| KBB
      hekiminin pratikte sık karşılaştığı sorunlardan biri burun tıkanıklığı,
      burun akıntısı, hapşırma gibi yakınmalatı olan rinitli hastalardır.
      Genel anlamda rinitin tanısı kolay olduğu kadar, semptom ve bulgularının
      birbirlerine çok benzemesi nedeni ile ayırıcı tanıları oldukça güçtür.
      En büyük problem de
      allerjik rinitleri diğer rinitlerden ayırmaktır.
      
        
      
       RİNİTİN
      TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI1
      
       Tanım
      : Rinit,
      nazal konjesyon, rinore, hapşırma ve kaşıntı semptomlarının bir
      veya fazlası ile karakterize, burun döşemesinin inflamasyonu şeklinde
      tanımlanır.
      
       Sınıflama:
      
       1-
      Allerjik
      
               Mevsimsel
      
               Perenial
      
       2-  Enfeksiyöz
      
               Akut ( Strep.Pnomonia, H.Influenza
      )
      
               Kronik
      
                  Spesifik
      ( Tbc, Rinoskleroma, Lepra, Sifilis, Aspergilloz )
      
                 
      Non-spesifik
      
       3-
      Diğer
      
              
      İdiopatik ( Vazomotor rinit )
      
              
      NARES ( Non-Allergic Rhinitis
      with Eosinophilia Syndrome )
      
              
      Mesleki ( Laboratuar hayvanları, hububat, odun talaşı, latex,
      kimyasal maddeler )
      
              
      Hormonal ( Gebelik, püberte, hipotiroidizm, akromegali,
      postmenapozal sendrom )
      
              
      İlaca bağlı (Reserpin, guanethidine, fentolamin, metildopa, ACE
      inhibitörleri, α-reseptör
      antagonistleri, prazosin gibi)
      
              
      İrritanlar 
      
              
      Besin ( Alkol, sıcak ve baharatlı gıdalar )
      
              
      Emosyonel ( Stres ve seksüel aktivite )
      
              
      Atrofik
      
        
      
       AYIRICI
      TANI1
      
       1-
      Polipler
      
       2-
      Mekanik faktörler
      
              
      Devie septum nasi
      
              
      Hipertrofik konkalar
      
              
      Adenoid hipertrofisi
      
              
      Ostiomeatal komplekste anatomik varyasyonlar
      
              
      Yabancı cisimler
      
              
      Koanal atrezi
      
       3-
      Tümörler
      
              
      Benign
      
              
      Malign
      
       4-
      Granülomlar
      
              
      Wegener granülomatozis
      
              
      Sarkoidoz
      
              
      Churg-Strauss Sendromu
      
              
      Retikülozis 
      
              
      Enfeksiyöz
      
                 
      Tbc
      
                 
      Lepra
      
              
      Malign midline granüloma
      
       5-
      Serebrospinal rinoreler
      
        
      
       ALLERJİK
      RİNİT
      
      Allerjik
      rinit, burun mukozasında meydana gelen bir reaksiyondur2.
      
       İnsanlarda,
      ilaç ve inhalan allerjik hastalıklarını hatıra getiren tanımlar yüzyıllardır
      bilinmekle birlikte ilk tıbbi tanım 1819'da Londra Guy's Hospital'de yapılmıştır.
      1906 yılında Clemens von Pirquet ilk kez allerji deyimini çevredeki
      yabancı ajanlara karşı değişen cevapları tarif etmek için kullanmıştır.
      Allerjinin bu geniş tanımı hala halk ve doktorların çoğu tarafından
      kullanılmaktadır. Bunun istisnası allerji deyimini sadece IgE bağımlı
      hastalıklar için kullanan allerji uzmanlarıdır. 1966'da, IgE Ishizaka
      ve Johansson tarafından keşfedilmiştir. Bu keşif günümüzde kullanılan
      in-vitro diagnostik testlerin temelini oluşturmuştur. 1951 yılında
      Dr.Theron Randolph ilk kez kronik allerjik hastalıkların ana kaynağının
      kimyasal duyarlılık olduğunu tanımladı ve allerjik hastalıkların
      tanı ve tedavisindeki modern tekniklerin geşimine öncü olmuştur3.
      
        
      
       PATOGENEZ
      
      
      Olay
      bir inhalasyon allerjisidir.Etkilenen organ sıklıkla burun mukozasıdır,
      ancak konjunktiva veya diğer müköz membranlar da olaya katılabilir2.
      Hastalık genellikle erken yaşlarda (1-20 yaşlarında) başlar, ancak
      her yaşta da başlaması mümkündür4.
      Hastalığın kuvvetli ailesel bağlantısı vardır ve genellikle
      beraberinde başka allerjik hastalıklar da eşlik eder. Mevsimsel
      allerjik rinitin nedeni polenlerdir (ot, ağaç ve çiçek polenleri)5.
      Bu polenler mevsimlere göre değişiklik gösterirler; ilkbaharda rüzgarla
      saçılan ağaç polenleri, akçaağaç, meşe, fındık, karaağaç, huş
      ağacı (betula) gibi, yaz ortasının erken dönemlerinde ot polenleri
      gibi. Ayrıca allerjen tipleri iklim farklılıkları nedeni ile jeografik
      dağılım ayrıcalığı da gösterirler1.
      
       Kuzey
      hemisferde polen sezonu Şubat-Mart'ta başlayabilir (akçaağaç, fındık).
      Mayıs ayında en önemli allerjen huş ağacıdır. Haziran-Temmuz'da ot
      polenleri hüküm sürer. Sonbaharda kuru ot polenleri ağırlıklıdır1.
      
       Bursa
      bölgesinde, floraya bağlı olarak en sık görülen polenler, çim
      polenleri, ağaç polenleri ( zeytin ağacı ) ve mite'lardır6.
      Perenial allerjik rinitler mevsimlerle ilişkili olmaksızın inhale
      edilen allerjenlere bağlıdır. Mantar, hayvan tüyü, toz, kene, ev
      bitkileri, balık, çilek, yumurta, süt, kuruyemiş ve un gibi gıdalar
      ve aspirin, iyot ve antibiyotikler de bu allerjenler arasındadır2,7.
      
       Birçok
      antijen 2-ηm. çapında ve
      genellikle protein yapısında, 10.000-40.000 Dalton molekül ağırlığındadır4.
      
      
       Enfeksiyon
      ve Allerji 2 :
      
       Bakteri
      ve virüsler allerjen olarak etki yapabilir, ancak bunların pratikteki önemi
      hala tartışılmaktadır. Patogenezde 3 mekanizma mevcuttur:
      
       1-
      Klinik olarak enfeksiyon olmadığı halde bakteri ya da virüslere karşı
      allerjik bir reaksiyon vardır, örneğin nazal saprofitler.
      
       2-
      Bakteriyel ya da viral enfeksiyona karşı allerjik bir reaksiyon olması,
      örneğin kronik bakteriyel rinit ya da etken organizmaya duyarlılığa
      neden olan sinüzit.
      
       3-
      Allerjik reaksiyona bağlı olarak değişikliğe uğramış bir dokuda
      sekonder enfeksiyon. Bu durumda enfeksiyon etkeni antijen ile aynı değildir.
      
       2.
      tip "enfeksiyon
      allerjisi" terimi ile ifade edilebilir. Etki süresi nedeni
      ile geç allerjik reaksiyon sınıfına sokulur.
      
        
      
       PATOLOJİ
      
      Allerjik
      rinitli hastalardaki histolojik bulgular; mukozal ödem ve eozinofil,
      lenfosit ve plazma hücrelerinin infiltrasyonu ile tunica propria'da
      kolloidal birikimidir4.
      
       Allerjik
      rinitli hastalara sensitize oldukları allerjenin uygulanımı sonucunda
      nazal epitelde mast hücrelerine ve bazofillere bağlı durumda IgE
      birikimi saptanır. Bu olay tetik vazifesi görerek sinirler, damarlar ve
      müköz glandlar üzerinde etkili olan kimyasal mediatör salınımına
      neden olur. Sonuçta kısa sürede konjesyon, burun akıntısı, tıkanıklığı
      ve kaşınma meydana gelir. Allerjik bireylerin yaklaşık yarısında
      erken fazdan 13-14 saat sonra yeni allerjen olmaksızın geç faz
      reaksiyonu gelişir. Bu fazda mediatörler tekrar salınarak inflamatuar hücrelerin
      nazal submukozada birikimine ve semptomların tekrar ortaya çıkışına
      neden olur8.
      
        
      
       
         
      
        
      
       Şema
      : Allerjik rinit mekanizmasındaki hipotez1
      
              
      VCAM : Vascular Cell
      Adhesion Molecule
      
              
      IL : İnterleukin
      
        
      
       SEMPTOMLAR
      
      Burunda
      kaşıntı, burun tıkanıklığı, hapşırma nöbetleri, temiz sulu
      burun akıntısı allerjik rinitin major semptomlarını oluşturur.
      Hastanın başında irritasyon ve ağırlık hissi vardır, konjunktivit,
      halsizlik, geçici ateş, iştahsızlık, otonomik semptomlar, çalışma
      isteksizliği ve geçici hipo ya da anosmi gibi yakınmalar da tabloya eşlik
      edebilir9,11.
      
       Perenial
      allerjik rinit ile mevsimsel allerjik rinit semptomları aynıdır. Ancak
      perenial allerjik rinitli hastalar genellikle burun tıkanıklığından
      daha fazla şikayetçidir ve göz kaşıntısı seyrek problem olarak karşımıza
      çıkar 1.
      
        
      
       TANI
      
      -Anamnez
      
       -Genel
      KBB muayenesi
      
       -Allerji
      testleri
      
              
      -Deri testleri
      
              
      -Total serum IgE
      
              
      -Serum spesifik IgE
      
       -Endoskopi
      
               -Rijid
      
               -Fleksibl
      
       -Nazal
      smear-sitoloji
      
       -Nazal
      swab-bakteriyoloji
      
       -Radyoloji
      
               -Düz sinüs grafileri
      
               -CT, MRI, CXR
      
       -Mukosiliyer
      fonksiyon
      
               -Nazal mukozal klirens
      
              
      -Siliyer atım
      frekansı
      
              
      -Elektron mikroskopi
      
       -Nazal
      hava yolu
      
              
      -Nazal inspiratuar pik akımı (NIPF)
      
              
      -Rinomanometri (anterior ve posterior)
      
              
      -Akustik rinometri
      
       -Koku-Eşik
      değerlendirilmesi
      
       -Kan
      testleri
      
              
      -Tam kan sayımı
      
              
      -Eritrosit sedimantasyon hızı
      
              
      -Tiroid fonksiyon testleri
      
              
      -Antinötrofil sitoplazmik antikor
      
              
      -İmmünoglobulinler ve IgG subklasları
      
              
      -Protein ve karbonhidrat antijenleri ile immünizasyonda antikor
      cevabı
      
       Anamnez
      oldukça tipiktir. Rutin anamnezin dışında mesleki bilgiler, yaşam
      ortamları ve ailevi hikaye de sorgulanmalıdır. Semptomların sıklığı
      öğrenilmeli ve yıl içindeki dağılımı araştırılmalıdır1.
      
       Rinitli
      hastalar, sneezers - runners (aksırıklı - akıntılı) ve blockers
      olarak ayrılabilir. Allerjik rinit hastaları çoğunlukla sneezers -
      runners grubuna girerler.
      
       Sneezers
      - Runners1:
      
           Aksırık, özellikle paroksismal
      
           Sulu burun akıntısı (anteriordan daha fazla)
      
           Kaşıntılı burun
      
          
      Nazal blokaj (değişken)
      
          
      Diurnal ritim (gündüz iyi, gece kötü)
      
          
      Sıklıkla
      konjonktivit eşlik eder.
      
       Blockers1:
      
          
      Aksırık az ya da yok
      
          
      Kalın nazal mukus (posteriordan daha fazla)
      
          
      Kaşıntı yok
      
          
      Nazal blokaj sıklıkla şiddetli
      
          
      Gece - gündüz sabit (gece daha kötü olabilir).
      
        
      
       Burun
      muayenesi, nazal spekulum ve
      ışık, rijid Hopkins teleskop ya da fiberoptik nazofarengoskop ile yapılabilir.
      
       Sekresyonun
      kalite ve miktarı not edilmelidir. Genellikle ya temiz, sulu ya da koyu,
      renksiz akıntı bulunur. Anormal mukosilyer klirens ya da total nazal
      obstrüksiyon ile birlikte kalın sekresyonun burun döşemesinde göllenmesi
      görülebilir. Mukoza genellikle akut enfeksiyonda ve topikal ilaçların
      aşırı kullanımında kırmızımsı görülebilirken tipik allerjik
      mukoza soluk ve şişmiş görülür. Nazal kavitenin dikkatli muayenesi
      ile polipler, tümörler, yabancı cisimler ve septal defleksiyonlar
      identifiye edilebilir. Konka ile karıştırılabilen polipler, parlak,
      opak ve dokunulduklarında sensitif olmayan yapılardır. Enflame mukoza
      üzerinde krutlanmanın olması atrofik rinit veya sarkoidoz gibi sistemik
      hastalıkları düşündürebilir. Septal perforasyonun varlığı kokain
      kullanımı, geçirilmiş cerrahi ve yine sistemik granülomatöz hastalık
      ihtimalini artırabilir1.
      
       Fizik
      muayene yalnız burun ile bitirilmemeli, tam KBB muayenesi yapılmalıdır.
      Allerjik rinit bulunduğunda, beraberinde astım eşlik edebileceğinden
      akciğerler  de gözden geçirilmelidir1.
      
         DERİ
      TESTLERİ1:
      
       Erken
      hipersensitivite deri testleri, derinin IgE'ye bağlı oluşan allerjik
      reaksiyonları göstermede kullanılır ve allerjide ilk diagnostik araçtır.
      Ancak bu testler anaflaksi için potansiyel olduklarından yetişmiş özel
      personel tarafından ve elaltında adrennalin bulundurarak gözlem altında
      yapılmalıdır.
      
       Erken
      tip allerji için prick ve intradermal testler önerilir. İntradermal
      test, prick testinden daha duyarlı olmasına karşın bazı sistemik
      reaksiyon riski taşır ve bundan dolayı prick testi (-) bulunduğunda
      yapılmalıdır.
      
       Cilt
      reaksiyonları çok değişkendir ve her deri testi (+) ve (-) kontrol solüsyonlarını
      içerir. (-) kontrol için allerjenden uzaklaştırılmış dilüent
      kullanılır. (+) kontrol hem histamin hem de kodein fosfat gibi mast hücre
      sekresyonunu artırıcı maddelerle yapılır. Prick testinde histamine 10
      dakikada, kodein fosfata 8-12 dakikada ve allerjene ise 15-20 dakikada
      cevap alınır. Geç faz cevapları gözlenebilir, ancak bunların
      tamamlayıcı özellikleri tam olarak anlaşılamamıştır. Negatif
      kontrolde reaksiyon yoksa 3 mm. üzerindeki küçük izlerle beraber sıcaklık
      ve kaşıntı bulunuyorsa pozitif immünolojik cevabı gösterir. Birçok
      faktör prick reaksiyonunu etkileyebilir. 
      
         Deri
      Testlerini Etkileyen Faktörler:
      
        
      
       Droglar                                                  
      Süre
      
        
      
          Antihistaminikler
      
              
      1.jenerasyon                                   
      2-4 gün
      
               2.jenerasyon
      
                
      astemizol                                      
      6-8 hafta
      
                  
      diğerleri                                      
      1 hafta
      
        
      
      
         
      Ketotifen                                            
      1 hafta
      
        
      
      
         
      Imipramin                                            
      4 hafta
      
        
      
      
         
      Fenotiazinler                                        
      48 saat
      
        
      
      
         
      Kortikosteroidler                                   
      2-3 ay
      
        
      
       Deri
      testlerinin birçok allerjen ile yapılması hem pahalı, hem zaman kaybına
      neden olur, hem de genellikle gereksizdir. Bundan dolayı rutin olarak yapılan
      deri testlerinde hastanın çevresinde yaygın olan
      aeroallerjenlerle sınırlı tutulur. Örneğin evtozu mite'ları,
      polenler, küfler ve evcil hayvanlar.
      
       Deri
      testleri, semptomları olmayan %10-15 kişide pozitif bulunabilir. 
      
         IgE:
      
       1966'da
      IgE'nin keşfi allerjik hastalıkların tanı ve anlaşılmasında önemli
      bir gelişmeydi3.
      Bununla birlikte IgE'nin determinasyonunda in-vitro testler çoğu vakada
      deri testlerinin üstünde değildir.
      
        
      
       Total
      Serum IgE1:
      
       Radio
      ya da enzim immunoassay yolu ile ölçülür. Mevsimsel allerjik rinitli
      hastaların %50'sinden fazlasında normal total IgE titrasyonu bulunur.
      
        
      
       Serum
      Spesifik IgE1:
      
       Total
      serum IgE'nin tersine özellikle deri testleri mümkün olmadığında
      yardımcı olabilir. Tespitinde radioallergosorbent test (RAST) ve ELISA
      metodları  kullanılır.
      Allerji tanısında etkinliği %85'in üzerinde olabilir. 
      
        
      
       NAZAL
      SMEAR; Sitoloji ve Histoloji:
      
       Nazal
      smearlar allerjik ve enfeksiyöz rinit ayırımını yapabilir1.
      Allerjik kriter olarak, allerjiye uygun anamnez, pozitif deri testleri,
      spesifik IgE varlığı ve nazal sitolojide eozinofillerin artışı kabul
      edilmektedir 6,12.
      
       Eozinofilleri
      ilk kez 1927'de Eyermann nazal sürüntüde araştırmıştır 13.
      Nazal sitolojik bulguların analizi, özellikle allerjik rinitlerin ayırıcı
      tanısında önemli yer tutar 14.
      
       Nazal
      sitoloji materyalinin elde edilmesi için sürüntü, sümkürme, fırçalama,
      kazıma gibi yöntemler kullanılmakta ve preparatlar değişik usüller
      ile boyanmaktadır15.
      
       Allerjik
      rinitlerin ayırıcı tanısını daha kolay ve kısa sürede yapabilmek
      amacı ile Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı'nda
      hazır boyalı Testsimplets lamları ile bir çalışma yapılmış ve
      sonucunda bu lamların kullanımı ile nazal sitolojileri kısa sürede değerlendirilmiş,
      allerjik rinit ayırıcı tanısında spesifik testler kadar hassas olduğu
      tespit edilmiştir15.
      
        
      
       DİĞER
      TESTLER1
      
       Periferik
      kan hücrelerinden mediatörlerin salınımı; Allerjik hastaların kan
      bazofilleri, spesifik allerjenle stimüle olduğunda histamin ve lökotrienler
      gibi mediatörleri salgılar ve degranüle olur.
      
       Endoskopi:
      
      
       Klinikte
      KBB muayenesi şimdi rijid Hopkins teleskopların ve fleksibl fiberoptik
      endoskopların kullanımı ile epeyce kolaylaşmıştır.
      
       Bakteriyoloji:
      
       Burundan,
      rutin olarak bakteriyolojik olarak araştırma için materyal alınır.
      
       Görüntüleme:
      
       Düz
      sinüs grafileri: Maksiller, frontal ve sfenoid sinüslerde, kalınlaşmalar
      ve kemik erozyonu demostre edilebilir.
      
       CT:
      CT, major sinonazal hastalıklar için radyolojik araştırma prensibi
      haline gelmiştir. Ancak, diğer durumların eliminasyonu dışında
      allerjinin tanısında kullanımı sınırlıdır.
      
       MR:
      Kemik detayını gösterememesi bu tekniğin kullanımını sınırlar.
      
       Göğüs
      radyogramı: Alt solunum semptomları bulunduğunda yapılması endikedir.
      
       Mukosiliyer
      fonksiyon:
      
       Nazal
      mukosiliyer klirens: Alt konkanın ön ucu hizasına 0.5 mm'lik sakkarin
      parçası konarak tadın ne zaman alındığı ölçülerek basitçe test
      gerçekleştirilebilir. Normali,
      30 dak. içinde gerçekleşir.
      
       Siliyer
      atım frekansı: Sakkarin testi uzadığında yapılır. Frekans
      real-time analizör ile ölçülür ve Hz. olarak belirtilir. Normalde
      alt konkada 12-15 Hz.'dir.
      
       Elektron
      mikroskopi: Nazomukosiliyer klirens zamanı ve siliyer atım frekansı
      anormal olduğunda primer siliyer diskinezi gibi durumlarda tanı elektron
      mikroskopi ile gerçekleştirilir.
      
        
      
       ALLERJİK
      RİNİTİN TEDAVİSİ
      
      Allerjik
      rinitin tedavisini 3 ana başlık altında toplamak mümkündür;
      
       1-
      Allerjenden korunma,
      
       2-
      Farmakoterapi,
      
       3-
      Immünoterapi.
      
       ALLERJENDEN
      KORUNMA1,4,16:
      
       Allerjik
      rinit tanısı doğrulanıp allerjen veya allerjenler tespit edilebildiği
      durumlarda en uygun yaklaşım allerji nedenlerinden mümkün olduğunca
      uzaklaşmaktır.
      
       Bunun
      dışında, yoğun polen içeren bölgelerden uzak durmak, ev ve
      arabalarda polen filtreleri kullanmak, yatak odası malzemelerini
      sentetik, nonallerjen materyallerden seçmek, evin her tarafını haftada
      en az 2 kez vakumlu süpürge ile temizlemek, uzun kıllı halıları kaldırmak,
      mümkünse ev hayvanlarını evden uzaklaştırmak, besin allerjilerinde
      diyet uygulamak önlemlerden bazılarıdır.
      
       Allerjenden
      korunmanın, mesleki allerjilerde olduğu gibi mümkün olmadığı ya da
      yetersiz kaldığı, başarısız olduğu durumlarda farmako- ya da immünoterapiye
      yönelmek uygun olacaktır.
      
       FARMAKOTERAPİ
      
      Seçilecek
      tedavi, durumun patofizyolojisi ve etyolojisi ile bağlantıları düşünülerek
      planlanmalıdır.
      
       Mevsimsel
      allerjik rinitde olduğu gibi semptomların başlangıcını önceden
      tahmin etmek mümkün olduğunda medikasyona profilaktik olarak başlamak
      avantajdır, böylece semptomlar ortaya çıktığı zamanki beklenenden
      çok daha fazla baskılanır.
      
        
      
       
        
          |  
            
             | Kaşıntı
            
             Aksırık
            
             | Akıntı
            
             | Tıkanıklık
            
             | Bozulmuş
            koku
            
             |  
          | Cromolin
            Na
            
              
            
             | +
            
             | +
            
             | -
            
             | -
            
             |  
          | Oral
            antihistaminikler
            
             | +++
            
             | ++
            
             | -
            
             | -
            
             |  
          |  | -
            
             | +++
            
             | -
            
             | -
            
             |  
          | Topikal
            Dekonjestanlar
            
             | -
            
             | -
            
             | +++
            
             | -
            
             |  
          | Topikal
            Kortikosteroidler
            
             | +++
            
             | +++
            
             | ++
            
             | +
            
             |  
          | Oral
            Kortikosteroidler
            
             | +++
            
             | +++
            
             | +++
            
             | ++
            
             |   
      
       ANTİHİSTAMİNİKLER1,4
      
       Histamin,
      mast hücrelerinden ve bazofillerden salınan önemli bir mediatördür. 3
      farklı histamin reseptörü tanımlanmıştır (H1, H2, H3) (Ishikawa ve
      Sperelakis, 1987). Histamin kan damarlarını stimüle ederek bunlarda
      dilatasyona ve permiabilite artışına neden olur (H1).
      
       Burunda
      sensoriyal sinir uçlarının uyarılması kaşıntı, aksırık ve
      sekresyona neden olur. Antihistaminikler histamin reseptörlerini stimüle
      etmeden bağlarlar (kompetitif antagonizma). Böylece antihistaminikler
      nazal kaşıntı, aksırık ve sulu burun akıntısı gibi yerleşmiş
      semptomların azaltılmasında etkilidir ve profilaktik olarak alındıklarında
      daha etkili olabilirler. Fakat burun tıkanıklığı üzerinde
      objektif etkileri azdır.
      
       Klasik
      antihistaminikler, çeşitli boyutlarda sedasyona neden olduklarından
      kullanımları sınırlıdır. Bu etki SSS'ne etkisine bağlıdır. Ayrıca
      kısmen antiemetik etkileri de vardır ve bunlar hareket hastalığında
      kullanılabilirler. Antihistaminiklerin büyük çoğunluğunun muskarinik
      reseptörlere afinitesi vardır ve değişik derecelerde antikolinerjik
      etki gösterirler. Bazı bileşiklerin ek olarak antiseratonin,
      antibradikinin aktiviteleri vardır.
      
       Yeni
      antihistaminikler non-sedatif ya da daha az sedatif etkileri bulunur. Astemizol,
      uzun yarı ömrü vardır (serumda 10 gün), histamine olan deri
      reaksiyonlarını azaltır.
      
       Cetirizine,
      Loratadine, Acrivastine ve Terfenadine
      daha çabuk metabolize olurlar, böylece deri reaksiyonlarını supprese
      etme özellikleri daha kısa sürer (ilaç alındıktan sonra 2-4 gün).
      Cetirizine, diğerlerinden farklı olarak KC'de metabolize olmaz ve aktif
      metaboliti yoktur, büyük çoğunluğu idrarla atılır.
      
       Konjonktivit
      ve ürtiker gibi sistemik semptomları azaltma avantajı olan
      antihistaminikler genellikle oral yoldan (tablet, sirop) alınırlar. Oral
      antihistaminiklerin karşılaştırmalı çalışmalarını değerlendirmek
      güçtür. Çünkü kişilerde aynı dozda etki ve yan etki gösterme
      dereceleri farklıdır. Bununla birlikte yeni antihistaminikler
      eskilerinden daha pahalıdır.
      
       Ciddi
      kardiyak yan etkiler bazı antihistaminiklerde gözlenmiştir. Bütün
      antihistaminikler önerilen dozlarda verilmelidir. Makrolid
      antibiyotikler, oral antifungal ajanlar ile olabilecek ilaç etkileşimleri
      unutulmamalı ve belirli KC hastalığı bulunanlarda kullanılmamalıdır.
      
       Şimdi
      Azelastin ve Levocabastine gibi topikal antihistaminikler kullanılabilir ve hiç
      bir sistemik yan etkisi olmadan allerjik rinitin akut fazında ve
      profilaksisinde kullanılabilirler.
      
        
      
       KORTİKOSTEROİDLER1,4
      
       Kortikosteroidlerin
      etki mekanizması sitoplazmadaki hormon reseptörünü bağlayan ve hücre
      membranına penetre olan steroid molekülü ile bağlantılıdır. Steroid
      reseptör kompleksi nukleusta bağlantının spesifik olan tarafındaki
      DNA üzerine transfer edilir. Kortikosteroidlerin allerjik rinitteki
      klinik önemi inflamatuar hücre infiltrasyonunu, özellikle nazal mukozanın
      yüzeyel tabakasında eozinofiller ve mast hücre sayısını azaltması,
      hiperreaktiviteyi ve vasküler permiabiliteyi ve mast hücrelerinden
      mediatör salınımını azaltmasıdır.
      
       Kortikosteroidler
      buruna topikal uygulanabilirler, oral ya da parenteral olarak
      verilebilirler. Modern topikal steroidler yüksek terapötik oranlara
      sahiptirler.
      
       Beclometasone
      dipropionate (BDP)
      1973'de tanımlandı ve yüksek topikal etki ile beraber KC'de hızlı
      inaktivasyonu mevcuttur. Bunu takiben, Flunisolide,
      Budesonide, Triamcinolone ve Fluticasone
      propionate uygun hale gelmiştir. Bu droglar sistemik
      kortikosteroidlere alternatif olarak kullanılabilirler. Bir defa
      semptomlar kontrol edildiğinde günlük dozlar azaltılabilir. BDP,
      Flunisolide ve Budesonide için önerilen frekans günde 2 kez,
      Fluticasone propionate ve Triamcinolone için ise günde 1 kezdir.
      
       Topikal
      kortikosteroidler, itici Freon gazı, aerosol, su ya da glikol solüsyonundaki
      mekanik pompalı sprey ya da kuru toz şeklinde tatbik edilirler. Hastaya
      optimum fayda göreceği  kullanım
      metodu dikkatlice öğretilmelidir. Ara sıra olarak kabuklanma, kuruma ve
      hafif kanama görülebilir ve glikol bazı kişileri hafifçe rahatsız
      edebilir. Bu minör problemler kullanılan formu değiştirmekle çözümlenebilir.
      
       Topikal
      kortikosteroidler, allerjik ve non-allerjik non-enfeksiyöz rinitlerde
      burun tıkanıklığı, kaşıntı, aksırık ve burun akıntısını
      azaltmada etkilidirler. Bunların non-allerjik rinitlerdeki etkileri ve
      burun tıkanıklığını azaltmasındaki kabiliyeti sistemik
      antihistaminiklere karşı bir avantaj sağlar. Bunların allerjik rinit
      semptomlarını kontrol etmede Na Cromoglikate, antihistaminik ve
      dekonjestanlardan daha fazla etkileri vardır.
      
       Topikal
      intranazal preparatlar, Betametasone
      sodyum fosfat ve Dexametasone
      sprey de allerjik ve non-allerjik rinitin semptomatik tedavisinde çok
      etkilidir. Bununla birlikte bunlar minör sistemik steroid etkileri ortaya
      çıkarırlar. Bundan dolayı bunların uzun süreli kullanımları önerilmez.
      
       Rinitin
      acil veya şiddetli vakalarında kısa süreli sistemik
      kortikosteroidlerin kullanımı mümkündür. Ancak gerektiğinde ve hiçbir
      kontrendikasyon bulunmadığında kullanılmalıdır. Kontrendikasyonları;
      herpes enfeksiyonu, ilerlemiş osteoporoz, şiddetli hipertansiyon, DM,
      gastrik ülser ve kronik enfeksiyonu içerir. Sistemik steroidler çocuklarda
      ve hamilelerdeki rinitler için kullanılmamalıdır.
      
       Sistemik
      steroidler oral olarak ya da depo enjeksiyon olarak verilebilirler.
      
        
      
       CROMOLIN
      SODYUM1,4
      ( Sodium Cromoglikate )
      
       Cromolin
      sodyum topikal olarak kullanılır ve mast hücrelerinden histamin ve diğer
      mediatörlerin salınımını azaltarak IgE'ye bağlı allerjik
      reaksiyonları inhibe ettiği düşünülmektedir ( Okuda et. al 1985 ). Cromolin
      sodyum hücre membranında reseptör benzeri proteini bağlar. Böylece
      membrandaki kalsiyum hareketlerini kontrol edecek mekanimayı kapatır.
      Cromolin sodyum, allerjik rinitte, nazal kaşıntı, aksırma,
      hipersekresyon ve burun tıkanıklığını azaltır. Önemli yan etkisi
      yoktur, fakat terapötik etki için en azından günde 4 kez uygulanmalıdır.
      Cromolin sodyum, çocuklarda öncelikle profilaktik bir drogdur, fakat
      topikal kortikosteroidlerden daha az etkilidir.
      
        
      
       ANTİKOLİNERJİKLER1
      
       Antikolinerjikler,
      ipratropium bromide ve oxitropium
      bromide muskarinik kolinoseptörleri inhibe eder. Kolinerjik reseptörler
      nazal sekresyon üretiminde önemlidir, fakat vasküler kontrolde rolü
      yoktur ya da azdır. Bundan dolayı, antikolinerjikler rinitin birçok
      formunda görülebilen sulu burun akıntısını azaltırlar. Fakat
      burun tıkanıklığı üzerinde etkileri yoktur.
      
        
      
       DEKONJESTANLAR1,4
      (α-adreneseptör
      agonistler )
      
       α1-adrenerjik
      reseptörler postsinaptik olarak yeralırlar. Bu reseptörler doğal
      olarak noradrenalin ve adrenalin ile stimüle edilirler. α-2
      reseptörler hem presinaptik hem de postsinaptik sinir uçlarında yeralırlar.
      Presinaptik reseptörlerin uyarılması noradrenalinin salınımını
      azaltır. α
      adrenerjik vazokonstrüktörler nazal obstrüksiyonu azaltır.
      Fakat kaşıntı, aksırık veya nazal sekresyon üzerine etkisi
      yoktur. 
      
       En
      çok kullanılan topikal α-2
      adrenerjik reseptör stimülatörleri Oxymetazoline,
      Xylometazoline ve Naphazoline
      gibi imidazolin deriveleridir. Rinitis medikamentoza riskinden dolayı
      lokal vazokonstrüktörlerin nazal uygulaması 7-10 günden fazla
      genellikle önerilmez. 
      
       Ephedrin,
      Pseudoephedrin ve Fenilpropanolamin
      oral yolla verilir ve hem α-1
      hem  de  
      α-2
      adrenoseptör agonist aktiviteleri bulunur. Ephedrin'in ayrıca β
      adrenoseptörler üzerine etkisi de vardır. Fenilefrin topikal olarak
      kullanılır ve α-1
      adrenerjik reseptör aktivitesi vardır. 
      
       Fenilefrin,
      fenilpropanolamin ve guaifenesin'in kombinasyonu plasebo ile karşılaştırıldığında
      minimal yan etki ile beraber önemli ölçüde nazal semptomları azalttığı
      gösterilmiştir. Acrivastine ile beraber psödoefedrinin kombinasyonu
      mevsimsel allerjik rinitte plaseboya ve yalnız psödoefedrin kullanımına
      oranla çok daha etkili olduğu gözlenmiştir.
      
       Adrenoseptör
      agonistlerinin sistemik kullanımı yorgunluk hali, ajitasyon, uyku
      bozuklukları, taşikardi, angina pektoris, hipertansiyon, baş ağrısı
      ve sık mixion gibi yan etkilerle sonuçlanabilir. Oral adrenoseptör
      agonistleri koroner kalp hastalığı, tirotoksikozis, glokom ve diabetli
      hastalarda kullanılmamalıdır.
      
        
      
       İMMÜNOTERAPİ1,6,16
      
       Bu,
      yalnızca çevresel kontrole ve antiallerjik tedaviye yeterli cevap alınamadığı
      hastalarda düşünülmelidir. Ayrıca tedavinin bu formu tam tedavi olacağı
      umulan hastalara da (ki bu grup özellikle allerjik rinitli hastalardır
      - başarı oranı % 80'in üzerindedir) uygulanabilir. İmmüno-terapinin
      hayatı tehdit edici etkilerinin ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır.
      Hastalar her enjeksiyondan sonra en az 2 saat gözlem altında tutulmalıdır.
      
       İmmünoterapinin
      etki mekanizması:
      
       a-
      Spesifik değişiklikler
      
          
      Serum IgG blokan
      antikor seviyesi artar,
      
          
      IgE antikor seviyesinde azalma
      
          
      IgA ve IgG antikorları, nazal sekresyonda artar
      
       b-
      Non-spesifik değişiklikler
      
          
      Bazofillerden salgılanan histamin azalır
      
          
      Supresör T hücre aktivitesi artar
      
          
      Dolaşımdaki IL-2
      sekresyonu ve IL-2 reseptörleri azalır
      
          
      Histamin salgılayan faktör derivasyonunda oluşan monositler azalır.             
      
      
       Immünoterapi
      endikasyonları:
      
       1.
      Allerjinin başlatmış olduğu, IgE'ye bağlı hastalıkların
      varlığı
      
       2.
      Allerjenden uzaklaşmanın mümkün olmaması
      
       3.
      Ilaç tedavisinin etkisiz olması veya yan etkilerinin tolere
      edilememesi
      
       4.
      Uygun, standardize edilmiş allerjen ekstrelerinin bulunması
      
       5.
      Hastanın uyumu
      
       6.
      Genel kontrendikasyonların olmaması
      
       7.
      Hastanın yaşı ( 6-50 arası olmalı )
      
        
      
       GELECEKTEKİ
      TEDAVİLER
      
      Rinitin
      mekanizması daha iyi anlaşılır hale geldiğinde, yeni terapötik
      stratejiler IL-4 ve IL-5 gibi önemli sitokinazlara karşı spesifik
      antisitokinaz antikorların kullanımını içerebilecektir. Diğer olasılık
      topikal interferon-gamma'nın kullanımı olabilir. Sistemik yan etkileri
      daha az olan ve daha güçlü topikal kortikosteroidlerin gelişimi daha
      olasıdır. Immünoterapinin modifikasyonları halahazırda değerlendirilmektedir.
      Örneğin, mast hücresi aktivasyonundan kaçınırken T-hücre duyarlılığının
      değiştirilmesi ile anaflaksi riski azaltılmasında non-stimülatuar
      peptidlerin gelişimi etkili olabilir.
      
        
      
       KAYNAKLAR
      
      1-
      Lund,V.J. and working group: International consensus report on the
      diagnosis and management of rhinitis. Allergy (suppl.), 19(49):5-34, 1994.
      
      
       2-
      Becker,W., Naumann,H.H., Pfaltz,C.R.: Clinical Aspects of Diseases of the
      Nose, Sinuses and Face. In: Ear, Nose and Throat Diseases, Georg Thieme
      Verlag, Stuttgart, 1989, pp.208-11.
      
       3-
      Boyles, J.H.: Allergic Rhinosinusitis: Diagnosis and Treatment. In:
      Otolaryngology (eds.: Paparella,M.M., Shumrick,D.A., Gluckman,J.N.,
      Meyerhoff,W.L.), 3rd ed.,
      Vol.3, Ch.6, WB Saunders Company, Philadelphia, 1991, pp.1873-87.
      
       4-
      Nalebuff,D.J.: Allergic Rhinitis. In:
      Otolaryngology Head and Neck Surgery (eds.: Cummings,C.W., Krause,C.J.), 2nd
      ed., Vol.1, Ch.44, Mosby Year Book, St.Louis, 1993, pp.765-74.
      
       5-
      Frankland,A.W., Löfkvist,T., Norman,P.S.: Hay Fever. In: Allergic and
      Vasomotor Rhinitis: Clinical Aspects (eds.: Mygind,N., Weeke,B.), Ch.3,
      Munsgaard, Copenhagen, 1985, pp.31-5.
      
       6-
      Tunalı,Ş. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Allerji Bilim Dalı Öğretim
      Üyesi. Kişisel görüşme, 1995.
      
       7-
      Colman,B.H.: Diseases of the Nasal Cavity II.In: Hall and Colman's
      Diseases of the Nose, Throat and Ear, and Head and Neck, 14th
      ed., Ch.6, Longman, Singapur, 1992, pp.29-34.
      
       8-
      Meltzer,E.O., Orgel,H.A., Bush,R.K., et al.: Evaluation of symptom relief,
      nasal airflow, nasal cytology, and acceptability of two formulations of
      flunisolide nasal spray in patients with perennial allergic rhinitis. Ann.
      Allergy, 64:536-40, 1990.
      
       9-
      Gray,R.F.: Miscellaneous Conditions of the Nose and Paranasal Sinuses. In:
      Synopsis of Otolaryngology, 5th ed., Butterworth, Oxford, 1992,
      pp.265-72.
      
       10-
      Feldman,B., Feldman,D.: Nose and Sinuses.In: Essential Otolaryngology (ed.:
      Lee,K.J.), 3rd ed., Ch.14, Excerpta Medica Company, New York,
      1983, p.364.
      
       11-
      Strome,M., Kelly,J.H., Fried,M.P.: Nose and Paranasal Sinuses.In: Manual
      of Otolaryngology, Ch.3, Little Brown and Company, Boston, 1985, pp.95-7.
      
       12-
      Savolainen,S.: Allergy in patients with acute maxillary sinusitis. Allergy,
      44:116-22, 1989.
      
       13-
      Mackay, I., Cole,P.: Rhinitis, Sinusitis and Associated Chest Disease.In:
      Scott-Brown's Otolaryngology (eds.: Mackay,I., Bull,T.R.), 5th ed., Vol.4, Ch.6, Butterworth, London, 1987, pp.61-92.
      
       14-
      Meltzer,E.O.: Evaluating rhinitis: clinical, rhinomanometric, and
      cytologic assessments. J.Allergy Clin. Immunol., 82(5):900-8, 1988.
      
       15-
      Basut,O.: Allerjik rinitlerin ayırıcı tanısında basit sitolojik bir
      metodun araştırılması. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB
      Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Bursa, 1993.
      
       16-
      Kay,A.B.: Mechanisms and Treatment of Allergic Rhinitis.In: Scott-Brown's
      Otolaryngology (eds.: Mackay,I., Bull,T.R.), 5th ed., Vol.4, Ch.7,
      Butterworth, London, 1987, pp.93-114.
       |