BURUN VE PARANAZAL SİNÜSLERİN ANATOMİSİ

Prof.Dr.Selçuk ONART

Burun Sırtı

Burun tabanı aşağıda, tepesi yukarıda piramit şeklinde kemik ve kıkırdaktan yapılı bir organdır. İki nazal kemik (os nasale), maksillanın iki frontal çıkıntısı (Processus Frontalis Maksilla) kemik iskeleti teşkil eder. Üst Lateral Kartilaj, Alar Kartilaj ve Aksesuar Kartilajlar da kıkırdak yapıyı oluşturur. Bu yapıların üzerinde periost, perikondrium, bağ dokusu ve cilt yer alır. 

 

ŞEKİL 1: Burun Sırtı

 

Burun İçi

Burun içi, burun bölmesi (Septum Nasi) ile, iki bölüme  ayrılır. Burun bölmesi önde, Burun Vestibulumu (Vestibulum Nasi) adını alır. Burun vestibülünü normal cilt epiteli kaplar ve bu bölgedeki kıl kökü hastalıkları, erizipel (yüzde şişme, ağrılı nodüller, burun mukozasında ödem ve tıkanma ile karakterli bakteriyel bir hastalıktır), furonkül, egzama ve cilt tümörleri, v.s. gibi bazı hastalıklar görülür. Septum burun içini  eşit olarak, iki pasaja ayırmazsa burun içi fizyolojisi bozulur ve bazı burun içi hastalıkları ortaya çıkar.

 

 

ŞEKİL 2: Burun bölmesi

 

Burun Bölmesinin

Arka alt kısmını  : Vomer (Kemik)

Arka üst kısmını : Ethmoid kemiğin lamina perpendicularisi   

Ön Kısmını            : Quadrangüler kartilaj (Septum   kıkırdağı)

                          Alar kartilajların kolumellayı yapan iç ön

                          Kurusları yapar.       

Alt kısmı            : Sert damak üzerinde, Maksillanın Spina

                          Nasalis’i üzerine oturur.                          

Yukarı arkada     :Kafa kaidesine uzanır.

 

Perikondrium ve periost, burun mukozası ile örtülüdür. Burun Mukozası sinüsleri de döşer. Choana'lardan çıkarak nasofarinkse uzanır.

 

Burun boşluğu :

        

Burun içi ortada: Burun bölmesi (Septum Nasi)

Dışta: Maksiller sinüs iç duvarı; alt, orta,üst konkalar

                                         

Alt-arkada: Yumuşak damak

Alt-ön: Maksiller kemik (Os Paltinum)

Üst-önde: Burun kemikleri (Os Nasale), Üst Lateral (Upper Lateral Kartilaj)   

Üst-arkada: Lamina cribrosa (ethmoid)

Üst-yanda: Burunu Orbitadan ayıran Lamina Papiriccea  vardır.

                 

(ethmoidit halinde, enfeksiyon lamina cribrosa yolu ile kafa içine ve Lamina Papiracea yolu ile de orbita içine yayılabilir.)

 

Burunun boşluklarının lateral  kısımlarında konkalar vardır.

 

Konkalar burun boşluğu lateralinde aşağıdan yukarıya

                  -Alt

                  -Orta ve

                  -Üst konka  olmak üzere  üç çifttir.

 

         Alt konka (Os Turbinatum), müstakil bir kemiktir ve maxiller sinüs iç duvarı ile beraber burnun dış yan duvarını yapar.

Orta ve üst konka, Ethmoid kemiğin birer çıkıntısıdır. Konkalar bol damarlı bir bağ dokusu ve üzerini örten burun mukozasından ibarettir. Konkalar bol damarlı erektil organlardır. Bu özellikleri ile siklik büyüme ve küçülme periostları gösterir ve burun tıkanmalarına sebep olarak burun fonksiyonlarını bozabilirler.

 

         Orta Konka

· Orta konka, burun içi ve paranasal sinüs cerrahisinde önemli bir anatomik landmarkdır.

· Orta konka, ön ucu orta mea antrostomisinin ön sınırını oluşturur.

· Orta konkanın, lateral nasal duvardaki ön-üst yapışma yeri, maksillanın crista etmoidalisine komşudur.

· Orta konka üst yapışma yeri, arkaya doğru ilerlerken laterale kıvrılır ve lamina papiriceaya yapışır.

· Orta konkanın posterior 1/3'ünü oluşturan ve Lamina Papiriceaya yapışan yer Bazal Lamelladır.

· Bazal Lamella ön ve arka Etmoid hücreleri birbirinden ayırır.

· Orta konka medialinde Processus Unsinatus ve Bulla Ethmoidalis mevcuttur.

· Processus Unsinatusun altında Etmoid İnfundibulum yer alır.

· Burun girişinden:

 Frontal Reces                                    6 cm

 Kafa tabanı ve Anterior Etmoid Arter     7 cm

 Sfenoid Sinüs ön duvarı                      7 cm

 Bazal Lamella                                    6 cm     uzaklıktadır.

 

 

ŞEKİL 3: Burun Boşluğu Dış Duvarı

 

Konkaların arasında üç mea vardır. Bunlar aşağıdan yukarıya

 -Alt

 -Orta

 -Üst mea'dır.

 

Burun Mealarına açılan Ostiumlar:

Alt Meaya: Nasolacrimal kanal alt  konkanın altında anterioruna açılır .

Orta meaya: Maxiller sinüs, Frontal sinus (NasofrontalKanal), Ethmoid ön  hücreler  ve 

Üst meaya: Sphenoid sinüs ile Arka Ethmoid  hücreler açılır .                                         

 

         Paranazal Sinüsler:

 

1.  Maksiller Sinüs  (Highmore Boşluğu)

2.  Etmoid Sinüs     (Kalburumsu Kemik)

3.  Frontal Sinüs     (Alın Sinüsü)

4.  Frontal Sinüs     (Kafa tabanı Sinüsü)

 

1-Maksiller Sinüs:

·     Maksiller sinüsler doğumda sıvı ile dolu.

·     Sinüs tabanı 8 yaşında burun tabanı seviyesine iner.

·     Adolesan dönemde erişkin boyuta ulaşır.

·     25mm genişlik, 34mm derinlik ve 33mm yüksekliğindedir.

·     Doğal ostium orta meada hiatus semilunarisin posteriorundadır.

·     %15-40 oranında 1-2 aksesuar ostiumu vardır.

 

2. Etmoid Sinüs

·     8-12 yaşlarında erişkin boyutlara ulaşır.

·     3-15 arasında hücre vardır.

·     Anteriorda 5mm, posteriorda 15mm genişlik, yüksekliği 25mm, ön-arka duvar uzunluğu 40-50mm'dir.

·     Lateral duvarını lamina papricea oluşturur.

·     Sfenoid Sinüs ile beraber oluşturduğu bölge komşulukları dolayısı ile önemlidir.

 

3. Frontal Sinüs

·     Doğumda mevcut değildir.

·     12 yaşında pnömotizasyonu belirginleşir.

·     20 yaşında erişkin boyuta ulaşırlar.

·     28mm yükseklik, 24 mm genişlik ve 20 mm derinliğindedir.

·     Frontal Reces ön Etmoid hücreler arasında yer alır. Orta Mea da Etmoid İnfundibuluma açılır.

        

4. Sfenoid Sinüs

·     3 yaşında büyümeye başlar ve erişkin boyutlara adolesan dönemde ulaşır.

·     20mm yükseklik, 23mm derinlik, 17mm genişliğindedir.

·     Sfenoid Sinüs lateral duvar komşuluğunda, yukarıdan aşağı doğru Optik Sinir, İnternal Karotis Arter ve Maksiller Sinüs vardır.

·     Sfenoid Sinüs üst duvarı, 1mm incelikteki kemik ile duradan ayrılmıştır.

·    Sfenoetmoid Resese açılır.(ostium yaklaşık 2-3 mm capında olup, sinüs tabanından 10 – 15 mm yukarıda, nasal septumun  4-5  mm lateraline yerleşir)

·     Yan duvar komşulukları; ön üstte Foramen Opticum, Fissura Orbitalis Superior ön altta Maksiller ve Vidian sinirler, arka üstte Kavernöz Sinüslerle komşudur.

·     Ön duvar nasal septum ve arka burun boşluğu, yanlarda ise etmoid hücrelerle komşudur.

 

Paranazal Sinüslerin Görevleri

 

. Rezonasyon

. Çift cidarlı olmaları nedeniyle beyin dokusunu dış ortamın soğuk ve sıcak etkisinden korur.

. Gene çift cidarlı olmaları nedeni ile travmalarda ön lamina kırıldığında arka lamina ve dolayısı ile beyin hasarına engel olur.

. Yüz kemiklerinin ağırlığını hafifletir.

 

Choana sınırları :   

         İçte           : Vomer

         Altda         : Sert-yumuşak damak birleşimi

         Dışda         : Maksiller sinüs dış yan duvarı

         Üstde         : Sphenoid sinus alt duvarı

         

          Bilindiği gibi, insan vücudu, – 60°C ile + 60°C arası ısı farkına adapte olmuştur. Bu nedenle insanoğlu, 120°C derecellik bir ısı farkında da yaşayabildiği gibi, zamanla dış ortamda oluşan veya oluşacak olan bütün değişikliklere adapte olabilecek bir yapıya da sahiptir .

Solunum havasının sağlıklı kullanılabilmesi  için, organizmada kullanılmaya uygun şekilde şartlandırılması gerekir .

Burun solunum havasını üç şekilde şartlandırır. Burun ön deliklerine Nares, burun boşluğunun nazofarenkse açılan arka deliklerine de Choana adı verilir. Burun delikleri yere paralel olarak konulmuştur. Bu nedenle inspiryumda burun  içine çekilen solunum havası, açıklığı  yere bakan bir paralel çizerek burun içine girer, alt ve orta konkanın ön kuyruğuna çarparak, burun içinde birtakım değirmi girdaplar yapar, nazofarenkse ulaşır.  Dış ortamda bulunan kaba partiküller, soluk almada  burun deliklerinden girerken, burun vestibulumunda bulunan, burun kılları (vibricae) tarafından tutulur. Daha küçük partiküller burun mukozası üzerinde bulunan Muköz Blanket (Mukus örtüsü-Sümük) tarafından tutulur, Filtre edilir. Muköz blanket altında bulunan cilialar devamlı nazofarenkse doğru hareket ederlerken, üzerlerindeki muköz örtüyü ve onun üzerine yapışmış olan yabancı cisim partiküllerini de nazofarenkse doğru taşırlar. Muköz örtüsü akışı ile nazofarenkse ulaşan partiküllerde,  nazofarenksden yer çekimi ve yutkunma fonksiyonları ile orofarenkse, hipofarenkse ve sonunda özefagus ve mideye ulaşırlar. Üst solunum yolu enfeksiyonlarında, burun boşluklarından gelen akıntı enfekte ise, bu enfekte akıntı geçtiği farenks bölümlerinde enfeksiyon  ve yakınmalara sebep olur .

          Burun içinde sirküle eden inspiryum havası, burun boşlukları içindeki muköz blanketle temas edince, bu nemli örtünün nemini alarak nemlenir, alt solunum yollarına ve akciğerlere nemlenmiş olarak ulaşır. Aynı zamanda, burun boşlukları lateral bölümlerinde bulunan, konka adını alan, üst, orta ve alt olmak üzere sağlı sollu üç çift bulunan, bol damarlı yapılarla, inspiryum havası ısınır, böylece alt solunum yollarını dış ortamın çok sıcak ve çok soğuk havasından korunmuş olur .

          Konunun başında anlattığımız gibi. Burun dış görünümü piramit şeklinde olup, üzeri cilt ile örtülü kemik ve kıkırdaktan yapılı iskeleti ile ırklara özgü ve kişiden kişiye değişen bir şekil gösterir.

         Burun boşluğu septum adı verilen kıkırdak bir bölme ile ikiye ayrılır. Önde nares adı verilen burun delikleri ile dışarıya, arkada koanalar ile nazofarenkse açılır.

         Burun boşluğunun lateralindeki konkalar üst, orta ve alt olarak üç planda bulunurlar; aralarında aynı sırayı izleyen mealar vardır. Mealara sinüs delikleri ve nazolakrimal kanal açılır. Fizyolojik işlevlerde burnun arkitektüre ve damarsal donanımı ön planda rol oynarlar.  Burada vegatatif sistemin refleks  görevi aracı rol oynar.

         Bu kısa klinik anatomik bilgilerin, burnun fizyolojik görevlerinin daha iyi anlaşılması için hatırlatılması gerekir.

 

BURUN FİZYOLOJİSİ

1- SOLUNUM

          Burun solunum yollarının ilk organıdır. Burundan giren hava akciğer alveollerine kadar ulaşır.

        Burun havayı ileten inert bir boru değildir. Tam aksine yarı valv mekaniklerde havanın geçişini fizik ve şimik bir denetimden geçirir. Bütün bu görevlere, burun solunum görevleri adı verilir.

         Son yıllardaki çalışmalar, burunun solunum ile ilişkili görevini ön plana çıkartır niteliktedir.

         Burunu işlevleri lokal kalmayıp bazı refleksler aracılığı ile  diğer sistemlerde entegre çalışmaktadır.

         Burun içerisini kaplayan mukoza akciğerlere kadar uzanır ve aynı zamanda sinüsleri ve orta kulağıda kaplar. Üst ve alt solunum yollarındaki mukozaların üzeri müköz örtü ile kaplıdır.  Yeni tüylü hücreler bu örtü ile korunurlar.

         Burun boşluğu  iki tip mukoza ile örtülüdür;

         a- Solunum mukozası : Septum nazinin alt 2/3 kısmını, burun lateral duvarını, üst konka alt kısmının ve burun boşluğu tabanını kaplar. Siller ihtiva eden kolumnar epiteldir. Silli hücreler arasında müküs ifraz eden goblet hücreleri bulunur.

         b- Koku mukozası : Septum nazinin 1/3 üst kısmında, burun tavanında, lateral duvar üst kısmında ve üst konkanın üst kısmındadır. Seröz Bowman bezleri ihtiva eder. Koku epiteli bipolar koku hücreleri, destek hücreleri ve sarı pigment ihtiva eden bezler içerirler.

         Burunun görevlerini  yapmasında, bu mukozanın varlığı ve sağlığı şarttır. Mukosiller aktive dediğimiz  olayla, burun boşluklarının görevleri gerçekleştirilir.

          Mukoza üzerindeki silyaların gidip gelme hareketine darbe (Mitokondrik hareket) adı verilir ki, bu darbe mukoz örtü hareketinin motorudur. Muköz örtünün hareketi üst solunum yollarında graviter etki ile koanalara, alt solunum yollarında ise graviteye terstir. Burunda silyaların ve muköz örtünün hareketi bu nedenle nazoferankse doğrudur.

         Burun kılları ile tutulamayan partiküller, muköz planket ile tutulur ve silyaların muköz blankete verdikleri hareketle, nazofarenkse doğru atılırlar.

         Mukoza, üzeri müküs ile kaplı, nemli, nazal ısı 30-36  oC, PH: 7 ise fizyolojik aktiftir. Burun bu görevlerini yaparken kapiller damarlardan çok zengin konkalar yararlanır. Konkaların görevsel kontrolü ise otonom sistem ile gerçekleştirilir.

          Sempatik ve parasempatik sistem çevre havasının, fizik ve şemik yapısına duyarlıdırlar.

        Parasempatik liflerin stimülasyonu burunda dolaşan kan volümünü arttırarak ve vazodilatasyon yaparak burun mukozasının şişmesine neden olurlar. Bu suretle nazal geçisi zorlaştırırlar. Aynı zamanda burun sekresyonlarında artma olur.

         Sempatik liflerin stimülasyonu vazokonstrüksiyon ve nazal mukozadaki dolaşan kan miktarını azaltıcı etki gösterirler.

         Yüzeyel kapillerler, derin ven sinüslerden ayrı olarak çalışırlar. Kapillerler yüzeyel ısıyı, derin ven sinüsleri  mukozanın inceliğini kontrol ederler.

         Görüldüğü gibi burun, alt solunum yoluna hava geçmesini sağlayan pasif bir hava yolu değildir. Burundan geçen hava farenkse ulaşmadan önce, aktif bir denetimden geçerek alveollere ulaşır. Buna ilaveten az miktar havada olfaktör epitele kadar gelerek koku alma duyusunu uyarır.

         Bu nedenlerle biz burun fonksiyonlarını aşağıdaki sıraya göre yapacağız ve fizyolojisini de bu fonksiyonları ile gözden geçireceğiz.

 

A - SOLUNUM HAVASININ ŞARTLANDIRILMASI

         Solunum fizyolojik şartlar içinde ve tehlikesizce yapılabilmesi için, burun solunumda üç türlü rol oynar. Solunum havasını ısıtmak, nemlendirmek ve solunum havasını yabancı cisimlerden süzmektir.

          Solunum havasını ısıtmak, konka adını alan ve burun boşluklarını önden arkaya doğru bir takım bölmelere ayıran, konka adı verilen erektil yapıların şişerek solunum havasının geniş bir yüzeyle temas sağlamasını temin rutubetlendirmek, muköz bezlerin salgısı ile tozların tutulması ise burun delikleri civarındaki  kıllar ve ıslak mukoz satıhla olur.

         Bu fonksiyonları gözden geçirecek olursak;

         Isıtma: Nazal kavitedeki kan damarlarının karışık sistemi ve hele konkaların  erektil yapı özellikleri (ki bir radyotöre benzetilir.) inspire edilen havayı, ısıtmada çok önemlidir. Konkadaki kavernöz boşlukların genişleme ve daralma kabiliyeti vardır. Günde inspire edilen 500 kübik feet havayı ısıtmak için, 700 kalori gerekir. Bu vücutta yapılan total ısının %2.5’u kadardır. Ekspiratuvar hava akımı nazal mukoza ısısının, küçük bir miktarını sağlar veya respirasyonun bu fazında oluşacak ısı kaybını durdurabilir.

         Nemlendirmek: Mukus epitel tabakasındaki kadeh (Goblet) hücreleri ve lamina propriadaki muköz ve seröz bezler tarafından salgılanır.

         Klinik olarak normal yetişkinlerde nazal pasaj PH’ 5.5-6.5 dur. Çocuklarda 5.5-6.7 dir.

         Sıcak uygulaması nazal pasajı asit, soğuk uygulaması alkali yapar. Uzun süre istirahat ve uyku nazal PH’ı asit yöne çevirir. Nazal sekresyonda mevcut lizozim asit ortamda daha etkilidir.

         Müküsün %95’i su olup, müsin, glikoprotein ve karbonhidrat ihtiva eder. Ayrıca lizozim ve immun globulin A’da bulunabilir.

        Müküs stibülümden koanaya ve nazofarenkse kadar bütün mukozayı örter. Muköz örtü burnun değişik bölgelerinde, değişik oranlarda olmak üzere silyalar tarafından geriye doğru taşınır. Bu hareketin oranı  değişik bölgelerdeki  değişik miktarda müküs salgılanmasına bağlıdır.

         Burnun ön tarafında müküs sekresyonu az miktarda olup, geriye doğru atılma hızı saatte 1-2 mm. dir. Koana yakınında her 10 dakikada  bir müküs yeniden yapılır ve 10 mm/saat hızla hareket eder. Her hücrede 12-20 silya vardır ve bunlar hareketlerini senkron olarak değilde, daha ziyade matakron olarak yaparlar.

         Silyar aktiviteyi kontrol eden mekanizma, henüz tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak nöral bir mekanizma  pek sorunlu tutulmaz. Siller her dakika 100’lerce defa çabuk ve kuvvetli bir şekilde hareket eder ve her hareketi yavaş bir geriye dönüş takip eder.

         Nemin sağlanması mekanizması tartışmalıdır. Bazıları nemin nazal sekresyonla salgılandığını iddia ederken, bazı araştırıcılar mukoz membran damar ve kapillerlerinden çıkan seröz transüda ile sağlandığını iddia ederler. Günlük nazal sekresyon 1-1.5 lt. dir.

         Ekspirasyonda neme çok yardım eder. Ekspirasyon esnasında, ısı  ve nem mukozaya terk edilir. Bu solunum havasından da nem kaybolmasınada mani olur.

         Nemlendirme ve ısıtma mekaniğinde değişmeler sadece nazofarengeal mukoz membranın irritasyon ve kuruluğunu etkilemez. Üst solunum yolunun diğer kısımlarında etkiler. Kuruluk, birçok akut nazal enfeksiyonun başlangıcıdır.

         Filtrasyon: Hava burun kıllarının filtre edici etkileri ve müköz örtünüsünün yabancı cisimleri tutucu etkisi sonucu temizlenir. Mikroskopik partiküller burun kılları tarafından, 15 mikronun altındaki daha küçük parçacıklar ise burun mukozası tarafından havadan toplanırlar. 4.5 mikrona kadar olan partiküllerin %85’i havada temizlenir, ama 1 mikron büyüklüğündeki partiküllerin ancak %5’i burun tarafından tutulabilir.

 

B - BURUN SOLUNUM HAVASI YOLUDUR

 

         Hava geçiş hareketleri nazal kavitenin yapısına bağlıdır. Naresler küçüktür ve horizontal durumdadır. Bu havanın yukarı aşağı ve konkaların medialine doğru yönelmesine sebeb olur.

         Koanalar daha geniş ve vertikal pozisyonda oldukları için havaya karşı dirençleri daha azdır. Ön ve arka burun deliklerinin  farklı olması ve burun kavitesinin yapısı havada cereyanlar, girdaplar meydana getirir. Bu cereyanlar inspirasyon ve eksprirasyonda değişiktir.

         İki intranazal hava akımı vardır; biri inspirasyon diğeri ekpirasyon esnasındadır. Genel olarak inspire edilen hava, burun deliklerinden koanalara düz bir yol izlemez. Burun deliklerinden inhale edilen hava, yukarı ve yüksek kubbe tarzında yol izler. Olfaktor fissürden ve sfenoidin ön yüzünden geçerek posterior koanalarına varır. Sfenoid yüzü ve konkalar üzerinde hipertrofik konka, adenoid ve devie septumlar nazal kavitede ve olfaktor bölgede havanın dağılımını değiştirirler.

         Ekspire edilen hava, inferior meatuslar yolu ile direkt olarak posterior koanadan nostrillere gelmez, bu gerçek değildir. Çünkü birkaç küçük girdabın eklenmesi ile ekspire edilen hava ekspire edilen havanın izlediği  yolu izler. Belirgin fark, nazal kaviteye girişte hiçbir hava orta meadan geçmez, mamafi, ekspirasyonda bir kısım hava orta konkanın arka ucu ile orta meaya yönelir. Sonuç olarak orta meadaki ostiumlar sadece sıcak, nemli havaya maruz kalırlar, fakat inspire edilen soğuk ve kuru hava buraya uğramaz.

 

2- OLFAKSİYON

          Çeşitli kokuların burun üst kısmına ulaşması ile koku end organı stimüle edilir ve koku duyulur. Koku mukozası  2.4 cm kadardır. Burada olfaktor sinir hücreleri sayısı 100 milyon kadardır.

         Koku mukozasında, koku hücreleri, destek hücreleri ve bazal hücreler olmak üzere üç tip hücre vardır. Koku hücreleri destek hücrelerinin arasına yerleşmişlerdir. Periferik uzantıları epitelin yüzeyine, santral uzantıları sfenoidin lamina kribrozasına uzanır. Aralarında çok sayıda seröz bowman bezleri vardır.

         Koku partiküllerinin koku sinirlerini nasıl stimüle ettiği tam olarak açıklanamamakla birlikte, bazı teorilerle açıklanmaya çalışılmıştır.

a)     Korpüsküler teori: Koku maddelerinin partikülleri diffüzyonla havaya yayılır ve olfaktuar hücrelerin üzerine varınca kimyasal bir reaksiyon yapar.

b)    Dalga teorisi: Enerji dalgaları ışık gibi sirür uçla gelir.

3. Stereo-Kemikal teori: Kimyasal   teorinin bir başka açıklamasıdır. Burada kimyasal maddenin fizik şekli önemlidir. Reseptörleri muayyen şekildeki moleküller uyabilir. Antijen antikor gibi adapte olan molekül bağlandığı reseptörü uyarır.

         4. Modern Fibrasyonel teori: Bu teoriye göre her maddenin molekülleri  vibrasyonlar oluştururlar. Yani bu teoride, dalga uzaktan gelmemekte reseptörle temas eden şimik madde dalgalar yayarak potansiyel oluşturmaktadır.

         5. Penetrasyon ve Puncturing teori: Kokusu alınabilecek maddelerin büyük  rijit ve karmaşık şekilli moleküller olması gerekiyor. Ancak böyle bir madde olfaktor membranı delebilmektedir. Delinme iyon değişmesi nedeni olarak yani bir kısa devre yaptırarak eksitasyonu başlatmaktadır. Kokunun kalitesi difüzyonun hızına ve açılan deliğin iyileşme zamanına bağlıdır. Olfaktuvar sinir uçlarının periferde stimüle edilmesinden sonra impulslar olfaktor sinirler yoluyla bulbus olfaktoryusa iletilir. Buradan stimulus hipokampus virüsü ve unkusa yerleşmiş olfaksiyonun santral organlarına iletilir. Buradanda serebral korteksle ilgili olan liflerle sinaps yapar.

         Koku teorilerinin geçerliliği saptanamadığı için, henüz geçerli genel bir akseptansla uygulanabilen bir olfaktor testte yoktur.

         Bazı objektif gibi görünen testler güvensizdir. (Pupiller, kardiovasküler, respiratuvar, psiko galvanik ve elektroansefalografik gibi.)

         Subjektif metodlar, dezavantaja rağmen genede kullanılabilir. Genel prensibleri hastaya tanıdığı kokular birer birer sağ ve sol burun deliğinden koklatılarak şiddeti ve ne kokusu olduğu sorulur.

Anosmia : Koku alma duyusunun tam kaybı, havanın burnun üst arka kısmına ulaşamaması.

Parosmia : Kokuyu yanlış algılama.

Hiposmia: Az koku duyma.

Cacosmia: Mevcut olmayan kokuları duyma. (Özellikle kötü kokular)

İnspirasyon havası açıklığı aşağı bakan bir eğri çizer.

Koku burun tavanı  üst arka kısımından algılanır (Area olfaktoria )

Burun mukozasındaki bezlerin sekresyonu ve burun damarları, sempatik sistemin kontrolundadır.

 

3- REZONATÖR ORGAN

Bilindiği gibi ses prodüksiyonu gırtlakta yapılır. Bu sesin büyütülmesi ve artikülasyonu gibi bir takım işlevleri vardır.

İkincil işlevlerden rezonasyon olayına burun ve paranazal sinüslerde katılırlar.

Kişiye özel ses karakterini burundaki patolojiler bozabilir. Burun gereğinden az rezonasyona katılıyorsa HİPONAZOLİTE, gereğinden fazla nazolasyona katılıyorsa HİPERNAZALİTE adını alır.

Hiponazolite her türlü obstrüksiyonlu nedenle sebep olur.

Hipernazalite damar yarıkları ve verof arengiel yetmezliklerde görülür.

Konuşma verisinde, burundan çıkması gereken sesin az veya gereğinden fazla olması kişinin ses kalitesini ileri derecede bozar.

        

4- ORTA KULAĞIN HAVALANMASI

         Ön ve arka burun deliklerinin farklı olması ve burun kavitesinin yapısı havada ceryanlar ve girdaplar meydana getirir. Bu ceryanlar inspirasyon ve ekspirasyonda değişiktir.

         İnspirasyonda bir patoloji varsa bu orta kulak ventilasyonunu olumsuz yönde etkiler. Bu nedenledir ki, obstrükti nazal patolojilere orta kulak bozuklukları eşlik eder.

        

5-PARANAZAL SİNÜSLERİN BOŞALIMI

         İçerisi mukoza ile kaplı her boşluğun muhakkak bir ostiumu olması şarttır. Çünkü mukozanın sekresyonlarının devamlı olarak taşınması ve boşaltılması  gerekir. Burada basınç değişmeleri, gravilite ve siliyer hareket boşaltıda rol oynarlar. Bu ancak sinüs içinde havanın bulunması ile mümkün olabilir. O halde nazal boşluk havası ile sinüs havası arasında geçiş şarttır.

         Nazal sinüslerde hava akımının önemsiz olduğuna inanılır ve sinüslerle nazal boşluklar arasında hava değişimi son derece hafiftir.

         İnspirasyon esnasında hava akciğerlere girer, fakat sinüslerden çıkar.

         Ekspirasyon esnasında hava akciğerlerden çıkar, fakat sinüslere girer.

         Sinüs ostiumları açıksa ve solunum normalse sinüs içindeki ve burundaki basınç arasında çok küçük bir fark vardır. Muhtemelen her respirasyonda sinüs içindeki hava, burundaki gibi değişmektedir. Aslında sinüslerin tümü ile havalanması oldukça zaman alır. Çoğu vakalarda  1 saate  yakındır.

        

6. REFLEKSLER

         a- Hapşırık Refleksi:

         Glandların sekresyonu, burun damarlarının şişmesi şimik, fizik mekanik uyartılar bu refleksi başlatabilir. Refleksin gayesi burun pasajını açık tutmaya yöneliktir.

         Hapşırıkta cevap ya bir tek derin nefes alma veya  birbirini izleyen kuvvetli derin nefes almayı takiben, çok güçlü olarak solunum havasının burun yoluyla  dışarı atılması hareketidir. Yumuşak damak açık ve gergin olarak kalır. Kuvvetli hava, ağız ve daha çok burun tarafından dışarıya atılır. Bu suretle burunun içerisindeki endojen ve ekszojen maddeler dışarıya atılır. Bu nedenledirki hiperprodüksiyonlu üst solunum yolları enfeksiyonlarında ve allerjilerde hapşırık hastalığa eşlik eder.

 

         b- Isı Regülasyon Refleksi:

            İnspire edilen havanın nareslerden koanaya gelmesi ¼ sn. alır. Hava farenkse geldiğinde rolatif nemliliği %75 veya daha fazladır.

         Konkalar radyotör gibi havayı ısıtır ve inspire edilen hava nazal kaviteler tarafından 36-37 santigrat dereceye ısıtılır.

         Isıyı ayarlama görevi önemli bir nazal görevidir. Vücudun diğer taraflarında olduğu gibi, burundada ısı değişikliklerinde talamus ve hipotalamus sorumludur.

         Dışarıdaki ısı düştüğünde, burun potensi azalarak ısının korunmasını sağlar. Dışarıdaki ısı arttığı zaman geçirgenlik artarak, sıcak kanı vücut yüzeyine getirerek ısı kaybolmasına neden olur.

         İnspiryum havasının nem oranıda ısı kaybına neden olur. Çünkü buharlaşma meydana gelmektedir. 24 saatte 1000 cc. su inspiryum havasına verilebilir.

         Philips ve Raghavan 1970 koyunlarda yaptıkları çalışmalarda, nazobukkal bölgenin termoregülasyon üzerine etkisini araştırdılar. Çevre sıcaklığı sabit tutulduğunda solunum havası sıcaklığında bir artma, solunum hızının artması ile sonuçlanmıştır. Bu hızlı teneffüs üst solunum yollarındaki sıcağa duyarlı reseptörlerin uyarılmasına  bağlamıştır. Aynı şekilde üst solunum yollarındaki soğuğa duyarlı reseptörlerin uyarılmasıda solunum hızında düşmeye sebep olur.

         c- Nazo Pulmaner Refleks:

         Burun boşluklarının primer fonksiyonlarından biri inspire edilen havanın sıcaklık ve nemini artırarak,  akciğerlere varmadan respiratuvar pasajlar için hazırlanmaktadır.

         Pulmaner alveoller  nem olmadıkça havadan oksijen alıp karbondioksit veremezler.

         Nazal kavite epiteli ekhole edilen hava ile şartlandırılmıştır ki bu inspire edilen havadan daha çok nem içerir. Hava yüzeyden geçerken, nazomuköz membran üzerinde nem depo edilir. Nazal membran inspire edilen havayı tamamen satüre etmeye müktedir değildir. Ek nemlenme, hava trakeadan geçerken olur.

         İnspire edilen hava negatif basınçla beraberken, ekspire edilen hava pozitif basınç altındadır. Buradan inspirasyon esnasında basınç hafif azalır, ekspirasyon esnasında hafif artar.

         Nazo pulmaner refleksin mevcudiyeti hakkında gittikçe artan iyi dökümante edilmiş, delillerin mevcudiyeti nazal porblemleri cerrahi ve medikal olarak tedavi eden, kulak burun boğazcılarca çok önem taşımaktadır.

         Epistaksis için anterior ve posterior tamponla yapılmış hastalarda, parsiyel karbondioksit basıncında değişiklik olmaksızın parsiyel oksijen basıncında belirgin bir azalma olduğu gösterilmiştir ve sadasyonla ilgili değildir.

         Pulmaner hipertansiyonlu ve valdeyer halkası lenfoid dokusundan bariz hipertrofi olan çocuklarda valdeyer halkası çıkarıldığı zaman, pulmaner hipertansiyon düzelmektedir.

         d- Nazal Siklüs:  

         Burun solunum ilişkisinde burunun görevi, havayı zor geçirmek mekaniklerine göre düzenlenmiştir, buna nazal direnç adı verilir. Bu burnun görevlerini yapabilmesi için fizyolojik bir gereksinimdir.

         Nazal mukoza, otonom sinir sistemi etkisi altında bir aktif dinamik organdır ve değişik eksternal ve internal stimuluslarla reaksiyon gösterme yeteneğindedir.

         1895’de Kayser nazal mukozasının sabit bir konjesyon ve dekonjesyonunu müşanade etmiş buna nazal siklüs adını vermiştir.

         Siklus esnasında konkalara ne olduğu henüz fazla incelenmemiştir. Mukozanın şişmesi arteryel hiperemiye, venöz dolgunluğa, ödeme ve bunların kombinasyonuna bağlı olabilir.

         Burun spontan konjesyon ve dekonjesyonu 3 saatlik siklikler halinde meydana gelir. Bu fizyolojik bir fenomendir.

         Bir siklus periferik refleks ve mekanizmalardan çok santral sinir sistemi tarafından kontrol edilir.

         Yer çekimi venöz dolgunluğu arttırır ve kişi aşağı doğru eğildiği zaman nazal rezistans % 15 artar. Tek taraflı burun tıkanıklığı olan hastalar o taraf üzerine yatarak uyumaktan kaçınırlar. Egzersiz, bazı emosyonel durumlar ve seks hormonları, nazal rezistansı etkiler.

 

7- TAT DUYUSU İLE OLAN ETKİSİ

         Tat  duyusunun iyi algılanabilmesi için  koku fonksiyonlarının iyiolması gerekir. Örneğin grip ve nezle olduğumuz zaman yediklerimizden bir tat alamayız, aynı şekilde nazal pasajı kapatan nedenlerde de aynı duygu vardır.

         Bu nedenle çok eskiden beri mutfak sanatında gıda maddelerine tadın yanında koku verilmesinin nedeni de budur.

 

8- BAKTERİSİD BAKTERİOSTATİK ETKİSİ

Sempatik irritasyon bozulunca :

-  Burun sekresyonu  azalır

-  Silialı epitelin fonksiyonu bozulur

-  Silyalı epitelin fonksiyonunun bozulması ve burun sekresyonunun

    azalması ile

-  Bakteriler ve kaba partiküller  nazofarenkse sevk edilemez.

-  Burun içinde enfeksiyonlar gelişir

-  Nazofarenks, Hypofarinks, Larenks ve bronşlara ajan patojenler

   yerleşir.

 

9- ESTETİK

         Burun coğrafi bölgelere ve ırklara bağlı olarak çeşitli biçimler gösterir.

         Örneğin negrolarda basık ve yayvan bir burun, kuzey ırklarında büyük burun tipi vardır.

         Memleketimizde Karadeniz bölgesine has iri burun tipini bölgesel burun şekillerine bir örnek olarak verebiliriz.

         Burun yapısındaki şekil bozuklukları psikozlara ve bunalımlara yol açarak kişileri estetik cerrahların tedavilerine zorunlu kılmaktadır. Ancak bu çeşit operasyonlara girmeden önce kişinin estetik probleminin gerçekten bir sorun teşkil edip etmediğini, kendi kişisel karakterini veren normal fonksiyone bir burun olup olmadığı, ileride karşılaşılacak problemler yönünden araştırılması gerektirmektedir.

 

10- SEKS

         Burun koku fonksiyonu bilhassa aşağı omurgalılarda eşini bulma ve neslini devam ettirme için gelişmiş organdır.

         Bir takım canlılar çıkardıkları kokular vasıtası ile karşı cins tarafından kolayca bulunur veya karşı cinsin ilişkisini çekerler.

         İnsanda bu fonksiyon gelişmemiştir. Ancak yüzyıllardır devam eden parfüm ve koku tüketimi doğadaki gereksinmenin bir taklidi gibidir.

 

Özet

BURUN FONKSİYONLARI

       

1- SOLUNUM    

a- Solunum havasını şartlandırmak

- Isıtma

- Nemlendirme

- Filtrasyon

b- Solunum havası yoludur

 

2- Koku fonksiyonu

 

3- Rezonatör  organ

 

4- Orta kulağın ventilasyonu

 

5- Paranazal sinüslerin boşalımı

 

6- Refleksler      

a- Hapşırık refleksi

b- Isı regülasyon refleksi

c- Nazo pulmaner refleks

d- Nazal siklus

 

7- Tad alma ile beraber olan etkisi

 

8- Bakterisit bakteriostatik etki yapmak

 

9- Estetik

 

10- Seks

Bu site en iyi 1024x768 piksel çözünürlük, IE 5+ tarayıcı ve yüksek renkte izlenir

Tasarım Dr.Oğuz BASUT ©2003