SEMİYOLOJİ |
Doç.
Dr. Oğuz BASUT |
ANAMNEZ
Anamnezde
kulak hastalıklarının major semptomları olan;
-
İşitme kaybı
-
Kulak ağrısı
-
Kulak akıntısı (otore)
-
Kulakta kaşıntı
-
Baş dönmesi (vertigo) ve dengesizlik hissi (dizziness)
-
Kulak çınlaması (tinnitus)
şikayetlerinin mevcut olup olmadığı araştırılmalıdır.
İşitme kaybı:
Unilateral veya bilateral, ani veya yavaş ortaya
çıkabilir.
Kulak ağrısı:
Kulağın kendi hastalığından kaynaklanan ağrıya
otodini, baş ve boyundaki başka bir organdan
kaynaklanıp kulağa vuran ağrıya refere otalji –
yansıyan kulak ağrısı adı verilir.
DKY
enfeksiyonları (otitis eksterna) ve otitis media kulak
ağrısının en sık lokal nedenleridir.
N.trigeminus,
n.fasiyalis, n.glossofaringeus, n.vagus ve C2 veya C3
sinirlerinin innerve ettikleri bölgelerde olabilecek
enflamatuar, travmatik veya tümöral herhangi bir
hastalık, anyı taraftaki kulakta refere otaljinin
nedeni olabilir.
Kulak akıntısı (otore):
DKY veya orta kulağın akut veya kronik bir
enfeksiyonunun belirtisidir.
Kulak akıntısının özellikleri, akıntının nedeni veya
kaynağı konusunda fikir verebilir. Kanlı akıntı;
enfeksiyon, tümör veya travma nedeniyle olabilir. Su
gibi berrak akıntı, serebrospinal sıvı kaçağına bağlı
olabilir. Akıntı rengi, kokusu bunun ağrı veya travma
ile olan ilişkisinin belirlenmesi, akıntının
etyolojisinin aydınlatılmasında önemlidir.
Kulakta kaşıntı:
Kulak kaşıntısının nedeni, genelde DKY salgısının (serumen)
zaman zaman neden olduğu irritasyondur. Ayrıca DKY
hastalığı veya diabetes mellitus, hepatit ve lenfoma
gibi sistemik bir hastalığa da neden olabilir.
Baş
dönmesi (Vertigo) ve dengesizlik hissi (dizziness):
Otolojik, nörolojik, psikolojik veya iatronejik
nedenlerle ortaya çıkabilir.
Kulak çınlaması (Tinnitus):
Herhangi bir uyaran olmadığı halde çınlama, zil veya
uğultu sesi duyulmasıdır. Genelde sensorinöral veya
iletim tipi işitme kaybı olduğunda görülür. Tinnitusun
en sık nedenleri, Meniere hastalığı, gürültüye bağlı
iç kulak travması, ototoksik ilaç kullanımı ve
otosklerozdur. |
FİZİK MUAYENE
Kulağın fizik muayenesi, dış kulağın ve kulak zarının
incelenmesi ile işitme fonksiyonunun
değerlendirilmesini kapsar.
Kulağın fizik muayenesi için kulak spekulumu, alın
aynası, otoskop, diapozon (tercihen 512 Hz’lik)
gerekli aletlerdendir.
Eğer
hastanın yakınması bir kulakta ise, bulguların
karşılaştırılması için önce normal kulak muayenesi
edilmelidir. Kulağın fizik muayenesi şu aşamaları
içerir;
·
Dış
kulak muayenesi
·
Otoskopi
·
İşitme değerlendirilmesi |
Dış Kulak Muayenesi
İnspeksiyon
Aurikulanın büyüklüğü, şekli ve pozisyonu
inspeksiyonla değerlendirilir.
Aurikulanın karnıbahar gibi düzensiz şekilde olması
tekrarlamış travmaların sonucudur. Eksternal akustik
meatusta deformite, enflamasyon veya tümörlerin
belirtisi olabilir.
DKY’nda akıntı bulunup bulunmadığına bakılır; varsa,
akıntının rengi, berraklığı, kokusu
değerlendirilmelidir.
Palpasyon
Aurikula palpe edilerek hassasiyet veya şişlik olup
olmadığı araştırılır. Aurikulayı hareket ettirmekle ve
tragus üzerine bastırmakla ağrı ortaya çıkıyorsa, bu
bulgu DKY enfeksiyonu lehinedir. Postaurikuler bölgede
skatris ve şişlik aranmalıdır. İnsizyon skatrisi
bulunması hastanın daha önceden bir kulak operasyonu
geçirdiğini, şişlik ve mastoid apekse basmakla
hassasiyet bulunması mastoid kemikte enfeksiyon
bulunduğunu düşündürmelidir.
Otoskopi
DKY
ve kulak zarının otoskopisi 4 yöntemle yapılabilir;
1-
Direkt otoskopi:
Alın aynası ile yansıtılan ışıkla veya hekimin başında
taşıdığı bir ışık kaynağı ile büyütme kullanmadan
yapılan muayenedir.
2-
Otoskop ile muayene:
Üzerinde taşıdığı lens ile yaklaşık 2.5-3 kat büyütme
sağlayan otoskop kullanılarak yapılan muayenedir.
Taşınabilir olması ve büyütme sağlaması nedeniyle
pratikte en çok kullanılan yöntemdir.
3-
Otomikroskopi:
Muayene mikroskopu ile büyütme faktörünün
değiştirilebildiği ve detaylı inceleme için kullanılan
yöntemdir.
4-
Otoendoskopi:
Bir rigid oto-endoskop kullanılarak, inceleme yapılan
yere endoskop yaklaştırıldıkça görüntünün büyüdüğü ve
detayların değerlendirilebildiği yöntemdir. |
 |
 |
 |
 |
Direkt otoskopi |
Otoskop ile muayene |
Otomikroskopi |
Otoendoskopi |
|
Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, kulak zarını
görebilmek için DKY eğitiminin düzeltilmesi için
erişkinlerde aurikulanın arkaya ve yukarı doğru,
çocuklarda arkaya veya arka-aşağıya doğru çekilmesi
gerekir.
Otomikroskopi ve otoendoskopi, kulak zarının daha
detaylı ve büyütülmüş görüntüsü için kullanılan
muayene teknikleridir.
Kulak Zarının Muayenesi
Kulak zarı normalde yarı saydam ve sedef grisi
rengindedir. Malleus’un kısa ve uzun kolunun
(manubrium mallei) zarın üzerinde oluşturdukları
çıkıntılar görülmelidir. Kulak zarının DKY’na bakan
yüzünün konkav olup otoskopide kullanılan ışığı
yansıtmasına bağlı olarak, tepesi manubrium malleinin
alt ucundaki umboda, tabanı kulak zarının ön-alt
kısmında olan bir ışık reflesi (Politzer üçgeni)
görülür.
Kulak zarı değerlendirilirken aşağıdaki özellikleri
belirtilmelidir;
Zarın rengi:
Normalde kulak zarı sedefi gri renkte ve parlaktır.
Hastalık durumlarında zarın rengi beyaz, kırmızı veya
sarıya yakın olur, zarın üzerindeki damarlar
belirginleşir. Zar üzerinde beyaz plaklar, kalsiyum
tuzlarının çökmesi ile karakterize bir iyileşme cevabı
olan timpanosklerozun işaretidir.
Zarın pozisyonu:
Kulak zarının bombeleşmesi, orta kulakta sıvı
bulunduğuna işaret eder. bunun tersine, zarın orta
kulak yönüne retraksiyonu Östaki borusu fonksiyon
bozukluğunda olduğu gibi orta kulak basıncının
düşmesinin ve eşitlenmemesinin işaretidir.
Perforasyon varlığı:
Kulak zarı perforasyonları enfeksiyonlar veya travma
sonucunda oluşur. Kulak zarında perforasyon varsa,
özellikleri belirtilmelidir; tek-multipl,
santral-marjinal (perforasyonun çevresinde her
lokalizasyonda kulak zarı kalıntısı varsa santral,
perforasyonun herhangi bir yanında sağlam zar
kalıntısı yoksa marjinal olarak isimlendirilir),
taze-eski (taze perforasyonlar akut enfeksiyonlar veya
travmalardan hemen sonra görülürler, perforasyon
kenarlarındaki zarda kanama odakları ve perforasyon
kenarlarında düzensizlikler vardır; eski
perforasyonlar düzgün kenarlıdır, kanama odakları
yoktur).
Zarın Hareketliliği:
Kulak zarının hareketliliği, pnömatik otoskopi ile
değerlendirilir. Bu yöntem, otoskopa bir lastik puar
takılması ile uygulanır. DKY’ndaki basınç hafifçe
azaltıp artırılarak kulak zarının dışa ve içe
hareketliliği incelenir. Orta kulak enfeksiyonlarında
ve orta kulakta sıvı varlığında zar hareketlerinde
azalma veya kaybolma meydana gelir.
İşitme Muayenesi
Kulağın fonksiyonel muayenesi için işitme testi
yapılması gerekmektedir. İşitme testlerinin amacı
önce; işitme kaybının derecesini saptamak, sonra
kaybın iletim veya sensorinöral tiplemesini yapmaktır.
İletim tipi işitme kaybına (İTİK) neden olan
patolojiler; DKY, kulak zarı, orta kulak, kemikçikler
ve Östaki borusu ile ilgilidir.
Sensorinöral tip işitme kayıpları (SNİK) ise; koklea,
8. kafa çifti veya santral bağlantıları ile ilgili
patolojiler nedeniyle olur.
Mikst tipte işitme kaybı, iletim ve sensorinöral
işitme kaybının birlikte olduğu durumlardır.
Ses
Ses fiziksel enerji cinslerinden
biridir, bir titreşim enerjisidir. Ses, hava
basıncındaki küçük, titreşimsel değişikliklerinin
iletimi ile karakterizedir. Bu titreşimlerin, spesifik
bir ses alıcısı olan kulağa ulaşması sonucunda
işitme hissi ortaya çıkar.
Ses oluşması için bir enerji kaynağına
ve çoğaltıp dağılması için de elastik elemanlara sahip
bir ortamın bulunmasına gerek vardır. Hava, ses
iletimi için en elverişli ortamdır. Sesin yayılma hızı
20oC havada 344 m/s, 30oC suda
1494 m/s, çelikte 5000 m/s’dir.
Ses
dalgası hava partiküllerinin yer değiştirmeleri
sırasındaki sürtünmeleri ile oluşur.
Diapozonun titreşmesi ses partiküllerini iter, sonra
atmosfer basıncı karşı koyar ve eksi durumuna gelir.
Diapozon titreştikçe bu durum bir siklus halinde
tekrarlanır. Bu siklus halinde çıkan sese “saf ses”
adı verilir. Partiküllerin sıkışma ve açılmasıyla
oluşan bir tam siklus sesin frekansını oluşturur.
Ses
frekansı bir saniyede oluşan siklus sayısıdır, Hertz (Hz)
ile ifade edilir. Frekans arttıkça ses tizleşir. İnsan
kulağı 20-20000 Hz arasındaki sesleri işitir. Doğada
saf sesler çok nadir olarak ortaya çıkar, genellikte
kompleks seslerdir. Ses kuvveti (şiddeti) Alexandre
Graham Bell’e ithafen desibel (dB) olarak ifade
edilir.
|
İşitmenin Değerlendirilmesi
A- Fısıltı Testi
En
basit işitme testidir. Hastanın tek kulağı kapatılır,
basit heceli kelimeler fısıldanır ve hastanın tekrar
etmesi istenir. Bu testi yaparken hastanın dudak
hareketlerini görmemesi gerekir. Fısıltı testinde
hasta kelimeleri işitiyorsa, işitme 30 dB’lik normal
sınırlar içindedir. Fısıltı testinde işitmeyen
hastanın işitme kaybının türü ve derecesi hakkında bu
testle bilgi sahibi olunamaz ve kesin güvenilir bir
test değildir.
|
B- Diapozon Testleri
Rinne Testi
Her
iki kulakta ayrı ayrı olmak üzere, hava yolu ve kemik
yolu persepsiyonunun karşılaştırılması esasına dayanan
bir inceleme yöntemidir.
Bu
amaçla titreşmekte olan diapozon, mastoid çıkıntı
üzerine konur. Bu şekilde kemik yolu ile olan iletim
ölçülür. Hastaya daha fazla titreşimi hissetmediği
zaman bunu bildirmesi istenir. Mastoid çıkıntı
üzerinde titreşim hissedilmediği anda, diapozon
DKY’nun 1 cm kadar önüne getirilir. Bu esnada hava
yolu ile olan iletim ölçülmektedir. Hastanın diapozon
sesini hava yolu ile işitme süresi izlenir.
Normal İşitme:
Normal işiten bir kulakta hava yolu ile olan iletim
kemik yolu ile olan iletimin iki katı kadardır. Buna
göre; normal bir kişinin, DKY’ndan diapozon sesini,
mastoid üzerinde duyduğu süre kadar algılaması
gerekir. Buna Rinne pozitif denir.
İTİK:
Diapozon sesi DKY önünde iken duyulma veya işitme
süresi kısalmıştır. Buna Rinne negatif denir.
SNİK:
Hem hava yolu ile hem de kemik yolu ile olan işitme
azalmıştır. Bu nedenle Rinne testinde hava yolu/kemik
yolu oranı bozulmamıştır. Bu duruma patolojik Rinne
pozitif denir.
Total İşitme Kaybı:
Şayet bir kulakta çok ileri derecede veya total
işitme kaybı varsa, mastoid etkisi ile
işiten diğer kulak tarafından algılanabilir. Bu
durumda hasta yön tayin edemez ve sesi işittiğini
ifade eder, ancak DKY önüne konan diapozon titreşimini
hissedemez. Sonuçta; testi yapan hekim, hastada hava
yolu ile iletim kaybı olduğu yanılgısına düşebilir. Bu
duruma yalancı Rinne negatif denir. Bu nedenle
iki kulak arasında büyük işitme farklılığı şüphesinde,
sağlam kulak maskelenmelidir.
Weber Testi
Orta
hat üzerinde kraniyal kemikler üzerine diapozon
yerleştirilerek aynı anda her iki kulağın kemik yolu
persepsiyonunun incelenmesi yöntemidir.
Diapozon titreştirildikten sonra; başta orta hatta
(genellikle glabella ya da burun köküne) üzerine
konabilir. Sonuçlar; diapozon titreşiminin işitildiği
yöne doğru “Weber ortada, sağa veya sola lateralize”
şeklinde belirtilir.
Normal İşitme:
İşitmesi normal olan bir kişi, diapozon titreşimini
orta hatta duyacaktır.
SNİK:
Şayet tek kulakta SNİK varsa, kemik yolu ile olan
iletim kısalacağı için, hasta diapozon titreşimini
sağlam kulağı ile duyar. Bu durum “Weber sağlam
kulağa lateralize” olarak belirtilir.
İTİK:
Tek taraflı İTİK olan kişiler, diapozon titreşimini
hasta kulakları ile duyarlar. Bu durumda Weber
hasta kulağa lateralize olur. Bunun nedeni şöyle
açıklanabilir; dış ortamda normalde 30 dB civarında
olan fon gürültüsü mevcuttur. Bu ses hasta kulakta
iletim tipi işitme kaybı nedeni ile algılanamaz, buna
karşın normal kulakta maskeleyici etkiye yol açar. Bu
şekilde maskelenmeyen taraf olan hasta kulak titreşimi
daha iyi duyar.
Her
iki kulakta da eşit oranda işitme kaybı varsa Weber
ortadadır; ancak titreşimin işitilme süresi
kısalmıştır. Her iki kulakta sensorinöral işitme kaybı
olan durumlarda, Weber işitmesi daha iyi olan tarafa
doğru lateralize olur.
Schwabach Testi
Schwabach; kemik yolu persepsiyonunun işitmesi normal
olan birine göre azalıp azalmadığını incelemeye dayalı
bir testtir. Hastanın kemik yolu ile işitmesinin
muayene eden kişinin kemik yolu işitmesinin (yani
normalden) farklı olup olmadığı araştırılır. SNİK’lı
hastanın kemik yolu ile iletimi süresi düşer ve
diapozon titreşimini işitme süresi kısalır.
Gelle Testi
Diapozonla yapılan özel bir testtir. Testin amacı
stapesin mobil veya fikse olduğunu ortaya koymaktır.
Özellikle otoskleroz hastalığının tanısında
yardımcıdır. Normal bir şahısta titreşmekte olan
diapozon mastoid üzerine konduğunda ve bu esnada
DKY’na pnömatik otoskop ile pozitif hava basıncı
verildiğinde stapes tabanı oval pencereye doğru
itileceği için diapozonun sesi azalır veya kaybolur.
Hava emilerek negatif basınç oluşturulduğunda, hasta
sesi tekrar duyduğunu ifade eder.
Stapesin
fikse olduğu durumlarda, bu test sırasında işitmede
değişme olmaz.
|
Diapozon Testi Sonuçları |
|
Weber |
Rinne |
Schwabach |
Normal işitme |
Ortada |
+ |
Eşit |
İletim tipi işitme kaybı |
Hasta kulağa lateralize |
– |
Uzamış |
Sensorinöral tip işitme kaybı |
Normal kulağa lateralize |
Patolojik + |
Kısalmış |
|
|
C- Odyometri
Odyometreler, kalibre edilmiş saf ses
üreten, konuşma ve çeşitli maskeleme sesleri çıkartan,
bir uygulayıcı tarafından maniple edilen (mikrofonlu,
kulaklıklı ve kemik yolu için vibratörlü) cihazlardır.
Basit ve kompleks tipleri vardır.
Tonal Odyometri (Saf ses odyometrisi)
Saf ton sesler verilerek işitme eşiğini
saptamaya yarayan subjektif bir yöntemdir. Elde edilen
grafiğe odyogram denir. Kullanılan odyometre
aygıtlarında hava ve kemik yolu eşitleri birbirine
çakışacak tarzda kalibre edilmiştir.
125, 250, 500, 1000, 2000, 4000, 8000
frekanslı saf sesler kullanılır, bunlar Hertz (Hz)
olarak ifade edilir. Sesin şiddeti ise 0-110
arasındadır ve desibell (dB) olarak tanımlanır.
Odyogramda işaretlemelerde sağ kulak
için kırmızı renk, sol kulak için mavi renk
kullanılır.
Sağ kulak için hava yolu
eşiği “0” ile
Sağ kulak için kemik yolu
eşiği “<” ile
Sol kulak için hava yolu
eşiği “X” ile
Sol kulak için kemik yolu
eşiği “>” ile işaretlenir.
Bu şekilde hastanın işitme eşiği
saptanır.
0-20 dB Normal
işitme
21-40 dB Hafif
işitme kaybı
41-60 dB Orta
derecede işitme kaybı
61-80 dB Belirgin
işitme kaybı
81-100 dB İleri
derecede işitme kaybı
101 dB ve üzeri
Total işitme kaybı
Vokal odyometri
(Konuşma odyometrisi)
Konuşma odyometrisi odyometrik araştırma metodlarının
tamamlayıcı parçasını oluşturur. İşitme yeteneği ve
konuşmayı anlama insanın iletişim açısından pür ton
sesleri duymasından daha önemlidir. Bu yüzden konuşma
odyometrisinin tanı ve tedavide büyük önemi vardır.
Konuşma sesi 100 ile 8000 Hz arasında bir akustik imaj
gibi algılanır. Vokal işitme kaybı iki heceli
kelimeler listesi ile ölçülürken, diskriminasyon
(normal anlaşılabilirlik) tek heceli kelimeler
yardımıyla ölçülür.
Konuşma ya da test materyali bir teybe kaydedilir ve
hastaya ya bir kulaklık yoluyla ya da serbest bir
ortamda değişik ses seviyelerinde bir hoparlör
yardımıyla dinletilir. Her bir ses seviyesinde doğru
olarak anlaşılabilen sayı, kelime ve cümlelerin
yüzdeki hesaplanır.
Konuşmanın anlaşılabilmesinin ses şiddeti seviyesine
bağlılığı konuşma odyometrisiyle test edilir.
Standardize Freiburg konuşma testinde ilk olarak çok
heceli cümleler kullanılır. Bu işitme kaybının hızlı,
kabaca bir tahmini sağlar.
Normal işitmesi olan biri 18.5 dB’deki sayıların
%50’sini anlar. Bu normal değer bu test için bir
standart oluşturur. Buna ek olarak bu tek hece
testinin amacı anlama yüzdesini bulmak ve ses
şiddetini giderek arttırarak %100 anlama değerlerini
bulmaktır. Normal biri tek hecelilerin %100’ünü 65
dB’de (bazen 50 dB’de) duyarken konuşmanın %100
anlaşılabilmesi normal kişilerde dahi 50 dB altındaki
ses şiddeti değerlerinde sağlanamamaktadır.
Objektif
odyometri
İmpedans odyometri
Timpanometri
Normal olarak zarın iki yüzünde basınç farkı yoktur.
Bu yüzden zarın akustik direnci çok azdır. Dış kulak
yolunda basınç değişikliği esnasında kulak zarı
impedansının kaydı, kompliansın ölçümü yolu ile zarın
iki yüzü arasındaki basınç farkını saptamaya yarar.
Basınç farkı büyüdükçe kulak zarı impedansı artar.
-300, +300 mmH2O arası basınçlardaki
impedansın kaydı normal hareketlilikteki zar için
zirve 0 hizasında bir eğri çizer. Bu nokta
elastisitenin (yani kompliansın) en fazla, zar
impedansının ise en az olduğu noktadır. Eğer zar bir
skatris ile sertleşmiş ya da orta kulak eksudası ile
temas halinde ise eğrinin zirvesi alçalır, eğer pars
tensa’da atrofik bir skatris var ise (komplians
artması) zirve yükselir.
|
Stapes Refleksi
Eşiğin 70 dB üzerinde bir ses uyarısı stapes kasında
refleks bir kontraksiyona yol açar. Bu durum kulak
zarında kaydedilebilen bir impedans değişikliğine yol
açar. Bu refleks kulak zarının ya da malleus
immobilitesi durumlarında, orta kulak eksudansında,
zar perforasyonunda, kemik zincir kopukluğunda, stapes
fiksasyonunda (otoskleroz) kaybolur. Yalancı
sağırlıklarda bu refleks normlara yakın gürültüler ile
aktive olur. Böyle bir durumda yalancı sağırlıktan söz
edilebilir.
Stapes refleksi akustiko-fasiyal bir reflekstir.
Affarent yolunu işitme siniri (n.acusticus) ve merkezi
işitme yolları (işitme merkezinde kadar) oluşturur.
Efferent kısmını ise işitme merkezi ile fasiyal sinir
çekirdeği arası bağlantılar ile n.facialis oluşturur.
Bu yüzden stapes refleksi fasiyal paralizinin
topografik tanısında son derece önemlidir.
Stapes refleksinin eşiğinin incelenmesi aşağıdaki
işitme kayıplarının klinik değerlendirmesinde büyük
öneme sahiptir; retrokoklear sağırlıklar, beyin sapı
lezyonları, otoskleroz, recruitment.
Stapes refleksi şu durumlarda kaybolur;
·
İşitme yorgunluğuna bağlı retrokoklerar
sensorinöral sağırlıklarda (akustik nörinom)
·
Otoskleroz ve orta kulağın diğer
hastalıkları
·
N. stapedius dalını vermeden önceki
faysal sinir lezyonları
·
Santral refleks arkında kesilmeye yol
açan beyin sapı lezyonları.
Elektrik Yanıt Odyometrisi (Evoked Response Audiometry)
(ERA, BERA)
Prensip:
Hastaya tekrarlayan düzenli veya düzensiz akustik
uyarılar uygulanır. EEG ile de, oluşan beyin
aktivitesi değişiklikleri gösterilebilir. EEG deki non-spesifik
beyin aktiviteleri bir gürültü gibi asıl istenen
kişiye özel yanıtı saklar. Araştırılan bu özel
potansiyellerin matematik analizi ile non-spesifik
beyin aktivitelerinden ayırt edilir. İşitmeyi karmaşık
bir olaymış gibi inceleyen klasik odyometrik
metotların (merkezi sinir sistemi tarafından analiz
edilen akustik cevapları) aksine uyarılmış işitme
potansiyelleri, merkezi işitme sistemi, 1. nöron ve
reseptör organa ait fizyolojik mekanizmalar hakkında
başka hiçbir yöntemin veremeyeceği bilgileri verir.
ERA
ile kaydedilebilecek akustik potansiyeller şunlardır:
1-
Yavaş kortikal potansiyeller:
50 msn.’den az; bu tam bir saf-ton eşik odyogramının
kaydedileceği kortikal olarak uyarılmış potansiyeldir.
2-
Geç kortikal potansiyeller:
Bunlar jenarilize yüksek nitelikte kortikal
fonksiyonun göstergesidir. (Muhtemel negatif
varyasyon).
3-
Orta nörojenik potansiyeller:
12 ile 50 msn.’lik hız kortikal potansiyellerdir. Bu
santral verteks potansiyelleri işitme yoluna karşılık
gelir.
4-
Hızlı beyin sapı potansiyelleri:
a)
Beyinsapı elektriki yanıtları (2 ila 12 msn.) Bunlar
retrokoklear işitme kayıplarının tanınmasında büyük
önem taşır. Diagnostik açıdan en büyük önemi özel
potansiyellerdeki (özellikle I. ve V. potansiyel
dalgalar arasındaki) latans değişiklikleridir.
Latanstaki uzama işitme eşiğine bağlı olarak değişir.
Nöral fonksiyonel bozukluklarda ise uzama mutlaktır.
Frekansı takip eden yanıtlar; (5 ile 15 msn.) Bu
yanıtların tanı değeri tam olarak ortaya konmamıştır.
5-
Elektrokokleogram (ECoG): (0 ila 5 msn.) Bu
yöntem beyinsapı elektriki yanıt odyometrisi ile
kombine edilir. Bu metod odituar sinir ve beyin
sapının alt bölümlerindeki fonksiyonel bozuklukların
varlığı hakkındaki en güvenilir bilgilerin elde
edilmesini sağlar. İç kulak ve işitme siniri
fonksiyonlarının değerlendirilmesinde beyinsapı
elektriki yanıtlarından daha etkilidir. En yararlı iki
diagnostik parametre koklear mikrofonikler (CM) ve
işitme siniri aksiyon potansiyelleridir (PI).
Çocuk odyometrisi
Doğumdan hemen sonra ya da en fazla 6 aylık oluncaya
kadar gürültüye normal çocuk gibi tepki göstermeyen
her çocuk bir KBB uzmanı tarafından
değerlendirilmelidir.
Tam
anlamı ile sağır bir çocuk bile bağırma periyotları
geçirebileceği ve bir takım sesler çıkarabileceği
için, derin sağırlıktan ancak konuşma gelişimi
olmadığında şüphe edilebilir. Bu yüzden işitme kaybı
olan çocukların çoğunluğu bir pratisyen ya da otolog
tarafından ancak birinci ile üçüncü yılda görülebilir.
Bu durumda bile, gerekli inceleme metotlarının
yokluğunda konuşmayı geciktiren gerçek sebep
tanınamayabilir ve çocuk yıllarca tedavi edilemeden
kalabilir. Bu durumda uyulması gerekenler şunlardır;
-
Erken şüphe,
-
Erken tanı,
-
Erken tedavi,
-
Erken eğitim.
İşitmek, konuşmak için ses oluşturmada hayati önem
taşır. Bu yüzden çocukta işitme kaybı tanınmalı ve
hemen tedavi edilmelidir. Tedavi ne kadar erken olursa
sonuç o kadar iyidir. Tedaviye ilk yılın ikinci
yarısında başlanmalıdır.
Evoke işitme potansiyelleri ve impedansmetri çocuk
odyometrisin temelidir. Bu iki metod önceden yapılan
bazı testler ile tamamlanabilir; Davranış
değerlendirmesi, refleks odyometri, oyun odyometrisi,
peep show test ve diğerleri.
Simulasyon Sağırlığının Araştırılması
ERA
ve impedansmetrenin güncel kullanımları klasik
testlerin bu konudaki önemini azaltmıştır.
1)
Stenger testi:
Belli şiddetteki ses bir kulağa verilir. Karşı kulak
aynı frekanstaki sesi ancak daha şiddetli ise
duyabilir. Tek taraflı sağırlıkta karşı kulaktaki bu
etki kaybolmasına rağmen similasyon sağırlığında
kaybolmaz.
2)
Doerfler-Stewart testi:
Organik bir işitme kaybı olan hastaya aynı zamanda hem
gürültü hem de konuşma sesi verildiğinde; konuşmayı
anlaması konuşma şiddetini aşan gürültü varlığında
bile mümkündür. Psikojenik veya simülasyon sağırlığı
olan kişiler konuşma, gürültü ses seviyesine geçmeden
bile anlaşılmaz bir hal aldığını ifade ederler.
3)
Lee’nin gecikmiş ses testi:
Hastaya kendi konuşması 30 ile 75 milisaniye olarak
kendisine dinletilince kekeleme ortaya çıkar.
|
|
|
|
|