8.
sinir tümörlerinin başarılı cerrahi ekstirpasyonuna bu yüzyılın
ilk yarısında ilk önce Harver Cushing ve daha sonra da Walter Dandy öncülük
etmiştir. Bu dönem boyunca intrakraniyal uzanımı olan büyük tümörler
opere edilmiştir. Çıkarma işlemi oturur pozisyonda suboccipital yaklaşım
yolu ile gerçekleştirilmiştir. Amaç, subtotal (intrakapsüler) çıkarmaydı.
Cerrahi mortalite oldukça yüksek ve postoperatif fasiyal paralizi olağan
bir sekeldi. Bunlara rağmen birçok hasta iyi ve uzamış yaşam süreçleri
elde etmişlerdir.
1960'lı
yıllarda William House translabirentin yaklaşımı tanımlamıştır. O
dönemlerde tümörün total çıkarılabidiği hasta oranı %60 iken,
cerrahi anestezide ve erken tanıda dramatik ilerlemeler, operasyon
mikroskobunun tanımlanması ve daha sonraları da ekip yaklaşımlarının
gelişmesi ile total çıkarma oranları %88-100'e yükselirken, morbidite
ve mortalite önemli oranda azalmıştır.
Perioperatif
ölüm nadir ve fasiyal sinirin korunması şimdi amaç olmuştur. Tümörün
çıkarılması gerçekten tamdır ve hastalar preoperatif yaşam tarzlarını
normal yaşam şartları ile birlikte kazanırlar. İşitmenin korunması
seçilmiş hastalarda mümkün olmaktadır.
A.B.D.'nde
yılda 2000-3000 akustik nörinom tanısı konmakta ve bunların %95'i ünilateral
ve nonherediter lezyonlardır. Kalanlar, nörofibromatozis olarak tespit
edilmektedir.
Patoloji
ve Fizyopatoloji
Akustik
nörinom terimi doğru değildir. Neoplazm nöral dokudan kaynaklanmaz,
Schwann hücrelerinden köken alır. Tümörler iyi kapsüllüdür ve
benign karakterlidir. Büyüme hızı genellikle yavaş ve düzenlidir,
hikaye genellikle birkaç yıl öncesine dayanır. Tümörün ortalama yıllık
büyüme oranları 0.25-0.40 cm/yıl'dır. Kistik yapıya sahip olan tümörlerde
büyüme hızları belirgin olarak daha fazladır. Tümör, hemen daima 8.
sinirin vestibüler parçasından köken alır. Akustik nörinom, koklear
parçadan da kaynaklanabilir, ancak oldukça nadirdir. Semptom ve
bulgular, tümör hacminden kaynaklanan basınç etkileri ile gelişir. Tümör
kanal içindeyken dar alanda olduğundan relatif olarak daha küçükken
semptom verir. Buna karşın sinirin orta bölümünden, serebellopontin köşede
gelişirse büyük boyutuna rağmen semptom vermeyebilir. Tedavi
edilmediklerinde ölüm potansiyeli vardır.
Hastaların
büyük çoğunluğunda ilk semptomun işitme değişiklikleri olduğu gösterilmiştir.
En yaygın bulgu tek taraflı, yavaş progressif, yüksek frekans işitme
kaybıdır. Bunun dışında düşük frekans kaybı, flat kayıp ve orta
frekans kaybı bildirilmiştir. İlk semptom ani işitme kaybı (%1)
olarak da ortaya çıkabilir. Akustik nörinomlu hastaların %5'i normal işitme
ile bulunabilir. İşitmede tek taraflı herhangi bir değişiklik halinde
akustik nörinom düşünülmelidir.
Vertigo,
nadir şikayet olarak karşımıza çıkar. Vestibüler ablasyon, çok az
semptomla görülen, mükemmel bir kompansasyon ile çok yavaş oluşur.
Birçok hastada dengede minör bozukluklarla müracaat ederler. Bu
hastalarda işitme kaybı, tinnitus veya kulakta basınç hissi eşlik
edebilir veya etmeyebilir.
50
yıl önce akustik nörinom tanısı oldukça nadirdi. Bugün ise nörolojik
defisitler ortaya çıkmadan tanı konabilmektedir. En yaygın nörolojik
defisitler trigeminusun innerve ettiği bölgelerde duyarlılıkta değişmedir.
Dış kulak yolu tabanının anestezisi en erken bulgudur (Hitzelberger
arazı). Daha sonra yüzde hipoestezi ve/veya paresteziler görülür.
Trigeminusun motor dalları basınç etkisine karşı çok dirençlidir.
Tanı
Erken
tanı çok önemlidir. Morbidite ve mortalite direkt tümör büyüklüğü
ile ilgilidir. Bununla beraber küçük tümörlerde işitmeyi korumak mümkün
olabilir. Ayrıca büyük tümörlerde normal fasiyal sinir fonksiyonlarını
korumak daha güç olmaktadır. Tümörler minimal semptomlarla seyrederek
büyük boyutlara ulaşabildiklerinden otolaringologların bu konuda şüphelerinin
yüksek olma zorunluluğunu getirmiştir. Tüm tek taraflı kulak şikayetlerinin
akustik nörinom açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu değerlendirme
rutin odyometrinin ötesine geçmelidir, çünkü akustik nörinomlu
hastaların %5'inde normal saf ses ve diskriminasyon skorları bulunur. Tüm
tek taraflı kulak şikayetlerinin minimum değerlendirilmesi saf ses,
diskriminasyon ve BERA ile yapılmalıdır. Stapedial Refleks Decay, ENG
ve internal akustik kanalın düz grafilerle değerlendirilmesini eklemek
yardımcı olacaktır. Eğer bu testlerde bir anormallik varsa tam
radyografik değerlendirme yapılmalıdır. Yeterli radyografik değerlendirme
internal akustik kanal ve serebellopontin köşenin yüksek rezolüsyonlu
görüntülenmesini gerektirir. CT, İV kontrast madde ile yapıldığında
2 cm. ve daha büyük çaplı tümörü demostre edebilecektir. Akustik nörinom,
normal beyinle karşılaştırıldığında izodenstir ve tümör çok büyük
bile olsa demostre edilmesinde yanılgı olabilir. Çekim öncesi,
kontrast maddenin yeterli dozda verilmesi ve yeterli diffüzyon için
yeterli süre beklenmesi çok önemlidir.
MRI,
mümkün olmadığında veya hastada demir protez, anevrizma klipsi ve
demirli yabancı cisim varlığında posterior fossanın CT arteriografisi
düşünülebilir.
MRI
serebellopontin köşe lezyonlarını göstermede mükemmel bir tekniktir.
Özellikle Gadolinum kullanıldığında küçük lezyonların yakalanmasında
çok selektiftir. Akustik nörinom yalnız birkaç milimetre çapında
iken bu teknikle yakalanabilir. Tek dezavantajı temporal kemiğin kemik
detayları görülemez. Eğer gerekirse buna ilave olarak ince kesitlerle
alınan CT yapılabilir.
Ayırıcı
Tanı
Serebellopontin
köşede yer alan tümörlerin %80'i akustik nörinomdur. Kalan %20'sinin
büyük çoğunluğunu posterior fossada bazal menenksin dural
fibroblastlarından kaynaklanan meningiomlar oluşturur. Bu tümörlerin
1/4'ü temporal kemiği direkt olarak tutabilir ve boyuna veya
infratemporal fossaya ekstrakraniyal olarak uzanabilir. Ekstrakraniyal
uzanım akustik nörinom tanısı ile pek uyumlu değildir. Bu durumlarda
meningiomlar ayırıcı tanıda düşünülmelidir.
Petroz
apeksin konjenital kolesteatomları, sayılan serebellopontin köşe tümörlerinden
kalan kısmın çoğunluğunu oluştururlar. Bunlar, konjenital epitelial
hücre kalıntılarından kaynaklanan keratinize epidermoid inklüzyon
kistleridir. Bunlar çok yavaş büyüme oranlarına sahip olduklarından
semptomlar ortaya çıkmadan çok büyük boyutlara ulaşabilirler. Çevrelerindeki
beyin dokusu ile karşılaştırıldığında hipodens olarak tespit
edildiklerinden dolayı CT ile kolaylıkla identifiye edilebilirler.
Retrokoklear işitme kaybı, V. ve VII. kraniyal sinirlere ait
semptomlar akustik nörinomdan daha fazla görülür.
Diğer
benign lezyonlar nadirdir ve sporadik olarak görülürler. Bunlar,
araknoid kistler, A-V malformasyonlar, hemanjiomlar ve lipomlardır.
Malign lezyonlar nadirdir (malign schwannoma, gliomalar ve malign
meningiomlar).
Yaklaşımlar
Akustik
nörinomlu hastalara en iyi yaklaşım, nöro-otolog ve nöroşirürjisyenlerin
oluşturduğu ekip tarafından yapılır.
Seçilebilecek
cerrahi yaklaşımlar;
1-
Orta Fossa Yaklaşımı
2-
Suboksipital Yaklaşım
3-
Kombine Retrosigmoid Translabirentin Yaklaşım
4-
Translabirentin Yaklaşım
Orta
Fossa Yaklaşımı
Bu
yaklaşım, küçük tümörlerde, işitmenin korunması düşünüldüğünde
kullanılır. Akustik kanaldan 2,5 cm veya daha az dışarı uzanmış tümörlerde
yararlıdır. Bu yaklaşımda işitme korunabilir, ancak fasiyal sinirin
yaralanma riski artar. aynı boyuttaki tümörlerde, fasiyal sinir
yaralanma riski translabirentin yola oranla daha fazladır. Anatomik
korumaya rağmen koklear fonksiyonların korunması ancak %50 hastada mümkün
olabilmektedir. 50 yaş üzerindeki hastalarda duranın kemikten
elevasyonu sırasında belirgin kanama problemi ile karşılaşılır ve
teknik oldukça güçleşir.
Suboksipital
Yaklaşım
Hasta,
işitme korunmasına aday ve tümör büyüklüğü 1,5 cm veya daha fazla
ise bu teknik düşünülebilir. Bu hastaların genellikle saf ses
ortalamaları 50dB'den iyi ve diskriminasyon skorları %50'den yüksek
olacaktır. Eğer kontralateral kulakta ciddi işitme problemi varsa bu
teknik daha kötü işitmesi olan hastalarda işitmeyi korumak amaçlı
tercih edilebilir. Operasyon sonrası hastaların 1/3'ünde yararlı işitme
kalmıştır.
Kombine
Retrosigmoid Translabirentin Yaklaşım
Kombine
yaklaşım, 3,5 cm'den büyük tümörlerin çıkarılmasında yararlıdır.
Translabirentin
Yaklaşım
Serebellopontin
köşe için translabirentin yaklaşım otörler tarafından en fazla
kullanılan yoldur. Bu yol serebellopontin köşeye direkt görüş sağlar
ve en yüksek fasiyal sinir korunma oranları bildirilmiştir. Cerraha, büyük
güvenle tüm tümörü çıkarabileceği şekilde, internal akustik kanalın
lateral ucuna en iyi görüşü sağlar.
Teknik
Hasta
supin lateral pozisyonunda yatırılır. Abdomenden 30 cm3 yağ alınır
ve buradaki insizyon kapatılır. Yağ dokusu kullanılıncaya kadar
antibiyotikli solüsyon içinde tutulur.
Epinefrinli
%1'lik Xylocaine enjekte edildikten sonra postauriculer sulcus'a 3-4 cm
uzaklıktan postauriculer flap insizyonu yapılır. Flap periosteumu içerecek
şekilde dışkulak yolu arka duvarına kadar kaldırılır. DKY cildinin
laserasyonundan mutlaka kaçınmak gereklidir. Komplet, simple
mastoidektomi gerçekleştirilir. Mastoidektominin posterior sınırı
sigmoid sinüs olmalıdır. Standart fasiyal resess yaklaşımı ile
incudostapedial eklem idantifiye edilir. ve incus çıkarılır. İncus,
daha sonra homogreft olarak kullanılmak üzere %70 etil alkolde, kemik
bankasına konur.
Östaki
tübün mezotimpanik orifisi net olarak görüldüğünde, burası oklüze
edilir (Proplast ile).
Fasiyal
sinir şimdi genikulat gangliondan stilomastoid foramene kadar idantifiye
edilir. Sinirin üzerini örtecek ince bir kemik lamel bırakılır.
Jugulr bulb ile karşılaşılıncaya kadar, inferiordan disseksiyona
devam edilir. Semisirküler kanallar iyice tanımlanmalıdır. Orta fossa
durası ve sigmoid sinüs üzerindeki kemik kaldırılır.
Labirentektomiye
başlamadan önce hasta kimlik bilgileri, kartı, odyogramı ve CT'si doğru
tarafın opere edildiğinin teyidi için tekrar kontrol edilir. Sistematik
tarzda labirentektomi başlatılır.
Horizontal
kanal ilk önce açılır ve bunun lateral kısmı çıkarılır.
Posterior ve superior kanallardan sonra crus communis için mediale devam
edilir. Crus communis'den sonra vestibüle girilir. Vestibülün geniş
olarak açılmasından sonra, internal akustik kanalın lateral kısmına
geniş görüşe izin vermesi için inferior ve posterior timpanik fasiyal
sinir üzerinden kemik lamel kaldırılır. Posterior fossa durası,
sigmoid sinüsden anteriora kadar ekspoze edilmelidir. Kemik, internal
akustik kanalın üstüne kadar middle fossa durasından uzaklaştırılmalıdır.
Juguler bulb'un üzerini örten kemik internal akustik kanalın altı görülmesi
için kaldırılır. Buradaki önemli nokta internal akustik kanalın 180
derecelik kısmının görüşünün sağlanmasıdır.
Yüksek
juguler bulb, bipolar koter ile veya pediler yardımı ile görüşü arttırmak
için daraltılabilir. Sigmoid sinüs ve juguler bulb'dan akımın sürdürülmesi
çok önemlidir. Dominant sigmoid sinüsün oklüzyonu, ciddi postoperatif
serebral ödem veya kortikal venöz infarkt ile sonuçlanabilir. Sigmoid
sinüs veya juguler bulb'dan oluşacak bir kanama bir parça Gelfoam ile
kontrol edilebilir. Islak Gelfoam parçası lasere olan bölgeye koduktan
sonra üzeri pedi ile desteklenir. İnternal akustik kanalın kendisini örten
kemik kağıt kalınlığına kadar inceltilir ve küçük dikaçılı bir
pik yardımı ile kemik kaldırılır. Burada kemik artıkların kalmamasına
dikkat edilir.
Süperior
vestibüler sinirin terminal ucu görülür. Künt dik-açılı hook
kullanılarak Bill's bar palpe edilir ve hook, fasiyal kanalın labirent kısmına
doğru önden geçirilir. Böylece, fasiyal sinir tümör büyümesi ile
bozulmamış, en değişmez anatomik ilişkisinde kati olarak identifiye
edilir. İnternal akustik kanalın durası şimdi açılır ve tümörden
uzaklaştırılır.
Tümörün
kitlesinin küçültülmesine başlanmadan önce fasiyal sinirin tümör
itilmesine bağlı yer değişiliği olup oladığının saptanması
burada önemlidir. Fasiyal sinir yer değişikliği genellikle öne doğru
olmaktadır. Posterior fossa durası sigmoid sinüsden öne doğru açılır.
Burada altta yatan damar yapılarını zedelememek için dikkat
edilmelidir. Tümör büyük olduğu takdirde intrakapsüler olarak ve
laser yardımı ile tümörün kitlesi azaltılır.
7.
ve 8. kraniyal sinirlerin giriş kökleri identifiye edilir ve 8. sinir
feda edilir. Eğer intraoperatif olarak hagi sinirin hangisi olduğunun ayırımında
güçlük çekiliyorsa sinir stimülatörü yardımcı olabilir. Tümör
kapsülü fasiyal sinirden separe edilir ki çoğu kez zor bir işlemdir.
Zaman zaman tümörün tamamının çıkarılması ve sinirin intakt bırakılması
mümkün olmayabilir. Bu tip vakalarda tümörün tamamının çıkarılabilmesi
için sinir feda edilebilmelidir. Hemen ya sinir re-routing'i sonrası
anastomoz ya da araya sinir grefti konarak rekonstrüksiyon yapılmalıdır.
Sinir onarımı mümkün olmayan vakalarda postoperatif 7-10. günde
hipoglossal-fasiyal anastomoz yapılmalıdır.
Tümör
tamamen çıkarıldığında, yara yeri irrige edilir, iyi bir kanama
kontrolü yapılır. Anestezist tarafından yapılan Valsalva manevrası sırasında
ve sonrasında hastanın posterior fossası kanama
açısından dikkatlice gözlenir. Hemostazın sağlanmasıyla, görülen
temporal kastan alınan küçük bir kas parçası ile orta kulak boşluğu
oblitere edilir. Daha önce alınan yağ dokusu 0,5-1 cm'lik şeritler
halinde kesilerek sebellopontin köşeye yerleştirilir. Kalan yağ şeritleri
mastoidektomi kavitesinin obliterasyonunda kullanılır. Yara 3 tabakada
kapatılır. Çok titiz yapılan fasyal kapama, postoperatif serebrospinal
akıntının minimize edilmesinde
ilk sırada önemlidir. Cilt-altı ve cilt sıkı şekilde kapanır.
Standatr mastoidektomi örtümü yapılır. Hasta o gece yoğun bakımda
tutulup saatlik nörolojik takibi yapıldıktan sonra ertesi gün kliniğe
alınır.
Sonuçlar
Tümörün
çıkarılması tam olmalıdır. Çok nadir olarak, ender durumlarda, tümörün
küçük miktarı fasiyal sinirin feda edilmemesinin istendiği durumlarda
kasten bırakılır. House Ear Clinic'ten C.Shelton, translabirentin
yolla tümörün tam çıkarıldığı 857 vakada 5 rekürrens (%0,3)
bildirmiştir. mortalite
%1'den azdır. Çoğu vakada fasiyal sinir anatomik olarak korunmakta,
fakat korunabilirlik tümör boyutu ile direkt ilişkilidir. %5-10 hastada
postauriculer yaradan serebrospinal akıntı ve %1-2 oranında bu akıntıya
sekonder menenjit görülür. Hastaların %1-2'sinde de (genellikle 3,5
cm'den büyük tümörlü hastalarda) postoperatif hidrosefalus gelişebilmektedir.
Hastaların
büyük çoğunluğunda postoperatif fasiyal paralizi olur, fakat hemen
hepsinde tam ya da tama yakın düzelme olacaktır. Nonfonksiyone sinirli
bu hastalarda göz bakımı agressif olmalıdır. Yapay göz yaşı
damlaları 1-2 saaatte bir uygulanmalı ve uyurken göz kapatılmalıdır.
Erken dönemde yapılacak tarsorafi oldukça yardımcı olacaktır.
Fasiyal sinir egzersizlerinin etkinliği tartışmalıdır fakat zararlı
değildir. |