TEMPOROMANDİBÜLER EKLEM
DİSFONKSİYONLARINDA ETYOLOJİ
A) LOKAL NEDENLER
* Travma; fraktürler, dislokasyonlar, fizik
zorlanma
* Dental problemler; maloklüzyon, hatalı
dolgu ve dental uygulamalar, diş erimesi (diş gıcırdatmaya bağlı)
* İnflamatuar hastalıklar; Sinovit,
kapsülit
* Hiperekstansiyon
* Kondil-disk kompleksinde bozulmalar
* Fasiyal kas hastalıkları; kas kontraktürleri, noninflamatuar myalji
* Fasiyal kaslarda gelişim problemleri
* Eklemin konjenital anomalileri; Eklem
tümseğinin yüksek olması, kondiler fossanın anormal morfolojisi, lateral
pterigoid kasın anormal bağlanması
B) SİSTEMİK NEDENLER
* Cinsiyet
* Psikososyal bozukluklar
* Sistemik eklem hastalıkları
* Konjenital nedenler; malformasyonlar,
gelişim bozuklukları
* İnflamatuar hastalıklar; poliartrit,
fibrozit
* Kemik hastalıkları
TEMPOROMANDİBÜLER EKLEM DİSFONKSİYON
NEDENLERİ
“Temporomandibüler eklem disfonksiyonları”
terimi geniş bir hastalık grubunu ve fonksiyonel bozuklukları kapsayan bir
başlıktır. Temporomadibüler eklem disfonksiyonları iki ana gruba ayrılarak
incelenebilirler; gerçek eklem hastalıkları ve myofasiyal
ağrı-disfonksiyon sendromu.
Vucudumuzda bulunan tüm eklemleri
etkileyebilen konjenital ve gelişimsel anomaliler, travmatik incinmeler,
dislokasyonlar, ankilozlar, artritlerin çeşitli formları, neoplastik
hastalıklar temporomandibuler eklemi de tutabilmektedir. Fakat bu eklemde
diğerlerinden farklı olarak internal derangement bulunabilir. Bahsedilen
nedenler bir eklemi tuttuğunda hemen tüm durumlarda benzer tedavi
yöntemleri uygulanmasına karşın, temporomandibuler eklemin anlatılan
farklı anatomik ve fonksiyonel özelliklerinden dolayı tedavide çeşitli
varyasyonlar gerekli olmaktadırlar.
Yine çiğneme kaslarının tutulumuyla giden ve
altında büyük oranda psikolojik faktörlerin yattığı myofasiyal ağrı
disfonksiyon sendromu da temporomandibüler eklem işlevlerinde bozulmalara
yol açabilmektedir. Hatta bu hastalık grubu eklem disfonksiyonuna yol açan
en sık nedendir ve temporomandibüler eklemin tüm gerçek hastalıklarından
daha sık görülürler.
A) TEMPOROMANDİBULER EKLEMİN GERÇEK
HASTALIKLARI
1) KONJENİTAL VE GELİŞİMSEL
ANOMALİLER
2) TRAVMATİK İNCİNMELER
3) DİSLOKASYONLAR
4) ANKİLOZ
5) ARTRİTLER
6) NEOPLAZMLAR
7) INTERNAL DERANGEMENTS
1) KONJENİTAL VE GELİŞİMSEL ANOMALİLER
Mandibüler gelişimde kondilin önemli bir
rolü bulunmaktadır. Bu yüzden kondilin konjenital yokluğu (kondiler
agenezi, otomandibüler disostosis, hemifasiyal mikrosomi), condiler
hipoplazi veya kondiler hiperplazi gibi konjenital anomaliler şiddetli
fasiyal anomalilere neden olabilirler. Her durumun tedavisi farklı
olduğundan ayırıcı tanı önem taşımaktadır. Genel olarak nadir görülürler.
Kondiler agenezi
Kondiler agenezi, koronoid çıkıntı, kondiler
çıkıntı, ramus mandibula ve mandibula cisminin tamamının yada çeşitli
bölümlerinin olmayışı ile tanımlanır. Aynı zamanda, kondiler agenezi ile
ilişkili olabilecek iç ve dış kulak anomalileri, temporal kemik, parotis
bezi, çiğneme kasları ve fasiyal sinir anomalileri de bulunabilir.
Temporomandibüler eklem ve mandibula grafileri kemik tutulumunun
derecesini gösterebilir. Böylece benzer fasiyal deformiteler yapan diğer
durumlarla ayırıcı tanı yapılmasına yardımcı olabilir.
Kondiler agenezinin erken tedavisi
deformitenin derecesine göre endikedir. Tedavide amaç normal ramus
ağırlığını sağlamak ve büyüme geriliği olan bölümleri restore ederek ileri
mandibuler deformitelerin önüne geçmektir. Kostokondral greftle eklem
onarımında en iyi başarı sonuçları kondilin ve ramusun büyük kısmının
olmadığı durumlarda elde edilir. Bununla birlikte daha hafif deformiteli
hastalarda problemi çözmede osteogenesisin yönlendirilmesi faydalı
olabilmektedir. Ortodontik terapi, ortognatik cerrahi, otoplasti, fasiyal
büyütme için yumuşak ve sert doku greftleri sıklıkla rekonstrüktif işlemi
tamamlamak için gerekmektedir.
Kondiler hipoplazi
Mandibula kondilinin hipoplazisi konjenital
olabilir fakat daha sıklıkla travma, infeksiyon, postnatal X ışınlarına
maruz kalma altta yatan nedendir. Kondiler büyümenin gerilemesi, mandibula
cisminin kısalığı, yüz dolgunluğu, çenenin etkilenmiş tarafa doğru
deviasyonuyla karakterize fasiyal deformiteye yola açar. Kontrlateral
tarafta mandibula büyümeye devam eder ve yüz düzleşmiş gibi görünür.
Mandibular ve fasiyal deformitenin derecesi hipoplazinin şiddetine ve
ortaya çıktığı yaşa bağlıdır. Tanı gelişim sürecinde olan fasiyal
deformite öyküsüne, radyolojik olarak kondiler deformitenin ortaya
konulmasına ve tekrarlayan travma öyküsüne dayanır.
Tanı gelişim periyodu sürecinde konulduğunda
kostokondral greftle kondilin yapılandırılması endikedir. Bununla birlikte
osteogenesisin yönlendirilmesi bir tedavi alternatifidir. Erişkinlerde
normal tarafın kısaltılması ve anormal tarafın uzatılmasını sağlayan
ortognatik cerrahi yöntemler estetik ve fonksiyonu sağlamaktadır. Normal
oklüzyonu sağlayabilmek için ortodontik tedaviler sıklıkla gerekli
olmaktadır.
Kondiler hiperplazi
Kondiler hiperplazi bilinmeyen bir etyolojik
nedenden dolayı, yavaş ilerleyen unilateral mandibula gelişimi sonucu
olarak fasiyal asimetri, maloklüzyon ve çenenin etkilenmeyen tarafa
deviasyonuyla karakterize bir durumdur. Kondiler hipoplaziye zıt olarak bu
durum normal tarafta mandibula gelişiminin durmuş olduğu 2. dekadda ortaya
çıkmaktadır. Radyolojik olarak kondil normal şekilde olabilir fakat
mandibula boynu uzamıştır veya tüm kondil simetrik olarak büyümüştür. Bu
kondiler asimetri oluşturan osteom veya osteokondrom ile ayırıcı tanıda
önemlidir.
Kondiler hiperplazi tedavisi, kondilin hala
büyüyüp büyümediğine bağlıdır. Bu da sintigrafi ile saptanır. Büyüme hala
devam ediyorsa kondilektomi endikedir. Büyüme durmuş ise tedavide
ortodontik ve ortognatik düzeltme cerrahileri uygulanır.
2) TRAVMATİK İNCİNMELER
Mandibuler travma sonrasında en sık kırık
olan bölge koronoid çıkıntıdır. Tanıda fizik muayene ve radyolojik
bulgular önemlidir. Genellikle preauriküler ağrı, hassasiyetle birlikte
ağzı açmakta güçlük bulunmaktadır. Unilateral fraktürlerde ağız açılırken
çene etkilenen tarafa doğru kayar. Bilateral farktürlerde deviasyon
olmamakla birlikte “anterior open bite” sıklıkla bulunur. İntrakapsüler
kondiler fraktür kısa süreli maksillomandibüler fiksasyon ile tedavi
edilir. Erişkinlerde kondiloid fraktürlerde malpose olmuş segment çene
fonksiyonlarını etkiliyorsa, etkilenen tarafta oklüzyon yapacak diş yoksa,
condiloid çıkıntı bilateral kırıldıysa ve geniş olarak disloke olduysa
maksillomandibuler fiksasyon yapılamaz. Bu durumlarda açık redüksiyon
yapılmalıdır. Açık redüksiyonu gerektiren diğer durumlar arasında
maksillobandibuler fiksasyon için gerekli diş olmaması, mandibula,
maksilla veya orta yüzde ilişkili fraktürlerin olması gösterilebilir.
Çocuklarda kapalı redüksiyon ve fiksasyon diğer metotlarla olabilecek
gelişimsel deformitelerin önüne geçebilmek için tercih nedenidir.
3) DİSLOKASYONLAR
Çene disloke olduğunda mandibula sadece arka
dişlerin birbirleriyle kontakt halde olduğu açık pozisyonda durur.
Sıklıklarına göre birbirlerinden ayırt edilen 3 tip dislokasyon
bulunmaktadır: tek,akut dislokasyon; kronik rekürren dislokasyon; kronik
persistan dislokasyon. Sadece son iki durumda cerrahi tedavi
gerekmektedir. Akut dislokasyon; lokal anestezi, intravenöz sedasyon veya
genel anestezi desteğinde manuel redüksiyonla düzeltilir.
Kronik rekürren dislokasyon, gerilmiş
dokularda skar formasyonu oluşturmak amacıyla eklem kapsülü içine
sklerozan ajan enjeksiyonuyla tedavi edilebilir. Aynı etki kapsülorafi
yöntemiyle de sağlanabilir. Kapsül laksitesine yol açan sık epileptik
nöbetler, diskinetik çene hareketleri gibi kontrol altına alınamayan
durumlar varsa, hastaya lateral pterigoid myotomi yapılması gerekebilir.
Kronik persistan dislokasyonların bir kısmı
mandibula köşelerinden geçirilen traksiyon tellerinin yardımıyla manuel
olarak redükte edilebilir. Bu yöntem ile başarısız olunursa koronoid
çıkıntının önünden yapılan vertikal bir insizyon arasından yapılan
temporal myotomi genellikle tedavide etkindir. Son çare olarak da
preauriküler insizyon içinden kondillerin direk manüplasyonu veya
kondilektomi yapılabilir.
4) ANKİLOZ
Temporomandibuler eklem ankilozları aynı
zamanda konjenital anomaliler, infeksiyon veya neoplazilerden
kaynaklanabilmelerine rağmen; en sık nedenleri travmatik incinmeler ve
romatoid artrittir. Eklemi tutan gerçek ankiloz ile; koronoid çıkıntının
büyümesi, zigomatik arkusun çökme kırıkları, cerrahi skar gibi eklem dışı
yalancı ankilozları birbirinden ayırmak önemlidir. İyi alınmış hikaye ve
radyolojik muayene gerçek ankiloz ayrımında yardımcıdır. Radyolojide
kondiler deformiteyle birlikte eklem mesafesinde daralma veya düzensizlik
veya normal kemik morfolojisinde daralma görülür.
Ankilozun cerrahi tedavisinde 3 prensip
bulunmaktadır. İlk olarak maksimum ramus ağırlığını sağlamak ve
postoperatif mandibüler kaymayı önlemek amacıyla yeni eklem ramus üzerinde
olabilecek en yüksek noktada kurulmalıdır. 2. olarak da parçaların
birbirlerine olan füzyonunu önlemek amacıyla parçalar arasına yapışmayı
önleyici bir materyal yerleştirilmelidir. 3. olarak da postoperatif
dönemde uzun dönemli fizik tedavi sağlanmalıdır. Çocuk hastalarda kondiler
büyüme noktasının yerine konulması unutulmamalıdır. Kostokondral greft bu
amaçla kullanılabileceği gibi aynı zamanda mükemmel bir interpozisyonel
materyalidir.
5) ARTRİTLER
Artritler temporomandibüler eklemi en sık
etkileyen anormal durumlardır. Diğer eklemleri etkileyen tüm artritler
burada da görülebilir. Fakat en sık görülenler infeksiyöz, travmatik,
romatoid ve dejeneratif artritlerdir.
İnfeksiyöz artritler
Temporomandibüler eklemin infeksiyöz
artritleri nadirdir. Sistemik bir hastalıkla ilişkili olabileceği gibi,
lokal enfeksiyonun yayılımı sonucuda görülebilir. Klinik olarak
inflamasyonun lokal belirtileri ve eklem hareketinde kısıtlılık vardır.
Aynı zamanda sistemik bir hastalığın da belirtileri bulunabilir.
Başlangıçta radyolojik bulgu olmayabilir, fakat ilerleyen dönemde aşırı
kemik destrüksiyonu gözlenebilir. Tedavide uygun hidrasyon,
antibiyotikler, ağrı kontrolü ve eklem istirahati önerilmektedir.
Süpüratif enfeksiyonlarda aspirasyon, insizyon ve drenaj veya kemik
sekestrasyonlarının çıkartılması gerekebilir.
Travmatik artritler
Mandibulaya gelen akut travma fraktürle
sonuçlanmasa bile temporomandibüler eklemde incinmeye yol açabilir. Bu
hadise olduğunda aileyi gelecekte olabilecek mandibüler gelişim geriliği
açısından uyarmak gerekmektedir.
Travmatik artritler eklemde ağrı,
hassasiyet, ve çene hareketlerinin kısıtlanması ile karakterizedirler.
Radyolojik görüntülemede bir şey bulunmayabilir veya intraartiküler ödem
ve hemorajiye bağlı olarak eklem mesafesinde genişleme görülebilir.
Tedavide nonsteroid antienflamatuar ajanlar, sıcak uygulaması, yumuşak
diyet ve eklem istirahati önerilmektedir.
Romatoid artrit
Romatoid artritin en erken semptomları
temporomandibüler eklemde olmasına rağmen genellikle ilk tutulum diğer
eklemlerden başlar. Temporomandibüler eklem tutulumunda genellikle
bilateral ağrı, hassasiyet ve şişme, çene hareketlerinde kısıtlılık
görülür. Erken evrede radyolojik bulgu olamayabilir. Fakat ilerleyen
dönemlerde, condilin artiküler yüzeyinin destrükte olduğu ve eklem
boşluğunun daraldığı görülür; sonuç olarak da anterior açık ısırma
gerçekleşir. Çocuk hastalarda bahsedilen destrüksiyon mandibüler gelişim
geriliğine ve fasiyal deformiteye yol açabilir. Tüm hastalarda ankiloz
olasıdır.
Tedavi diğer eklem tutulumlarıyla benzerdir.
Akut fazda antienflamatuar ajanlar verilir ve hareket kaybını önlemek için
eklem egzersizleri önerilir. Şiddetli vakalarda ağrı ve enflamasyonu
kontrol edebilmek için hidroksiklorokin, altın ve penisilamin
kullanılabilir. Cerrahi ankiloz geliştiğinde endikedir.
Dejeneratif artrit
Primer dejeneratif artrit yaşlı insanlarda
görülür ve yaşlanmanın getirdiği normal bir sonuçtur. Başlangıç sinsidir;
semptomlar orta derecededir ve hastalar nadiren yakınırlar. Sekonder
dejeneratif artritin nedeni genellikle travma ve myofasial ağrı
sendromuyla ilişkili kronik diş kapamadır. Genç hastalarda görülür ve
ağrı, eklem hassasiyeti, klik sesi yada krepitasyon, eklem hareket
kısıtlılığı gibi semptomlar çok daha şiddetlidir. Genellikle tek
taraflıdır. Radyolojide kondil yüzeyinde düzleşme, artiküler yüzeyin
erezyonu, osteofit formasyonu görülebilir.
Tedavide nonsteroid ajanlar, yumuşak diyet,
eklem istirahati önerilebilir. Ayrıca diş sıkma ve gcırdatma alışkanlığı
olan hastalara ısırma protezi uygulanabilir. Bu tedaviler 3-6 aya kadar
sonuç vermezse ve kondilin artiküler yüzeyinde kemik değişiklikleri
radyolojik olarak bariz hale gelirse cerrahi tedavi endikedir. Bunda da
eklem yüzeyini düzgün hale getirmek için minimal kemik eksizyonları
yapılmalıdır. Tüm kortikal tabakanın gereksiz olarak kaldırılması (kondiler
traş veya kondilotomi olarak adlandırılır), resorpsiyon sürecinin devamına
yol açar ve kaçınılması gereken bir durumdur.
6) NEOPLAZMLAR
Temporomandibüler eklemden kaynaklanan
primer neoplazmlar sık değildir. En sık görülen benign tümörler arasında
kondroma, osteokondroma ve osteoma sayılabilir. Aynı zamanda izole miksoma,
fibröz displazi, dev hücreli reperatif granüloma, synovialoma,
kondroblastoma, osteoblastoma ve sinovyal hemanjiom vakaları
bildirilmiştir. Malign tümörler bile daha az sıklıkla görülmektedir.
Bunlar arasında fibrosarkoma, kondrosarkoma ve multiple myeloma az
sıklıkla bildirilmiş tümörlerdir. Temporomandibüler eklem aynı zamanda
parotis veya yanakdaki neoplazmlar tarafınca erode edilebilir veya kondile
uzak yerlerden metastaz görülebilir.
Temporomandibüler eklemde tümör ağrıya,
eklem hareketlerinde kısıtlılığa, dişlerin oklüzyonunda güçlüğe neden
olabilir.
7) INTERNAL DERANGEMENTS
Temporomandibüler eklemin en sık görülen
hastalığıdır. Internal derangement terimi temporomandibüler eklem
içerisindeki tüm hastalıkları kapsar ancak genellikle disk deplasmanı ile
eşit anlamda kullanılmaktadır. Disk deplasmanı, kondiler çıkıntı ile disk
arasındaki bağların kopması ve bunu takiben lateral pterigoid kasın
çekmesi sonucu oluşur. Internal derangement’a neden olarak; travma,
mandibuler hiperekstansiyon, myofasial ağrı sendromuna eşlik eden lateral
pterigoid kas spazmı, eklemin sürtünme özelliklerindeki değişiklikler,
kronik diş gıcırdatma veya sıkma sonucu eklemde oluşan dejeneratif
değişiklikler gösterilmektedir. Mandibuler hiperekstansiyon 3. molar diş
çekimi veya tonsillektomi sırasında olabilir. Disk lateral pterigoid kas
çekmesi sonucu olarak en sık anteromedial yöne deplase olur.
Internal derangement’ın üç formu
bulunmaktadır:
Tip 1: Ağzı açmakla redükte olan
anterior disk deplasmanı. Klik yada hafif bir patlama sesiyle
karakterizedir.
Tip 1a: Eklem üzerinde
ağrısız klik veya hafif patlama sesi
Tip 1b: Eklem üzerinde
ağrının eşlik ettiği klil veya hafif patlama sesi
Tip 2: Ağzı açmakla redükte olmayan
disk deplasmanı. Kitlenmeyle karakterizedir.
Tip 3: Artiküler eminense disk
adezyonu. Kondilin kayma hareketi gerçekleşemediğinden dolayı, ağzı açmada
kısıtlılık vardır.
Internal derangement’ın sonucu olarak eklem
diskinde veya daha sık olarak disk ve retrodiskal doku arasındaki bağda
perforasyon gelişebilir. Eklem hareketlerinde güçlük ve ses üretimi
olduğunda, internal derangementda en sık görülen semptom ağrıdır. Tanı
genellikle hikaye ve fizik muayene ile konulur. MR ile görüntülemede disk
pozisyonunun izlenmesi tanıyı doğrular.
Ağrısız klik sesi alınan ve çene
disfonksiyonu olmayan hastalara tedavi gerekmez. Ağrısı olan hastalara
tedavide nonsteroid antienflamatuar ilaçlar, açık-ısırma cihazları,
lateral pterigoid kas spazmı olduğunda kas gevşeticiler önerilebilir. Bu
tedavilere cevap vermeyen ağrısı ve klik sesi olan hastalarda, eklem diski
açık cerrahiyle (diskoplasti) veya artroskopik olarak yerine
yerleştirilmelidir.
Redükte olmayan anterior disk deplasmanı
olan hastalarda cerrahi tedavi acele olarak yapılmalıdır. Çünkü ileri
dönemde disk ve kondilde tedaviyi güçleştiren dejeneratif değişiklikler
ortaya çıkar. Açık cerrahide diskin deforme olduğu görülse dahi ilk olarak
repozisyon denenmelidir. Eğer disk yerine yerleştirilemiyorsa, diskde veya
retrodiskal dokuda tamir edilemeyecek bir perforasyon varsa, disk
çıkartılmalı ve yerine aurikülar kartilaj veya dermal greft konulmalıdır.
Günümüzde disk yerine geçebilecek bir alloplastik materyal
bulunmamaktadır.
Anterior ve redükte olmayan disklerin
tedavisinde, adezyonların ve eklem açıklığının açılmasında aynı zamanda
artroskopik lisis ve lavaj yöntemi de kullanılmaktadır. Bu yöntemle diskin
normal pozisyonuna gelmesi sağlanmamaktadır. Yöntem diskin mobilitesini
geri kazandırmakta, böylece ağrıyı azaltmakta ve bir çok hastada
fonksiyonları geliştirmektedir. Artroskopik lisis ve lavaj ile elde edilen
başarılı sonuçlar, tedavide daha az invaziv bir yöntem olan artrosentezin
kullanımına olanak vermiştir. Bu yöntemde, üst eklem boşluğunun sınırları
saptandıktan sonra, Ringer laktat solüsyonu ile irrigasyon yapılır,
hidrolik germe ve eklemin manuel manuplasyonu ile de adezyonlar lisise
uğratılır. Artrosentez ile artroskopik lisis ve lavajın başarı sonuçları
paraleldir.
Eklem diskinin artiküler eminense adezyonu
sonucunda kitlenmesi olan hastalar, açık cerrahiye aday değildirler. Çünkü
disk relatif olarak normal pozisyonundadır. Bu gibi hastalar, normal disk
mobilitesini kazandıran artroskopik lisis ve lavaj veya artrosentez ile
başarılı bir şekilde tedavi edilebilirler.
|