bunlar eşit sound level'a sahiptirler ve kulağa eşit hasar verirler. Ancak böyle bir genelleme ani ve aralıklı seslerde yapılamamaktadır. Ani seslerde daha fazla, aralıklı seslerde daha az hasar olacaktır.

Amerika birleşik devletlerinde maksimum izin verilen ses limiti 8 saat boyunca 90 dB'dir. Sound enerji terimine göre de 95 dB 4 saat boyunca uygulanabilir. Ayrıca 85 dB üzerinde gürültülü ortamda işçi çalıştıran işyerlerinde işitmeyi koruma programları uygulanmaktadır. İşe başlama öncesi kontrol odyometrisi ve yıllık odyometri kontrollerinin yanında kulak koruyucu önlemler gereklidir.

Ülkemizdeki yasalarda bu konuda bir tutarsızlık mevcuttur. İşçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünde; ağır ve tehlikeli işlerin yapılmadığı işyerlerinde gürültü derecesi 80 dB'i geçmeyecektir. Daha çok gürültülü çalışmayı gerektiren işlerin yapıldığı yerlerde gürültü derecesi en çok 95 dB olabilir. Ancak bu durumda işçilere başlık, kulaklık ve kulak tıkaçları gibi uygun koruyucu araç ve gereçler verilecektir. SSK sosyal sigorta işlemleri tüzüğünde bu limit 85 dB'e değişmektedir. Ülkemizde de işitme kayıpları için bütün dünyanın kabul ettiği 90 dBA'lık limit tek standart olarak kabul edilmelidir.

 

TEDAVİ VE KORUNMA

Gürültüden korunmanın temel unsurları; kişinin eğitimi, mühendislik kontrolleri ve kulak koruma cihazlarının düzenli kullanımını içerir. Eğitim ve kişileri korunma cihazlarını kullanmaya yönlendirmek otorinolaringologların görevlerindendir ayrıca işyerlerinde işyeri hekimleri bu görevi üstlenmektedirler.

Korunma cihazlarından; kulak tıkaçları iç kulağa ulaşan sesi 15-30 dB azaltır ve orta-yüksek frekanslarda (2-5 kHz) etkilidirler.

Kulaklıklar daha etkilidir özellikle 500 Hz-1 kHz arasında sesi 30-40 dB azaltır. Çok şiddetli gürültüde ikisi de birlikte kullanılmalıdır ve sürekli çıkartılmamalıdır. Sesi 30 dB azaltan cihaz koruyucu sürenin %95’inde takılsa bile etki düzeyi 15 dB’e iner.

Ayırıcı tanıda buşon, EOM, yaş, genetik hastalıklar, otoskleroz, menier hastalığı, akustik nörinoma gibi hastalıklarda göz ardı edilmemelidir.

TTS’yi ayırt etmek için bir çok merkezde 14 saatten 24 haftaya kadar beklenilmesi gerektiği belirtilmektedir.

NIHL medikal tedavisine yönelik birçok kaynak literatürde mevcuttur ancak bunların etkinliğine yönelik deneysel çalışmalar oldukça az sayıdadır. Örneğin yüksek doz vitamin A seviyelerinin gürültüye yatkınlığı azaltacağı düşünülmüş ancak kontrollü yapılan çalışmalarda böyle bir etki gösterilememiştir. Buna rağmen vitamin A eksikliğinin yatkınlığı artırdığı düşünülmekte fakat, normal gereksinim'in üzerinde bir fazlalığın yararı olmadığı düşünülmektedir.

Nikotinik asit, vitamin B1, hidroklorik papaverin, nilidrin (nylidrin), tioktik asit (thioctic acid) ve klorpromazin gibi maddelerin de bir miktar iyileştirici etkileri olduğu bildirilmiştir. Ayrıca adenosin trifosfat (ATP), efedrin, gingko-biloba türevleri ve amino-oksiasetik asit'inde iyileştirici etkileri olduğu bildirilmiştir.

Akustik travma vakalarında kaza sonrası yapılacak en iyi tedavi şekli; yeni stimulusları engellemek amacıyla kulak tıkacının etkilenen kulak veya kulaklara uygulanması olacaktır. Voldrich (1979), Gine domuzlarına 5 dakika boyunca 145 dB, her bir hayvana akustik travma yaratacak şekilde uygulanmıştır. Sonrasında hayvanların yarısı; sessiz bir ortama alınırken diğer yarısına 30 dakika boyunca 90dB zararsız ses verilmiştir. Koklear hasarın 90 dB zararsız ses uygulanan hayvanlarda 3 kat daha fazla olduğu saptanmıştır. Bu sonuç; hipoteze göre 145 dB sesin indüklediği retiküler laminadaki yarık veya deliklerin gelişmesi endolenf ve perilenfin karışımını sağlayacak, bu da tüylü hücreler üzerine toksik etki yaratacaktır. Bu membran yırtıkları, koklea  daha orta şiddetli ortamda olsa dahi oldukça yavaş olacaktır.

Akustik travma sonrası birkaç saat içinde karbojen solunması veya dextran enjeksiyonunun kan sirkülasyonunu artırarak ve iyileşme sürecini hızlandırarak faydalı oldukları düşünülmüştür. Ayrıca bu ajanlar ani işitme kayıplarında da kullanılırlar. Ayrıca kontrollü çalışmalarla yapılan deney sonuçlarının tatminkar sonuçları olmasa da; prokain hidroklorid (Novokain), ergoloid mesylates (Hydergine), vazodilatatörler, vitamin E, dextran, karbojen ve stellat ganglion blokajı pratikte kullanılmaktadır.

NIHL gelişen kişiye ilk öneri gürültüden korunmak; korunma cihazları ile veya işini değiştirmek olmalıdır. Mümkünse ses düzeyi 80 dB'in altına indirilmelidir. Bu önlemlere rağmen yinede çok az bir düzelme beklenmektedir, tüylü hücreler rejenere olmamaktadır. Sıradan işitme cihazlarının faydaları da oldukça sınırlıdır, yüksek frekans seslerin seçici amplifikasyonunu yapabilen cihazlar önerilmektedir. Örneğin 4000 Hz frekanstaki tüm reseptörler tahrip olduysa bu cihazlarda faydalı olamayacaktır. Bir diğer seçenekte yüksek frekans sesleri düşük frekanslara çevirebilen cihazların kullanılabilmesidir. Örneğin 4000-Hz frekans 2000-Hz frekansa çevrilecek veya 3000-Hz frekans 1500-Hz frekansa çevrilecek ve uygun eğitim periyodu sonucu bu tür cihazların gelecekte kullanılabileceği umulmaktadır.

 

KAYNAKLAR

1.Otolaryngology Head and Neck Surgery, Charles W. Cummings

2.Otorhinolaryngology, John Jacop Ballenger

3.Essential Otolaryngology, K.J.Lee

4.İşyeri hekimliği ders notları, Türk Tabipleri Birliği

5.Ders Notları; Prof.Dr.İ.Hızalan

Bu site en iyi 1024x768 piksel çözünürlük, IE 5+ tarayıcı ve yüksek renkte izlenir

Tasarım Dr.Oğuz BASUT ©2003